23.01.2013

BİR YOL/ YOLCULUK HİKAYESİ..


     Büyük patron dün sabah " İstanbul'dan araba getirilecek"  dediğinde hemen atladım "Ben seve seve gider getiririm" .. Seviyorum ya uzun ve yalnız yolculuğu,  güya  keyifli bir yolculuk olacaktı. Sabah gün doğmadan yola çıkıp, güneşin doğuşunu  seyredecektim, hatta yol boyu güzel resimler çekecektim.. İstediğim yerde durup   mola verecektim.  Hemen 2 uçağıyla  gittim. Sağ olsunlar iner inmez hava limanından  aldılar.Yarı uyur, yarı uyanık bir gece geçirdim.
     Ben sabah 5 te yola çıkıp, bir an önce , trafik yoğunlaşmadan  İstanbul'dan çıkmayı planlarken , ev sahibimin, "sabah trafiği ters akar, Avrupadan Anadoluya geçiş sakin olur, o kadar erken çıkmana gerek yok  ısrarıyla evden çıkmamız 6.30'u buldu. O'nu da metrobüse bırakacakmışım, hem kendim yola çıkarsam temden dolanarak gidermişim, beni  E-5 e çıkaracakmış, falan filan. Buna da tamam dedim. Uyar akıllıyım ya ben. Ne deseler " he " demek zorundayım sanki. 
    Tabi yola çıktıktan sonra başladı bizimki mızmızlanmaya. Yanında kart yokmuş (akbil mi ne )  ya görevli yoksa n'apcakmış, ortada kalırmış, iyisi mi  O'nu büroya bırakmalıymışım. Ya ben diyorum  şeyim, sen diyorsun kaç çocuk var derler bizde.. Aynı o hesap, ben bir an önce şu İstanbul'dan çıkayım diyorum, sen beni trafiğin ortasına sokuyorsun...
     Neyse Merter'e bıraktım O'nu. İnerken tarif etti. Şuradan sağa dön, sonra ışıklardan bir daha sağa, Ankara tabelasını görünce yine sağa dön... Bir dakika ya, hep sağ sağ gidersem  , mantıken başlangıç noktasına dönmem gerekmiyor mu ? Neyse döndüm sağ sağ... Evet  E5 e çıktım. Hani trafik  yoğun olmayacaktı, yoksa millet beni yolcu etmeye mi çıktı acep, öndekiler de ...önden gidene ne deniyordu ya ?  eskort... hah işte eskortluk yapıyor öndekiler de...Gıdım gıdım giderken aldı beni bi sıkıntı, ne zaman hava aydınlandı, gün doğdu farkında değilim. Aman bir yağmur bastırdı yolda, göz gözü görmüyor.  Oysa ben yağmurlu havayı da severim ama, görüş alanı diye de bir şey var.  Zaten gözler uzak- yakın  görmüyor..
    Bütün bunların üstüne yolda bir kuşa çarpmaz mıyım. E be yavrucum, ne atlarsın arabanın önüne.. Durdum ama  göremedim, lakin arabanın sağ ön tamponundaki kan lekesi cinayetimin en büyük delili. İçim sızladı gerçekten.  irice de bir kuştu. Anlamam ki maktülün cinsi neydi.. Kandil mübarek günde bir cinayetim eksikti. Allah beni affetsin...
    Molaları sorarsanız, sadece  Susurluk'ta durabildim. Yani diyete girecek zamanı da bulmuşum. İnsan künefe yemeden kalkar mı oradan..  Halbuki diyetteyim de ne oluyor, hiç bir şey yemiyorum, ama o yemediğim hiç bir şeyler yine bende kilo olup konuşlanıyor...Alacağım olsun diyorum artık..
     14.30 itibariyle, İzmir'e evime geliyorum.. Oh beee dünya varmış. Bir de bakıyorum ki,  okumam gereken blog yazıları birikmiş. Ödevini yapmayan öğrenci psikolojisi uyanıyor bende, eğer yazılanları okumazsam... Yarına hepsini okumayı umut ediyorum..
   Yorgunum okuyucu... Dinlenmeyi hak ettim :) Herkese hayırlı kandiller...









21.01.2013

! ! !

ukalalığa varan özgüvenden,
ezikliğe varan  mütevazılıktan...... hiç haz etmiyorum....! ! !







ZİLİNİZE BASABİLİR MİYİM...

