25.01.2013

SUÇLUYU / M / Z


kandırmadım
ne seni, ne de kendimi
sadece bir çıkış aradım..
belki de 
ruhumuzun kıvrımlarındaki,
aklımızın karanlık köşelerindeki hezeyanlara
sonu gelmeyen sorulara
çıkmazlara
bir çıkış aradım
belki de işime geldi perdelemek
çıkış demek, üstünü örtmek..
oysa yüzleşmeliydim
çok önce.
çökmeden daha dibe...
sen biliyordun ..
su akamadı,  yolunu bulamadı..
ve ben bir avuç suda boğuldum..
şimdi sen kıyıdasın
kendince haklı ve masumsun..
ama kendine göre olmuyor işte doğrular...
ya sen de yüzleş kendinle
ya da  an olur  geçmiş bulur seni , yargılar..
artık ne kesilen cezanın hükmü var
ne da yaşanmış sayılanların...
kocaman bir yalan ,
 hem de  bizi içine alan..
ya kurtulalım bu saçma hezeyanlardan
ya da batalım
ama ne yaparsak yapalım
 aynı cezaya mahkum olalım...







24.01.2013

SABAH OLUNCA HAYIR OLUR MU ?


Lise son sınıftaydım. Yani üniversite sınavlarına hazırlandığım sene...Annemle babam 1,5 - 2  aylığına yurt dışına çıkmışlardı....
Hem de benden küçük 3 kardeşimi de bana bırakarak...
Hem de başımızda bir büyük olmadan...
Üstelik kardeşlerimin yanında, bir de  koyunun bakımını omuzlarıma yükleyerek..
Ya, köyde olsak hadi neyse,  şehrin ortasında insan üstelik kendisi de yokken, kurbanlık koyun alıp evde besler mi ?
Ben anlamadığım için bu işlerden, koyun hastalandı bir süre sonra.. Aldı mı beni bir telaş. Neyse ki arka sokakta bir veteriner komşumuz vardı. O'nu çağırdım hemen..Akıllı , tamam sağ olsun geldi, baktı, iğne vurdu ama, "sabahı çıkarırsa ne ala" dedi gitti.. Çok yem vermişim meğer, o da ben verdikçe yemiş. Mide fesadı geçiriyormuş zavallım..
Ben sabahı zor ettim tabi. 5. katta oturuyoruz..Uyanır uyanmaz,  şimşek hızıyla indim merdivenlerden.. Arka bahçeye dolandım hızla.. Ama kalbim nasıl çarpıyor bir bilseniz... Sanki yerinden fırlayacak.. O kısacak anda ne kadar dua ettim "n'olur ölme "  diye kimbilir.. Tam  balkonun altına geldim baktım ki,  uzanmış yerde , bacakları kaskatı yatıyor..
Ölmüş...
Suçluluk duygusu..
Vicdan azabı..
Beceremedim  düşüncesi...
Emanete hıyanet...
Neler geçti o an aklımdan...
Şimdi ne zaman  zor bir dönemeçten geçecek olsam , o anki duygular gelir üşüşür beynime...
Aynı endişeler...
İsteklerimin, hayallerimin, emeklerimin neticesinin, beklediğim, istediğim ne varsa..... hepsinin  ölü koyun gibi cansız önümde uzanıvereceğini düşünürüm....






SONRA KONUŞALIM..!

kavga etmek


Bir insanla tartışırken, size " sonra konuşalım " diyorsa, bu tartışmanın istenmeyen yere gitmemesi için alınabilecek  en mantıklı karardır.
İki taraf sakinleşince, orta yol mutlaka  bulunur..
Ama o " sonra" asla gelmiyorsa, ya sizi gözden çıkarmış demektir,
 Ya da muhatabınız, problemlerle  yüzleşecek kadar güçlü değildir..
Sadece  üstünü örter...
Ve yaşanan, adı her neyse, biter.....
O insanın hayatı  "sonra" larla geçer gider....






SIZI

ince bir sızı...
varla yok arası...
gerçek olamayacak kadar belirsiz..
hayal zannetmeyecek kadar can yakıcı...
bazen azalan,
bazen çoğalan....







23.01.2013

BİR YOL/ YOLCULUK HİKAYESİ..


