Vaktimin bol olduğu bir gün, izlediğim tüm bloglara göz atacağım ama, şimdilik acilen Cem, Siyah İnci, Bu Deliçocuk, Serkan Aydemir, Uçurum Çiçeği .... her neredeyseniz acilen dönün diyorum...
6.01.2014
.........
Sorulan soruya, kendimce mantıklı bir cevap verdiysem, karşımdakinin tatmin olmaması benim sorunum olmamalı. Hatta ben burada kötü niyet bile ararım.
Bu nedenle keyif aldığım şeyle ilgili eleştirilere kulak tıkıyorum.. İnsanın yaptığı işten emin olması ne kadar güzelmiş...
Bu nedenle keyif aldığım şeyle ilgili eleştirilere kulak tıkıyorum.. İnsanın yaptığı işten emin olması ne kadar güzelmiş...
BU İŞLER BANA GÖRE DEĞİL !!!!
Bir şey yaptıracaksanız eğer, işi ehline vermek istersiniz. Gözünüz arkada kalmasın , içinize sinsin , ufak tefek aksaklıklar bile zuhur etmesin diye... Ödediğiniz bedelin hiç değilse asgari karşılığını almak bile size yetecektir.
Madem bu işte iyidir, sık sık kontrol etme ihtiyacı duymazsınız. Ya da her noktada kontrol etmek şık durmayacak deyip, belirli bir mesafede durursunuz. Haddinizi aşmazsınız ki, karşınızdaki de haddini bilsin..
Sonra öyle bir şeyle karşılaşırsınız ki, zihniniz allak bullak olur. Ne tepki vereceğinizi bilemezsiniz. Söz konusu olan basit bir ayrıntı gibi durur ama aradaki güven ilişkisini ortadan kaldıracak kadar da hayati öneme sahiptir.
İşte tam bu noktada ikileme düşersiniz. Sırf iş yarım kalmasın diye göz yumup, yapılanı hoş görmek mi gerekir, yoksa bedeli ne olursa olsun, yapılanı affetmemek mi ? Acaba basit bir konuşma ile durum düzeltilebilir mi? Peki ya görmedikleriniz varsa? Fark edemedikleriniz ?
En kötü tarafı, kendinizi aptal yerine konmuş gibi hissedersiniz. Başkasına asla yapmayacağı bi'şeyi yapmıştır.
Çünkü siz O'na insan gibi davranmışsınızdır.
İnisiyatifi O'na bırakmışsınızdır.
Her yaptığını eleştirmemiş, ufak tefek hataları görmezden gelmişsinizdir.
Altlık üstlük, emir komuta zinciri kurulmamıştır..
İyi niyetiniz su_i istimal edilmiştir...
Oluru yok, bitmeli dediğinizde başka bir çıkmaz karşınızdadır..
Siz zaten insanların hatalarını söyleyebilecek yapıda değilsinizdir.
İdare etmek, yönetmek farklı bir kabiliyettir. Yöneticilik vasfı taşımıyorsunuzdur.
Herkes işini en iyi şekilde yapmalı fikrinden hareketle, yönetilmeyi sevmediğiniz gibi, yönetmek de istememişsinizdir..
Ezile büzüle karşınıza alır konuşursunuz, bitirirsiniz.. Sanki hatalı olan sizmişsiniz gibi utanarak üstelik...
Sevmiyorum..
Ne ben ne karşımdaki böyle bir duruma düşsün istemiyorum...
3.01.2014
........
Hareketsizlik insanı yoruyormuş..
Sabahtan beri koşuşturup, hala enerjik olmamdan anladım :)
Sabahtan beri koşuşturup, hala enerjik olmamdan anladım :)
2.01.2014
......
A-Yavru British Shorthair almak istiyorum..
B- Hadi ya, göster bakayım nasıl bi'şeymiş o ?
A- Bak ne sevimli değil mi ?
B- Oğlum, saf kan değil ki bu ..
A- Haydaaa, onu da nerden çıkardın..
B- E safkan olsa ingilizce bilirdi, ama bu " miyav " diyor..
A-!!!!
B- Hadi ya, göster bakayım nasıl bi'şeymiş o ?
A- Bak ne sevimli değil mi ?
B- Oğlum, saf kan değil ki bu ..
A- Haydaaa, onu da nerden çıkardın..
B- E safkan olsa ingilizce bilirdi, ama bu " miyav " diyor..
A-!!!!
.......
Mesela yalnızlık o kadar da kötü bir şey değilmiş..
Asla hayal kırıklığına uğramıyorsunuz.. Çünkü zaten beklentiniz olmuyor..
Düştüğünüz yerden kalkmak için birilerinin el uzatmasını beklemiyorsunuz.. Sizi motive edecek, ivme kazandıracak sözleri kendi kendinize söyleyebiliyorsunuz ..
Geçecek...Geçecek....Bu kelimeyi defalarca tekrarlarken, inanmaya başlıyorsunuz, her türlü olumsuz şarta rağmen..
En önemlisi de, zayıf anınızı başkasına göstermiyorsunuz. Göstermediğiniz için de , kendinizi küçük düşmüş hissetmiyorsunuz...
Artık hedefim bu...Belki zaman alacak, ama mutlaka mesafe kat edeceğim ...
31.12.2013
........
Hadi dedim, özlemişsinizdir, size ev yemeği yapayım, akşama ne istersiniz ?
Cevap "kısır"
Ben İzmir'den İstanbul'a kısır yapmaya mı geldim ?
Ne zamandan beri kısır yemek oldu?
Bi erkek kısırı neden sever ki?
Üstelik kısır benim ilgi ve bilgi alanım değil, yapsam yenir mi ki ?
"Kafamda deli sorular" dedikleri böyle bir şey mi ?
Cevap "kısır"
Ben İzmir'den İstanbul'a kısır yapmaya mı geldim ?
Ne zamandan beri kısır yemek oldu?
Bi erkek kısırı neden sever ki?
Üstelik kısır benim ilgi ve bilgi alanım değil, yapsam yenir mi ki ?
"Kafamda deli sorular" dedikleri böyle bir şey mi ?
SENİN HİKAYEN VAR MI ?
Bazı insanlar vardır..
Hayal kuran, hayalinin peşinden koşan..
Gerçekleştirmek için varını yoğunu ortaya koyan..
Bir tiyatro sahnesi gibi, hikaye yazıp, başkalarına rol dağıtan..
Ve onların hikayelerinde rolleri biçilmiş, replikleri belli diğer insanlar..
Başkasının hayaline sürgün edilip mahkum olan...
Role uygun maskeleri vardır suratlarında...
Kostümleri bazen dar, bazen boldur, ama taşımaya mecburdur..
Kendi duygusunu katamaz işin içine.
Sözleri değiştiremez, kendi kişiliğini yansıtamaz o role..
Çünkü O'nun görevi hakkıyla icra etmektir kendine biçilen her neyse..
O rolle öylesine bütünleşir ki,
Zamanla yabancılaşır kendine..
Aynaya baktığında tanıyamaz olur..
Devam eder yine de...
Hayatı sadece o rolden ibaret zanneder..
Dışına çıktığında, cezalandırılma korkusu vardır..
En önemlisi boşluğa düşme endişesi...
Sonra bir gün, bi'şey olur...
Ne olduğunu O da anlayamaz aslında..
Belki bıkkınlık, belki isyan.
Rolüne yabancılaştıran..
Ve der ki kendi kendine
"Benim de hikayem olmalı aslında"
Kısa ama bana ait
Her şeyiyle ben olduğum, istediğim gibi konuştuğum,
Ne olursa olsun peşinden koştuğum...
Figürana da ihtiyacım yok,
Gerekirse monolog olsun..
Bununla iş bitmez tabi,
Cesaret lazımdır , ki bu en önemlisi...
Yola koyulmuştur nasılsa,
Eğer içinde birazcık umut varsa,
Destanlar yazacaktır,
Ve O artık kendi hikayesinin kahramanı olacaktır....
28.12.2013
GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER........YANİ UMARIM.......
Daha iki gün önce O'na dedim ki " kızım boşa kafa yorma, biz böyleyiz, olacak, kaçışı yok, çözümü yok. Bu fırtınaya zaman zaman tutulacağız... Sadece bil ki geçici, otur ve sakince geçmesini bekle"...
