1.12.2013

HAYAT GÜZELDİR / LİFE İS BEAUTİFUL



Rast gele seçtiğim bir film. İzlerken başta " boşa zaman kaybı olacak, başka filme geçeyim" diye az düşünmedim hani.  Yaşasın tembellik :))
İzlediğim  en güzel film değildi.
Muhteşem bir oyunculuğu olduğunu söyleyemem..
Müzikler nasıldı hatırlamıyorum bile..
Görsel açıdan  kayda değer bir şey de yoktu..
Sadece şimdiye kadar izlediğim  en anlamlı filmlerden biriydi.
Eğer Yahudilerle ilgili ( varsa ) ön yargılarınızı bir kenara bırakır,  filme Nazilerin  soykırımının reklamı ya da ajitasyonu  gözüyle bakmazsanız ne dediğimi anlayacaksınız.
Yahudi bir İtalyanın,  küçücük oğlunun beyninde , ruhunda travma oluşturabilecek kamp günlerini oyuna çeviren, oğlunu korumak  ve yaşatmak adına  elinden geleni yapan bir babanın mücadelesini konu alıyor  film..
 " Eğer askerlerden saklanabilirsen........ eğer hiç konuşmazsan...... puan toplayıp bu yarışta biz birinci olacağız  ve ödül olarak tank kazanacağız"  telkinleriyle  o zor günleri oyun havası içinde yaşayan  küçücük bir çocuk..
Beni en çok duygulandıran sahne,  babanın  her türlü tehlikeyi göze alarak, boş bulduğu bir anda  hoparlör odasına dalıp,  kadınlar bölümündeki eşine " nasılsın prenses, her gün  seni düşünüyorum..."  diyerek mesaj vermesi oldu...
Durum ne kadar vahim olursa olsun, ,insanın umutlu olması, umut aşılaması gerektiğini çok güzel anlatıyor.
Bir babanın en zor şartlarda bile ailesini koruyup kollamasını  işliyor..
İzlemenizi tavsiye ederim..




..........

Okuduğum hangi kitaptaydı bilmiyorum. Ama bir cümle çok hoşuma gitmişti..
" Boşluğunu değil ama yokluğunu hissedeceğim "..İşte yüzeysel bir ilişkinin bitişi ve ardından hissedilenler..
Ben tam tersini söylüyorum,  yokluğunu hissetmedim hiç.
Ama boşluğun .....
İşin ilginç tarafı, sen varken de  hissediliyordu o boşluk..
Hatta kızma ama, varlığın  bir yüktü çoğu zaman.  Eziyetti, işkenceydi....
Ne garip bir ironi...
Küçüktüm, hatta çok küçüktüm.. Sana karşı beslediğim tek his " korku" ydu.  Belki hala insanlardan korkuyor olmam, zarar gelecek , üzüleceğim endişesi taşımam, benim beslediğim korkunun, bende besledikleri...
Bu öyle bir lanet duygu ki, solunum cihazına bağlı yaşamak gibi. Hayat bir şekilde akıp giderken, sadece seyirci olmak..  Tüm güzel ve yaşanılası olanları buğulu ve kirli bir camın arkasından  izlemek...
Şimdi büyüdüm..
Yine yoksun.. Bu kez gerçekten yoksun..
Yokluğun iyi geliyor da,  boşluğun acı veriyor...




30.11.2013

......

Bugün ilk kez kış soğuğunu hissettim... İliklerime kadar....
Niye hala en sevdiğim mevsim kış diyorum ki,,,Ne soba üstünde kestane pişiyor ne de portakal kabuğu yanarak mis gibi koku yayıyor.. İyi de kışı güzel yapan bunlar olamaz..
Bi'şeyler eksik, ama ne ?




26.11.2013

TÜKENMİŞLİK SENDROMU..

Sabah kahvaltısında konuşulacak konu mu bu ?
Ama madem konu açıldı,  öneriler sunuyorum, yok... Tükendim de tükendim..
Elbette bunun sebepleri çok farklı olabilir.. Lakin,  bizimki şahıs menşeli idi..Aklıma geldi..
Bunca tükenmişlik sendromu  yaşayan insanlar varken, tüketmişlik sendromu yaşayanlar da var mıdır acaba bir yerlerde ?


25.11.2013

KADINA ŞİDDET

14.12.2012 tarihli bir yazım....

