7.05.2014

.........

Sonunu getiremeyeceğin yola , ne kadar gitsem kârdır diyerek düşme....
Bazen geriye dönüş  mümkün olmaz da, öylece kala kalırsın...


6.05.2014

.........

Kadının özgürlüğü, kadın hakları, kadının kişiliğini kazanması, kadına değer verme, saygı duyma, kadının çalışması, toplumda hakettiği  yeri alması....... söz konusu olduğunda , mangalda kül bırakmayan, atıp tutan  en demokrat erkekler bile, kendi eşleri, sevgilileri, arkadaşları ( kendi kadınları ) söz konusu olduğunda,  her türlü siyasal, ideolojik kimliklerini,  ilkelerini, düşüncelerini.... bir kenara bırakıp,  ilkel erkek benliğine dönebiliyorlar...
( lütfen genellemelerden kaçınalım sayın Telve,  hiç yakışıyor mu size  ...)


RUH VE BEDENİN SENKRONU....

Disiplin-Hüzün Keder Ve

Hiç ummadığı bir anda karşına çıkmış, ışık hüzmesi gibi hayatına dalıvermişti genç adam.. Kelimeleri ustalıkla kullanırken, sanki yer çekiminden kurtulmuş gibi  ruhunun hafiflediğini hissetmişti. Anlattığı hikayelerle bambaşka bir aleme dalmıştı. Bazen, odanın bir köşesine sinip, boy boy yer yatağında sıralanmış 5 kardeşe masal anlatan anacığını dinlemiş, bazen de sofralarına konuk olup, kendisine ikram edilen, yemeğin en güzel yeriyle hem karnını hem ruhunu doyurmuştu...
Başka bir havası vardı, şimdiye kadar hiç kimsede hissetmediği..Çok iyi gözlemciydi genç adam. Anlattığı her sahne,   filmden bir kare gibi canlanıyordu zihninde. Hiç bir ayrıntıyı unutmuyor, yaşadığı her anın hakkını verdiği kolayca anlaşılıyordu..
Ayakları yerden kesilirken, beyninde  şimşek etkisi yaratan soruyla kendine geldi.. Onun neden böyle güzel anıları yoktu? Bir insanın hayatı   alaca karanlık kuşağı gibi geçmiş olamazdı.
Evet eksik olan bir şeyler vardı, zaten her zaman hissettiği, ama bir türlü adını koyamadığı...
Her şeyi  ve herkesi  arkada bırakıp, kendi kabuğuna çekildi..
Sabaha karşı  dünyayla birlikte onun da ruhu aydınlanmaya başlamıştı...
Sorununun ne olduğunu anladı...
Şimdiye kadar defalarca sarfettiği " kendi hayatıma seyirci gibiyim, olaylara müdahale edemiyorum" ya da " kendi hayatıma kirli bir pencerenin ardından bakar gibiyim"  cümlelerinin sebebini de çözdü...
Bedeni ile ruhunun senkronu yoktu !!!
Beden  olayların içinde ve hep ileri giderken, ruhu arkadan, çok arkadan geliyordu.. Çünkü geçmişi kapanmamış hesaplarla doluydu.. Biriyle baş edemeden  bir diğeri  çıkıyordu ortaya.. Artık yetişemiyordu.. Ne geçmişini kapatabiliyor, ne de bu anı yaşayabiliyordu..
Oysa insan " anı" yaşamalıydı. Gününü gün etmek gibi değil !!! O an nerede ve kiminleyse   bedeniyle, beyniyle, ruhuyla ve tüm duygularıyla orada olmalıydı. Birine bir şey anlatırken, ya da birinden bir şeyler dinlerken, o an  hayattaki en önemli konu konuşuluyormuşçasına...... Bir iş yaparken   en büyük hazzı alıyor ya da  dünyayı kurtarıyormuşçasına kendini vermeliydi.  Seyrettiği manzara, sanki bu dünyada göreceği en son güzellikmişçesine bakmalıydı..
Ama bunu asla başaramamıştı  O..... Ruhu ve bedeni iki düşman gibi ayrı ayrıydı.. El ele kol kola olmamışlardı hiç..


4.05.2014

......

Bana kalbinde yer aç demiyorum ...
Gel , kalbimde sana açtığım yere sahip çık diyorum ...


2.05.2014

SEV ÇOK SEV....

Sen ne kadar çok seversen sev, yetmeyecek ..
Ama yine de sev,
Çok sev  ....



29.04.2014

.......

Bana göre,
Gözünü kırpmadan adam öldürenle,
Vicdanı sızlamadan kalp kıranın halet-i ruhiyesi arasında,
Nicelik olarak değil belki,
Ama nitelik olarak hiç bir fark yoktur.


.........



.........Yok yok hayır.Hiç bir zaman suçlamadım ben seni. Hiç bir şey de istemedim senden. Bunu  biliyorsun.
Söylersen dinledim,sustuysan bekledim,  gittiysen  özledim, geldiysen sevindim.. ..
Ama senden hiç bir şey istemedim...
Verdiklerinle yetindim..
Vermeyi esirgediğin zamanlarda da sabrettim...
Ama hiç isyan etmedim...
Hatta istedim ki,  huzur bul yanımda..
Hiç kimselerde  bulamadığın ne varsa,
Ben vereyim sana...
İşte bunu anlatmak çok zor...
Hani, sabah, daha güneş doğmadan, ama ortalık ışımışken, dingin bir uykudan  uyanıp, açık pencerenin önünde   o tertemiz havayı içine çekerken,
Islak toprağın  ya da üzerine çiy düşmüş çiçeklerin kokusuyla başı dönen,
Gözlerini kapatıp, şakıyan kuşların cıvıltılarını  dinleyen  o insanın  ruhunda hissettiği huzur var ya...
İşte o huzuru vermek istedim ben sana....
Yapamadım belki,  ama istedim....
Elimden gelen tek şey, seni sevmekti...
Ve  hakettiğin gibi  seni sevdim....