Şimdi...
Olduğum yere çöktüm, başım kollarımın arasında, geçmesini bekliyorum...
..........
Uçurumdan aşağı düşerken, dikenli bir dala tutunmak gibiydi seni sevmek.....
Hayata bağlayan , ama canımı da yakan....
Hayata bağlayan , ama canımı da yakan....
27.12.2013
.....
Eskiden eş, dost , arkadaş ziyaretlerinde " nasılsın , ne var ne yok " diye sorulur , muhabbet edilirdi...
Şimdi ilk soru " modem adı ve şifre ne ? "....
İyi değil bu akıllı telefonlar, derhal toplatılıp imha edilmeli..
Yoksa kayıplarımızın ardından daha çoookk hayıflanırız... Benden söylemesi...
Şimdi ilk soru " modem adı ve şifre ne ? "....
İyi değil bu akıllı telefonlar, derhal toplatılıp imha edilmeli..
Yoksa kayıplarımızın ardından daha çoookk hayıflanırız... Benden söylemesi...
......
Atalarımız demiş ki, bir insanı tanımanın en iyi yolu, onunla yemek yemek, yolculuğa çıkmak ve (bundan çok da emin değilim ) konaklamaktır..
Ben diyorum ki, bir insanı tanımanın en iyi yolu, onunla tartışmaktır. Bakın bakalım, edebini bozuyor mu ? Sizin için yaptıklarını ya da sizin ona verdiğiniz sırları ifşa ediyor mu ?
Ben diyorum ki, bir insanı tanımanın en iyi yolu, onunla tartışmaktır. Bakın bakalım, edebini bozuyor mu ? Sizin için yaptıklarını ya da sizin ona verdiğiniz sırları ifşa ediyor mu ?
26.12.2013
BENİM DİYEMEDİĞİM....
büyüdün değil mi sen...
kocaman oldun..
hani "gidiyorum artık" dediğin gün...
zafer senindi, terkeden sendin, giden, dönmeyen..
ve hep beklenen
ve beyazlaştın, belki de hep beyazdın
bana griden başlayan, siyahımsı bir sürü ton bıraktın
rahat mısın...
sahi sen hiç ağlar mısın
ara sıra pişman olur, kendine kahreder misin
gözünü tavana dikip,
kendine sabit bir nokta belirleyip
bakar mısın saatlerce
ne düşüneceğini bilemeden
ve korkar mısın aklına gelenlerden
sanmam
yoksa arkana bakmadan nasıl gidersin
hiç bir şey olmamış gibi
yabancı gibi...
sahi biz tanıştık mı seninle
ruhumun kıvrımlarını bilir misin sen
beynimin zayıf noktalarını..
nelere kızarım, nelere gülerim
en çok ne zaman kendime benzerim
nedendir sana tutsaklığım
her düşmemde, neden senin kapındır çaldığım..
ve açılmayacağını bilsem de nedendir senden, sana ait olandan gidemeyişim
ekmeğin yanına sevgini katık etmem nedendir
susuzluğumu seni düşünerek gidermem ...
kendimden geçerim de, senden gidemem
bilmez misin ki ben bu sevdadan geçmedim, asla vazgeçemem
her düşmemde, neden senin kapındır çaldığım..
ve açılmayacağını bilsem de nedendir senden, sana ait olandan gidemeyişim
ekmeğin yanına sevgini katık etmem nedendir
susuzluğumu seni düşünerek gidermem ...
kendimden geçerim de, senden gidemem
bilmez misin ki ben bu sevdadan geçmedim, asla vazgeçemem
yoksa arkana bakmadan nasıl gidersin
hiç bir şey olmamış gibi
yabancı gibi...
sahi sen tanıştın mı kendinle..
yüzleşir misin ara sıra ,
elin vicdanında
en magazin kokan soruları sorar mısın
ve her defasında ezber bozup yeniden cevaplar mısın
en güzeli, en iyiyi, en yakışanı bırakıp
sana ait olanı alır mısın
sahip olamadıkların kadar,
sahip çıkamadıkların da acıtır mı içini
kıymetini bilemediklerin
üstünü çizdiklerin.
sanmam
yoksa arkana bakmadan nasıl gidersin
hiç bir şey olmamış gibi
yabancı gibi.....
benim diyemediğim
sevdiğim...
25.12.2013
.......
"Olgunlaştırır" demişler, vermişler acıyı, vermişler acıyı...
Netice...
Her bir acı, içimizi fena yakmış...
Netice...
Her bir acı, içimizi fena yakmış...
24.12.2013
.......
Fikir üretmekten aciz olan insanların, onayına sunulan fikri beğenmeyip, eleştiri getirmelerine dayanamıyorum...
Misal, hafta sonu hep birlikte sinemaya gidelim dersin, tiyatro olsa daha iyi olmaz mı derler..
Misal, hafta sonu hep birlikte sinemaya gidelim dersin, tiyatro olsa daha iyi olmaz mı derler..
23.12.2013
.......
Bazı toplumsal sorunlarımızın, doğu kafasıyla, batı davranışlarını sergilemeye çalışmamızdan kaynaklandığını düşünüyorum..Ya da sentezleyemeyişimizden...
Toplumun koyduğu kalıplar ve sınırlandırmalarla düşünüyoruz..Yargılıyoruz.. Daha çocukluktan itibaren beynimize kazınmış "elalem ne der" kaygısıyla hareket ed (em)iyoruz ...
Bizde toplum esas.
Batıda birey.
Biz kendimizden önce başkalarını düşünüyoruz.
Onlar her durumda kendi istek ve arzularını..
Elbette toplumun değer yargılarını yadsımamız mümkün değil. Ama bu kurallar , toplum düzenini sağlamak, bireyi sorumlu ve iyi insan yapmak amacı gütmeli..
İnsanı pısırık ve öz güvensiz yapan, hareket ve hayal dünyasını daraltan "fosil" kurallar ayıklanmalı...
Toplumun koyduğu kalıplar ve sınırlandırmalarla düşünüyoruz..Yargılıyoruz.. Daha çocukluktan itibaren beynimize kazınmış "elalem ne der" kaygısıyla hareket ed (em)iyoruz ...
Bizde toplum esas.
Batıda birey.
Biz kendimizden önce başkalarını düşünüyoruz.
Onlar her durumda kendi istek ve arzularını..
Elbette toplumun değer yargılarını yadsımamız mümkün değil. Ama bu kurallar , toplum düzenini sağlamak, bireyi sorumlu ve iyi insan yapmak amacı gütmeli..
İnsanı pısırık ve öz güvensiz yapan, hareket ve hayal dünyasını daraltan "fosil" kurallar ayıklanmalı...
21.12.2013
......
"Çünkü değişen her şey bir şey tarafından bir şey olmaya doğru değişen bir şeydir."
Anlayın işte, nelerle uğraşıyorum :)
Anlayın işte, nelerle uğraşıyorum :)
20.12.2013
......
Bugün seni çok özlediğimi farkettim..Ve ne kadar çok sevdiğimi..
Şu an kendime en yakın insan /lardan biri olarak seni görüyorsam, elbette sebebi geçmişe dayanıyor.Kalabalık bir aileydik.. Çok çocuklu... Ama şimdikilerin " nitelikli beraberlik" dediği kavramı, ucundan kıyısından seninle yaşadım ben..İkimiz de evcimendik sanırım..Beraber çok vakit geçirdik .Neden sokağa çıkıp oyun oynamazdık bilmem....
Bana tavla oynamayı, çocukluğumda sen öğretmiştin. Ama nedense bir daha hiç oynamadık :)
Çizdiğin resimlere hayranlıkla bakardım.. En ince ayrıntıları bile ihmal etmezdin..Bu konudaki yeteneğinin de heba olduğunu düşünmüşümdür hep.. İlkokulu bitirir bitirmez yatılı okula gitmen , hafızamda yer eden seninle ilgili o güzel anıları ender kıldı..Güzeldi ama azdı..
Ben yine de, en çok ( aynı odada uyuduğumuz için ) okuldan geldiğin bir gece, yorganı başına çekerek ağlamanı unutamıyorum.. Neydi içini o kadar acıtan..Boş ver söyleme, ben zaten biliyorum...