Cümlelerim gittikçe kısalıyor..
Kelimelerim azalıyor..
Kapıların zillerine basıp, kaçmayasım var..
Ya da pencereleri taşlayasım ..
Sokakta ip atlamak..
Sek sek oynamak ..
Hiç oyuncak bebeğim olmayışından mı bunlar ..
Doya doya kahkaha atılmamış çocukluk günlerinin  ceremesi mi..
Ceremesini niye ben çekiyorum, cürüm benim mi ki ?
Masumdum oysa ben..En azından bir zamanlar..
Sıkı sıkıya tutunmak istedim, zorla çekip kopardılar..
Önce suçladılar,
Sonra da   müebbet verdiler.
Ruhum damgalanırken vicdanım aklayamadı kendini..
Ama yandaşları çoktu,  iştirakçileri de..
Şimdi bakışlarım donuk..
Duygular isyanda..
Susturuyorum, olmadı sürgün..
Akşam vakti sokağa çıkıp,
Karanlıktan istifade erik koparsam dallardan.
Masal anlatsalar uyumadan önce..
Hayallere dalsam da dinlemesem kimseyi..
Sabah çocukluğuma uyansam..
Ya da hiç uyanmasam
Hep uyusam..





20.01.2013

FIRTINAYA TUTULMAK..




Hayatındaki en şiddetli fırtınaya,
Sığındığı limanda yakalanan  insan
Engin denizlere açılmaktan  korkar mı hiç ?...






19.01.2013

HEP AKLIMDASIN...



Ne garip bir şey...
Bütün gece gözyaşlarıyla edilen duada, bir insanı unutmayı dilemek...
Ağlarken uyuya kalınan gecenin sabahında da unutmadığı için şükretmek...






18.01.2013

SUSTUN / SUSTUM.

bazen...
bir şeyler söylemek istersin..
ama bilirsin ki..
ne söylesen anlamsız
ne desen yetersiz kalacaktır..
susarsın.
anlayacak olsa yapmazdı
yaptığına göre anlamaz dersin...
bir sızı oturur içine
sessizce..
susarsın..
hesabın ortada kalır,
uzaklaşırsın..
belki şimdi
belki zamanı geldiğinde
sen sormasan da,
o hesap görülür..
bilirsin...






17.01.2013

BEN BUGÜN BÖYLEYİM..

Bugünü dünden ayıran ne ? ya da yarından farkı olacak mı acaba bugünün....
Biraz daha yorgunluk, biraz daha yılgınlık.. Çünkü hesap hep zararla devrediyor. Başkasını bilemem ama , benimki öyle işte..
Mutedil...
Benim hiç sevmediğim hal..
Oysa ben uçlarda olmayı severim genelde.. Ya çok mutlu olmalıyım, ya da çok mutsuz.. İfratla tefrit arasında gidip gelmeliyim, vasatı teğet geçmeliyim...Vasati 40 çöp yazardı kutuların üzerinde.. nerden aklıma geldi şimdi bu...neyse...
Sadece duyguda değil,  düşüncede de öyle olmalıyım ben. Ya hararetle  savunmalı, ya da  şiddetle karşı çıkmalıyım..  Ya çok sevmeli, ya da çok öfke duymalıyım.. Tamam sevginin karşıtı nefret. Ama öfke kadar gizli bir haz taşımıyor nefret. Ve insanı içten içe kemiren bir duygu, hoşuma gitmiyor...
Bu ikisi arasında his beslenilenler  çerez gibi midir acaba.. İnsanı oyalayan,  öylesine vakit geçirten, olsa da olur, olmasa da  dediğim insan tipleri mi ? İnsanları harcamak bu kadar kolay olmamalı..
Ama hep derim ya, biri hayatınıza girdiyse iz bırakmalı.. Bir şeyleri değiştirmeli.. Ya çok şey katmalı hayatınıza ya da hayatınızdan bir şeyleri alıp gitmeli.. Umutsuzluk , atalet , vesvese  gibi.. İşte bu törpü anlamında  olmalı. Yani sivri, hoşa gitmeyen, göze batan ne gibi haslet varsa onları  çekip almalı bizden.. .. Öyle mi oluyor ya..  Vazgeçtim  onanmayı, donanmayı..Arkadaşmış, komşuymuş, iş çevresiymiş... Bir giriyorlar hayatınıza,   umut, insan sevgisi, hayal gücü, daha iyiye ulaşma azmi  ( hırs değil, dikkatinizi çekerim) paylaşma, yardımlaşma...ne varsa elle tutulur, çekip alıyor sizden. Geriye yılgın, bezgin, " ben buralara ait değilim"  modunda bir insan bırakıp gidiyor işte...
Tamam  bazı insanlar öyle.. Peki ya ben ? Bana ne demeli....Benim çok mu farkım var acaba öylelerinden...Sorup soruşturmak lazım aslında..
Biliyorum ben kendimi. Farkındayım. İşim gücüm cerbeze yapmak benimkisi...