6.11.2013

ZOR ŞARTLAR...



Zor şartların, insanın  yeteneklerini geliştirdiği söylenir..
Bir bakıma doğrudur..
Ancak unutmamak gerekir ki, her şey zıddıyla kaimdir.  Zor şartlar dediğimiz olguların insana ivme kazandıran, bileyen, iyiye tetikleyen bir tarafı olduğu gibi, dibe çeken, enerjisini tüketen  , hayattan  umudunun kesilmesine sebep olan  hali de  unutulmamalıdır.
Benim gözlemlediğim şu.. Maddi  açıdan ele alınabilecek olanların  , insanın  her açıdan sınıf atlamasına, ilerleme kaydetmesine yardımcı olduğu.. Ancak duygusal açıdan değerlendirdiğimiz şartların da insanı olumsuzluğa ittiği...


5.11.2013

........

Çocuklar ilgi çekmeyi sever.. Bunu normal yolla yapamazlarsa, kendilerine has yöntemleri kullanırlar..
Ya  şaklabanlık yapıp , alabildiğine sevimli olurlar, gülümsetirler, kendilerini sevdirirler ya da şımarıklık yapıp canınızı sıkarlar.. Hatta bazen canınızı yakarlar..
Çocuk gibiyim bu aralar...
Ancak gülümsetmediğim ve başımın okşanmayacağı kesin...
Korkuyor muyum ?
Sadece  en kötü kesinliğin  belirsizlikten iyi olduğunu biliyorum..
Emin olmak istiyorum...


4.11.2013

.........


Upuzuuuuunnn bir yol istiyorum..
nereye gittiği belli olmayan....


3.11.2013

GÜL VE DİKEN...



Genç adam ayağa kalktı,
Kompartımandan dışarı çıkıp, koridordaki pencereyi açtı..
Başını uzattı ,  ılık esen rüzgarı hissetti yüzünde...
Ellerini iki yana açıp gülümsedi..
İşte tam o anda,
Kendine doğru yaklaşmakta olan beyaz gülü farketti...
Tüm safiyeti ve masumiyetiyle gül , bağırıyordu sanki
" al beni, al beni "
 Elini uzatıp koparmak istedi..
Büyük bir heyecanla  gülü kavradı,
İşte o anda gülün dikenleri eline battı..
Acıyla  bıraktı gülü..
Dikenler elini kanatmıştı.
Hatta gülün beyaz  yapraklarına da kan bulaşmıştı..
Her şey bir kaç saniyede olup bitmişti.
Bu kadar kısa süre, ikisinin de hayatını değiştirmişti..
Genç adam, belki dikenlerin acısını çabuk unutacak,
Ama  sahip olamadığı  gülü asla aklından çıkaramayacaktı..
Gül mü...
O,  kırılan dalıyla asla başedemeyecek,
önce solup, sonra kuruyacaktı...





2.11.2013

.........

Kadın ya da erkek, fark etmez, huysuz bir insan düşünün... Geçimsiz,  etrafını huzursuz eden, insanın enerjisini alan , hatta daha da ileri gidip zulmeden birisi...
Zamanla bu insanın halim selim bir kişiliğe büründüğünü gördüğünüzde   acele etmeyin... Değişti, yola geldi diye  hemen sevinmeyin...
Önce bir düşünün..  Bu değişimin sebebi ne ?
Hatalarını anlamış olması mı ?
Yaptıklarından duyduğu pişmanlık mı ?
Yaşın ya da yaşanılanların verdiği olgunluk mu ?
Yoksa  karşısındaki insanların  bilinçlenmesi ve başkaldırmaya başlamaları mı ?
Güçler dengesinin değişmesi mi ?
Eğer  imkan bulsa, aynı  tavırlara devam  edip etmeyeceğinden emin değilseniz, boşuna sevinmeyin..Dışa vurulmasa bile  içinde aynı duygular saklıysa, o insana asla güvenemezsiniz........

