19.02.2013

ZORLU YOLLAR..


madem ki karar verildi
yola çıkmak gerek
zor olduğunu, zorlu olduğunu bilerek
ne çıkar karşına bilinmez
yağmur olur, kar olur
soğuk olur ayaz olur...
bazen  yokuş aşağı inmek gerekir,
bazen de dik yokuşları tırmanmak..
nefesin kesilir,
yorulursun,
pişman olursun,
dinlenmek, soluk almak istersin,
hatta beki de geri dönmek...
ama dönüşü olmaz bazı yolların,
geri geri gitse de ayakların,
dönemezsin..
dönersen bir daha kendine bakamazsın..
madem ki karar verildi 
yola çıkmak gerek..
ne kararsızlıkla,
ne ruhundaki ataletle bir yere varamazsın..
karar verdiğin an, zaten yolu yarılarsın..
sinendeki rahatsa  eğer verdiğin karardan,
ne korkarsın ki yolun zorluğundan, karanlığından.....
hedefe yaklaştıkça artar şevkin,
geri döner, uçurup azat ettiğin  bütün  ümitlerin,
sen istesen ne yollar ne dağlar aşarsın,
ayağına taşlar takılsın varsın,
canın da yansa, 
için de acısa,
yolunda gitmek zorundasın...
sakın ola ki  gözünde büyütme,
hem aklını, hem kalbini dinle...
ağdırma birini diğerine..
ve asla düşman etme bir birine..
korkma, yılsa da biri
salsa da  içine  vesvese,
sen adaletli olduğun sürece,
 onlar yine yanında olur, hep el ele..
asla ardına dönüp bakma..
kötü düşünme, kötüyü çağırma...
her yolun sonunda  ferahlık vardır 
zahmet olmadan, rahmet olmaz demişler , unutma...





BEN BÖYLE OKURUM....



Mahalle dayısının mimine geldi sıra...Biraz gecikmeli oldu gerçi:)
Öncelikle deli  gibi kitap okuduğum zannedilmesin.. Her konuda olduğu gibi, bunda da tutarsızım epeyce..
Genelde felsefi kitapları tercih ederim.Dönüp dolaşıp okuduğum kitaplar vardır. Çünkü her defasında cümleler farklı yansır beynimde. Daha önce farklı çağrışımlar yapmıştır, sonrasında "ben bunu niye böyle anlamamışım ki " demek hoşuma gider. her okuyuşumda  hayıflanırım.
Polisiyeleri ve kişisel gelişim kitaplarını  hiç sevemedim.
belli bir ortam aramam, kitap sardıysa, top atılsa duymam. Her fırsata okumaya çalışırım. Bazı kitaplar için uykumdan çok fedakarlık etmişimdir. Bitirmeden rahat edemem.
Okuduklarım kadar, yarım bıraktıklarım, oraya buraya atıp kaybettiklerim de çoktur. Önceden başladığım kitabı mutlaka bitirir, hiç hoşlanmasam da yarım bırakmazdım. Artık bu eziyetten vazgeçtim. Olmuyorsa olmuyordur.
Çok beğendiğim kitabı tavsiye etmeyi severim, hatta dilimden düşüremem.. Özellikle başka biriyle tartışmak hoşuma gider.
Yanında çay kahve aramam. Bazı kitaplardan sıyrılıp, dünyaya dönmek zor gelir :)
Benden bu kadar...
Nefes, Budeliçocuk,  Olanbiten,  İzbedenses mimlendiniz :)
Almila  sen hürsün :))











18.02.2013

olmayanı , oldurmaya çalışmak ne kadar anlamsız...
eğer hayatımız bir senaryo ise, kime ne rol vereceğimizi iyi tespit etmemiz gerekmez mi? yanlış seçimler yapıyorsak, ehline vermiyorsak  o payeyi, gereği gibi yapamıyor diye sızlanmak ne kadar abes...
ya seçimlerinde aklı başında davran, ya da sonrasında  sızlanmayı bırak...
yoksa işte böyle boş çuval gibi ortada kalırsın da kimsenin ruhu duymaz...







17.02.2013

KİMSİN SEN ?



