Büyük patron dün sabah " İstanbul'dan araba getirilecek" dediğinde hemen atladım "Ben seve seve gider getiririm" .. Seviyorum ya uzun ve yalnız yolculuğu, güya keyifli bir yolculuk olacaktı. Sabah gün doğmadan yola çıkıp, güneşin doğuşunu seyredecektim, hatta yol boyu güzel resimler çekecektim.. İstediğim yerde durup mola verecektim. Hemen 2 uçağıyla gittim. Sağ olsunlar iner inmez hava limanından aldılar.Yarı uyur, yarı uyanık bir gece geçirdim.
Ben sabah 5 te yola çıkıp, bir an önce , trafik yoğunlaşmadan İstanbul'dan çıkmayı planlarken , ev sahibimin, "sabah trafiği ters akar, Avrupadan Anadoluya geçiş sakin olur, o kadar erken çıkmana gerek yok ısrarıyla evden çıkmamız 6.30'u buldu. O'nu da metrobüse bırakacakmışım, hem kendim yola çıkarsam temden dolanarak gidermişim, beni E-5 e çıkaracakmış, falan filan. Buna da tamam dedim. Uyar akıllıyım ya ben. Ne deseler " he " demek zorundayım sanki.
Tabi yola çıktıktan sonra başladı bizimki mızmızlanmaya. Yanında kart yokmuş (akbil mi ne ) ya görevli yoksa n'apcakmış, ortada kalırmış, iyisi mi O'nu büroya bırakmalıymışım. Ya ben diyorum şeyim, sen diyorsun kaç çocuk var derler bizde.. Aynı o hesap, ben bir an önce şu İstanbul'dan çıkayım diyorum, sen beni trafiğin ortasına sokuyorsun...
Neyse Merter'e bıraktım O'nu. İnerken tarif etti. Şuradan sağa dön, sonra ışıklardan bir daha sağa, Ankara tabelasını görünce yine sağa dön... Bir dakika ya, hep sağ sağ gidersem , mantıken başlangıç noktasına dönmem gerekmiyor mu ? Neyse döndüm sağ sağ... Evet E5 e çıktım. Hani trafik yoğun olmayacaktı, yoksa millet beni yolcu etmeye mi çıktı acep, öndekiler de ...önden gidene ne deniyordu ya ? eskort... hah işte eskortluk yapıyor öndekiler de...Gıdım gıdım giderken aldı beni bi sıkıntı, ne zaman hava aydınlandı, gün doğdu farkında değilim. Aman bir yağmur bastırdı yolda, göz gözü görmüyor. Oysa ben yağmurlu havayı da severim ama, görüş alanı diye de bir şey var. Zaten gözler uzak- yakın görmüyor..
Bütün bunların üstüne yolda bir kuşa çarpmaz mıyım. E be yavrucum, ne atlarsın arabanın önüne.. Durdum ama göremedim, lakin arabanın sağ ön tamponundaki kan lekesi cinayetimin en büyük delili. İçim sızladı gerçekten. irice de bir kuştu. Anlamam ki maktülün cinsi neydi.. Kandil mübarek günde bir cinayetim eksikti. Allah beni affetsin...
Molaları sorarsanız, sadece Susurluk'ta durabildim. Yani diyete girecek zamanı da bulmuşum. İnsan künefe yemeden kalkar mı oradan.. Halbuki diyetteyim de ne oluyor, hiç bir şey yemiyorum, ama o yemediğim hiç bir şeyler yine bende kilo olup konuşlanıyor...Alacağım olsun diyorum artık..
14.30 itibariyle, İzmir'e evime geliyorum.. Oh beee dünya varmış. Bir de bakıyorum ki, okumam gereken blog yazıları birikmiş. Ödevini yapmayan öğrenci psikolojisi uyanıyor bende, eğer yazılanları okumazsam... Yarına hepsini okumayı umut ediyorum..
Yorgunum okuyucu... Dinlenmeyi hak ettim :) Herkese hayırlı kandiller...