17.01.2013

KUŞAK ÇATIŞMASI


Şu hayatta anlaşamadığın insanlar  vardır..
Hiç haz etmediğin..
Katlanamadığın..
Hatta  çok iyi anlaştığını zannettiklerinle gün gelir, yolların ayrılır..
Düşman bile olabilirsin..
Arkadaş, dost, yar, yaren bildiklerinle selamı sabahı kesersin..
Hatta hayat arkadaşı bellediğin insanla , eşinle bile dünyaların ayrılır, evin ayrılır, iki yabancı olursunuz.
Amaaaaa..
4  insan  grubu vardır ki, onlar için  geçerli değildir bu sıraladıklarım..
Anne, baba, evlat ve evladın seçtiği... Evet evet, evladının " hayat arkadaşım" dediğini sevmesen de saygı duymalısın... Tıpkı anne- baban gibi..
Ne kadar  öfkelensen de,  evladını olduğu gibi kabul etmek zorundasın. İstediğin insan tipine dönüştüremezsin..  Buna hakkın yok.  Kişiliğine de, hayata dair bakış açısına da,  seçtiği yaşam biçimine de  bir yere kadar müdahale edebilirsin ancak. Ama dayatmada bulunamazsın. İstediğin gibi bir insan olmadı, olamadı diye    yargılayamazsın. Çünkü sen de muhtemelen O'nun istediği gibi bir ebeveyn değilsin..
İşi kişilik savaşına dönüştürmek yerine, ortak bir paydada buluşmaktır en iyisi. ..







16.01.2013

ANAFORLU GÜNLER.....


Bir insan nasıl olur da kendini yalnızlığa hapseder, anlayamamıştım seni ilk gördüğümde...
Issız bir ada değil..
Bir dağ başı değil..
Senin tercihin, insanların arasında soyutlanmış bir yaşamdı..
Yüzünden ziyade, ruhundaydı maske
Belki de o nedenle, kuyunun dibinde gibiydin..
Dingin görüntünün altında  anaforlu bir  iç dünyan vardı ve   bu dünyanın kapıları herkese kapalıydı
Yanında, canında kim varsa   onlara bile yasaktı.
Kimse görmezdi içinin siyaha dönen griliğini..
Yavaş yavaş dibe çöküp,
En kesif duyguların pençesinde  kıvranışını
Ve kendine gelip,  nasıl aklandığını...
Kimse görmezdi...
Bir bana açardın ..
Bir benim önümde yaşardın....
Bazen el uzatırdım sana, beni dibe çekerdin.
Ya da el uzatırdın bana, seni  dibe iterdim ...
Gelgitli yaşardın,
Yaşardık,
Yaşadık..
Sonra toplayamaz olduk birbirimizi, dağıldık..
Çoğu gecelerde ağladık.
Güldük kimi zaman, mutlu olduk, eğlendik, coştuk..
Kuru bir yaprak gibi savrulduk..
Öyle garip bir ironiydi ki bu,
Vuslata duyulan  iştiyak kadar,
Bir olmanın  ateşinde kavrulduk...
Sevgiden  nefrete varmamız bir  adımdı,
Bir sesti,
Bir nefesti..
Yanımdayken varlığın  ne kadar  hayalse,
Gidişin de o kadar gerçekti...






HAKSIZ MIYIM...

Her hangi bir konuda , tam sonuç aşmasına gelindiğinde fikrimin sorulmasına, fizibilitenin en sona bırakılmasına...
" Bu bana pek hoş gelmiyor,  yapma " dediğimde,  umursayıp, yapmaya devam edip, başkası yaptığında bana gelip dert yanılmasına...
Aynı kişinin aynı özelliğinden övgüyle bahsederken, gün gelip zararı dokunduğunda  "terbiye etmek lazım" yaklaşımına...
Kişiler arasında kıyas yapılmasından hiç hazzetmediğim bilindiği halde karşımda kıyas yapılmasına, uyardığımda " bu kıyaslama değil ki " denmesine...
Sorularıma soruyla karşılık verilmesine, ısrar ettiğimde geçiştirilmesine, bir cevap için,  farklı   , en az  4-5 soru sormak zorunda kalmaya..
Verilen sözlerin tutulmamasından ziyade, sonrasında telafi yoluna gidilmemesine,,,,
Vaktinde sözleşilen yerde olunmamasına...
Azıcık bozuluyorum....







