Hadi dedim, özlemişsinizdir, size ev yemeği yapayım, akşama ne istersiniz ?
Cevap "kısır"
Ben İzmir'den İstanbul'a kısır yapmaya mı geldim ?
Ne zamandan beri kısır yemek oldu?
Bi erkek kısırı neden sever ki?
Üstelik kısır benim ilgi ve bilgi alanım değil, yapsam yenir mi ki ?
"Kafamda deli sorular" dedikleri böyle bir şey mi ?
31.12.2013
SENİN HİKAYEN VAR MI ?
Bazı insanlar vardır..
Hayal kuran, hayalinin peşinden koşan..
Gerçekleştirmek için varını yoğunu ortaya koyan..
Bir tiyatro sahnesi gibi, hikaye yazıp, başkalarına rol dağıtan..
Ve onların hikayelerinde rolleri biçilmiş, replikleri belli diğer insanlar..
Başkasının hayaline sürgün edilip mahkum olan...
Role uygun maskeleri vardır suratlarında...
Kostümleri bazen dar, bazen boldur, ama taşımaya mecburdur..
Kendi duygusunu katamaz işin içine.
Sözleri değiştiremez, kendi kişiliğini yansıtamaz o role..
Çünkü O'nun görevi hakkıyla icra etmektir kendine biçilen her neyse..
O rolle öylesine bütünleşir ki,
Zamanla yabancılaşır kendine..
Aynaya baktığında tanıyamaz olur..
Devam eder yine de...
Hayatı sadece o rolden ibaret zanneder..
Dışına çıktığında, cezalandırılma korkusu vardır..
En önemlisi boşluğa düşme endişesi...
Sonra bir gün, bi'şey olur...
Ne olduğunu O da anlayamaz aslında..
Belki bıkkınlık, belki isyan.
Rolüne yabancılaştıran..
Ve der ki kendi kendine
"Benim de hikayem olmalı aslında"
Kısa ama bana ait
Her şeyiyle ben olduğum, istediğim gibi konuştuğum,
Ne olursa olsun peşinden koştuğum...
Figürana da ihtiyacım yok,
Gerekirse monolog olsun..
Bununla iş bitmez tabi,
Cesaret lazımdır , ki bu en önemlisi...
Yola koyulmuştur nasılsa,
Eğer içinde birazcık umut varsa,
Destanlar yazacaktır,
Ve O artık kendi hikayesinin kahramanı olacaktır....
28.12.2013
GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER........YANİ UMARIM.......
Daha iki gün önce O'na dedim ki " kızım boşa kafa yorma, biz böyleyiz, olacak, kaçışı yok, çözümü yok. Bu fırtınaya zaman zaman tutulacağız... Sadece bil ki geçici, otur ve sakince geçmesini bekle"...
Şimdi...
Olduğum yere çöktüm, başım kollarımın arasında, geçmesini bekliyorum...
..........
Uçurumdan aşağı düşerken, dikenli bir dala tutunmak gibiydi seni sevmek.....
Hayata bağlayan , ama canımı da yakan....
Hayata bağlayan , ama canımı da yakan....
27.12.2013
.....
Eskiden eş, dost , arkadaş ziyaretlerinde " nasılsın , ne var ne yok " diye sorulur , muhabbet edilirdi...
Şimdi ilk soru " modem adı ve şifre ne ? "....
İyi değil bu akıllı telefonlar, derhal toplatılıp imha edilmeli..
Yoksa kayıplarımızın ardından daha çoookk hayıflanırız... Benden söylemesi...
Şimdi ilk soru " modem adı ve şifre ne ? "....
İyi değil bu akıllı telefonlar, derhal toplatılıp imha edilmeli..
Yoksa kayıplarımızın ardından daha çoookk hayıflanırız... Benden söylemesi...
......
Atalarımız demiş ki, bir insanı tanımanın en iyi yolu, onunla yemek yemek, yolculuğa çıkmak ve (bundan çok da emin değilim ) konaklamaktır..
Ben diyorum ki, bir insanı tanımanın en iyi yolu, onunla tartışmaktır. Bakın bakalım, edebini bozuyor mu ? Sizin için yaptıklarını ya da sizin ona verdiğiniz sırları ifşa ediyor mu ?
Ben diyorum ki, bir insanı tanımanın en iyi yolu, onunla tartışmaktır. Bakın bakalım, edebini bozuyor mu ? Sizin için yaptıklarını ya da sizin ona verdiğiniz sırları ifşa ediyor mu ?
