BAŞKA BİR GÖKYÜZÜ / EMİLY DİCKİNSON
Daima açık ve durgun
Farklı bir sema,
Ve karanlığa rağmen
Değişik bir gün ışığı var orada;
Solgun ormanlar dert değil,
Sessiz tarlalara etme aldırış,
Yaprakları yeşil
Bir küçük orman var yaz kış
Ve parlak bir bahçe var,
Kırağı ve donun asla uğramadığı;
Solmayan çiçeklerin içinde
Arıların vızıltısını işitirim:
Gel gir, bahçeme
Yalvarırım kardeşim !
Sanırım insanın içine huzur veren, bu yazıya daha uygun başka bir şiir olamazdı. Zülfü Livaneli'nin Serenad adlı kitabını okurken karşıma çıkan bu şiir , Hygge felsefesi için yazılmış adeta.
Peki nedir bu Hygge felsefesi?
İnternette gördüğü, okuduğu, karşılaştığı her güzel ve faydalı bilgiyi bana aktaran , çok iyi bir "medya okuyucusu" olan sevgili hayat yazar sayesinde duydum ben de.
Türkçe karşılığı yok, ama "kendini mutlu etme sanatı" diyebiliriz. Gerçi olumlu düşünme, iyi şeyler yapma, anda kalma olarak adlandıranlar da var. Olumsuz hava şartlarına, insanı depresif ruh haline itmeye yetecek iklimine rağmen , dünyanın en mutlu ülkeleri arasında yer alan Danimarka'dan çıkmış bu felsefe. Gelelim gerekli malzemelere;
Olmazsa olmazı samimi bir ortam
İster eviniz, ister sahil,ister bir dağ evi. Hiç önemli değil. Kendinizi nerede rahat ve güvende hissediyorsanız . Evde ışıkları söndürüp, mumlar yakabilirsiniz. Üstünüze pijamalarınızı ya da salaş kazaklarınızı, ayağınıza yünlü çoraplarınızı geçirebilirsiniz. Nasıl rahat ediyorsanız. Amaç zaten negatif enerjiden kurtulmak, rahatlamak, enerji depolamak ve mutlu olmak.
Eğer sahildeyseniz ateş yakabilir, etrafında çember oluşturabilirsiniz.
Beraber vakit geçirmekten hoşlandığınız insanlar
Aile fertleri, kuzenler,arkadaşlar, dostlar, kardeşler... Hiç fark etmez. Yeter ki gerginlik yaratmayacak, olur olmaz şeylere takılıp kırılmayacak, sizi diken üstünde olmaya zorlamayacak birileri olsun.
Yaş, cinsiyet, mülkiyet ayrımının olmaması
İşte bu felsefenin bizim toplumumuzu en çok zorlayacak maddesi. "Vay efendim ben erkek adamım, ne anlarım kahve yapmaktan" ya da "misafirim ben ayol, ne diye çayları ben dolduruyorum" gibi cümleleri zinhar kullanmıyoruz. Hepimiz eşitiz, hepimiz kardeşiz diyerek işin ucundan tutuyoruz. Tam bir imece usulü masa hazırlanacak, toplanacak. Kimse kimseye hizmet etmeyecek kısacası.
Güzel kokular da olmalı, kurabiye gibi, yemek gibi
Efendim derler ki, ocağın yakınında oturulmalı. Fırından mis gibi kek , kurabiye kokusu gelmeli ki mutlulukta nirvanaya ulaşalım. Ocakta kımıl kımıl, kısık ateşte pişen yemek kokusu da olabilir. Bana sorarsanız darı haşlayın, mis gibi kokuyor. Haaa bir de şömine,soba gibi imkanlarınız varsa portakal, mandalin kabuğu yakabilir, kestane pişirebilirsiniz. Hayal gücünüzü devreye sokun.