Neyse ki her gece beraber olmadığımız için , sen benimkileri hiç duymadın...
Ben bir gecenin ağırlığını zor taşıyorum zira...
Şimdi seni seviyorum demek ne kadar basit kalır anlıyor musun ?
Şu an kendime en yakın insan /lardan biri olarak seni görüyorsam, elbette sebebi geçmişe dayanıyor.Kalabalık bir aileydik.. Çok çocuklu... Ama şimdikilerin " nitelikli beraberlik" dediği kavramı, ucundan kıyısından seninle yaşadım ben..İkimiz de evcimendik sanırım..Beraber çok vakit geçirdik .Neden sokağa çıkıp oyun oynamazdık bilmem....
Bana tavla oynamayı, çocukluğumda sen öğretmiştin. Ama nedense bir daha hiç oynamadık :)
Çizdiğin resimlere hayranlıkla bakardım.. En ince ayrıntıları bile ihmal etmezdin..Bu konudaki yeteneğinin de heba olduğunu düşünmüşümdür hep.. İlkokulu bitirir bitirmez yatılı okula gitmen , hafızamda yer eden seninle ilgili o güzel anıları ender kıldı..Güzeldi ama azdı..
Ben yine de, en çok ( aynı odada uyuduğumuz için ) okuldan geldiğin bir gece, yorganı başına çekerek ağlamanı unutamıyorum.. Neydi içini o kadar acıtan..Boş ver söyleme, ben zaten biliyorum...
Neyse ki her gece beraber olmadığımız için , sen benimkileri hiç duymadın...
Ben bir gecenin ağırlığını zor taşıyorum zira...
Şimdi seni seviyorum demek ne kadar basit kalır anlıyor musun ?
19.12.2013
18.12.2013
...........
İnsanın, bulunduğu yere ait olmadığını hissetmesinden daha vahim bir durum varsa,
O da,
Hiç bir yere ait olmadığını düşünmesidir...
O da,
Hiç bir yere ait olmadığını düşünmesidir...
...........
İkinci üniversiteye kaydolma aşamasında görüştüğüm arkadaşımı da okumaya razı edince, kendimi O'na karşı sorumlu hissetmeye başladım haliyle.. Neyi nasıl yapacağız, ne çalışılacak, dökümanı nerden alacağız.....
Hadi bunlar işin kolay kısmı..
Asıl mesele ders çalışmaya adapte olmakta.. Zaten okuyan, meslek icabı araştıran insanlarız, onu da hallettik diyelim..
Sorun sevgili arkadaşımın neredeyse her gün beraber olma isteği...
Sabah galiba O'na gideceğim..
Galiba değil eli mahkum..
Ben İzmir'in bir ucunda, O diğer ucunu da geçmiş, almış başını gitmiş bir yerde..
Geçenlerde kilometreyi sıfırladım.. 52.4 km . ile eve geldim.. Gidiş dönüş 104. 8 km..
Harbiden uzaktan eğitim..
Hakkını vere vere...
Hadi bunlar işin kolay kısmı..
Asıl mesele ders çalışmaya adapte olmakta.. Zaten okuyan, meslek icabı araştıran insanlarız, onu da hallettik diyelim..
Sorun sevgili arkadaşımın neredeyse her gün beraber olma isteği...
Sabah galiba O'na gideceğim..
Galiba değil eli mahkum..
Ben İzmir'in bir ucunda, O diğer ucunu da geçmiş, almış başını gitmiş bir yerde..
Geçenlerde kilometreyi sıfırladım.. 52.4 km . ile eve geldim.. Gidiş dönüş 104. 8 km..
Harbiden uzaktan eğitim..
Hakkını vere vere...
17.12.2013
GİT DESEM DE SEN KAL OLUR MU ?
İşte böyle bir şeydi aşk...
Hiç bir sözün, hiç bir tavrın hükmünü süremediği, sessiz ve dilsiz kaldığı,
Git derken bile, ya giderse korkusunun yaşandığı...
Ama bilirdi aşk.
Onu tanıyan vazgeçemezdi,
Bırakıp gidemezdi,
Nasılsa bir gün dayanamaz, geri döner gelirdi..
Belki de bu yüzden alabildiğine pervasız,
Hatta arsız...
Umarsızdı aşk..
Ne göz yaşına kanardı, ne kalp sızısına bakardı...
Acımasızdı...
İstediğin kadar kaç,
Faydasızdı...
Senin ruhunda, senin bile bilmediğin gizli köşeleri bilirdi..
En derin
En ince
En mahrem çizgileri...
Ne sınırlarına bakardı, ne de değerlerine...
Savunmasız bir anında sarıp sarmalardı da,
Yalvarsan bir daha bırakmazdı...
İşte böyle bir şeydi aşk..
16.12.2013
MİM ... MİM... MİM...
Pe Hito sobelemiş beni :) Bu hoş bir mim olmuş. Sanırım mimler aşama kaydetmeye başlamış. İşte cevaplar;
1- Elimden gelse , kötü insanların alnını damgalarım. Böylelikle her sabah aynaya baktıklarında kim oldukları gerçeğiyle yüzleşerek başlasınlar güne. Hatta ben de... Madem kötü bir insanım, yanıma yaklaşan bunu bilerek gelsin. Her kötülüğün bir rengi de olabilir. Yalancılar kırmızı, ihanet siyah, kalp kırma mor...... Kimse kimseye " bana yalan söyledin " serzenişinde bulunamaz. Kardeşim görmüyor musun alnımdaki kırmızı rengi der, kendimizi savunmak zorunda kalmayız. Tek sorun şu, benim gibiler mesela, ( Pe Hito lütfen insanların genelde kötü yönlerini söylediklerinden dem vurma, ben gerçekten kötü biriyim :)) her rengi sığdırabilecek miyiz alnımıza ?
2- Kendi kendimi kontrol etmekte son günlerde zorlanır oldum. Belki giderek yaşlanıyor olmanın verdiği huysuzluk, belki de ruhsal yorgunluk.. Bilmiyorum..
3- Beni en çok kaygılandıran şey diye bişey yok sanki.. Hayatı normal akışına bıraktım. Ne gelirse amenna..
4- Hayatımın en kötü anı, hayatımı hep kötü yaşamama neden olan an !!!!!!
5- Yalnızken, kendimi oyalayacak bir şeyler mutlaka bulurum ve sıkılmam. Yalnızlığı seviyorum.
6- Nefret ettiğim ve asla affetmeyeceğim insanlar var..
7- İşimi yoğun yapamasam da seviyorum..
8- Kadınlar / Erkekler birbirlerini anladıklarında hayat çekilmez ve monoton bir hal alacak.. Yaşasın çatışma :)
9- Hayat , işte burda durdum.. Hayatla bir alıp veremediğim yok aslında. Ama niye ikide bir bana bulaşıyor anlamıyorum :) Kesinlikle bende kıskandığı bir şeyler var diye düşünüyorum..
10- Çocukken babam çok meyve aldığı ve meyve yeme yarışı yaptırdığı için, hayatımın son dönemlerinde çok az meyve yediğimi geçenlerde keşfetim :)
11- Başkalarının zayıf tarafı benim ilgi alanım. Hayır, aleyhlerinde silah olarak kullanmak için değil . Kişiliklerinin büyük bir parçasının o noktadan hareketle geliştiğine inandığım için. Bir insanı çözmenin en iyi yolu zaaflarını bilmekten geçer bana göre..
12- Yalan söylemek zeka gerektirir. Aksi halde yalan söyleyen kendini aptal duruma düşürmüş olur.
13- Her şey kötüye gittiği zaman , bu sürecin geçici olduğuna ve üstesinden mutlaka geleceğime inanırım.. Galiba gözü kara bir insanım.. Belanın üstüne atladığım da oluyor. Bile bile...
14- Geceleri sadece benim.. Bana ait.. Dünya daha savunmasız oluyor sanki.. Güç de benim elimde..
15- Başkalarına göre ben , zekiyim, mantıklıyım, aykırıyım, iyi bir akraba değilim belki ama iyi bir dost ve arkadaşım.... İtirazı olan varsa söylesin, bence de öyleyim :))
16- Kurtulmak istediğim korku, bir gün gerçek düşüncelerimi insanların suratlarına haykırma endişesi...