26.12.2013
BENİM DİYEMEDİĞİM....
büyüdün değil mi sen...
kocaman oldun..
hani "gidiyorum artık" dediğin gün...
zafer senindi, terkeden sendin, giden, dönmeyen..
ve hep beklenen
ve beyazlaştın, belki de hep beyazdın
bana griden başlayan, siyahımsı bir sürü ton bıraktın
rahat mısın...
sahi sen hiç ağlar mısın
ara sıra pişman olur, kendine kahreder misin
gözünü tavana dikip,
kendine sabit bir nokta belirleyip
bakar mısın saatlerce
ne düşüneceğini bilemeden
ve korkar mısın aklına gelenlerden
sanmam
yoksa arkana bakmadan nasıl gidersin
hiç bir şey olmamış gibi
yabancı gibi...
sahi biz tanıştık mı seninle
ruhumun kıvrımlarını bilir misin sen
beynimin zayıf noktalarını..
nelere kızarım, nelere gülerim
en çok ne zaman kendime benzerim
nedendir sana tutsaklığım
her düşmemde, neden senin kapındır çaldığım..
ve açılmayacağını bilsem de nedendir senden, sana ait olandan gidemeyişim
ekmeğin yanına sevgini katık etmem nedendir
susuzluğumu seni düşünerek gidermem ...
kendimden geçerim de, senden gidemem
bilmez misin ki ben bu sevdadan geçmedim, asla vazgeçemem
her düşmemde, neden senin kapındır çaldığım..
ve açılmayacağını bilsem de nedendir senden, sana ait olandan gidemeyişim
ekmeğin yanına sevgini katık etmem nedendir
susuzluğumu seni düşünerek gidermem ...
kendimden geçerim de, senden gidemem
bilmez misin ki ben bu sevdadan geçmedim, asla vazgeçemem
yoksa arkana bakmadan nasıl gidersin
hiç bir şey olmamış gibi
yabancı gibi...
sahi sen tanıştın mı kendinle..
yüzleşir misin ara sıra ,
elin vicdanında
en magazin kokan soruları sorar mısın
ve her defasında ezber bozup yeniden cevaplar mısın
en güzeli, en iyiyi, en yakışanı bırakıp
sana ait olanı alır mısın
sahip olamadıkların kadar,
sahip çıkamadıkların da acıtır mı içini
kıymetini bilemediklerin
üstünü çizdiklerin.
sanmam
yoksa arkana bakmadan nasıl gidersin
hiç bir şey olmamış gibi
yabancı gibi.....
benim diyemediğim
sevdiğim...
25.12.2013
.......
"Olgunlaştırır" demişler, vermişler acıyı, vermişler acıyı...
Netice...
Her bir acı, içimizi fena yakmış...
Netice...
Her bir acı, içimizi fena yakmış...
24.12.2013
.......
Fikir üretmekten aciz olan insanların, onayına sunulan fikri beğenmeyip, eleştiri getirmelerine dayanamıyorum...
Misal, hafta sonu hep birlikte sinemaya gidelim dersin, tiyatro olsa daha iyi olmaz mı derler..
Misal, hafta sonu hep birlikte sinemaya gidelim dersin, tiyatro olsa daha iyi olmaz mı derler..
23.12.2013
.......
Bazı toplumsal sorunlarımızın, doğu kafasıyla, batı davranışlarını sergilemeye çalışmamızdan kaynaklandığını düşünüyorum..Ya da sentezleyemeyişimizden...
Toplumun koyduğu kalıplar ve sınırlandırmalarla düşünüyoruz..Yargılıyoruz.. Daha çocukluktan itibaren beynimize kazınmış "elalem ne der" kaygısıyla hareket ed (em)iyoruz ...
Bizde toplum esas.
Batıda birey.
Biz kendimizden önce başkalarını düşünüyoruz.
Onlar her durumda kendi istek ve arzularını..
Elbette toplumun değer yargılarını yadsımamız mümkün değil. Ama bu kurallar , toplum düzenini sağlamak, bireyi sorumlu ve iyi insan yapmak amacı gütmeli..
İnsanı pısırık ve öz güvensiz yapan, hareket ve hayal dünyasını daraltan "fosil" kurallar ayıklanmalı...
Toplumun koyduğu kalıplar ve sınırlandırmalarla düşünüyoruz..Yargılıyoruz.. Daha çocukluktan itibaren beynimize kazınmış "elalem ne der" kaygısıyla hareket ed (em)iyoruz ...
Bizde toplum esas.
Batıda birey.
Biz kendimizden önce başkalarını düşünüyoruz.
Onlar her durumda kendi istek ve arzularını..
Elbette toplumun değer yargılarını yadsımamız mümkün değil. Ama bu kurallar , toplum düzenini sağlamak, bireyi sorumlu ve iyi insan yapmak amacı gütmeli..
İnsanı pısırık ve öz güvensiz yapan, hareket ve hayal dünyasını daraltan "fosil" kurallar ayıklanmalı...
21.12.2013
......