Müzik
Fonda şöyle insanı rahatlatan, gevşeten hafif bir müzik olsa ne hoş olur değil mi? İster enstrümantal bir müzik, ister nostaljik şarkılar olsun. bangır bangır bağırmadan hafiften ruha işleyen bir müzik mutlaka olmalı. Ben okumadım gerçi müzikle ilgili bir madde ama müziksiz olmaz ki. Şimdi sen mum yak, ortamı loş ve romantik bir havaya sok, yemek de mideye bayram ettir , yetmesin kurabiye, kek kokusu de. . E ruhun ne olacak? Onun da ilacı müzik tabi ki.
Atıştırmalıklar, şekerlemeler, tatlılar
Daha önce de belirttiğim gibi malum bu felsefe Danimarka gibi soğuk bir memleketten çıktığı ve kuzey yarım kürede şeker tüketimi çok fazla olduğu için, çikolata, şeker... normal. Ama siz isterseniz leblebi üzüm koyun ,dut kurusu koyun, fındık fıstık koyun. Yeter ki elinizin altında yiyecek bir şeyler olsun.
Hoş sohbet
Böyle güzel bir ortamda kalkıp da siyasetten, futboldan konuşacak değilsiniz ya... Masada oturmuş yemeklerinizi yerken ya da çayınızı, kahvenizi yudumlarken, can sıkıcı tüm olayları, gelişmeleri, kişileri bir kenara itip güzel şeylerden, eğlenceli konulardan, şiirden , edebiyattan bahsedebilirsiniz.
Sükunet, dinginlik
Madem ki amaç rahatlamak, her şeyi unutup, sadece içinde bulunduğumuz "an"a odaklanıyoruz. Canımız o günlerde çok sıkkın olabilir, çözmekte zorlandığımız sorunlarımız olabilir. Hepsini kapının dışında bırakıp, ortamın keyfini çıkarıyoruz. Acele etmiyoruz, koşuşturmuyoruz, telaşlanmıyoruz, sabırsızlanmıyoruz. Olduğu kadar, olmadığı kader diyoruz ;))
Peki nedir bu Hygge felsefesi?
İnternette gördüğü, okuduğu, karşılaştığı her güzel ve faydalı bilgiyi bana aktaran , çok iyi bir "medya okuyucusu" olan sevgili hayat yazar sayesinde duydum ben de.
Türkçe karşılığı yok, ama "kendini mutlu etme sanatı" diyebiliriz. Gerçi olumlu düşünme, iyi şeyler yapma, anda kalma olarak adlandıranlar da var. Olumsuz hava şartlarına, insanı depresif ruh haline itmeye yetecek iklimine rağmen , dünyanın en mutlu ülkeleri arasında yer alan Danimarka'dan çıkmış bu felsefe. Gelelim gerekli malzemelere;
Olmazsa olmazı samimi bir ortam
İster eviniz, ister sahil,ister bir dağ evi. Hiç önemli değil. Kendinizi nerede rahat ve güvende hissediyorsanız . Evde ışıkları söndürüp, mumlar yakabilirsiniz. Üstünüze pijamalarınızı ya da salaş kazaklarınızı, ayağınıza yünlü çoraplarınızı geçirebilirsiniz. Nasıl rahat ediyorsanız. Amaç zaten negatif enerjiden kurtulmak, rahatlamak, enerji depolamak ve mutlu olmak.
Eğer sahildeyseniz ateş yakabilir, etrafında çember oluşturabilirsiniz.
Beraber vakit geçirmekten hoşlandığınız insanlar
Aile fertleri, kuzenler,arkadaşlar, dostlar, kardeşler... Hiç fark etmez. Yeter ki gerginlik yaratmayacak, olur olmaz şeylere takılıp kırılmayacak, sizi diken üstünde olmaya zorlamayacak birileri olsun.
