Stabil ; dengeli, düz, oturmuş, kararlı, değişmez... Ve elbette benim hiç sevmediğim bir kelime ve ahval..Bazen kendimden bile sıkılıyorum ben. Ortamdan, insanlardan...Beynimde fırtınalar esiyorsa hele, aynı hızla mekan değişsin, yanımdakiler değişsin istiyorum. Bi'şey yapmayı düşündüğüm anda, daha yapmaya başlamadan sıkıldığım oluyor...
Neden mi?
Dengesiz biri miyim, değil miyim o ayrı bi' konu... Düşünmek yoruyor.. Sorgulamak.. Sorularla boğuşmak.. Onun için hızla değişmeli her şey...Düşünmekten alıkoymalı beni. En azından yavaşlatmalı...
Ne yazık ki bu aralar stabil kelimesini hazmetmeye çalışıyorum ve sabırlı olmayı öğrenmeye ..... Sakin olmaya, öfkelenmemeye, iç huzurumu korumaya çalışıyorum...
İlişkinin seviyesi, düzeyi, niteliği ne olursa olsun, insan kaybetmeyi sevmiyorum ben. Gidenin ardından belki öylece bakıyorum bazen. Bazen içim yanıyor, yüreğim kanıyor , susuyorum ama sevmiyorum.. Hele iki kelime etmeden gidenleri anlayamıyorum. Hiç mi söylenecek sözleri olmuyor acaba ?
İyi insan yok. Nasıl herkesin doğrusu farklıysa, iyilik anlayışı da öyle. Kimseye yaranamıyorsun. En güzeli kendine iyi olmak belki de. Bencillik anlamında değil elbette. İçini, vicdanını rahat ettirme. Ben cümlelerimi toplayamasam da siz anladınız .
Bugün dışarı çıktığımda papatyalar gördüm yeşillikler arasında. Muhteşemdi. Bahar gelmiş meğer. Farkında değildim. Oysa hala üşüyorum ben. Ama cidden üşüyorum.
Neyse, çok şükür bu yazıyı da dereden tepeden bahsederek , kazasız belasız atlattım. İçimden geçenleri susturdum :) Duygularıma hakim olmayı öğreniyor muyum ne :))
5.04.2015
26.03.2015
UMUT, GELDİYSEN ÜÇ KERE VUR...
Pek bi ağlak oldum şu son günlerde. Hava bulutlu diyene, sen bana su samuru mu dedin deyip, zırlıyorum. Samur demişken, İki yeşil Su Samuru ne güzel kitaptır öyle. Yıllar yıllar önce okumuştum da çok etkilenmiştim.Aile kavramını, bütün olmayı çok güzel anlatıyordu. Bir kitabın iyi, güzel olarak nitelendirilmesi için her cümlenin anlam yüklü olması gerekmiyor bana göre. Bir cümle, hatta bir kelime beni can evimden vurmuşsa güzeldir.
Filmler için de aynı şey geçerli. Sisten gelen diye bir film izlemiştim. Tarzı bana uygun değildi ama, başladığım işi bitireyim düşüncesiyle sonuna kadar izlemiş, son 5 dakikada tahmin edemeyeceğim kadar etkilenmiştim. Bir kasabayı yoğun bir sisle birlikte, yanlış hatırlamıyorsam devasa canavarlar basıyor. İnsanlar öldürmeye çalıştıkça çoğalıyorlar. Filmimizin kahramanı oğlunu, sevdiği kadını ve yaşlı bir çifti arabasına alıyor ve uzaklaşmaya çalışıyorlar ama, her yerde canavarlar var. Acı çekerek ölmek istemedikleri için, kahramanımızdan kendilerini öldürmelerini istiyor ve razı ediyorlar. Tabancada 4 mermi var ve beş kişiler. Sonunda adam tek tek hepsini öldürüp, araçtan dışarı çıkıyor. Ağlayarak ölümünü beklerken sislerin dağıldığını ve insanların akın akın kendisine yaklaştığını görüyor. Anlıyor ki artık canavarlar yok. Yaşadığı pişmanlığı düşünebiliyor musunuz? Bu yazı bir film tanıtımı olmadığına göre, sonunu söylememde sakınca yok değil mi? Yoksa süper bir filmdi. Sonuna kadar katili hizmetçi zannediyorsunuz ama bahçıvan çıkıyor gibi bir yorum yapmazdım :)
Demek ki neymiş, son ana kadar umudu yitirmemek lazımmış. Umut insanı ayakta tutarmış. Umudunu yitirenin hiç bir şeyi kalmazmış.