     Büyük patron dün sabah " İstanbul'dan araba getirilecek"  dediğinde hemen atladım "Ben seve seve gider getiririm" .. Seviyorum ya uzun ve yalnız yolculuğu,  güya  keyifli bir yolculuk olacaktı. Sabah gün doğmadan yola çıkıp, güneşin doğuşunu  seyredecektim, hatta yol boyu güzel resimler çekecektim.. İstediğim yerde durup   mola verecektim.  Hemen 2 uçağıyla  gittim. Sağ olsunlar iner inmez hava limanından  aldılar.Yarı uyur, yarı uyanık bir gece geçirdim.
     Ben sabah 5 te yola çıkıp, bir an önce , trafik yoğunlaşmadan  İstanbul'dan çıkmayı planlarken , ev sahibimin, "sabah trafiği ters akar, Avrupadan Anadoluya geçiş sakin olur, o kadar erken çıkmana gerek yok  ısrarıyla evden çıkmamız 6.30'u buldu. O'nu da metrobüse bırakacakmışım, hem kendim yola çıkarsam temden dolanarak gidermişim, beni  E-5 e çıkaracakmış, falan filan. Buna da tamam dedim. Uyar akıllıyım ya ben. Ne deseler " he " demek zorundayım sanki. 
    Tabi yola çıktıktan sonra başladı bizimki mızmızlanmaya. Yanında kart yokmuş (akbil mi ne )  ya görevli yoksa n'apcakmış, ortada kalırmış, iyisi mi  O'nu büroya bırakmalıymışım. Ya ben diyorum  şeyim, sen diyorsun kaç çocuk var derler bizde.. Aynı o hesap, ben bir an önce şu İstanbul'dan çıkayım diyorum, sen beni trafiğin ortasına sokuyorsun...
     Neyse Merter'e bıraktım O'nu. İnerken tarif etti. Şuradan sağa dön, sonra ışıklardan bir daha sağa, Ankara tabelasını görünce yine sağa dön... Bir dakika ya, hep sağ sağ gidersem  , mantıken başlangıç noktasına dönmem gerekmiyor mu ? Neyse döndüm sağ sağ... Evet  E5 e çıktım. Hani trafik  yoğun olmayacaktı, yoksa millet beni yolcu etmeye mi çıktı acep, öndekiler de ...önden gidene ne deniyordu ya ?  eskort... hah işte eskortluk yapıyor öndekiler de...Gıdım gıdım giderken aldı beni bi sıkıntı, ne zaman hava aydınlandı, gün doğdu farkında değilim. Aman bir yağmur bastırdı yolda, göz gözü görmüyor.  Oysa ben yağmurlu havayı da severim ama, görüş alanı diye de bir şey var.  Zaten gözler uzak- yakın  görmüyor..
    Bütün bunların üstüne yolda bir kuşa çarpmaz mıyım. E be yavrucum, ne atlarsın arabanın önüne.. Durdum ama  göremedim, lakin arabanın sağ ön tamponundaki kan lekesi cinayetimin en büyük delili. İçim sızladı gerçekten.  irice de bir kuştu. Anlamam ki maktülün cinsi neydi.. Kandil mübarek günde bir cinayetim eksikti. Allah beni affetsin...
    Molaları sorarsanız, sadece  Susurluk'ta durabildim. Yani diyete girecek zamanı da bulmuşum. İnsan künefe yemeden kalkar mı oradan..  Halbuki diyetteyim de ne oluyor, hiç bir şey yemiyorum, ama o yemediğim hiç bir şeyler yine bende kilo olup konuşlanıyor...Alacağım olsun diyorum artık..
     14.30 itibariyle, İzmir'e evime geliyorum.. Oh beee dünya varmış. Bir de bakıyorum ki,  okumam gereken blog yazıları birikmiş. Ödevini yapmayan öğrenci psikolojisi uyanıyor bende, eğer yazılanları okumazsam... Yarına hepsini okumayı umut ediyorum..
   Yorgunum okuyucu... Dinlenmeyi hak ettim :) Herkese hayırlı kandiller...









21.01.2013

! ! !

ukalalığa varan özgüvenden,
ezikliğe varan  mütevazılıktan...... hiç haz etmiyorum....! ! !







ZİLİNİZE BASABİLİR MİYİM...

Cümlelerim gittikçe kısalıyor..
Kelimelerim azalıyor..
Kapıların zillerine basıp, kaçmayasım var..
Ya da pencereleri taşlayasım ..
Sokakta ip atlamak..
Sek sek oynamak ..
Hiç oyuncak bebeğim olmayışından mı bunlar ..
Doya doya kahkaha atılmamış çocukluk günlerinin  ceremesi mi..
Ceremesini niye ben çekiyorum, cürüm benim mi ki ?
Masumdum oysa ben..En azından bir zamanlar..
Sıkı sıkıya tutunmak istedim, zorla çekip kopardılar..
Önce suçladılar,
Sonra da   müebbet verdiler.
Ruhum damgalanırken vicdanım aklayamadı kendini..
Ama yandaşları çoktu,  iştirakçileri de..
Şimdi bakışlarım donuk..
Duygular isyanda..
Susturuyorum, olmadı sürgün..
Akşam vakti sokağa çıkıp,
Karanlıktan istifade erik koparsam dallardan.
Masal anlatsalar uyumadan önce..
Hayallere dalsam da dinlemesem kimseyi..
Sabah çocukluğuma uyansam..
Ya da hiç uyanmasam
Hep uyusam..