Yaş, cinsiyet, mülkiyet ayrımının olmaması
İşte bu felsefenin bizim toplumumuzu en çok zorlayacak maddesi. "Vay efendim ben erkek adamım, ne anlarım kahve yapmaktan" ya da "misafirim ben ayol, ne diye çayları ben dolduruyorum" gibi cümleleri zinhar kullanmıyoruz. Hepimiz eşitiz, hepimiz kardeşiz diyerek işin ucundan tutuyoruz. Tam bir imece usulü masa hazırlanacak, toplanacak. Kimse kimseye hizmet etmeyecek kısacası.
Güzel kokular da olmalı, kurabiye gibi, yemek gibi
Efendim derler ki, ocağın yakınında oturulmalı. Fırından mis gibi kek , kurabiye kokusu gelmeli ki mutlulukta nirvanaya ulaşalım. Ocakta kımıl kımıl, kısık ateşte pişen yemek kokusu da olabilir. Bana sorarsanız darı haşlayın, mis gibi kokuyor. Haaa bir de şömine,soba gibi imkanlarınız varsa portakal, mandalin kabuğu yakabilir, kestane pişirebilirsiniz. Hayal gücünüzü devreye sokun.
Müzik
Fonda şöyle insanı rahatlatan, gevşeten hafif bir müzik olsa ne hoş olur değil mi? İster enstrümantal bir müzik, ister nostaljik şarkılar olsun. bangır bangır bağırmadan hafiften ruha işleyen bir müzik mutlaka olmalı. Ben okumadım gerçi müzikle ilgili bir madde ama müziksiz olmaz ki. Şimdi sen mum yak, ortamı loş ve romantik bir havaya sok, yemek de mideye bayram ettir , yetmesin kurabiye, kek kokusu de. . E ruhun ne olacak? Onun da ilacı müzik tabi ki.
Atıştırmalıklar, şekerlemeler, tatlılar
Daha önce de belirttiğim gibi malum bu felsefe Danimarka gibi soğuk bir memleketten çıktığı ve kuzey yarım kürede şeker tüketimi çok fazla olduğu için, çikolata, şeker... normal. Ama siz isterseniz leblebi üzüm koyun ,dut kurusu koyun, fındık fıstık koyun. Yeter ki elinizin altında yiyecek bir şeyler olsun.
Hoş sohbet
Böyle güzel bir ortamda kalkıp da siyasetten, futboldan konuşacak değilsiniz ya... Masada oturmuş yemeklerinizi yerken ya da çayınızı, kahvenizi yudumlarken, can sıkıcı tüm olayları, gelişmeleri, kişileri bir kenara itip güzel şeylerden, eğlenceli konulardan, şiirden , edebiyattan bahsedebilirsiniz.
Sükunet, dinginlik
Madem ki amaç rahatlamak, her şeyi unutup, sadece içinde bulunduğumuz "an"a odaklanıyoruz. Canımız o günlerde çok sıkkın olabilir, çözmekte zorlandığımız sorunlarımız olabilir. Hepsini kapının dışında bırakıp, ortamın keyfini çıkarıyoruz. Acele etmiyoruz, koşuşturmuyoruz, telaşlanmıyoruz, sabırsızlanmıyoruz. Olduğu kadar, olmadığı kader diyoruz ;))
Aslında Hygge Felsefesi için özel günler, geceler düzenlemeye hiç gerek yok. Adı üstünde felsefe... Yaşam tarzı olmalı. İnsan, hayatını tamamıyla bu şekilde dizayn edemez, böyle yaşayamaz belki ama, elinden geldiğince bu vakitleri çoğaltabilir. Hatta stresin insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkileri ve hemen hemen her hastalığın tetikleyicisi olduğu yapılan araştırmalarla ortaya konmuşken, böyle günleri, akşamları, ortamları elinden geldiğince sık yaşamaya gayret etmeli.
Yapacağımız şey çok basit. Sevdiklerimizle el ele verip güzel bir masa etrafında toplanıp ya da yerdeki rahat minderlere oturup , gülüp eğlenmek, anın tadını çıkarmak.
Tıpkı bizim Sıra Gecelerimiz gibi....
Köylülerin, uzun kış gecelerinde, köy odalarında toplanıp muhabbet etmeleri, oyunlar oynamaları gibi....