"Çünkü değişen her şey bir şey tarafından bir şey olmaya doğru değişen bir şeydir."
Anlayın işte, nelerle uğraşıyorum :)
Anlayın işte, nelerle uğraşıyorum :)
20.12.2013
......
Bugün seni çok özlediğimi farkettim..Ve ne kadar çok sevdiğimi..
Şu an kendime en yakın insan /lardan biri olarak seni görüyorsam, elbette sebebi geçmişe dayanıyor.Kalabalık bir aileydik.. Çok çocuklu... Ama şimdikilerin " nitelikli beraberlik" dediği kavramı, ucundan kıyısından seninle yaşadım ben..İkimiz de evcimendik sanırım..Beraber çok vakit geçirdik .Neden sokağa çıkıp oyun oynamazdık bilmem....
Bana tavla oynamayı, çocukluğumda sen öğretmiştin. Ama nedense bir daha hiç oynamadık :)
Çizdiğin resimlere hayranlıkla bakardım.. En ince ayrıntıları bile ihmal etmezdin..Bu konudaki yeteneğinin de heba olduğunu düşünmüşümdür hep.. İlkokulu bitirir bitirmez yatılı okula gitmen , hafızamda yer eden seninle ilgili o güzel anıları ender kıldı..Güzeldi ama azdı..
Ben yine de, en çok ( aynı odada uyuduğumuz için ) okuldan geldiğin bir gece, yorganı başına çekerek ağlamanı unutamıyorum.. Neydi içini o kadar acıtan..Boş ver söyleme, ben zaten biliyorum...
Neyse ki her gece beraber olmadığımız için , sen benimkileri hiç duymadın...
Ben bir gecenin ağırlığını zor taşıyorum zira...
Şimdi seni seviyorum demek ne kadar basit kalır anlıyor musun ?
Şu an kendime en yakın insan /lardan biri olarak seni görüyorsam, elbette sebebi geçmişe dayanıyor.Kalabalık bir aileydik.. Çok çocuklu... Ama şimdikilerin " nitelikli beraberlik" dediği kavramı, ucundan kıyısından seninle yaşadım ben..İkimiz de evcimendik sanırım..Beraber çok vakit geçirdik .Neden sokağa çıkıp oyun oynamazdık bilmem....
Bana tavla oynamayı, çocukluğumda sen öğretmiştin. Ama nedense bir daha hiç oynamadık :)
Çizdiğin resimlere hayranlıkla bakardım.. En ince ayrıntıları bile ihmal etmezdin..Bu konudaki yeteneğinin de heba olduğunu düşünmüşümdür hep.. İlkokulu bitirir bitirmez yatılı okula gitmen , hafızamda yer eden seninle ilgili o güzel anıları ender kıldı..Güzeldi ama azdı..
Ben yine de, en çok ( aynı odada uyuduğumuz için ) okuldan geldiğin bir gece, yorganı başına çekerek ağlamanı unutamıyorum.. Neydi içini o kadar acıtan..Boş ver söyleme, ben zaten biliyorum...
Neyse ki her gece beraber olmadığımız için , sen benimkileri hiç duymadın...
Ben bir gecenin ağırlığını zor taşıyorum zira...
Şimdi seni seviyorum demek ne kadar basit kalır anlıyor musun ?
19.12.2013
18.12.2013
...........
İnsanın, bulunduğu yere ait olmadığını hissetmesinden daha vahim bir durum varsa,
O da,
Hiç bir yere ait olmadığını düşünmesidir...
O da,
Hiç bir yere ait olmadığını düşünmesidir...
...........
İkinci üniversiteye kaydolma aşamasında görüştüğüm arkadaşımı da okumaya razı edince, kendimi O'na karşı sorumlu hissetmeye başladım haliyle.. Neyi nasıl yapacağız, ne çalışılacak, dökümanı nerden alacağız.....
Hadi bunlar işin kolay kısmı..
Asıl mesele ders çalışmaya adapte olmakta.. Zaten okuyan, meslek icabı araştıran insanlarız, onu da hallettik diyelim..
Sorun sevgili arkadaşımın neredeyse her gün beraber olma isteği...
Sabah galiba O'na gideceğim..
Galiba değil eli mahkum..
Ben İzmir'in bir ucunda, O diğer ucunu da geçmiş, almış başını gitmiş bir yerde..
Geçenlerde kilometreyi sıfırladım.. 52.4 km . ile eve geldim.. Gidiş dönüş 104. 8 km..
Harbiden uzaktan eğitim..
Hakkını vere vere...
Hadi bunlar işin kolay kısmı..
Asıl mesele ders çalışmaya adapte olmakta.. Zaten okuyan, meslek icabı araştıran insanlarız, onu da hallettik diyelim..