Umutlu olmam gereken zamanlardayım. Gün mü olur ay mı olur bilemiyorum. Annem yoğun bakımda ve durumunda değişiklik yok ne yazık ki.
Yanağına dokunabileceğim kadar yakınımda, yüreğine dokunamadığım kadar uzağımda...Umutluyum, iyileşecek ve ben O'nun yüreğine dokunacağım...
Filmler için de aynı şey geçerli. Sisten gelen diye bir film izlemiştim. Tarzı bana uygun değildi ama, başladığım işi bitireyim düşüncesiyle sonuna kadar izlemiş, son 5 dakikada tahmin edemeyeceğim kadar etkilenmiştim. Bir kasabayı yoğun bir sisle birlikte, yanlış hatırlamıyorsam devasa canavarlar basıyor. İnsanlar öldürmeye çalıştıkça çoğalıyorlar. Filmimizin kahramanı oğlunu, sevdiği kadını ve yaşlı bir çifti arabasına alıyor ve uzaklaşmaya çalışıyorlar ama, her yerde canavarlar var. Acı çekerek ölmek istemedikleri için, kahramanımızdan kendilerini öldürmelerini istiyor ve razı ediyorlar. Tabancada 4 mermi var ve beş kişiler. Sonunda adam tek tek hepsini öldürüp, araçtan dışarı çıkıyor. Ağlayarak ölümünü beklerken sislerin dağıldığını ve insanların akın akın kendisine yaklaştığını görüyor. Anlıyor ki artık canavarlar yok. Yaşadığı pişmanlığı düşünebiliyor musunuz? Bu yazı bir film tanıtımı olmadığına göre, sonunu söylememde sakınca yok değil mi? Yoksa süper bir filmdi. Sonuna kadar katili hizmetçi zannediyorsunuz ama bahçıvan çıkıyor gibi bir yorum yapmazdım :)
Demek ki neymiş, son ana kadar umudu yitirmemek lazımmış. Umut insanı ayakta tutarmış. Umudunu yitirenin hiç bir şeyi kalmazmış.
Umutlu olmam gereken zamanlardayım. Gün mü olur ay mı olur bilemiyorum. Annem yoğun bakımda ve durumunda değişiklik yok ne yazık ki.
Yanağına dokunabileceğim kadar yakınımda, yüreğine dokunamadığım kadar uzağımda...Umutluyum, iyileşecek ve ben O'nun yüreğine dokunacağım...
16.03.2015
..........
Bazen çelişkide kalıyor insan..
Ağzına geleni söyleyip, içini rahatlatmakla sessiz ve vakur kalıp, öfkesini bastırmak arasında...
Şu an susuyorum, ama içimde öfke de yok....İşte bu daha büyük bir çelişkiymiş gibi geliyor bana...
Ağzına geleni söyleyip, içini rahatlatmakla sessiz ve vakur kalıp, öfkesini bastırmak arasında...
Şu an susuyorum, ama içimde öfke de yok....İşte bu daha büyük bir çelişkiymiş gibi geliyor bana...
13.03.2015
GİTME DUR DİYEMEDİM YAAA!!!!
Son 10 gün içinde üçüncü kez, üç kişi dışarı çıkmamızın ardından eve dönüşte ..Hah sebebini buldum, bu kez takım değiştirmeyi unutmuşum. Sanırım ondan sebep bu başıma gelenler... Neyse, bahçemiz büyük ve karanlık. Ben de arka bahçeden dolaşıp eve girmeye çalışıyorum. Sağ tarafımda bir gölge hissedip döndüm sayın okuyucu. Ya hu bu sayın okuyucu da nereden dolandı ki dilime. Hangi blogda gördüm de ç/aldım acaba. Rica ediciim, sahibi kimse gelsin alsın..