Belki de bizim toplumumuzun Hygge Felsefesi, çubuklu pijamaları giyip , pikniğe gitmeye dayanıyordur .
nasıl bir ütopya geldi şimdi bu felsefe bana anlatamam biz artık eli cep telefonu kelepçesi ile kelepçelenmiş aynı masada evde odada birbirinden uzaklaşan insanlarız
YanıtlaSilama umut her zaman vardır misal blog yazmak bile umuttur bir ateşin etrafında toplanmış bir avuç insanız bloglarda
eline yüreğine sağlık teşekkür ederim yazı için :)
Beğenmene sevindim sevgili Hayat.
SilBetimlemen de çok doğru ve güzel.
Ütopyayı hayata geçirmediğimiz sürece, iletişim bozuklukları sorunlarımızı derinleştirmeye ve mutsuzluğumuzu beslemeye devam edecek. Bunu da unutmamak lazım.
Hygge felsefesini ilk kez duydum canım.
YanıtlaSilGüzelmiş bence gayet de faydalı ve mantıklı öneriler.
Hakikaten sıcacık bir ortam, mis gibi yiyecek kokuları - maalesef sobamız yok sanki kombi çok mu iyi yakmaya korkuyoruz pahalılıkta üstelik sobanın verdiği huzuru ASLA veremez kombi....soba öyle mi yanında bir kedi kıvrılsın uyusun, üzerinde dediğin gibi bir şeyler kızarsın, koksun...çaydanlıkta su kaynasa bile kabulüm:)
Çok teşekkürler:)
Olduğu kadar be Müjdecim. Eldeki imkanlarla ne yapabilirsek artık. Mutlu olamazsak umutlu da olamayız .
SilYazıyı okurken sobalı evimizi ve o günleri çok özledim. Bu felsefe eskiden bizde varmış zaten, sonradan bozulmuşuz:(
YanıtlaSilÖzellikle köylerde.
SilOdanın bir köşesinde şöminenin babası "ocaklık" olurdu. Ekmek, yemek, odun ateşi üzerinde ocaklıkta yapılırdı. külüne patates gömülürdü. Akşamları gaz lambasının ışığında küçükler oyun oynarken büyükler sohbet ederdi. Al işte sana mutluluğun resmi (felsefesi) ...
Ooo bir sürü iş, kim yapacak bunnarı:)
YanıtlaSilHayat Yazar' la beni çağır, biz hallederiz Nardacım.
SilBiletlerinizi alıyorum:)
SilBu felsefeyi duymamıştım. Çok güzel anlatmışsın. Okurken yaşamış gibi oldum. Hernekadar adına Hygge demesek de zaman zaman yaptığımız şeyler aslında. Teşekkür ederim.
YanıtlaSilEvet doğru, yaptığımız şeyler, ama burada derli toplu ve bilinçli bir eylem var :)
Sililginç bişiii :) emily dickinson'un hayatını okusanaaa öyle ilginç biri kii :) evindeki odasından hiç çıkmamış, odasında hep beyaz giymiş.
YanıtlaSilAz çok biliyorum deep hayatını. ve 3-4şiir hariç,diğerlerinin ölümünden sonra "yakılacaklar" arasında bulunup yayınlandığını da biliyorum. Hayatını anlatan bir kitap okumadım ama .
SilTüm şiirlerini ve hayatını okumak isterim.
Tavsiye için teşekkür ederim canım.
Sevdim ben bu felsefeyi, dinlenmeye ne çok ihtiyacım var. Söylenenleri yapmak huzur verecektir. Tamamını yapamasak bile evde bir seans düzenleyeceğim.
YanıtlaSilBen de gerekirse tek başıma düzenli olarak yapma taraftarıyım.
SilKesinlikle pozitif enerji verecektir.
Düzenlediğinizde hissettiklerinizi okumak isterim :)
Bende sevdim bu felsefeyi.Resimde ki gib bir yerde oturup sessizliği dinlemek isterdim.