14.01.2013

ŞIMARIK...

Bazen......Bazen mii, hadi telveeee burada biz bizeyiz kimi kandırıyorsun ?
Çoğu zaman...hah bu biraz daha iyi... işte çoğu zaman fevri çıkışlarım oluyor  benim.
Hatta bu çıkışları yapmayı bırakın, daha kolları sıvayıp, niyetlenirken bile " dur kızım yapmaa !! " diyorum kendi kendime..
Ama dinliyor muyum, hayır..
100 defa dediysem   hepi topu 2-3 kere dinlemişimdir.
Sonra ne mi oluyor...
Hiççç.
Bu kaçıncı tekrar diyorum..
Bıkmadın mı dejavudan  diyorum..
Büyüyeceğim ben ya..
Hala umudum var..
Bir gün öfkemi, tezcanlılığımı,  fevriliğimi yeneceğim..
Hımm, pek inandırıcı durmadı bu ama neyse...
Pişmanlığı yaşamak da güzeldir...
Gayrete tevessül eder insan..





HUYSUZUM..



niye zorluyorum ki kendimi...iyi değilim işte bugün. yorgunum. enerjim düşmüş halde.. garip bir memnuniyetsizlik hali..  akşama kadar  pozitif bir şeyler olursa ne ala, yoksa  gereğini o zaman düşünürüz..






10.01.2013

ŞİMDİ BEN DE SEN KADAR....

hayatımın temel taşı, belki köşe başı,  belki de direği olmuş biriyle hesaplaşamamış olmak
en kötüsü de asla hesaplaşamayacak olmak ...
en olmadık zamanlarda aklıma düşüveren sorular,
acabalar,,,
hangisi daha acı,
senden mahrum olmak mı,
senle geçen zamanın  aslında hiç yaşanmamış olması mı..
yaşanmamış olmak ?
ne gereksiz bir ifade,
yetersiz
gülünesi belki de..
hem de acı bir tebessümle..
yaşanmışlıklar mı daha çok acıtır,
yaşanamayanlar mı....
nerde, kimde saklı bunun cevabı.....
sana, seni sevdiğimi söylemiş miydim hiç .." hayır"..
bana,  beni sevdiğini söylemiş miydin hiç.." hayır"..
peki, biz bir birimizi sevdik mi... bilmem..
eşyanın tabiatı gereği sevmemiz gerekirdi oysa ...
şimdi bana söylediğin güzel bir cümle, güzel bir taltif bulup çıkarmak istiyorum hafızamın derunundan..
ancak her el atışımda  geçmiş denilen o yığından,
elimi yakan bir şeylerle çıkıyorum..
bir söz, bir bakış, bir tavır..
neticede yüreğimi sıkan, kanatan bir kahır..
evet kahrediyorum, neye kime olduğunu bilmeden
ve hatta buna kafa yormadan..
çünkü düşünmek daha müphem kılacak her şeyi..
karışığım..
beynim kadar, ruhum da...
sana olan duygularım da..
söyle nereye koyayım seni hayatımda
en güzel yerinde durabilir misin,
kendini buna müstahak görebilir misin..
kalbimin hiç bir şagili , senin dolduramadığın yere nazar dahi edemez..
ancak bu boşluk biliyorum ki sonsuza dek  benden gitmez..
hep merak ediyorum biliyor musun,
acaba izliyor musun beni
her düşüp kalkmamda, sızlıyor mu için
müsebbibi benim diyor musun..
bilirim demezsin..
çünkü sen hatadan arisin !!..
ben yetemedim..
ben bilemedim..
ben beceremedim..
şimdi için rahat olsun
ben de senin gibiyim..
sen kadar suçlu,
sen kadar haksız..
ve belki sen kadar yalnız....






9.01.2013

ELDE VAR SIFIR


sen hayatıma etkisiz eleman olursan
ben
gönlüne ilgisiz eleman olurum..