Sorun sevgili arkadaşımın neredeyse her gün beraber olma isteği...
Sabah galiba O'na gideceğim..
Galiba değil eli mahkum..
Ben İzmir'in bir ucunda, O diğer ucunu da geçmiş, almış başını gitmiş bir yerde..
Geçenlerde kilometreyi sıfırladım.. 52.4 km . ile eve geldim.. Gidiş dönüş 104. 8 km..
Harbiden uzaktan eğitim..
Hakkını vere vere...
17.12.2013
GİT DESEM DE SEN KAL OLUR MU ?
İşte böyle bir şeydi aşk...
Hiç bir sözün, hiç bir tavrın hükmünü süremediği, sessiz ve dilsiz kaldığı,
Git derken bile, ya giderse korkusunun yaşandığı...
Ama bilirdi aşk.
Onu tanıyan vazgeçemezdi,
Bırakıp gidemezdi,
Nasılsa bir gün dayanamaz, geri döner gelirdi..
Belki de bu yüzden alabildiğine pervasız,
Hatta arsız...
Umarsızdı aşk..
Ne göz yaşına kanardı, ne kalp sızısına bakardı...
Acımasızdı...
İstediğin kadar kaç,
Faydasızdı...
Senin ruhunda, senin bile bilmediğin gizli köşeleri bilirdi..
En derin
En ince
En mahrem çizgileri...
Ne sınırlarına bakardı, ne de değerlerine...
Savunmasız bir anında sarıp sarmalardı da,
Yalvarsan bir daha bırakmazdı...
İşte böyle bir şeydi aşk..
16.12.2013
MİM ... MİM... MİM...
Pe Hito sobelemiş beni :) Bu hoş bir mim olmuş. Sanırım mimler aşama kaydetmeye başlamış. İşte cevaplar;
1- Elimden gelse , kötü insanların alnını damgalarım. Böylelikle her sabah aynaya baktıklarında kim oldukları gerçeğiyle yüzleşerek başlasınlar güne. Hatta ben de... Madem kötü bir insanım, yanıma yaklaşan bunu bilerek gelsin. Her kötülüğün bir rengi de olabilir. Yalancılar kırmızı, ihanet siyah, kalp kırma mor...... Kimse kimseye " bana yalan söyledin " serzenişinde bulunamaz. Kardeşim görmüyor musun alnımdaki kırmızı rengi der, kendimizi savunmak zorunda kalmayız. Tek sorun şu, benim gibiler mesela, ( Pe Hito lütfen insanların genelde kötü yönlerini söylediklerinden dem vurma, ben gerçekten kötü biriyim :)) her rengi sığdırabilecek miyiz alnımıza ?
2- Kendi kendimi kontrol etmekte son günlerde zorlanır oldum. Belki giderek yaşlanıyor olmanın verdiği huysuzluk, belki de ruhsal yorgunluk.. Bilmiyorum..
3- Beni en çok kaygılandıran şey diye bişey yok sanki.. Hayatı normal akışına bıraktım. Ne gelirse amenna..
4- Hayatımın en kötü anı, hayatımı hep kötü yaşamama neden olan an !!!!!!
5- Yalnızken, kendimi oyalayacak bir şeyler mutlaka bulurum ve sıkılmam. Yalnızlığı seviyorum.
6- Nefret ettiğim ve asla affetmeyeceğim insanlar var..
7- İşimi yoğun yapamasam da seviyorum..
8- Kadınlar / Erkekler birbirlerini anladıklarında hayat çekilmez ve monoton bir hal alacak.. Yaşasın çatışma :)
9- Hayat , işte burda durdum.. Hayatla bir alıp veremediğim yok aslında. Ama niye ikide bir bana bulaşıyor anlamıyorum :) Kesinlikle bende kıskandığı bir şeyler var diye düşünüyorum..
10- Çocukken babam çok meyve aldığı ve meyve yeme yarışı yaptırdığı için, hayatımın son dönemlerinde çok az meyve yediğimi geçenlerde keşfetim :)
11- Başkalarının zayıf tarafı benim ilgi alanım. Hayır, aleyhlerinde silah olarak kullanmak için değil . Kişiliklerinin büyük bir parçasının o noktadan hareketle geliştiğine inandığım için. Bir insanı çözmenin en iyi yolu zaaflarını bilmekten geçer bana göre..
12- Yalan söylemek zeka gerektirir. Aksi halde yalan söyleyen kendini aptal duruma düşürmüş olur.
13- Her şey kötüye gittiği zaman , bu sürecin geçici olduğuna ve üstesinden mutlaka geleceğime inanırım.. Galiba gözü kara bir insanım.. Belanın üstüne atladığım da oluyor. Bile bile...
14- Geceleri sadece benim.. Bana ait.. Dünya daha savunmasız oluyor sanki.. Güç de benim elimde..
