4.01.2013

HUZUR ONURDAN GEÇER...

huzur


     Üniversite birinci sınıftayken Anayasa dersimizin hocası vardı. Belki de rahmetli olmuştur çoktan, bilemiyorum. Olduysa da  Allah rahmet eylesin. Kitabı yoktu sanırım. ( Hafızam iyi değildir ) Kürsüde oturur, bir yerlerden bir şeyler okur, bizde başımız önde not alırdık. Bir gün yine böyle harıl harıl not alırken, bir gürültü koptu. Kafamızı kaldırdık, hoca görünmüyor kürsüde. Ama sesi geliyor, hala okumaya devam ediyor. Meğer sandalyeyle oynarken düşmüş  zavallı , anlamayalım diye okumaya devam ediyor. Kıs kıs gülmüştük..
    Üniversitede  ilk anım bu derse  ait olduğu gibi, ilk bu dersten bütünlemeye kalmıştım ben. Sonradan kulağıma gelen dedikodulara göre, öğrenci işlerinde çalışan memurlar, aslında notumu düzeltip " geçer " hale getirmeye çalışmışlar ama, kırmızı renkli kalem bulamadıkları için yapamamışlar. Aslında kimseyle samimiyetim de yoktu ama bu dersten bütünlemede geçemezsem yıl kaybedeceğim için, acıdılar sanırım halime. Bunu duyduğumda "yuhh !  bir kalem bulamamışlar mı? " demiştim . Yani yuh dememişimdir muhtemelen, pek bi hanım hanımcıktım o zamanlar :)) Hayıflandığımı saklayamam ama.
    Geçenlerde  arkadaşımla konuşurken, bir anısını anlattı bana. İşte o zaman aklıma geldi bu olay. Arkadaşım da tam tersini yaşamış. Sınavdan çıkınca  " 30- 35 anca alırım " dediği dersten 65 alınca doğru hocanın yanında almış soluğu." Hocam bir yanlışlık var , tekrar inceler misiniz kağıdımı " diyerek. Nitekim , incelenmiş ve gerçek notu 35 olarak listede düzeltilmiş.
   Aslında doğrusu bu tabi ki..İnsanın onurlu bir duruş sergileyebilmesi , kimsenin önünde çıkar için eğilmemesi gerekir. Ya da avanta dediğimiz, havadan gelen, emek harcamadan hasıl olan kazanımlara tenezzül etmemesi, hak etmediği hiç bir durumu, konumu, menfaati kabul etmemesi...Ama hani biz duyunca veya haksızlığa uğrayınca kızıp söyleniyoruz ya, kendimiz bu gibi durumlardan tamamen soyutlanmış mıyız acaba ? Ucundan kıyısından asla haksızlığı kabul etmem, tenezzül etmem diyebiliyor muyuz ?
   Bankada, belediyede, hastanede... işimiz varsa, hemen bir tanıdık aramaya kalkmıyor muyuz ?
   İş başvurusunda araya birilerini sokmaya çalışmıyor muyuz ?
   Çocuğumuz  daha iyi okulda / öğretmende  eğitim görsün diye, sahte ikametgahlar edinmiyor muyuz?
Rüşvetle, torpille baş etmenin yolu sanırım  insanların bu tür durumlarda tam aksi yönde karar vermeleri.. Hani bir darbı mesel vardır. Adam görülmekte olan dava için kadıya  bir tepsi baklava gönderir. Bunu duyan arkadaşı " ne yaptın sen, kadı efendi kızar böyle şeylere " der. Bizimki pişkin pişkin cevap verir  " kendi adıma göndermedim elbette, karşı tarafın adını verdim " Tamam bu da doğru değil. Ama vazgeçelim artık, menfaat için insanların işini görmekten, kendilerine menfaat sağlayarak iş gördürmekten.  Temiz bir toplum, adaletli, hakkaniyetli bir  dünya düzeni istiyorsak bu şart..Vicdanen rahat olmak için, geceleri huzurlu uyuyabilmek için bu şart.. Yetiştirdiğimiz / yetiştireceğimiz çocuklara onurlu olmayı, vakur durmayı anlatabilmemiz için şart...





