ukalalığa varan özgüvenden,
ezikliğe varan mütevazılıktan...... hiç haz etmiyorum....! ! !
21.01.2013
ZİLİNİZE BASABİLİR MİYİM...
Kelimelerim azalıyor..
Kapıların zillerine basıp, kaçmayasım var..
Ya da pencereleri taşlayasım ..
Sokakta ip atlamak..
Sek sek oynamak ..
Hiç oyuncak bebeğim olmayışından mı bunlar ..
Doya doya kahkaha atılmamış çocukluk günlerinin ceremesi mi..
Ceremesini niye ben çekiyorum, cürüm benim mi ki ?
Masumdum oysa ben..En azından bir zamanlar..
Sıkı sıkıya tutunmak istedim, zorla çekip kopardılar..
Önce suçladılar,
Sonra da müebbet verdiler.
Ruhum damgalanırken vicdanım aklayamadı kendini..
Ama yandaşları çoktu, iştirakçileri de..
Şimdi bakışlarım donuk..
Duygular isyanda..
Susturuyorum, olmadı sürgün..
Akşam vakti sokağa çıkıp,
Karanlıktan istifade erik koparsam dallardan.
Masal anlatsalar uyumadan önce..
Hayallere dalsam da dinlemesem kimseyi..
Sabah çocukluğuma uyansam..
Ya da hiç uyanmasam
Hep uyusam..
Etiketler:
bedel ödemek,
cürüm,
çocukluk,
çocukluk özlemleri,
masumiyet,
müebbet
20.01.2013
FIRTINAYA TUTULMAK..
Hayatındaki en şiddetli fırtınaya,
Sığındığı limanda yakalanan insan
Engin denizlere açılmaktan korkar mı hiç ?...
19.01.2013
HEP AKLIMDASIN...
Ne garip bir şey...
Bütün gece gözyaşlarıyla edilen duada, bir insanı unutmayı dilemek...
Ağlarken uyuya kalınan gecenin sabahında da unutmadığı için şükretmek...
18.01.2013
SUSTUN / SUSTUM.
bir şeyler söylemek istersin..
ama bilirsin ki..
ne söylesen anlamsız
ne desen yetersiz kalacaktır..
susarsın.
anlayacak olsa yapmazdı
yaptığına göre anlamaz dersin...
bir sızı oturur içine
sessizce..
susarsın..
hesabın ortada kalır,
uzaklaşırsın..
belki şimdi
belki zamanı geldiğinde
sen sormasan da,
o hesap görülür..
bilirsin...
17.01.2013
BEN BUGÜN BÖYLEYİM..
Biraz daha yorgunluk, biraz daha yılgınlık.. Çünkü hesap hep zararla devrediyor. Başkasını bilemem ama , benimki öyle işte..
Mutedil...
Benim hiç sevmediğim hal..
Oysa ben uçlarda olmayı severim genelde.. Ya çok mutlu olmalıyım, ya da çok mutsuz.. İfratla tefrit arasında gidip gelmeliyim, vasatı teğet geçmeliyim...Vasati 40 çöp yazardı kutuların üzerinde.. nerden aklıma geldi şimdi bu...neyse...
Sadece duyguda değil, düşüncede de öyle olmalıyım ben. Ya hararetle savunmalı, ya da şiddetle karşı çıkmalıyım.. Ya çok sevmeli, ya da çok öfke duymalıyım.. Tamam sevginin karşıtı nefret. Ama öfke kadar gizli bir haz taşımıyor nefret. Ve insanı içten içe kemiren bir duygu, hoşuma gitmiyor...
Bu ikisi arasında his beslenilenler çerez gibi midir acaba.. İnsanı oyalayan, öylesine vakit geçirten, olsa da olur, olmasa da dediğim insan tipleri mi ? İnsanları harcamak bu kadar kolay olmamalı..
Ama hep derim ya, biri hayatınıza girdiyse iz bırakmalı.. Bir şeyleri değiştirmeli.. Ya çok şey katmalı hayatınıza ya da hayatınızdan bir şeyleri alıp gitmeli.. Umutsuzluk , atalet , vesvese gibi.. İşte bu törpü anlamında olmalı. Yani sivri, hoşa gitmeyen, göze batan ne gibi haslet varsa onları çekip almalı bizden.. .. Öyle mi oluyor ya.. Vazgeçtim onanmayı, donanmayı..Arkadaşmış, komşuymuş, iş çevresiymiş... Bir giriyorlar hayatınıza, umut, insan sevgisi, hayal gücü, daha iyiye ulaşma azmi ( hırs değil, dikkatinizi çekerim) paylaşma, yardımlaşma...ne varsa elle tutulur, çekip alıyor sizden. Geriye yılgın, bezgin, " ben buralara ait değilim" modunda bir insan bırakıp gidiyor işte...
Tamam bazı insanlar öyle.. Peki ya ben ? Bana ne demeli....Benim çok mu farkım var acaba öylelerinden...Sorup soruşturmak lazım aslında..
Biliyorum ben kendimi. Farkındayım. İşim gücüm cerbeze yapmak benimkisi...
KUŞAK ÇATIŞMASI
Şu hayatta anlaşamadığın insanlar vardır..
Hiç haz etmediğin..
Katlanamadığın..
Hatta çok iyi anlaştığını zannettiklerinle gün gelir, yolların ayrılır..
Düşman bile olabilirsin..
Arkadaş, dost, yar, yaren bildiklerinle selamı sabahı kesersin..
Hatta hayat arkadaşı bellediğin insanla , eşinle bile dünyaların ayrılır, evin ayrılır, iki yabancı olursunuz.
Amaaaaa..
4 insan grubu vardır ki, onlar için geçerli değildir bu sıraladıklarım..
Anne, baba, evlat ve evladın seçtiği... Evet evet, evladının " hayat arkadaşım" dediğini sevmesen de saygı duymalısın... Tıpkı anne- baban gibi..
Ne kadar öfkelensen de, evladını olduğu gibi kabul etmek zorundasın. İstediğin insan tipine dönüştüremezsin.. Buna hakkın yok. Kişiliğine de, hayata dair bakış açısına da, seçtiği yaşam biçimine de bir yere kadar müdahale edebilirsin ancak. Ama dayatmada bulunamazsın. İstediğin gibi bir insan olmadı, olamadı diye yargılayamazsın. Çünkü sen de muhtemelen O'nun istediği gibi bir ebeveyn değilsin..
İşi kişilik savaşına dönüştürmek yerine, ortak bir paydada buluşmaktır en iyisi. ..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)