Tanıyor musun kendini
Ne zaman tanıştın içindeki  "sen" le
Her zaman birlikte olabiliyor musunuz ?
Yoksa kuytu köşelerde,
Kimsenin  görmediği  yerlerde
Gizlice mi buluşuyorsunuz?
Kimsin sen?
En son ne zaman " sen " oldun hatırlıyor musun?
Kendini kasmadan, saklamadan , içindeki senle kol kola yürüyebiliyor musun?
Kendini bildin bileli sana dayatılan kalıplardan koruyabiliyor musun " sen "i...
İçinden geldiği gibi konuşabiliyor musun ?
Kızdığında aklına gelen cümleleri,
Öfkelendiğinde içindeki patlamaları
En mutlu anındaki çığlıkları,
Kırıldığında, incindiğinde  gözünün ucuna geliveren  yaşları,
Haksızlık karşısındaki isyanını,
Aldatıldığında düştüğün boşluğu,
Yalnızlığında seni çepeçevre sarıveren hüznü,
Alabildiğince özgür yaşıyor musun ?
Kimsin sen?
Kendin için en son ne zaman bir şeyler yaptın ?
Sokaklarda serseri adımlarla yürüdün mü ?
Deniz kıyısında ya da bir ağaç altında banka oturdun mu , etrafı seyrederek
Çocukluğuna özenip, pamuk şeker yedin mi eline yüzüne bulaştırarak,
Kaldırımdaki çizgileri görünce dayanamayıp sek sek oynadın mı hiç ?
Duvarlar üstüne geldiğinde dışarı attın mı kendini,
Otobüste, dolmuşta yanında oturanla havadan sudan konuştun mu?
Bunları yapabiliyor musun?
Yoksa kendin olmaktan utanıyor musun ?
Kimsin sen ?
İşin istediğin miydi?
Eşin yanında yaşlanmak istediğin,
Annen en müşfik dostun,
Baban sarsılmaz dağ oldu mu ?
Evine koşar adımlarla dönebiliyor musun ?
Her gece huzurla uyuyup, sabah heyecanla kalkıyor musun ?
Yapmak, görmek, okumak, paylaşmak istediklerinin listesi çoğalıyor mu?
Sevdiklerin var mı etrafında,
Yalnızlık çukuruna düşmekten  alıkoyan dostların,
Örnek aldığın şahsiyetlere ne kadar benzersin?
Hayran oldukların kadar, hayran olanların var mı çevrende?
Kimsin sen ?
Kimin için iyi ve hayırlı olursun?
Kime el uzatır, candan davranırsın,
Kime kIlavuz oldun, kimi çoğalttın, kimi donattın ?
Kimin için neyi, neleri alttan aldın?
Kime hayır dersin, kimin için hayırların evet olur ?
Kimsin sen ?
Kim olduğun önemli mi?
Dürüst olamıyorsan kendine ve herkese
Zırhlara sardıysan ruhunu,
Prangalıysa beynin,
Her adımın , tavrın, tutumun " ne derler" kapısından çıkıyorsa dışarıya,
Yüzleşemiyorsan zaaflarınla,
Kim olduğun önemli mi?
Emin misin,
Aynaya baktığında karşında gördüğün  " sen " misin?
Sahi, sen kimsin ?







15.02.2013

ŞİDDET YOK DANS VAR...

1 milyar kadın..
Ciddi rakam.
Ulaşabildiler mi bilmiyorum,
Şiddete karşı dans ettiler...
Muhtemelen  çoğu fiziksel şiddete maruz kalan hemcinslerine destek amaçlı dans ettiler..
Muhtemelen onlara acıyarak baktılar...
Kendilerinin,  şiddetin başka türlerine maruz kaldıklarından bihaber üstelik...
Hakaretin ve aşağılamanın,
Sosyal hayattan kısıtlanmanın,
Maddi açıdan  bağımlı olmanın ve sömürülmenin,
Zorla  ve isteksiz halde ilişkiye zorlanmanın da şiddet olduğundan  bihaber...
Ve erkekler...
Eminim ki şiddete eğilimli olan  hemcinslerini kabalık ve eğitimsizlikle suçladılar..
Çağdaş dünyaya yakıştıramadılar...
Kendilerinin de farklı  şekillerde şiddete eğilimli olduklarını,
Kendilerinin de şiddet uyguladıklarını  bilmeden üstelik...
Dans yeterli gelir mi acaba ?
Yoksa bu hayatı müzikal tadında mı yaşamak lazım şiddetin kökünü kurutmak  için...