17- Bazen düşünüyorum da, bu hayat daha farklı ve daha güzel yaşanabilirdi be...
18- En çok utandığım şey , geçmişte yaptığım hatalarım... Başkalarının bildiği ya da bilmediği..
19-Keşke ben , hiç keşke demiyor olsaydım.. Keşkeyi lügatımdan çıkarabilseydim..
20- Anlamıyorum neden, " seninle hep didişip duruyoruz?"
Aslında kimseyi mimlemiyorum. Ama bundan önceki mimde , serzenişte bulunan, ağlayıp sızlayan, "beni de mimle n'olur diye " yana yakıla yalvaran, hatta rüşvet teklif eden Absalom'u, vereceği cevapları merak ettiğim Almila'yı, normalde sohbet ederken zaten bildiğim, ama yazılarında da yeni yeni mizah yönünü keşfettiğim N. Narda 'yı mimliyorum.. Kolay gelsin arkadaşlar :)
1- Elimden gelse , kötü insanların alnını damgalarım. Böylelikle her sabah aynaya baktıklarında kim oldukları gerçeğiyle yüzleşerek başlasınlar güne. Hatta ben de... Madem kötü bir insanım, yanıma yaklaşan bunu bilerek gelsin. Her kötülüğün bir rengi de olabilir. Yalancılar kırmızı, ihanet siyah, kalp kırma mor...... Kimse kimseye " bana yalan söyledin " serzenişinde bulunamaz. Kardeşim görmüyor musun alnımdaki kırmızı rengi der, kendimizi savunmak zorunda kalmayız. Tek sorun şu, benim gibiler mesela, ( Pe Hito lütfen insanların genelde kötü yönlerini söylediklerinden dem vurma, ben gerçekten kötü biriyim :)) her rengi sığdırabilecek miyiz alnımıza ?
2- Kendi kendimi kontrol etmekte son günlerde zorlanır oldum. Belki giderek yaşlanıyor olmanın verdiği huysuzluk, belki de ruhsal yorgunluk.. Bilmiyorum..
3- Beni en çok kaygılandıran şey diye bişey yok sanki.. Hayatı normal akışına bıraktım. Ne gelirse amenna..
4- Hayatımın en kötü anı, hayatımı hep kötü yaşamama neden olan an !!!!!!
5- Yalnızken, kendimi oyalayacak bir şeyler mutlaka bulurum ve sıkılmam. Yalnızlığı seviyorum.
6- Nefret ettiğim ve asla affetmeyeceğim insanlar var..
7- İşimi yoğun yapamasam da seviyorum..
8- Kadınlar / Erkekler birbirlerini anladıklarında hayat çekilmez ve monoton bir hal alacak.. Yaşasın çatışma :)
9- Hayat , işte burda durdum.. Hayatla bir alıp veremediğim yok aslında. Ama niye ikide bir bana bulaşıyor anlamıyorum :) Kesinlikle bende kıskandığı bir şeyler var diye düşünüyorum..
10- Çocukken babam çok meyve aldığı ve meyve yeme yarışı yaptırdığı için, hayatımın son dönemlerinde çok az meyve yediğimi geçenlerde keşfetim :)
11- Başkalarının zayıf tarafı benim ilgi alanım. Hayır, aleyhlerinde silah olarak kullanmak için değil . Kişiliklerinin büyük bir parçasının o noktadan hareketle geliştiğine inandığım için. Bir insanı çözmenin en iyi yolu zaaflarını bilmekten geçer bana göre..
12- Yalan söylemek zeka gerektirir. Aksi halde yalan söyleyen kendini aptal duruma düşürmüş olur.
13- Her şey kötüye gittiği zaman , bu sürecin geçici olduğuna ve üstesinden mutlaka geleceğime inanırım.. Galiba gözü kara bir insanım.. Belanın üstüne atladığım da oluyor. Bile bile...
14- Geceleri sadece benim.. Bana ait.. Dünya daha savunmasız oluyor sanki.. Güç de benim elimde..
15- Başkalarına göre ben , zekiyim, mantıklıyım, aykırıyım, iyi bir akraba değilim belki ama iyi bir dost ve arkadaşım.... İtirazı olan varsa söylesin, bence de öyleyim :))
16- Kurtulmak istediğim korku, bir gün gerçek düşüncelerimi insanların suratlarına haykırma endişesi...
17- Bazen düşünüyorum da, bu hayat daha farklı ve daha güzel yaşanabilirdi be...
18- En çok utandığım şey , geçmişte yaptığım hatalarım... Başkalarının bildiği ya da bilmediği..
19-Keşke ben , hiç keşke demiyor olsaydım.. Keşkeyi lügatımdan çıkarabilseydim..
20- Anlamıyorum neden, " seninle hep didişip duruyoruz?"
Aslında kimseyi mimlemiyorum. Ama bundan önceki mimde , serzenişte bulunan, ağlayıp sızlayan, "beni de mimle n'olur diye " yana yakıla yalvaran, hatta rüşvet teklif eden Absalom'u, vereceği cevapları merak ettiğim Almila'yı, normalde sohbet ederken zaten bildiğim, ama yazılarında da yeni yeni mizah yönünü keşfettiğim N. Narda 'yı mimliyorum.. Kolay gelsin arkadaşlar :)
15.12.2013
.........
İradesine hakim olan insanlara hayranlığım var. Hem de öyle böyle değil. Sanırım kendimde gördüğüm en zayıf nokta bu olduğu için.. Son günlerde asgariye inmiş durumda. İrade derken, içine çok şey giriyor benim anlayışıma göre.. Kararlılık, sabır, kendine hakim olma....
Bu konuda kafa yormam gerekiyor ..
Son günlerde hiç mi hiç sabırlı değilim.. Kararlı da değilim.. Kendime söz verdiğim her şeyden vazgeçesim var.
Bunlar neyse de, olur olmaz şeylere sinirlenip patlamasam çok iyi olacak...
Oysa insanın dik bir duruşu olmalı... Dolduruşa gelmemeli.. Kim ne derse desin cevap vermemeli..
Sakin telve, sakin...
Derin bir nefes al, al, al... sakın bırakma öyle kal :))
Bu konuda kafa yormam gerekiyor ..
Son günlerde hiç mi hiç sabırlı değilim.. Kararlı da değilim.. Kendime söz verdiğim her şeyden vazgeçesim var.
Bunlar neyse de, olur olmaz şeylere sinirlenip patlamasam çok iyi olacak...
Oysa insanın dik bir duruşu olmalı... Dolduruşa gelmemeli.. Kim ne derse desin cevap vermemeli..
Sakin telve, sakin...
Derin bir nefes al, al, al... sakın bırakma öyle kal :))
14.12.2013
MUTSUZLUĞUN RESMİ...
Bazı kadınlar görüyorum.. Yıpranmış ve mutsuz..
Bir resimde bile, erkeğe doğru eğilmiş olan..
Ona yaklaşmak ve yakınlaşmak ihtiyacında ..
Ve erkek..
Alabildiğine dik ve uzaklarda..
Sanki çevresiyle hiç alakası olmayan..
Tamamen kendi iç dünyasında..
Merak ediyor insan..
Neyi paylaşıyorsunuz siz,
Daha da önemlisi paylaşamadığınız ne ?
Hangi rüzgar savurdu sizi birbirinize?
Ve sizi koparan, ya da bağlayamayan o eksik parça ne ?..
Bir resimde bile, erkeğe doğru eğilmiş olan..
Ona yaklaşmak ve yakınlaşmak ihtiyacında ..
Ve erkek..
Alabildiğine dik ve uzaklarda..
Sanki çevresiyle hiç alakası olmayan..
Tamamen kendi iç dünyasında..
Merak ediyor insan..
Neyi paylaşıyorsunuz siz,
Daha da önemlisi paylaşamadığınız ne ?
Hangi rüzgar savurdu sizi birbirinize?
Ve sizi koparan, ya da bağlayamayan o eksik parça ne ?..
12.12.2013
........
ne toparlanıp gidebildin,
ne de yüzünü dönebildin...
en büyük korkum sana benzemekti.
ondandır susmalarım
hiç susmayacakmış gibi konuşmalarım..
kendimi yalnızlığa alıştırmam hatta...
ama ne yapsam nafile,
hasretin dolaşıyor damarlarımda..