3.01.2013

MANTIK VİCDAN ÇATIŞMASI




    Hava serin fakat güneşli.. Bir süre Beşiktaş'ta  dolaştıktan sonra, arkadaşımla buluşmak için Beşiktaş- Kadıköy vapuruna biniyorum.. Hemen salonun girişine oturup, hareket etmesini bekliyorum. Bir kaç dakika sonra en fazla 2 metre sağımda bir bayanın sesiyle bakışlarımı o tarafa yöneltiyorum. 40 yaşlarında , eli yüzü düzgün bir kadın, yanında ağzındaki maskeden dolayı yüzünü göremediğim ama en fazla 14- 15 yaşlarında olduğunu tahmin ettiğim zayıf, uzun boylu bir erkek çocuğu. İlk cümleyi kaçırmışım "oğlum kan kanseri" İçim acıyor, gencecik bir çocuk. İnsan ister istemez empati yapıyor hemen.."maliyeti 400  Tl. olan iğneyi her hafta vurulmak zorunda.Bu masrafı Lösemili Çocuklar Vakfı karşılıyor". Kendimi çok kötü  hissediyorum. Çocuğun hasta oluşundan mı, yoksa bu kadar insanın karşısına çıkıp para istemek zorunda kalışlarından mı bilmiyorum. "Bu hafta oğlumun kanının değişmesi lazım. Ama ne yazık ki, bunu karşılayacak durumda değilim.Vakıf ta bu konuda yardımcı olmuyor, imkanları kısıtlı.." İnsanın içinden isyan edesi geliyor. Hastalık bile zenginlerin hakkı demek ki. Fakirin, dar gelirlinin hasta olmak gibi bir lüksü yok. Acaba devletin bu durumdaki insanlara karşı hiç mi fonu yok...Yoksa neden bu insanlar kaderlerine terk ediliyor.Varsa neden vapurdaki yetkililer böyle bir şeye göz yumuyorlar.. Daha fazla bakamıyorum, içim elvermiyor. O kadar rahatsız oluyorum ki bu durumdan, hani yer yarılsa da içine girsem diyesim geliyor. "İsteyenler dr. İnci Hanım'dan, dr. bilmem kimden telefonla oğlumun durumunu öğrenebilirler"  Elindeki kağıtları gösteriyor sanırım bu arada. Ama ben de dahil, hiç kimsenin böyle bir şeye yelteneceğine ihtimal bile vermiyorum. Ne yapacağımı bilemiyorum. Kimseden de bir hareket yok. "Beni dilenci zannetmenizi istemem, ama ana yüreği işte, çok çaresizim." Bilmez miyim, insan böyle bir durumda, evladı için canını bile  verir, hem de gözünü bile kırpmadan, hırsız da olur, dilenci de.  Gözlerinin önünde, canından bir parçasının eriyip gitmesine kim dayanabilir ki..
       Ama ben normalde itibar etmem böyle şeylere. Çünkü her köşebaşında , her kavşakta o kadar çok insan var ki " bir ekmek parası" diyen.. Sabah geçerken sizden 2 kuruş isteyen, akşam dönüş yolunda hala orada .Bir yandan da ya kadının dedikleri doğruysa diyorsunuz.. Versem aklımla, mantığımla çatışacağım, vermesem vicdanımla.. Üstelik o an farkettim ki, vermeye utandım. Onca insanın arasından ayağa kalkıp para vermek utanç verici gibi geldi. Hem karşımdaki insan açısından, hem de kendi açımdan.. "bak böyleleri yüz vermese , bunlar ulu orta para isteyemezler" diyecekler hissine kapıldım bir an. Oysa  insanın kendisine karşı vicdanı rahatsa, başkalarının dediğine de çok itibar etmemeli böyle konularda .. Ben bütün bunları düşünürken, teşekkür edip, karşıdaki bölüme geçiyorlar.  Keşke verseydim demeye başlıyorum bu kez. Tipik ikizler burcu işte.. Karasız, ne yapsa içine sinmeyen insan modeliyim ben. 
      Aradan pek fazla zaman geçmeden, orta bölümde görüyorum tekrar ana-oğulu. Hah diyorum, hadi ver de kurtul. İskeleye yanaşmak üzereyiz zaten. Çantamdan parayı alıp başımı kaldırdığımda, gözden kaybediyorum onları. İnerken rastlarım belki deyip, etrafı kolaçan ediyorum ama nafile....Üzülüyorum . Artık çok geç.. Anlıyorum ki, mantığınla istediğin kadar çatış, bir şekilde susturursun, ikna edersin...  Daha olmadı " sana ne ya, istedim ve yaptım, keyfimin kahyası mısın " diyebilirsin.  Ama insan asla vicdanıyla ters düşmemeli.  Bazen kendimizden bile şüpheye düşerken, karşımızdaki insanın doğruluğu, dürüstlüğü hakkında nasıl bir yargıya varabiliriz  ki... Ya kadının anlattıkları doğruysa...Ya o çocuk gerçekten hastaysa... Offffff....Bir insan hakkında umarım dolandırıcıdır  diyeceğim hiç aklıma gelmezdi.....