15- Başkalarına göre ben , zekiyim, mantıklıyım, aykırıyım, iyi bir akraba değilim belki ama iyi bir dost ve arkadaşım.... İtirazı olan varsa söylesin, bence de öyleyim :))
16- Kurtulmak istediğim korku, bir gün gerçek düşüncelerimi insanların suratlarına haykırma endişesi...
17- Bazen düşünüyorum da, bu hayat daha farklı ve daha güzel yaşanabilirdi be...
18- En çok utandığım şey , geçmişte yaptığım hatalarım... Başkalarının bildiği ya da bilmediği..
19-Keşke ben , hiç keşke demiyor olsaydım.. Keşkeyi lügatımdan çıkarabilseydim..
20- Anlamıyorum neden, " seninle hep didişip duruyoruz?"
Aslında kimseyi mimlemiyorum. Ama bundan önceki mimde , serzenişte bulunan, ağlayıp sızlayan, "beni de mimle n'olur diye " yana yakıla yalvaran, hatta rüşvet teklif eden Absalom'u, vereceği cevapları merak ettiğim Almila'yı, normalde sohbet ederken zaten bildiğim, ama yazılarında da yeni yeni mizah yönünü keşfettiğim N. Narda 'yı mimliyorum.. Kolay gelsin arkadaşlar :)
1- Elimden gelse , kötü insanların alnını damgalarım. Böylelikle her sabah aynaya baktıklarında kim oldukları gerçeğiyle yüzleşerek başlasınlar güne. Hatta ben de... Madem kötü bir insanım, yanıma yaklaşan bunu bilerek gelsin. Her kötülüğün bir rengi de olabilir. Yalancılar kırmızı, ihanet siyah, kalp kırma mor...... Kimse kimseye " bana yalan söyledin " serzenişinde bulunamaz. Kardeşim görmüyor musun alnımdaki kırmızı rengi der, kendimizi savunmak zorunda kalmayız. Tek sorun şu, benim gibiler mesela, ( Pe Hito lütfen insanların genelde kötü yönlerini söylediklerinden dem vurma, ben gerçekten kötü biriyim :)) her rengi sığdırabilecek miyiz alnımıza ?
2- Kendi kendimi kontrol etmekte son günlerde zorlanır oldum. Belki giderek yaşlanıyor olmanın verdiği huysuzluk, belki de ruhsal yorgunluk.. Bilmiyorum..
3- Beni en çok kaygılandıran şey diye bişey yok sanki.. Hayatı normal akışına bıraktım. Ne gelirse amenna..
4- Hayatımın en kötü anı, hayatımı hep kötü yaşamama neden olan an !!!!!!
5- Yalnızken, kendimi oyalayacak bir şeyler mutlaka bulurum ve sıkılmam. Yalnızlığı seviyorum.
6- Nefret ettiğim ve asla affetmeyeceğim insanlar var..
7- İşimi yoğun yapamasam da seviyorum..
8- Kadınlar / Erkekler birbirlerini anladıklarında hayat çekilmez ve monoton bir hal alacak.. Yaşasın çatışma :)
9- Hayat , işte burda durdum.. Hayatla bir alıp veremediğim yok aslında. Ama niye ikide bir bana bulaşıyor anlamıyorum :) Kesinlikle bende kıskandığı bir şeyler var diye düşünüyorum..
10- Çocukken babam çok meyve aldığı ve meyve yeme yarışı yaptırdığı için, hayatımın son dönemlerinde çok az meyve yediğimi geçenlerde keşfetim :)
11- Başkalarının zayıf tarafı benim ilgi alanım. Hayır, aleyhlerinde silah olarak kullanmak için değil . Kişiliklerinin büyük bir parçasının o noktadan hareketle geliştiğine inandığım için. Bir insanı çözmenin en iyi yolu zaaflarını bilmekten geçer bana göre..
12- Yalan söylemek zeka gerektirir. Aksi halde yalan söyleyen kendini aptal duruma düşürmüş olur.
13- Her şey kötüye gittiği zaman , bu sürecin geçici olduğuna ve üstesinden mutlaka geleceğime inanırım.. Galiba gözü kara bir insanım.. Belanın üstüne atladığım da oluyor. Bile bile...
14- Geceleri sadece benim.. Bana ait.. Dünya daha savunmasız oluyor sanki.. Güç de benim elimde..
15- Başkalarına göre ben , zekiyim, mantıklıyım, aykırıyım, iyi bir akraba değilim belki ama iyi bir dost ve arkadaşım.... İtirazı olan varsa söylesin, bence de öyleyim :))
16- Kurtulmak istediğim korku, bir gün gerçek düşüncelerimi insanların suratlarına haykırma endişesi...