11.12.2013
DOWN CAFE....
Tv yi açıp, kanallar arasında dolaşayım derken, TRT-1 deki Aileler Yarışıyor programına takılıyorum. Yarışmacılar down sendromlu çocuklar. Hepsinin üzerinde siyah renkli, üzerinde " SADECE FARKLIYIM " yazan t- shirtler, yüzlerinde insanın içini ısıtan bir gülümseme. Ciddiyim, ben nadiren de olsa onları gördüğümde o hiç eksilmeyen gülümsemeleriyle bana çok sıcak gelmişlerdir.
Birazcık seyredince , şaşırıp kalıyorum. Meğer yarışmaya katılan bu çocuklar, Turizm Otelcilik okulunda 6 ay öğrenim görmüşler. Ve hangi şehirde olduğunu öğrenemediğim 25 çocuk ve onların annelerinden oluşan grup, her gün beşerli olarak kafede çalışıyorlarmış.
Sanırım, hepsinin farklı kabiliyetleri var. Biri şiir yazmayı ve okumayı çok seviyormuş, hatta bir şiirini okudu. Diğeri " Ben kitap çıkarmak istiyorum" dedi. Yemek kitabı çıkaracakmış. Makarna yapmayı biliyor musun diye soruyor sunucu.. Anlatmaya başlıyor, tencereyi suyu koyarız, içine biraz tuz ve biraz yağ..... Ya hu daha 3-5 saat önce makarna yaptım, tuz tamam da ben yağı unuttum. Helal be sana diyorum. Çıkar şu kitabı, almazsam.....
Gündüz kuşağının mı , yoksa çok eski bir programın tekrarı mıydı bilemiyorum. Ama ( yanlış hatırlamıyorsam ) Adana, Konya, ve Eskişehir'de varmış bu tür kafe... Tabi bir de İstanbul'da.. Nette aramama rağmen İzmir'de olup olmadığını anlayamadım. Olsa seve seve giderim. Eminim çok farklı, çok güzel bir ortamdır...
Ne yazık ki sonuna kadar izlemedim... Daha neler öğrenecektim kim bilir. Ama ilk fırsatta ( ah o kör olasıca fırsatlar, işe yarayacakları zaman meydanda olmazlar ) netten programı bulup izlemeyi düşünüyorum...
7.12.2013
.........
Bir kadın, bir meseleye çok bozulur...
Ama o konuda tek bir laf etmeyip, imada bulunmayp, başka saçma sapan bir konuda kıyameti koparır..
Ve sonra erkek bakakalır..
Anlamıyordur..
Anlamıyorlardır..
Bu kadın milleti anlaşılmazdır...
.......
Peki kadın neden bozulduğu meselede konuşmaz da böyle bir saçmalığa meydan verir ?
Çünkü o konuda konuşmak, halihazırdaki durumdan daha saçma olacaktır..
Çünkü, o konudaki kırgınlığının ya da yapılan hatanın telafisi olmadığını bilir...
Güvenin..
Bir kadın öyle hissediyorsa gerçekten öyledir...
Ama o konuda tek bir laf etmeyip, imada bulunmayp, başka saçma sapan bir konuda kıyameti koparır..
Ve sonra erkek bakakalır..
Anlamıyordur..
Anlamıyorlardır..
Bu kadın milleti anlaşılmazdır...
.......
Peki kadın neden bozulduğu meselede konuşmaz da böyle bir saçmalığa meydan verir ?
Çünkü o konuda konuşmak, halihazırdaki durumdan daha saçma olacaktır..
Çünkü, o konudaki kırgınlığının ya da yapılan hatanın telafisi olmadığını bilir...
Güvenin..
Bir kadın öyle hissediyorsa gerçekten öyledir...
5.12.2013
BENİM 5 GERÇEĞİM MİM'İ..
Bu zormuş be Pe Hito . İnsanın kendisini anlatması .Aslında beni iyi tanıyan birine sormak lazım. Kimim ben ? Objektif olmaya çalışarak aklıma gelenleri yazıyorum..
1- Çok dağınık biriyim
Öyle şeytan eniğini kaybetse bulamayacak cinsten değil tabi ki :) Hiç bir şey yerli yerinde olmaz. En önemli evrakları, kimlikleri, garanti belgelerini, faturaları... olmadık yere koyar, lazım olduğunda deli gibi ararım..
2- Kokulara karşı hassasım
Kötü kokuları sevmem ama görecelidir tabi ki.. Başkasının dayanamadığı kokulara da bayılırım .. Mesela benzin, oje, yağlı boya gibi.. Sanırım potansiyel tinerciyim.. Henüz keşfedilmemiş ama gelecek vaad eden ..
3- Yön duygum zayıftır..
Özellikle metroya bindiğimde ... Ne taraftan çıkmam lazım, hangi yönden gelene binmeliyim bir türlü kestiremem. Sanırım bu geliştirilecek bir şey değil, doğuştan..
4- Tipik ikizler burcuyum..
Burçlara ister inanın, ister inanmayın. Ben genel özelliklerini taşıdığımı düşünüyorum. Ama ikizlerin çift kişilikli olduğuna inanmıyorum. Bir sürü kişiliğimiz var bizim :) İşin ilginç tarafı, biriyle tanışırken hangi ruh halindeysem, aynı mecrada yol alırım. O an keyfim yerindeyse, espirili, melankoliksem kendi dünyasında bir kişilik devam eder gider.. Bu durumdan ben şikayetçi değilim.. Millete de sormayalım, boşverin..
5- Çok kötü bir sesim var ( mış )
Öyle diyorlar. Oysa ben sesime olan güvenimle Banu Alkan'la bile boy ölçüşebilirim.. Ne derlerse desinler, kendi kendime mırıldanmayı severim..
Kendimi çok fazla övmeyi sevmediğim için bu kadar yeter diyorum :))
Mim için teşekkürler Pe Hito ...
1- Çok dağınık biriyim
Öyle şeytan eniğini kaybetse bulamayacak cinsten değil tabi ki :) Hiç bir şey yerli yerinde olmaz. En önemli evrakları, kimlikleri, garanti belgelerini, faturaları... olmadık yere koyar, lazım olduğunda deli gibi ararım..
2- Kokulara karşı hassasım
Kötü kokuları sevmem ama görecelidir tabi ki.. Başkasının dayanamadığı kokulara da bayılırım .. Mesela benzin, oje, yağlı boya gibi.. Sanırım potansiyel tinerciyim.. Henüz keşfedilmemiş ama gelecek vaad eden ..
3- Yön duygum zayıftır..
Özellikle metroya bindiğimde ... Ne taraftan çıkmam lazım, hangi yönden gelene binmeliyim bir türlü kestiremem. Sanırım bu geliştirilecek bir şey değil, doğuştan..
4- Tipik ikizler burcuyum..
Burçlara ister inanın, ister inanmayın. Ben genel özelliklerini taşıdığımı düşünüyorum. Ama ikizlerin çift kişilikli olduğuna inanmıyorum. Bir sürü kişiliğimiz var bizim :) İşin ilginç tarafı, biriyle tanışırken hangi ruh halindeysem, aynı mecrada yol alırım. O an keyfim yerindeyse, espirili, melankoliksem kendi dünyasında bir kişilik devam eder gider.. Bu durumdan ben şikayetçi değilim.. Millete de sormayalım, boşverin..
5- Çok kötü bir sesim var ( mış )
Öyle diyorlar. Oysa ben sesime olan güvenimle Banu Alkan'la bile boy ölçüşebilirim.. Ne derlerse desinler, kendi kendime mırıldanmayı severim..
Kendimi çok fazla övmeyi sevmediğim için bu kadar yeter diyorum :))
Mim için teşekkürler Pe Hito ...
4.12.2013
ÇİRKİN DİYEREK SEVDİĞİM TÜM BEBEKLERDEN ÖZÜR DİLİYORUM..