25.12.2012

TUTUNACAK BİR ŞEYLER LAZIM..


bir deniz kenarı
bankın üzerinde oturmuş muyum, yayılmış mıyım belli değil
anlamsız bakışlar sımsıkı yapışmış  gözlerime..
hiç gitmek gibi niyetleri de yok üstelik..
boş
bakışlarım gibi hayat da boş
beynimde uğultu
tutunacak bir şeyler lazım şimdi
tam  şimdi..
yoksa kayıp gitmem an meselesi..



MİM'İM...


Bir ara durmuştu bu mim salgını.Sanırım soğuklarla birlikte Balkanlar'dan tekrar  yurda girmeye başladı..
Mimlenmişim de, ne olduğu konusunda pek bir bilgim yok. İpecik Böcecik 'in  yazısından anladığım kadarıyla, 2013'ten dilekler..
Baby face 2013, şimdi sen  yeni olmanın verdiği şımarıklıkla, uzunca bir süre aklın bir karış havada gezeceksin biliyorum . Yine de söyliyeyim,  dünyaya " barış ve mutluluk " getirmeni istiyorum. Ya bu da çok klasik oldu. Güzellik yarışmalarındaki ucuz söylemler gibi. Ama dilek hakkı , taç giyene münhasır değil ki...Hem benim ruhum güzel, nooolmuş yani..Neyse konuyu sulandırmayalım..
Kafası karışık 2013, bildiğin gibi Orta Doğu  çok karışık. Daha da karışacağa benzer. savaşlar dursun demekle durmuyor. Ama hani diyorum,  bilek güreşi yapacaklarına, yürek güreşi yapsalar, kan dökülmese, bebeler ölmese, anaların ciğeri yanmasa.... Filistin ahhh Filistin.... İntifada bir halkın yaşam tarzı, kaderi olabilir mi ? 
2013 bak AB bizi yıllardır oyalıyor ya, " kannndırdıkkkkk nazlı yari sonunda çılgın sözlerle " desin. Almıcaz sizi desin. Ben şahsen çok sevinirim. Kelle-paça, kokoreç bile yasaklanacakmış, düşünsenize. Bol kimyonlu, bol acılı yemek varken... Neymiş sağlığa zararlıymış, kolestrolü tetiklermiş. Olduuuuuu sizin burnumuzun dibine dayadığınız  hamburgerler her derde deva da sanki ...
Bir de çocuklar var. neden bilmem yol kenarlarında, köprü altlarında mendil, su vs. satan hani şu 9-10 yaşlarındaki çocuklar. Bak onları görünce içim sızlıyor 2013..Söyle ana-babaları sahip çıksın o çocuklara. İstediği kadar değil, bakabileceği kadar çocuk sahibi olsun bu millet..Ya da 1 yetmez 2 tane, 2 yetmez 3 tane...... diyenler var ya, işte onlar tavsiye edip edip kenara çekilmesinler. Ve yetiştirme yurdundaki çocuklar... Gerçi şimdi sevgi evleri oldular, biraz daha rahattırlar ama olsun. Onlar için koruyucu aileler gönder.  Evlatlık alsınlar iyi iyi insanlar. Sevgisini, ilgisini esirgemeyecek olanlar. Şimdi diyeceksin ki," blog blog dolaşacağına sen niye almıyorsun ? Hem evin çocuk cıvıltılarıyla dolar...  Yoldaş olurlar, ses olur, nefes olur..." haklısın da.... Bak 5-10 yaş daha genç olsaydım, inan düşünmezdim..
Huzur ve bakım evlerini unutmuyorum tabi ki.. Onları her gördüğümde üzülüyoum. Kiminin kızı , kiminin oğlu bırakıp gitmiş..Aylardır uğrayan yok. O sevimli ninelerin, dedelerin etrafı çocuklarıyla, torunlarıyla dolsun istiyorum , en azından haftada bir..