17- Bazen düşünüyorum da, bu hayat daha farklı ve daha güzel yaşanabilirdi be...
18- En çok utandığım şey , geçmişte yaptığım hatalarım... Başkalarının bildiği ya da bilmediği..
19-Keşke ben , hiç keşke demiyor olsaydım.. Keşkeyi lügatımdan çıkarabilseydim..
20- Anlamıyorum neden, " seninle hep didişip duruyoruz?"
Aslında kimseyi mimlemiyorum. Ama bundan önceki mimde , serzenişte bulunan, ağlayıp sızlayan, "beni de mimle n'olur diye " yana yakıla yalvaran, hatta rüşvet teklif eden Absalom'u, vereceği cevapları merak ettiğim Almila'yı, normalde sohbet ederken zaten bildiğim, ama yazılarında da yeni yeni mizah yönünü keşfettiğim N. Narda 'yı mimliyorum.. Kolay gelsin arkadaşlar :)
15.12.2013
.........
İradesine hakim olan insanlara hayranlığım var. Hem de öyle böyle değil. Sanırım kendimde gördüğüm en zayıf nokta bu olduğu için.. Son günlerde asgariye inmiş durumda. İrade derken, içine çok şey giriyor benim anlayışıma göre.. Kararlılık, sabır, kendine hakim olma....
Bu konuda kafa yormam gerekiyor ..
Son günlerde hiç mi hiç sabırlı değilim.. Kararlı da değilim.. Kendime söz verdiğim her şeyden vazgeçesim var.
Bunlar neyse de, olur olmaz şeylere sinirlenip patlamasam çok iyi olacak...
Oysa insanın dik bir duruşu olmalı... Dolduruşa gelmemeli.. Kim ne derse desin cevap vermemeli..
Sakin telve, sakin...
Derin bir nefes al, al, al... sakın bırakma öyle kal :))
Bu konuda kafa yormam gerekiyor ..
Son günlerde hiç mi hiç sabırlı değilim.. Kararlı da değilim.. Kendime söz verdiğim her şeyden vazgeçesim var.
Bunlar neyse de, olur olmaz şeylere sinirlenip patlamasam çok iyi olacak...
Oysa insanın dik bir duruşu olmalı... Dolduruşa gelmemeli.. Kim ne derse desin cevap vermemeli..
Sakin telve, sakin...
Derin bir nefes al, al, al... sakın bırakma öyle kal :))
14.12.2013
MUTSUZLUĞUN RESMİ...
Bazı kadınlar görüyorum.. Yıpranmış ve mutsuz..
Bir resimde bile, erkeğe doğru eğilmiş olan..
Ona yaklaşmak ve yakınlaşmak ihtiyacında ..
Ve erkek..
Alabildiğine dik ve uzaklarda..
Sanki çevresiyle hiç alakası olmayan..
Tamamen kendi iç dünyasında..
Merak ediyor insan..
Neyi paylaşıyorsunuz siz,
Daha da önemlisi paylaşamadığınız ne ?
Hangi rüzgar savurdu sizi birbirinize?
Ve sizi koparan, ya da bağlayamayan o eksik parça ne ?..
Bir resimde bile, erkeğe doğru eğilmiş olan..
Ona yaklaşmak ve yakınlaşmak ihtiyacında ..
Ve erkek..
Alabildiğine dik ve uzaklarda..
Sanki çevresiyle hiç alakası olmayan..
Tamamen kendi iç dünyasında..
Merak ediyor insan..
Neyi paylaşıyorsunuz siz,
Daha da önemlisi paylaşamadığınız ne ?
Hangi rüzgar savurdu sizi birbirinize?
Ve sizi koparan, ya da bağlayamayan o eksik parça ne ?..
12.12.2013
........
ne toparlanıp gidebildin,
ne de yüzünü dönebildin...
en büyük korkum sana benzemekti.
ondandır susmalarım
hiç susmayacakmış gibi konuşmalarım..
kendimi yalnızlığa alıştırmam hatta...
ama ne yapsam nafile,
hasretin dolaşıyor damarlarımda..
11.12.2013
DOWN CAFE....
Tv yi açıp, kanallar arasında dolaşayım derken, TRT-1 deki Aileler Yarışıyor programına takılıyorum. Yarışmacılar down sendromlu çocuklar. Hepsinin üzerinde siyah renkli, üzerinde " SADECE FARKLIYIM " yazan t- shirtler, yüzlerinde insanın içini ısıtan bir gülümseme. Ciddiyim, ben nadiren de olsa onları gördüğümde o hiç eksilmeyen gülümsemeleriyle bana çok sıcak gelmişlerdir.
