Küçük bir dünyam var benim..
küçük ama huzurlu..
bazen içine sığamadığım,
bazen sınırlarına hakim olamadığım,
yine de dışına taşamadığım bir dünya...
dışa açılan pencerelerini kapatırım sıkı sıkıya.
ne kimse gelsin isterim içeri,
ne de nazar etsin ..
bazen
hani herkeste olduğu gibi,
daralırsam,
bunalırsam,
sıkılırsam,
pencereme koşarım..
dışarıyı seyreder , hayallere dalarım..
seni görürüm bazı günler..
seni
tekliğini
kimsesizliliğini
gözlerinin ışığı sönmüş ferini..
bir uzatsan elini
tutuverecekmişim gibi
yakın hissederim, sana kendimi..
beklerim
sabırla,
heyecanla
kapımın önüne geleceğin, hadi gel diyeceğin, bana sesleneceğin anı..
hiç naz etmem katılırım sana
önce renk renk bilyeler avuçlarında..
paylaştırırsın, bir sana, bir bana..
her birine ayrı bir hikaye uydurursun..
anlattıkça sen, ruhumu diyardan diyardan savurursun..
hiç korkmam,
endişelenmem,
üzülmem
sen yanımdayken , duyduğum tek şey güven..
sesine güvenirim
kelimelerine..
bakışlarının ardında gizlediklerine...
beni güldürmek için uydurduğun hikayelerine,
ikimizin ortak olduğu hayallerine..
tam geçmişken kendimden,
zamanı da mekanı da aşmışken,
hırçınlaşırsın..
anlarım ki kucağına düşmüşüz yine ayrılığın..
kal diyemem,
gitme diyemem,
ama ne zaman el atsan avuçlarıma,
içim burkulur da yine ses edemem..
verdiklerini geri alırken,
aldığın tek şey o bilyeler değildir,
ikimiz de biliriz..
biliriz de kelimelere dökmeyiz..
hayallerimi alırsın,
hikayelerin yalan olur da , "sus" der gibi bakarsın..
her gidişin biraz daha yakar içimi..
gelme sevgili...
gidişi olmayan gelmelerde dinlenemeyeceksek,
gelme sevgili..
çalma kapımı..