Önce kendimizdeki, sonra evimizdeki, ailemizdeki , çevremizdeki insanların ruhunda ne kadar kötülük varsa  hepsi dönmemek üzere gitsin. Çevremizi kirletmekle kalmayıp, yer altını da kimyasallarla berbat ettik. Umarım bu konuda bizleri daha da bilinçlendirirsin 2013.. tüm umudum sende yani, ona göre...
Hayvanları seviyorum..Onlara iyi davranalım diyorum..
Töre cinayetleri, kıskanç eş, sevgili, arkadaş cinayetleri ve diğer bilimum  vahşetlerin bitmesini hala ve hala ümit ediyorum. 
Bisiklete binmeyi, güzel jan janlı fotoğraf çekmeyi, sosyaloji, filoloji, psikoloji gibi- lolojili bi yerlerde okumayı çok istiyorum. Bu yaştan sonra ne işime yarar bilmiyorum ama olsun.. İçimde ukde kalmasın.. (yanlış yazmamayım diye sözlüğe baktım, uhde sorumluluk demekmiş, ilginç...)
Çocuklarımı , ailemi çok seviyorum...Tüm çocuklar  sevilsin istiyorum..Tüm kötülükler onlardan uzak olsun..Kötülük yapmak isteyen gülme krizine tutulsun, çok gülene deli değil, kötü  densin istiyorum.
Kimsenin evine su basmasın, ayağı da toprağı da kaymasın...
Alevi- Sünni, Kürt-Türk, Laz- Çerkez...Hatta ve hatta arabesk sevenler - rock sevenler kardeş kardeş yaşamayı öğrenelim.. Zaten dışarda yeteri kadar düşmanımız var, birbirimize düşmenin alemi yok... Haa yeri gelmişken, bizi birbirimize düşüren o kanlı- silahlı demokrasi fedaileri var ya, hani topla tüfekle halklara özgürlük tanıyacağız iddiasında olanlar, işte onların ayaklarına inme insin,  yerlerinden kıpırdayamasınlar, bir birleriyle uğraşsınlar..Dünyayı rahat bıraksınlar..Olmadı İsraille ABD birbirine düşsün...
Bak geçen sene geldiler sanırım, gidemediydim. Ama şu gözlerim kapanmadan Depeche Mode  konserine bi gideyim noooluuuuur....
Unuttuğum bir şey var mı demiyeceğim, hoş bunlar olsa bana yeter... Dünyaya bile yeter zannımca :))
Sevgili 2012..Seninle çok iyi geçinemedik gerçi ama düşman olmamızı gerektiren bir şey de geçmedi sanırım aramızda... Hayatıma girenler oldu, çıkanlar oldu, çıkardıklarım oldu...Beni çıkaranlar oldu.. Kombinasyon mu oluyordu bu... Aman işte her neyse... Tüm bu insanlar hayatıma bir şekilde dahil olduklarına göre mutlaka iyi insanlardı..Yine iyi olsunlar, mutlu olsunlar..Sen de giderken ööööyyle elini kolunu sallayarak , boş gitme ... Ne kadar kazurat varsa sana ait, aman sakın bırakma ardında... 
Sözün kısası.Allah'ım yeni yıl sağlık, huzur, mutluluk getirsin. Kötüler  kötülüğe fırsat bulamasın. Bir de Allah'ım O gidince çok üzülcem ve özlicem...Sinema partisi yapamıcam,  mısır patlatmıcam belki ama, sevgili H. mülakatı da geçsin, hatta akademiden sonra tayini Manisa'ya falan çıksın ..Varsa Aydın da olur :))....(seni unutmadım bak canım arkadaşım ) 
Cem, Budeliçocuk,  serpilce, Toz mimlendiniz :))
Almila seni mimlemedim,  yoksa bu defa kızılcık sopasını kesin alırsın eline :))