Sağıma dönmemle birlikte ikinci kat balkon kenarında, klima ünitesi üzerinde konuşlanmış bir adam gördüm. O şaşkınlıkla " n'apıyorsun sen orda " dedim. Sorulabilecek en saçma soru. Hani otobüs falan bekliyorsa, " burdan geçmez, iki adım ötede metro var oraya git" diyeceğim ..Bi'şeyler geveledi de, ne olduğunu anlayamadım. Bağırdım avazım çıktığı kadar. Lakin, basiret bağlanması böyle bi'şey sanırım. "İmdat " diyeceğim yerde, "Kefilllll" diye bağırıyorum .. Kefil, apartman görevlimizin adı. En alt katta oturuyor. Kim , hangi sebeple koymuş bu adı bilmiyorum . Adamı ne zaman görsem, bankadan kredi çekesim geliyor. Nasılsa kefil hazır. Zavallı ürkmüş olacak ki, hemen yere atladı o yükseklikten. Ben bi' kez daha bağırdım ama nafile.. Üstelik olduğum yerde çakılı duruyorum. Üstüme doğru yürüse, çantamı alıp gitse yapacak bir şey yok. Kaçtı gitti bizimkisi.. Hani ellerimin arasından kayıp gider gibi.. Kimse duymadı ya hu. Çok bozuldum çookk. Apartmanın önünde saldırıya uğrasam kimsenin ruhu duymayacak demek ki.
Kalakaldım oracıkta. Benim kaderim mi acaba gidenlerin arkasından bakmak diye uzun uzun felsefi iç konuşmanın ardından eve girip, komşumun kapısını çaldım. Dediğine göre nefes alamıyormuşum. Üzülünce nefes alamam da demek ki, korkunca da alamıyormuşum..
Sonra aldı mı beni bi' düşünce. demek ki ben evde yalnızken, evimin duvarlarında örümcek adamlar dolaşıyormuş. Demek ki her akşam bayrak töreni gibi panjurlar kapatılıp, sabah aynı törenle açılacakmış. Ben daha 3 gün önce gecenin 2.30 unda evden çıkıp havalanına gittim. Ya o anda biri olsaydı, kesin helvam kavrulmuştu.
Son zamanlarda insanlar çığırından çıktı. Hayır saat daha 22.00 bile olmamış, bu neyin kafasıdır erkenden hırsızlığa çıkıyorsun.
Bu memleket gün geçtikçe yaşanmaz bir hal alıyor, benden söylemesi...
Sağıma dönmemle birlikte ikinci kat balkon kenarında, klima ünitesi üzerinde konuşlanmış bir adam gördüm. O şaşkınlıkla " n'apıyorsun sen orda " dedim. Sorulabilecek en saçma soru. Hani otobüs falan bekliyorsa, " burdan geçmez, iki adım ötede metro var oraya git" diyeceğim ..Bi'şeyler geveledi de, ne olduğunu anlayamadım. Bağırdım avazım çıktığı kadar. Lakin, basiret bağlanması böyle bi'şey sanırım. "İmdat " diyeceğim yerde, "Kefilllll" diye bağırıyorum .. Kefil, apartman görevlimizin adı. En alt katta oturuyor. Kim , hangi sebeple koymuş bu adı bilmiyorum . Adamı ne zaman görsem, bankadan kredi çekesim geliyor. Nasılsa kefil hazır. Zavallı ürkmüş olacak ki, hemen yere atladı o yükseklikten. Ben bi' kez daha bağırdım ama nafile.. Üstelik olduğum yerde çakılı duruyorum. Üstüme doğru yürüse, çantamı alıp gitse yapacak bir şey yok. Kaçtı gitti bizimkisi.. Hani ellerimin arasından kayıp gider gibi.. Kimse duymadı ya hu. Çok bozuldum çookk. Apartmanın önünde saldırıya uğrasam kimsenin ruhu duymayacak demek ki.