Neyse, konumuz bu değil zaten :)
Efendim, görüp görebileceğim en güzel bebeklerden biriydi. Bebeklerin hepsi güzel demeyin, o ebeveyn gözüyledir :) Mini minnacık, daha 1,5 aylık bir bebek. "Çirkin şey " diye sevecek oldum, beraber gittiğimiz arkadaş hemen atladı " Bence gayet güzel ".. Tamam da arkadaşım, kapı gibi toplum dayatması var bilinçaltımda. bebekler güzel diye sevilirse nazar değer inancını taşıyan.
Düşündüm, doğru dedim ya.. Ne diye bebekleri " çirkin " diye sevip, o küçücük beyinlerine olumsuzluk aşılıyoruz ki ?
ZORDUR KENDİ KENDİNE YETMEK...
Hepimizi büyük bir gemiye bindirip,
açılıvermişler engin denizlere..
ve
kıyıdan epeyce uzaklaştığımızda, atıvermişler masmavi sulara..
bazılarımız iyi kulaç atmanın verdiği rahatlıkla
sakince yol almaya başlamış kıyıya doğru..
etraflarında olan bitene çok da fazla kulak kabartmadan..
yoruldukça sırt üstü yatıp dinlenerek devam etmiş yolculuğuna
yüzmeyi bilmeyenler ise,
telaşla başlamışlar çırpınmaya
bir yandan çığlık çığlığa bağırıp
bir yandan da batmamak için tutunacak birini aramışlar
gördüklerine saldırmışlar
iyi kötü demeden , her karşılarına çıkandan
medet ummuşlar.
bazen canları yanmış
"kurtarıcım" dedikleri daha da dibe batırmış...
kimi bata çıka öğrenmiş kendi kendine yetmeyi
kimi dalgalarla boğuşmayıp, pes ederek boylamış denizin dibini..
bazıları o kadar ustaymış ki yüzmekte
aynı zamanda dibe dalmayı da bilirlermiş
kimi zaman ustaca kulaç atarken görünürlermiş
bazen içleri elvermez, boğulana yardım ederlermiş..
ne zaman ki batan kendilerini de sürüklüyor, hemen uzaklaşır, yardımdan vazgeçerlermiş
kimi zaman da ortadan kaybolurlarmış.
işte böyle zamanlarda gözleri, suyun büyüleyici dünyasını seyre dalarmış
rengarenk balık sürüleri, yosunlar, mercanlar...
farklı bir dünyaya bakarmış, herkese nasip olmayan..
işte böyledir yalnızlığımız..
kimi kabullenir telaşsız yaşar yalnızlığını
kimi ölüme denk tutar, paylaşmak ister başkalarıyla her anını...
ama en doğrusunu yapanlar onlardır ki,
yalnızlıklarında kendi iç dünyalarına dalarlar.
her yüzeye çıkışlarında doludur elleri
onlardır bunca güzel eserin sahibi
bazen renklerin ahengi büyüler gözlerimizi
kimi zaman kulağımızın pasını siler bir neyin sesi..
hatta bir şiirde, bir kitapta kaybederiz kendimizi..
"bazı insanları yalnızlık tüketir ,
bazı insanlar yalnızlığında üretir..."
3.12.2013
FAZLA SÖZE GEREK YOK..
Annelerin en büyük korkusu, çocuklarının ölmesiymiş..
Engelli annelerinki, çocuklarından önce ölmek.....
3 Aralık Dünya Engelliler Günü...
Engelli annelerinki, çocuklarından önce ölmek.....
3 Aralık Dünya Engelliler Günü...
2.12.2013
.......
Birinci yılımız biteli bir ay olmuş bugün ve ben unutmuşum :)
Affet, söz bundan sonra unutmam..gerçekten...
Blogdaki ilk cümlem..
Çocuklarınıza gelecek hazırlamayın......çocuklarınızı geleceğe hazırlayın....
Affet, söz bundan sonra unutmam..gerçekten...
Blogdaki ilk cümlem..
Çocuklarınıza gelecek hazırlamayın......çocuklarınızı geleceğe hazırlayın....
1.12.2013
HAYAT GÜZELDİR / LİFE İS BEAUTİFUL
Rast gele seçtiğim bir film. İzlerken başta " boşa zaman kaybı olacak, başka filme geçeyim" diye az düşünmedim hani. Yaşasın tembellik :))
İzlediğim en güzel film değildi.
Muhteşem bir oyunculuğu olduğunu söyleyemem..
Müzikler nasıldı hatırlamıyorum bile..
Görsel açıdan kayda değer bir şey de yoktu..
Sadece şimdiye kadar izlediğim en anlamlı filmlerden biriydi.
Eğer Yahudilerle ilgili ( varsa ) ön yargılarınızı bir kenara bırakır, filme Nazilerin soykırımının reklamı ya da ajitasyonu gözüyle bakmazsanız ne dediğimi anlayacaksınız.
Yahudi bir İtalyanın, küçücük oğlunun beyninde , ruhunda travma oluşturabilecek kamp günlerini oyuna çeviren, oğlunu korumak ve yaşatmak adına elinden geleni yapan bir babanın mücadelesini konu alıyor film..
" Eğer askerlerden saklanabilirsen........ eğer hiç konuşmazsan...... puan toplayıp bu yarışta biz birinci olacağız ve ödül olarak tank kazanacağız" telkinleriyle o zor günleri oyun havası içinde yaşayan küçücük bir çocuk..
Beni en çok duygulandıran sahne, babanın her türlü tehlikeyi göze alarak, boş bulduğu bir anda hoparlör odasına dalıp, kadınlar bölümündeki eşine " nasılsın prenses, her gün seni düşünüyorum..." diyerek mesaj vermesi oldu...
Durum ne kadar vahim olursa olsun, ,insanın umutlu olması, umut aşılaması gerektiğini çok güzel anlatıyor.
Bir babanın en zor şartlarda bile ailesini koruyup kollamasını işliyor..
İzlemenizi tavsiye ederim..
..........
Okuduğum hangi kitaptaydı bilmiyorum. Ama bir cümle çok hoşuma gitmişti..
" Boşluğunu değil ama yokluğunu hissedeceğim "..İşte yüzeysel bir ilişkinin bitişi ve ardından hissedilenler..
Ben tam tersini söylüyorum, yokluğunu hissetmedim hiç.
Ama boşluğun .....
İşin ilginç tarafı, sen varken de hissediliyordu o boşluk..
Hatta kızma ama, varlığın bir yüktü çoğu zaman. Eziyetti, işkenceydi....
Ne garip bir ironi...
Küçüktüm, hatta çok küçüktüm.. Sana karşı beslediğim tek his " korku" ydu. Belki hala insanlardan korkuyor olmam, zarar gelecek , üzüleceğim endişesi taşımam, benim beslediğim korkunun, bende besledikleri...
Bu öyle bir lanet duygu ki, solunum cihazına bağlı yaşamak gibi. Hayat bir şekilde akıp giderken, sadece seyirci olmak.. Tüm güzel ve yaşanılası olanları buğulu ve kirli bir camın arkasından izlemek...
Şimdi büyüdüm..
Yine yoksun.. Bu kez gerçekten yoksun..
Yokluğun iyi geliyor da, boşluğun acı veriyor...
" Boşluğunu değil ama yokluğunu hissedeceğim "..İşte yüzeysel bir ilişkinin bitişi ve ardından hissedilenler..
Ben tam tersini söylüyorum, yokluğunu hissetmedim hiç.
Ama boşluğun .....
İşin ilginç tarafı, sen varken de hissediliyordu o boşluk..
Hatta kızma ama, varlığın bir yüktü çoğu zaman. Eziyetti, işkenceydi....
Ne garip bir ironi...
Küçüktüm, hatta çok küçüktüm.. Sana karşı beslediğim tek his " korku" ydu. Belki hala insanlardan korkuyor olmam, zarar gelecek , üzüleceğim endişesi taşımam, benim beslediğim korkunun, bende besledikleri...
Bu öyle bir lanet duygu ki, solunum cihazına bağlı yaşamak gibi. Hayat bir şekilde akıp giderken, sadece seyirci olmak.. Tüm güzel ve yaşanılası olanları buğulu ve kirli bir camın arkasından izlemek...
Şimdi büyüdüm..
Yine yoksun.. Bu kez gerçekten yoksun..
Yokluğun iyi geliyor da, boşluğun acı veriyor...
30.11.2013
......