SEN....




sen, aramda sınırların en az olduğu insansın.. 








24.12.2012

YİNE VE YENİDEN...

inanmak başarmanın yarısı değil mi...
o halde inanıyorum..
hem de hiç inanmadığım kadar.
her yeni gün yeni bir başlangıçsa,
ve bize sunulan bir fırsatsa..
sonunun ne olacağını düşünmeden
ümitsizliğe düşmeden
inanıyorum....
kendime yeni bir başlangıç sunuyorum....






                                                lütfen bırak ta baştan başlayayım
adil bir yüz istiyorum bu sefer
ve sakin bir ruh.....



23.12.2012

YETER Kİ SEN İYİ OL...

Her zamanki gibi çekinerek arıyorum..Ama aramam da şart biliyorum.
Hal hatır sorma faslından  ve gereksiz bir kaç ayrıntıdan sonra  kapatmak için uygun anı kollamaya başlıyorum. Çünkü biliyorum ki, konuşma eninde sonunda benim istemediğim ve uzak durmak için elimden geleni yaptığım noktaya gelecek. Ben ne kadar uzak durmaya çalışıyorsam, karşımdaki de o mecraya çekmek istiyor.. Tabi karşımda oldukça zeki ve cerbezede  üstüne insan tanımadığım biri var. Üstelik konuşurken  ve laf söylerken oldukça cüretkar. Lafın sonu nereye gider,  nerede  durmalıyım gibi bir kaygısı yok. Ama ben  aklıma gelenleri yutkunmadan söyleyemiyorum. Yutkunurken kelimelerin çoğunu yutmuş oluyorum. Kırılmasın istiyorum, üzmemeliyim diyorum..Ayıptır, günahtır diyorum..Bu durumda yenilgi kaçınılmaz oluyor haliyle.
Korktuğum başıma geliyor . Elinde çakı, biliyor hassas olduğum yeri. Tam oraya dokunuyor. Her zamanki yere.
Susuyorum..
Bekliyorum...
Umuyorum.
Konu kapansın istiyorum.
Ama ısrarlı..
Önce kabuğu kaldırıyor..
Sonra tekrar kanatıyor yarayı...
Her zaman olduğu gibi...
Hala alışamamışım..
Yine canım yanıyor..
Sinirlerim bozuluyor..
Bir hamle yapmam gerekir diyorum.
Bu saldırıyı savuşturmalıyım..
Yere yıkılmadan..
Dibe çökmeden...
" Değdi mi? " diyorum..
" Değdi mi?"....
Değmediğini biliyor..
Tıkanıyor...konuşamıyor...
Vedalaşıyoruz, telefonu kapatıyorum..
Alışkınım....Toparlanıyorum bir kaç günde..
Sonra tekrar arıyorum..
Mecburum..
Çünkü iyi mi merak ediyorum..
İyi olsun istiyorum...O'nu iyi etmek isterken ben kötü olsam da....