LAF Ü GÜZAF .......4




İnsan hayatını ya da bir insanın niteliklerini, kendine has değerleri bir tablo gibi düşünün..
Ama domino taşlarından oluşturulmuş bir tablo...
     İşte hayatımıza dahil olan her insan bize yakınlığı, verdiği değer ya da kendi donanımı ölçüsünde bu domino taşlarından birini ya da bir kaçını devirerek , bizim tamamlanmamıza katkıda bulunur..Ancak bunun karşılığında bedel ödememiz de mümkün.. İhtiyari ya da mecburi ayrılıklar gibi... Ya da her canımızın acıması neticesinde tecrübelerimizin artması gibi... 
      Bazıları da hayatımıza girer, bir başkasının yaptığını bozarak gider.. İnsanlara olan güvenimizin sarsılması , hayallerimizin yıkılması, umutlarımızın kırılması gibi..Hayatımıza giren her insan bize güzellik katmaz çünkü...
Kimi insan çok şanslıdır.. İyi bir aile, bilinçli  ebeveyn sayesinde devrilen ilk taş, tüm güzelliği yavaş yavaş ve zamanı geldiğinde ortaya çıkarır.. Ya da bunu insanın ruh ikizi , eşi, dostum dediği kişi  veya mürşidi yapar ... ( Buradaki mürşid  doğru yolu gösteren, eğiten anlamında kullanılmıştır..) 
      En kötüsü ise, içinde sakladığı güzellikleri ortaya çıkarma imkanı bulamadan, kendini tamamlayamadan hatta tanıyamadan  hayatın sonuna gelmektir..
       Peki donanım  insanın içindeyse, kendisi dışa vuramaz mı ? Mutlaka birilerine mi ihtiyaç vardır ? 
    Elbetteki hayır. Ancak bunu yapabilmek için insanın kendini aşmış olması gerekir. Ne geçmişle kapanmamış bir hesap, ne insani zaaflar, ne de törpülenmesi gereken necis duygular....Bunların olmadığı insanlar da  büyük olasılıkla ya peygamberdir ya da evliyalar :))


31.10.2013

MİM / HAYAL KURMAK GÜZELDİR....




Hayallerinle Gel 'in başlattığı bir mim.. Şu ana kadar kaç kez mimlendim bilmiyorum ama hiç bu kadar zorlanmadığımdan eminim..
Hayal kurmayı pek beceremediğimi anladım  :)
Sadece yapmak istediklerimi sıralayabilirim.. Aslında Pe  Hito ve İnsan Yavrusundan sonra bu mimi cevaplamak abesle iştigal benim için ama neyse.. Okuyunca fena bozuldum. Bu ne kurgudur, bu ne yetenektir... Yetenek dağıtılırken ben ne yapıyordum acaba diye düşünmeye başladım ...
İstediklerim için çok geç kaldığımın farkındayım...
Akademisyen olmayı çok isterdim mesela, ama bu son zamanlarda,  yani işten geçtikten sonra zuhur eden bir istek :)
Mutlak bir enstrüman çalmayı öğrenmeliyim.. Piyano veya keman diyeceğim ama, hani bir tepsiyi ters çevirip ritmik çalmak da benim için yeterli olabilir...Çok hayalperest olmamak lazım..
Fas_İspanya  turu, bu sene yapılacaklar arasında, umarım gerçekleştirebilirim.. Çok pahalı bu turlar ya, devlet bi el atsın :)
Malum ikinci ünv. ye başladım , en az bir yıl okumayı planlıyorum, gerisine söz veremem.
Emeklilik döneminde küçücük, sevimli bir yerde yaşamayı istiyorum, ama şehre de çok uzak olmamalı. Mesela Çiçekliköy bunun için ideal.. Hatta ben de  küçük bir kahvaltı salonu açabilirim. Ama halihazırda olanlardan farklı bir konsepti olmalı... Mesela açıkbahçe... Evet ya, şimdi aklıma geldi. Açık büfeye alternatif.. Bahçeye girsin millet, domates, biber, salatalık dalından koparsın  koysun masaya... Tamam  süt sağıp, peynir yapsınlar demiyorum :) O benden ... Benim kahvaltı salonumun küçük hobi odaları olmalı... girişte ver 20 tl mesela,  tuvali, boyası , fırçası benden  tablonu yap, hatıra olarak al git.. Ya da  Ebrudan bir tablo olabilir...Çamurdan   testi,  tabak, çanak da yapılabilmeli....... Bunu genişletmem lazım azıcık... Tuttum ben bu fikri....
Yıllardır söylerim ama yapmaya cesaret edemedim henüz..Tek başıma  rotası anlık geliştirilecek , amaçsız kendimi yollara vurasım var. İstediğim yerde durup, istediğimi yapmak...Hiç değilse 4-5 günlük bir gezi...
Bahçeli evlere soğuk bakmışımdır hep nedense... Ama  küçük sevimli, baraka  tarzı bir evim olsun istiyorum. Bahçesi de çok büyük olmamalı... Ama bi divan atıp, üzerine çardak yapmalıyım...
Bu kadar yeter sanırım... Bunlar olsun  hele,  daha ne isteyeyim:)
Kimseyi mimlemiyorum, isteyen yapabilir :)


Not: Aşağıdaki resimler Pabuç için eklenmiştir :)