Birazcık seyredince , şaşırıp kalıyorum. Meğer yarışmaya katılan bu çocuklar, Turizm Otelcilik okulunda 6 ay öğrenim görmüşler. Ve hangi şehirde olduğunu öğrenemediğim 25 çocuk ve onların annelerinden oluşan grup, her gün beşerli olarak kafede çalışıyorlarmış.
Sanırım, hepsinin farklı kabiliyetleri var. Biri şiir yazmayı ve okumayı çok seviyormuş, hatta bir şiirini okudu. Diğeri " Ben kitap çıkarmak istiyorum" dedi. Yemek kitabı çıkaracakmış. Makarna yapmayı biliyor musun diye soruyor sunucu.. Anlatmaya başlıyor, tencereyi suyu koyarız, içine biraz tuz ve biraz yağ..... Ya hu daha 3-5 saat önce makarna yaptım, tuz tamam da ben yağı unuttum. Helal be sana diyorum. Çıkar şu kitabı, almazsam.....
Gündüz kuşağının mı , yoksa çok eski bir programın tekrarı mıydı bilemiyorum. Ama ( yanlış hatırlamıyorsam ) Adana, Konya, ve Eskişehir'de varmış bu tür kafe... Tabi bir de İstanbul'da.. Nette aramama rağmen İzmir'de olup olmadığını anlayamadım. Olsa seve seve giderim. Eminim çok farklı, çok güzel bir ortamdır...
Ne yazık ki sonuna kadar izlemedim... Daha neler öğrenecektim kim bilir. Ama ilk fırsatta ( ah o kör olasıca fırsatlar, işe yarayacakları zaman meydanda olmazlar ) netten programı bulup izlemeyi düşünüyorum...
7.12.2013
.........
Bir kadın, bir meseleye çok bozulur...
Ama o konuda tek bir laf etmeyip, imada bulunmayp, başka saçma sapan bir konuda kıyameti koparır..
Ve sonra erkek bakakalır..
Anlamıyordur..
Anlamıyorlardır..
Bu kadın milleti anlaşılmazdır...
.......
Peki kadın neden bozulduğu meselede konuşmaz da böyle bir saçmalığa meydan verir ?
Çünkü o konuda konuşmak, halihazırdaki durumdan daha saçma olacaktır..
Çünkü, o konudaki kırgınlığının ya da yapılan hatanın telafisi olmadığını bilir...
Güvenin..
Bir kadın öyle hissediyorsa gerçekten öyledir...
Ama o konuda tek bir laf etmeyip, imada bulunmayp, başka saçma sapan bir konuda kıyameti koparır..
Ve sonra erkek bakakalır..
Anlamıyordur..
Anlamıyorlardır..
Bu kadın milleti anlaşılmazdır...
.......
Peki kadın neden bozulduğu meselede konuşmaz da böyle bir saçmalığa meydan verir ?
Çünkü o konuda konuşmak, halihazırdaki durumdan daha saçma olacaktır..
Çünkü, o konudaki kırgınlığının ya da yapılan hatanın telafisi olmadığını bilir...
Güvenin..
Bir kadın öyle hissediyorsa gerçekten öyledir...
5.12.2013
BENİM 5 GERÇEĞİM MİM'İ..
Bu zormuş be Pe Hito . İnsanın kendisini anlatması .Aslında beni iyi tanıyan birine sormak lazım. Kimim ben ? Objektif olmaya çalışarak aklıma gelenleri yazıyorum..
1- Çok dağınık biriyim
Öyle şeytan eniğini kaybetse bulamayacak cinsten değil tabi ki :) Hiç bir şey yerli yerinde olmaz. En önemli evrakları, kimlikleri, garanti belgelerini, faturaları... olmadık yere koyar, lazım olduğunda deli gibi ararım..
2- Kokulara karşı hassasım
Kötü kokuları sevmem ama görecelidir tabi ki.. Başkasının dayanamadığı kokulara da bayılırım .. Mesela benzin, oje, yağlı boya gibi.. Sanırım potansiyel tinerciyim.. Henüz keşfedilmemiş ama gelecek vaad eden ..
3- Yön duygum zayıftır..
Özellikle metroya bindiğimde ... Ne taraftan çıkmam lazım, hangi yönden gelene binmeliyim bir türlü kestiremem. Sanırım bu geliştirilecek bir şey değil, doğuştan..
4- Tipik ikizler burcuyum..
Burçlara ister inanın, ister inanmayın. Ben genel özelliklerini taşıdığımı düşünüyorum. Ama ikizlerin çift kişilikli olduğuna inanmıyorum. Bir sürü kişiliğimiz var bizim :) İşin ilginç tarafı, biriyle tanışırken hangi ruh halindeysem, aynı mecrada yol alırım. O an keyfim yerindeyse, espirili, melankoliksem kendi dünyasında bir kişilik devam eder gider.. Bu durumdan ben şikayetçi değilim.. Millete de sormayalım, boşverin..