Bugün ilk kez kış soğuğunu hissettim... İliklerime kadar....
Niye hala en sevdiğim mevsim kış diyorum ki,,,Ne soba üstünde kestane pişiyor ne de portakal kabuğu yanarak mis gibi koku yayıyor.. İyi de kışı güzel yapan bunlar olamaz..
Bi'şeyler eksik, ama ne ?
Niye hala en sevdiğim mevsim kış diyorum ki,,,Ne soba üstünde kestane pişiyor ne de portakal kabuğu yanarak mis gibi koku yayıyor.. İyi de kışı güzel yapan bunlar olamaz..
Bi'şeyler eksik, ama ne ?
26.11.2013
TÜKENMİŞLİK SENDROMU..
Sabah kahvaltısında konuşulacak konu mu bu ?
Ama madem konu açıldı, öneriler sunuyorum, yok... Tükendim de tükendim..
Elbette bunun sebepleri çok farklı olabilir.. Lakin, bizimki şahıs menşeli idi..Aklıma geldi..
Bunca tükenmişlik sendromu yaşayan insanlar varken, tüketmişlik sendromu yaşayanlar da var mıdır acaba bir yerlerde ?
Ama madem konu açıldı, öneriler sunuyorum, yok... Tükendim de tükendim..
Elbette bunun sebepleri çok farklı olabilir.. Lakin, bizimki şahıs menşeli idi..Aklıma geldi..
Bunca tükenmişlik sendromu yaşayan insanlar varken, tüketmişlik sendromu yaşayanlar da var mıdır acaba bir yerlerde ?
25.11.2013
KADINA ŞİDDET
14.12.2012 tarihli bir yazım....
Haberleri seyrediyorum..Çığlık çığlığa sokak ortasında bir kadın koşup, markete giriyor can havliyle. Ardından da kocası..Yakalayıp, dışarı çıkartıyor, tekme tokat...O sırada insanlığı, adamlığı, vicdanı, insafı ... dumura uğramış olan market sahibi etkisiz eleman rolünde. Kılı kıpırdamıyor..Neyse ki henüz insanlık ölmemiş, sokak sakinleri çığlıkları duyup, adamın elinden kadını kurtarıyorlar..
Haberleri seyrediyorum..Çığlık çığlığa sokak ortasında bir kadın koşup, markete giriyor can havliyle. Ardından da kocası..Yakalayıp, dışarı çıkartıyor, tekme tokat...O sırada insanlığı, adamlığı, vicdanı, insafı ... dumura uğramış olan market sahibi etkisiz eleman rolünde. Kılı kıpırdamıyor..Neyse ki henüz insanlık ölmemiş, sokak sakinleri çığlıkları duyup, adamın elinden kadını kurtarıyorlar..
Haberleri seyrediyorum.. Merdivenlerden inen bir çift..İkisinin de kucağında birer çocuk..Sonra evde yan yana görüntüleri.Adam pişman olmuş, kadın affetmiş. Kadının alnına konan bir öpücük..Barışmışlar. Bir gece önce ortalığı ayağa kaldıran kadın, affetmiş. Bir gece önce kadının hayatına kastetmiş, insanlıktan çıkmış adam pişman olmuş..
İçim acıyor. Kim bilir kaç kadın bu halde. Şiddet görüyor , bu aşağılayıcı davranışa maruz kalıyor, hiçleştiriliyor, gururu inciniyor, ruhu yara alıyor. Hem de kendisini dış dünyaya karşı koruyup kollaması gereken hayat arkadaşı yapıyor bunu. Aynı evi, aynı sofrayı, aynı yatağı paylaştığı adam yapıyor bunu. Ve kadın o hayata, o adamla devam ediyor. Bu boyun eğişin sebebi kişiye göre değişir elbet. Kimi maddi imkansızlıktan, güvencesi olmadığından susar. Kimi hastalıklı sevgisi yüzünden vazgeçemez.. Ya da çocuklarını mağdur etmekten korkar, öyle bir ortamda büyümelerinin aslında daha çok zarar vereceğini göz ardı ederek. Toplumun kötü gözle bakacağını düşünüp susanlar da vardır, ailesinin zoruyla bu cehennem hayatına devam edenler de....
Öyle ya, nasıl yetiştiriliriz biz ?
"Kol kırılır yen içinde kalır"
"Bu evden gelinlikle çıkar, kefenle dönersin"
"Erkek adam, döver de sever de.."
Bütün bunların sebebi, ailenin kutsallığını koruma, aile birliğini ayakta tutma adına olabilir mi gerçekten? önemli olan bireyin ruhsal ve bedensel sağlığını, bütünlüğünü korumak değil midir ? İnsanın vücut bütünlüğü onun kişisel haklarından değil midir? Anayasa bunu güvence altına almamış mıdır ? Madde 17:...Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyeti ile bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.." demiyor mu? Devlet bile bu sınırlamaya, yasağa tabi iken, bireyin başka birine bunu yapmaya hakkı olabilir mi? Düşünün;
-Annesinin ,her gün babası tarafından şiddete maruz bırakıldığını gören,
-Kendisini düştüğü yerden kaldıran annesinin bir de tokadını yiyen,
-Oyun oynadığı arkadaşları tarafından dövülen,
-Öğretmeninin de darp ettiği ......bir çocuktan nasıl anne-baba olmasını bekliyorsunuz ki ?Böyle bir insan küçüklükten zaten potansiyel şiddet eğilimlisi olmaz mı?
-Annesinin ,her gün babası tarafından şiddete maruz bırakıldığını gören,
-Kendisini düştüğü yerden kaldıran annesinin bir de tokadını yiyen,
-Oyun oynadığı arkadaşları tarafından dövülen,
-Öğretmeninin de darp ettiği ......bir çocuktan nasıl anne-baba olmasını bekliyorsunuz ki ?Böyle bir insan küçüklükten zaten potansiyel şiddet eğilimlisi olmaz mı?
Kadın vekilin bile şiddete maruz kaldığı bu toplumda , istatistikler öyle korkunç ki ! Kadınların %97 si hayatında bir kez de olsa şiddet görüyor. Eşinden, babasından, erkek kardeşinden, erkek arkadaşından...Üstelik üniversite mezunları da şiddet gösterebiliyor. Yani öğretim görmüş ama eğitimden nasibini alamamış olanlar. Özellikle son zamanlarda şiddetin boyutları öyle arttı ki, ölüme varan sonuçlar vererek hem de..
Ayrıca bu durum, buz dağının görünen kısmı.. Bir de henüz herkesin farkındalığına varamadığı, varsa da görmezden geldiği, önemsemediği başka şiddet türleri de var ki, fiziksel şiddetten aşağı kalır yanları yok bence.. Duygusal şiddet, ekonomik şiddet, cinsel şiddet, sözel şiddet, psikolojik şiddet.......Eğer bunları da istatistiklere dahil etsek, toplumun tamamı mağdur olur sanırım. Çünkü bu durumda kadın, erkek, çocuk herkes buna dahil.
Bunun çözümü kısa vadeli değil elbette. Devlet, öncelikle vatandaşına şiddet uygulamaktan vazgeçip, bireyler arası şiddete engel olmak için de ivedilikle ve etkili, kesin çözümler bulmak zorunda.İşe alınırken bile sabıka kaydı gerekmiyor mu? Ehliyet alırken nasıl sınava tabi isek, arabanın idaresi için bile eğitimden geçiyorsak, aileyi yürütmekle mükellef olacak tarafların da hadi geçtim eğitimi, sınavdan geçmeleri gerekmez mi ? Nasıl yeni evlenecek çiftler kan tahlili yaptırıyorsa, kan uyuşmazlığını anlamak adına, ruhsal uyuşmazlığa engel olmak için, kişilik testinden geçirilemezler mi? Bir insanın şiddete eğilimli olup olmadığının 3-5 soruyla, bir kaç şekille anlaşılması bu kadar zor mudur? Bu tür bir problemi olan insana uygulanabilecek mecburi bir tedavi yok mudur ?
Ya toplum? Neden böyle adamları dışlamazlar? Neden onlarla teşrik-i mesaiye, sohbet etmeye, onlarla ticari ilişki kurmaya, alış veriş yapmaya, onlara hizmet etmeye devam ederler? Bir kadının yaptığı yanlışlığı ölümle cezalandıran töre, şiddet uygulayana nasıl bir ceza öngörür?
