Bir insan nasıl olur da kendini yalnızlığa hapseder, anlayamamıştım seni ilk gördüğümde...
Issız bir ada değil..
Bir dağ başı değil..
Senin tercihin, insanların arasında soyutlanmış bir yaşamdı..
Yüzünden ziyade, ruhundaydı maske
Belki de o nedenle, kuyunun dibinde gibiydin..
Dingin görüntünün altında anaforlu bir iç dünyan vardı ve bu dünyanın kapıları herkese kapalıydı
Yanında, canında kim varsa onlara bile yasaktı.
Kimse görmezdi içinin siyaha dönen griliğini..
Yavaş yavaş dibe çöküp,
En kesif duyguların pençesinde kıvranışını
Ve kendine gelip, nasıl aklandığını...
Kimse görmezdi...
Bir bana açardın ..
Bir benim önümde yaşardın....
Bazen el uzatırdım sana, beni dibe çekerdin.
Ya da el uzatırdın bana, seni dibe iterdim ...
Gelgitli yaşardın,
Yaşardık,
Yaşadık..
Sonra toplayamaz olduk birbirimizi, dağıldık..
Çoğu gecelerde ağladık.
Güldük kimi zaman, mutlu olduk, eğlendik, coştuk..
Kuru bir yaprak gibi savrulduk..
Öyle garip bir ironiydi ki bu,
Vuslata duyulan iştiyak kadar,
Bir olmanın ateşinde kavrulduk...
Sevgiden nefrete varmamız bir adımdı,
Bir sesti,
Bir nefesti..
Yanımdayken varlığın ne kadar hayalse,
Gidişin de o kadar gerçekti...