14.02.2013

SEVENLER GÜNÜ...


Kalbinizde sevgiye  yer varsa,
Nefret sarıp sarmalamadıysa ruhunuzu,
İnsan olarak kalmayı başaranlardansanız eğer,
Sadece kendinizi değil başkasını da düşünebiliyorsanız,
Başkası için üzülüp ağlayabiliyorsanız,
Yeter ki iyi olsun  temennisi hala içinizdeyse,
Size kalbini açan, rahatlayarak ayrılabiliyorsa yanınızdan,
El uzatabiliyorsanız mahzun bir gönüle,
Sevgililer günü de neymiş,
Her gün "sevenler günü"..
En sevdiğinize " seni seviyorum "  demek için  fırsatları  değerlendirin..
İçinizden sevgi hiç eksilmesin...
Hep sevin ve sevilin...










13.02.2013

HATIRALAR BAZEN GÜZELDİR...



   Hayatımda benim kadar dağınık birini görmedim..Neyin nerede olduğunu asla bulamam. Çünkü en olmadık yerlerden çıkar. Misal, daha geçenlerde bir yüzüğümü kaybettim. Tamam  maddi değeri yoktu ama hatıraydı....Üşenmedim, iğrenmedim çöpü bile karıştırdım, acaba yanlışlıkla gitti mi diye.. Bilin bakalım nereden çıktı ?  Buzdolabındaki  biber poşetinin içinden..Muhtemelen  elimden kayıp içine düştü. Tamam bu anlattığımın dağınıklıkla ilgisi yok ama, "en olmadık yer"  kısmı tutuyor en azından :))
    Tabi insan kendisi dağınık olunca, çocuklarına da bir şey diyemiyor. Rol model olmak lazım ya.. Zaten evden bir kaç gün  uzaklaşmışsam, odalarına  girmeden önce besmele çekerim. Malum çarpılma  tehlikesi var. Sonra gaaayet  sakin bakmak lazım. Hırsız varrrrr diye bağırabilir insan gayri ihtiyari...Bir de kedi eniğini kaybetse bulamaz derler bizde. Kedimiz var  da, eniği yok çok şükür..
    Asıl konumuza dönersek, bir fotoğraf arıyordum. Ama öyle Ajda Pekkan'ın  " çerçeve değil, resim arıyorum" türünden bir fotoğraf  değil.. İşte o fotoğrafı ararken elime çooook eski yıllara ait bir kaset geçti. Teyp olmadığı için dinleyemiyorum ne yazık ki..
    Üniversite yıllarında , can sıkıntısından herhalde,  sesimizi kasete alıp dinlemek istemiştik. Ama ne söyleyeceğiz , ne yapacağız anlaşamadık . Her sene değişen ev muvcuduna göre, o sene sanırım 5 kişiydik. Edebiyat fakültesinde okuyanlar da var aramızda. Bir arkadaş Necip Fazıl'ın Sakarya Türküsünü okuyalım dedi, bi başkası ille de eğlenceli bir şeyler olsun diye , düriyenin kalaylarını  istedi. Tabi hemen demokratik bir yöntemle oylama yaptık şiir kazandı.. Biz büyük bir ciddiyetle şiiri okuduk,  kayıt tamamlandı, dinlemeye başladık... Ama  gülmekten de öldük.. 4  arkadaş  harıl harıl iştiyakla şiir okurken, arada ağlamaklı bir ses karışıyor..." düriyeeee......düriyeeeeee..."  Katletmişti şiirimizi, ama hafızalarda  hoş  bir anı oldu..
    Kaset sayesinde o günlere gitmek güzeldi.. Öğrencilik yıllarım sanırım benim en mutlu olduğum zamanlar....
    Sahi, teybi olan var mı ?