Toplumsal çöküş nasıl ki aileden başlıyorsa, eğitim de aileden başlar.. Lütfen, çocuklarınıza bir fiske atmadan büyütün onları... Siz onlara şiddet uygulamayın ki, ileride onlar da şiddete meyilli olmasınlar...Gözünüzden sakındığınız evlatlarınızı sadece kendinizden değil, başkalarından da koruyun, sahip çıkın...
Kimbilir, belki sonraki nesiller bu zorbalıktan kurtulmuş olurlar...
.........
"Gönül evimin duvarları çok da sağlam değil" .. dedi kadın..
"Ya gir gönlüme, yıkalım birlikte,
Ya da yık duvarları üstüme üstüme....."
22.11.2013
başka yolu yok ki....
dediler ki affetmek büyüklüktür
ve öfke
insanın yüreğine ağır bir yüktür
karar verdim, affedeceğim,
hepinizi azad edip,
yükümü hafifleteceğim
lakin,
kiminizi toprağa , kiminizi yüreğime gömdüm
ne sesimi duyarsınız, ne yüzünüzü görürüm
eminim
bu yük sırtımdayken ben
kahrımdan ölürüm
21.11.2013
........
intihara meylettim bu gece
uykusuz kafayla
ve yanında bolca umutsuzlukla,
içtim
sana ait ne kadar anı varsa..
önce bir garip oldu içim
kıyamadım,
vazgeçtim..
ama anladım ki, geciktim..
ben kurtuldum
ama yerime ölen sendin...
19.11.2013
........
nereye ya da kime savrulacağı belli olmaz..
rüzgar dindiğinde,
geriye ,
geldiği yerin şaşkınlığı
ve yaşadıklarının pişmanlığı kalır...
17.11.2013
BİR SÜRE DAHA YOKUM...
Okuyacaklarım birikmiş ama, sanki eski hareket de kalmamış gibi. Henüz kış moduna giremedik sanırım...
Sizi bilmem , ben yazmaktan çok okumaya meyilliyim bu günlerde.. Yok, mecburum.. Bilenleriniz vardır mutlaka. İkinci üniversiteye kaydoldum. Kayıt bittikten 18 gün sonra vizeler kapıya dayandı. Yani Pazartesi sınav haftam..
Anladım ki ambalaja aldanmamak lazımmış. Sen kalk sırf adı var diye İstanbul Üniversitesi'ne kaydol... Sonra sisteme gireme, hangi derslerden sınava gireceğinden emin olma, üstelik dün , sınavlara bir ders eklendiğini gör.. İki gün kala olacak şey mi ? Üstelik benimle beraber başlayan arkadaşın ders listesine eklenmemiş bile, benden öğrendi... Halimiz içler acısı.. Nette gezinirken öğrendiğime göre, geçen sene de aynı dertten muzdaripmiş öğrenciler.. İşte ben önceden gezinmediğim için... Şimdi anlıyorum bazı şeyleri.. resmen "kervan yolda düzülür " mantığındalar. Sisteme girmek zor, şifre yanlış diyor, yeni şifre istiyorsunuz, gelmiyor.. Bir sürü can sıkıcı problem..
Ya hu, ne işin var senin Sosyoloji'de... İlle okuyacaksan git aşçılık oku, doğru dürüst pilav yapamıyorsun daha !.. diye az söylenmedim kendi kendime..
Ama yok, seviyorum ben okumayı, öğrenmeyi..
Her yeni öğrendiğim, bendeki karanlık bir noktayı aydınlatıyor sanki...
Bilinçaltıma iniyorum yavaştan yavaştan :)
Görünenin ardındakini, gizleneni keşfetmek müthiş keyif veriyor..
Hasılı, bir süre hayalet gibi dolaşacağım blogda. Vaktim oldukça okumaya çalışacağım.. Lakin, bir süre askıya almam gerekecek... Madem başladık, hakkını verelim, değil mi ama...
16.11.2013
.......
Sana içimden geldiği gibi bir şeyler yazayım dedim..
İçimden hiç bir şey gelmediği için yazamadım...
İçimden hiç bir şey gelmediği için yazamadım...
11.11.2013
HİÇBİRİ YETMİYOR HALİMİ ANLATMAYA...
Yeni kelimeler bulmalıyız..
Şöyle içimizi ısıtan,
Yalnızlığımızı sarıp sarmalayan..
Hiç duyulmamış, hiç söylenmemiş,
Biraz melankolik, biraz umut vaadeden ,
Ama hepsi bizden
Yeni kelimeler bulmalıyız...
Şöyle içimizi ısıtan,
Yalnızlığımızı sarıp sarmalayan..
Hiç duyulmamış, hiç söylenmemiş,
Biraz melankolik, biraz umut vaadeden ,
Ama hepsi bizden
Yeni kelimeler bulmalıyız...
10.11.2013
.......
İnsanların çoğundaki söz - tavır tutarszlığını gördükçe,
Hiç bir konuda kesin konuşmamaya karar verdim...
Yani,
Her an, her şeyi yapabilirim....
Hiç bir konuda kesin konuşmamaya karar verdim...
Yani,
Her an, her şeyi yapabilirim....
8.11.2013
........
Bir olaya, duruma, insana, amaca çok fazla odaklanmayacaksın..Ne zamanını, ne enerjini, ne de maddi - manevi birikimini tek bir yere hasretmeyeceksin..
Yoksa bir bakıyorsun ki, ulaşmak için deli gibi çırpındığın şeyler yüzünden , hayatında daha önemli yer tutan başka şeyler sana teğet geçip gitmiş ve farkedememişsin..
Aslında bu sadece ulaşmak istediklerin yüzünden olmuyor her zaman.. Ters giden, olumsuz durum- duygu halleri de ayağa takılan taş parçaları gibi.. Sendeleyip düşüyorsun.. Canın acıyor, sızlanıp dertleniyorsun.. Bu da seni yolundan alıkoyuyor.. En azından o süreçte dış dünyadan kopup , içine kapanıyorsun.
Bazen kendimi , hayatımın seyircisi gibi hissediyorum.. Benim dışımda gelişiyor herşey ve ben zamanında müdahale edemiyorum..
Sebep işte bunlar..
Ya lüzumsuz bir şeyin peşine düşmüşüm...
Ya da olmadık şeyleri kafaya takıp dibe vurmuşum....
Yoksa bir bakıyorsun ki, ulaşmak için deli gibi çırpındığın şeyler yüzünden , hayatında daha önemli yer tutan başka şeyler sana teğet geçip gitmiş ve farkedememişsin..
Aslında bu sadece ulaşmak istediklerin yüzünden olmuyor her zaman.. Ters giden, olumsuz durum- duygu halleri de ayağa takılan taş parçaları gibi.. Sendeleyip düşüyorsun.. Canın acıyor, sızlanıp dertleniyorsun.. Bu da seni yolundan alıkoyuyor.. En azından o süreçte dış dünyadan kopup , içine kapanıyorsun.
Bazen kendimi , hayatımın seyircisi gibi hissediyorum.. Benim dışımda gelişiyor herşey ve ben zamanında müdahale edemiyorum..
Sebep işte bunlar..
Ya lüzumsuz bir şeyin peşine düşmüşüm...
Ya da olmadık şeyleri kafaya takıp dibe vurmuşum....
6.11.2013
ZOR ŞARTLAR...
Zor şartların, insanın yeteneklerini geliştirdiği söylenir..
Bir bakıma doğrudur..
Ancak unutmamak gerekir ki, her şey zıddıyla kaimdir. Zor şartlar dediğimiz olguların insana ivme kazandıran, bileyen, iyiye tetikleyen bir tarafı olduğu gibi, dibe çeken, enerjisini tüketen , hayattan umudunun kesilmesine sebep olan hali de unutulmamalıdır.
Benim gözlemlediğim şu.. Maddi açıdan ele alınabilecek olanların , insanın her açıdan sınıf atlamasına, ilerleme kaydetmesine yardımcı olduğu.. Ancak duygusal açıdan değerlendirdiğimiz şartların da insanı olumsuzluğa ittiği...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)