YanıtlaSilİnsanın içini ısıtıyor bu resim .
SilNe güzel demiş," Ve karanlığa rağmen, Değişik bir gün ışığı var orada" paylaşımınız için çok teşekkürler :)
YanıtlaSilHala hayata dair beklenti içine girebiliyorsak ve geleceğe ait hayallerimiz varsa, işte o gün ışığı sayesinde .
SilYorumunuz için ben teşekkür ederim.
Emily Dickinson çok özel bir şairdir. Bu güne değin herhangi bir şiirine sayfamda yer vermediğim için bloğumu eksik hissediyorum.
YanıtlaSilPaylaşım için teşekkürler.
Mabelard, bloğunuz kendi adıma , edebiyat açısından oldukça zengin ve besleyici.
SilSizin seçeceğiniz Emily Dickinson şiirini en kısa zamanda okumak isterim.
Sevgili müfred, haklısın. İslam teslimiyet olduğu için, zaten huzuru da beraberinde getiriyor.
YanıtlaSilhayırlısı olsun diyorum
YanıtlaSilTeşekkür ederim Cerazza
Silheeey baksanaa, bugün arkadaşlar söyledii, benim bloga girince üstte adreste "güvenli değil" yazıyomuuş, bugün düzelttim yardım ettileer, senin blog da öyleee, aslında birçok blog öylee, güvenli değil diyoo, bu adresle ilgiliymiş, adreslerimiz, http değil https olarak düzeltmeliymişiz. bunu yaptım. bir yazı yazayım da nasıl yapılacağını söleyim, sen de düzelt, diğer arkadaşlarımız daaa :)
YanıtlaSilŞimdi yazdıklarını aynen uyguladım, umarım olmuştur . Sağol Deep :)
Silolmuşşşş :)
Sil❤❤❤
Silokurken yaşadım sanki bu felsefeyi.gerçekten huzur verici.
YanıtlaSilamaç zaten mutlu ve huzurlu olmak... ulaştıysan ne mutlu bana .
Silheeey bir günde okuyom 500 sayfa tabii. yaklaşık saatte 50 sayfa. eh on saat yani. öğlen başlasan akşam biter bir pazar günü. tabii polisiye, gerilim, suç, tarihsel fantazi filan yani :) tezer özlü, hermann hesse öyle okunmuyor tabii :) tezerin 100 sayfalık kitabını dört günde okudum. çünkü nefis edebiyat :)
YanıtlaSil10 saat hayatta bir kitabın başında duramam ben. Havale geçiririm :)))
SilBu felsefeyi ilk kez duydum,ne güzelmiş .Güzel kokular huzurlu ortam çok önemli:)
YanıtlaSilben kısaca anlatmaya çalıştım :) beğenmenize sevindim.
SilÇok net bir şey ifade etmek istiyorum ki okurken oradan oraya sürüklendim. Bilmiyorum değişik duygular hissettim, ayrı hoşuma gitti. Ama sizin genel olarak içerikleriniz çok keyif verici. Özgün ve güzel bir blogunuz var... Severek takip ediyorum. Sevgiler.
YanıtlaSilYorumunuz beni çok mutlu etti. beğenmenize sevindim Almanyalı Gelin :)
SilMerhabalar,
YanıtlaSilHygge; kendinizi konforlu, mutlu ve huzurlu hissettiğiniz tüm anları kapsamaktadır. Bu arada Hygge yalnızca Danimarka’da yaşam felsefesi olarak benimsenmiyor. Danimarka ile birlikte bütün İskandinav ülkelerinin yaşam felsefesi aynı zamanda. 💙 HYGGE hakkında kaleme aldığım yazımı sizinle de paylaşmak isterim: https://www.tarz2.com/danimarkalilar-Icin-mutlulugun-formulu-hygge
Keyifli okumalar dilerim, sevgilerimle.
www.ebrubektasoglu.com
YanıtlaSilشركة تنظيف بالاحساء