Haberleri seyrediyorum..Çığlık çığlığa sokak ortasında bir kadın koşup, markete giriyor can havliyle. Ardından da kocası..Yakalayıp, dışarı çıkartıyor, tekme tokat...O sırada insanlığı, adamlığı, vicdanı, insafı ... dumura uğramış olan market sahibi etkisiz eleman rolünde. Kılı kıpırdamıyor..Neyse ki henüz insanlık ölmemiş, sokak sakinleri çığlıkları duyup, adamın elinden kadını kurtarıyorlar..
Haberleri seyrediyorum.. Merdivenlerden inen bir çift..İkisinin de kucağında birer çocuk..Sonra evde yan yana görüntüleri.Adam pişman olmuş, kadın affetmiş. Kadının alnına konan bir öpücük..Barışmışlar. Bir gece önce ortalığı ayağa kaldıran kadın, affetmiş. Bir gece önce kadının hayatına kastetmiş, insanlıktan çıkmış adam pişman olmuş..
İçim acıyor. Kim bilir kaç kadın bu halde. Şiddet görüyor , bu aşağılayıcı davranışa maruz kalıyor, hiçleştiriliyor, gururu inciniyor, ruhu yara alıyor. Hem de kendisini dış dünyaya karşı koruyup kollaması gereken hayat arkadaşı yapıyor bunu. Aynı evi, aynı sofrayı, aynı yatağı paylaştığı adam yapıyor bunu. Ve kadın o hayata, o adamla devam ediyor. Bu boyun eğişin sebebi kişiye göre değişir elbet. Kimi maddi imkansızlıktan, güvencesi olmadığından susar. Kimi hastalıklı sevgisi yüzünden vazgeçemez.. Ya da çocuklarını mağdur etmekten korkar, öyle bir ortamda büyümelerinin aslında daha çok zarar vereceğini göz ardı ederek. Toplumun kötü gözle bakacağını düşünüp susanlar da vardır, ailesinin zoruyla bu cehennem hayatına devam edenler de....
Öyle ya, nasıl yetiştiriliriz biz ?
"Kol kırılır yen içinde kalır"
"Bu evden gelinlikle çıkar, kefenle dönersin"
"Erkek adam, döver de sever de.."
Bütün bunların sebebi, ailenin kutsallığını koruma, aile birliğini ayakta tutma adına olabilir mi gerçekten? önemli olan bireyin ruhsal ve bedensel sağlığını, bütünlüğünü korumak değil midir ? İnsanın vücut bütünlüğü onun kişisel haklarından değil midir? Anayasa bunu güvence altına almamış mıdır ? Madde 17:...Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyeti ile bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.." demiyor mu? Devlet bile bu sınırlamaya, yasağa tabi iken, bireyin başka birine bunu yapmaya hakkı olabilir mi? Düşünün;
-Annesinin ,her gün babası tarafından  şiddete maruz bırakıldığını gören,
-Kendisini düştüğü yerden kaldıran annesinin bir de  tokadını yiyen,
-Oyun oynadığı arkadaşları tarafından dövülen,
-Öğretmeninin de darp ettiği ......bir çocuktan nasıl anne-baba olmasını bekliyorsunuz ki ?Böyle bir insan küçüklükten zaten potansiyel şiddet eğilimlisi olmaz mı? 
Kadın vekilin bile şiddete maruz kaldığı bu toplumda , istatistikler öyle korkunç  ki !  Kadınların %97 si hayatında bir kez de olsa şiddet görüyor. Eşinden, babasından, erkek kardeşinden, erkek arkadaşından...Üstelik üniversite mezunları da şiddet gösterebiliyor. Yani öğretim görmüş ama eğitimden nasibini alamamış olanlar. Özellikle son zamanlarda şiddetin boyutları öyle arttı ki, ölüme varan sonuçlar  vererek hem de..
Ayrıca  bu  durum, buz dağının görünen kısmı.. Bir de henüz herkesin farkındalığına varamadığı, varsa da görmezden geldiği, önemsemediği başka şiddet türleri de var ki, fiziksel şiddetten aşağı kalır yanları yok bence.. Duygusal şiddet, ekonomik şiddet, cinsel şiddet, sözel şiddet, psikolojik şiddet.......Eğer bunları da istatistiklere dahil etsek, toplumun tamamı mağdur olur sanırım. Çünkü bu durumda kadın, erkek, çocuk  herkes buna dahil. 
Bunun çözümü kısa vadeli değil elbette. Devlet, öncelikle vatandaşına şiddet uygulamaktan vazgeçip, bireyler arası şiddete engel olmak için de ivedilikle ve etkili, kesin çözümler bulmak zorunda.İşe alınırken bile sabıka kaydı gerekmiyor mu? Ehliyet alırken nasıl sınava tabi isek, arabanın idaresi için bile eğitimden geçiyorsak, aileyi yürütmekle mükellef olacak tarafların da hadi geçtim eğitimi, sınavdan geçmeleri gerekmez mi ? Nasıl yeni evlenecek çiftler kan tahlili yaptırıyorsa,  kan uyuşmazlığını anlamak adına, ruhsal uyuşmazlığa engel olmak için, kişilik testinden geçirilemezler mi? Bir insanın şiddete eğilimli olup olmadığının 3-5 soruyla, bir kaç şekille anlaşılması bu kadar zor mudur? Bu tür bir problemi olan insana uygulanabilecek  mecburi bir  tedavi yok mudur ?
Ya toplum? Neden böyle adamları dışlamazlar? Neden onlarla teşrik-i mesaiye, sohbet etmeye, onlarla ticari ilişki kurmaya, alış veriş yapmaya, onlara hizmet etmeye devam ederler? Bir kadının yaptığı yanlışlığı ölümle cezalandıran töre, şiddet uygulayana nasıl bir ceza öngörür?
Toplumsal çöküş nasıl ki aileden başlıyorsa, eğitim de aileden başlar.. Lütfen, çocuklarınıza bir fiske atmadan büyütün onları...  Siz onlara şiddet uygulamayın ki, ileride onlar da şiddete meyilli olmasınlar...Gözünüzden sakındığınız evlatlarınızı sadece kendinizden değil, başkalarından da koruyun, sahip çıkın...
Kimbilir, belki sonraki nesiller bu zorbalıktan kurtulmuş olurlar...




.........



"Gönül evimin duvarları çok da sağlam değil"  .. dedi kadın..
"Ya gir gönlüme, yıkalım birlikte,
Ya da yık duvarları üstüme üstüme....."


22.11.2013

başka yolu yok ki....



dediler ki affetmek büyüklüktür
 ve öfke
insanın yüreğine ağır bir yüktür
karar verdim, affedeceğim,
hepinizi  azad edip,
yükümü hafifleteceğim
lakin,
kiminizi toprağa ,  kiminizi yüreğime gömdüm
ne sesimi duyarsınız, ne yüzünüzü görürüm
eminim
bu yük sırtımdayken ben
kahrımdan ölürüm