Kalakaldım oracıkta. Benim kaderim mi acaba gidenlerin arkasından bakmak diye uzun uzun felsefi iç konuşmanın ardından eve girip, komşumun kapısını çaldım. Dediğine göre nefes alamıyormuşum. Üzülünce nefes alamam da demek ki, korkunca da alamıyormuşum..
Sonra aldı mı beni bi' düşünce. demek ki ben evde yalnızken, evimin duvarlarında örümcek adamlar dolaşıyormuş. Demek ki her akşam bayrak töreni gibi panjurlar kapatılıp, sabah aynı törenle açılacakmış. Ben daha 3 gün önce gecenin 2.30 unda evden çıkıp havalanına gittim. Ya o anda biri olsaydı, kesin helvam kavrulmuştu.
Son zamanlarda insanlar çığırından çıktı. Hayır saat daha 22.00 bile olmamış, bu neyin kafasıdır erkenden hırsızlığa çıkıyorsun.
Bu memleket gün geçtikçe yaşanmaz bir hal alıyor, benden söylemesi...
10.03.2015
İÇ SES
Seni seviyorum kız Telve. İki gündür sabah altılara kadar çalışıp, bugünü boş boş geçirdin ya, tutup alnından öpesim geliyor. İşte en çok da bu dengesizliklerin hoşuma gidiyor. Yok yok, dengesizlik içinde denge tutturuşun diyeyim... Hiç rahatsız olmuyorsun ya bu serkeşlikten, bayılıyorum bu rahatlığına..
Ne diyordu, Rus edebiyatından bir kitabın kahramanı " neyse ki ölüm var !!!"..
Ölmeyecek miyiz bir gün, çalış çalış nereye kadar. Bak keyfine, hayatın tadını çıkar. Senin yerine olsam var ya, bi' film koyarım şimdi, bi' de kahve... Uzat ayaklarını izle. Romantik komedi olsun.
Haaa bu arada doktora gitmeyi unutma.. Gözlerini fazla yoruyorsun gibi..Ama yarın kendini topla mutlaka. Vur dediysek öldürme yani..
Ne diyordu, Rus edebiyatından bir kitabın kahramanı " neyse ki ölüm var !!!"..
Ölmeyecek miyiz bir gün, çalış çalış nereye kadar. Bak keyfine, hayatın tadını çıkar. Senin yerine olsam var ya, bi' film koyarım şimdi, bi' de kahve... Uzat ayaklarını izle. Romantik komedi olsun.
Haaa bu arada doktora gitmeyi unutma.. Gözlerini fazla yoruyorsun gibi..Ama yarın kendini topla mutlaka. Vur dediysek öldürme yani..
BIRAKTIĞIN YERDEYİM...
Düşünüyorum da, yükler bindirdim yüreğine. Her şeyim ol istedim. Yetinmeliydim oysa. Senden gelen her esinti ruhumu okşayıp geçerken, daha fazlasını istememeliydim. Çocukça sahiplenme duygusuydu benimki. Sadece bana bakarken gülsün gözlerinin içi, sadece ben olayım tüm yürekten gelen sözlerinin muhatabı, akşam koşarak bana gel istedim. Hüznünde, sevincinde, yıkıldığında aklına ben geleyim istedim.
Ama sen yıkılmazsın ki !!!
Sana hayranlığım bu yüzdendi işte. Bu kadar güçlü olduğun için sığınmak istedim sana. Şimdi bilmediğim bir şehrin, bilmediğim sokaklarında adımların kime doğru? Aklına düşüyor muyum olmadık bir zamanda. Hangi şarkıda için cız ediyor. Hangi cümle beni sana hatırlatıyor? Yoksa en iyi yaptığın şey unutmak mı?
Sevgili,
Sevmeyi beceremedik, ayrılmayı beceremedik. Bir vedayı çok gördük birbirimize..
Sen giderken yalnızdın,
Ben severken.......
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)