5- Çok kötü bir sesim var ( mış )
Öyle diyorlar. Oysa ben sesime olan güvenimle Banu Alkan'la bile boy ölçüşebilirim.. Ne derlerse desinler, kendi kendime mırıldanmayı severim..
Kendimi çok fazla övmeyi sevmediğim için bu kadar yeter diyorum :))
Mim için teşekkürler Pe Hito ...
1- Çok dağınık biriyim
Öyle şeytan eniğini kaybetse bulamayacak cinsten değil tabi ki :) Hiç bir şey yerli yerinde olmaz. En önemli evrakları, kimlikleri, garanti belgelerini, faturaları... olmadık yere koyar, lazım olduğunda deli gibi ararım..
2- Kokulara karşı hassasım
Kötü kokuları sevmem ama görecelidir tabi ki.. Başkasının dayanamadığı kokulara da bayılırım .. Mesela benzin, oje, yağlı boya gibi.. Sanırım potansiyel tinerciyim.. Henüz keşfedilmemiş ama gelecek vaad eden ..
3- Yön duygum zayıftır..
Özellikle metroya bindiğimde ... Ne taraftan çıkmam lazım, hangi yönden gelene binmeliyim bir türlü kestiremem. Sanırım bu geliştirilecek bir şey değil, doğuştan..
4- Tipik ikizler burcuyum..
Burçlara ister inanın, ister inanmayın. Ben genel özelliklerini taşıdığımı düşünüyorum. Ama ikizlerin çift kişilikli olduğuna inanmıyorum. Bir sürü kişiliğimiz var bizim :) İşin ilginç tarafı, biriyle tanışırken hangi ruh halindeysem, aynı mecrada yol alırım. O an keyfim yerindeyse, espirili, melankoliksem kendi dünyasında bir kişilik devam eder gider.. Bu durumdan ben şikayetçi değilim.. Millete de sormayalım, boşverin..
5- Çok kötü bir sesim var ( mış )
Öyle diyorlar. Oysa ben sesime olan güvenimle Banu Alkan'la bile boy ölçüşebilirim.. Ne derlerse desinler, kendi kendime mırıldanmayı severim..
Kendimi çok fazla övmeyi sevmediğim için bu kadar yeter diyorum :))
Mim için teşekkürler Pe Hito ...
4.12.2013
ÇİRKİN DİYEREK SEVDİĞİM TÜM BEBEKLERDEN ÖZÜR DİLİYORUM..
Neyse, konumuz bu değil zaten :)
Efendim, görüp görebileceğim en güzel bebeklerden biriydi. Bebeklerin hepsi güzel demeyin, o ebeveyn gözüyledir :) Mini minnacık, daha 1,5 aylık bir bebek. "Çirkin şey " diye sevecek oldum, beraber gittiğimiz arkadaş hemen atladı " Bence gayet güzel ".. Tamam da arkadaşım, kapı gibi toplum dayatması var bilinçaltımda. bebekler güzel diye sevilirse nazar değer inancını taşıyan.
Düşündüm, doğru dedim ya.. Ne diye bebekleri " çirkin " diye sevip, o küçücük beyinlerine olumsuzluk aşılıyoruz ki ?
ZORDUR KENDİ KENDİNE YETMEK...
Hepimizi büyük bir gemiye bindirip,
açılıvermişler engin denizlere..
ve
kıyıdan epeyce uzaklaştığımızda, atıvermişler masmavi sulara..
bazılarımız iyi kulaç atmanın verdiği rahatlıkla
sakince yol almaya başlamış kıyıya doğru..
etraflarında olan bitene çok da fazla kulak kabartmadan..
yoruldukça sırt üstü yatıp dinlenerek devam etmiş yolculuğuna
yüzmeyi bilmeyenler ise,
telaşla başlamışlar çırpınmaya
bir yandan çığlık çığlığa bağırıp
bir yandan da batmamak için tutunacak birini aramışlar
gördüklerine saldırmışlar
iyi kötü demeden , her karşılarına çıkandan
medet ummuşlar.
bazen canları yanmış
"kurtarıcım" dedikleri daha da dibe batırmış...
kimi bata çıka öğrenmiş kendi kendine yetmeyi
kimi dalgalarla boğuşmayıp, pes ederek boylamış denizin dibini..
bazıları o kadar ustaymış ki yüzmekte
aynı zamanda dibe dalmayı da bilirlermiş
kimi zaman ustaca kulaç atarken görünürlermiş
bazen içleri elvermez, boğulana yardım ederlermiş..
ne zaman ki batan kendilerini de sürüklüyor, hemen uzaklaşır, yardımdan vazgeçerlermiş
kimi zaman da ortadan kaybolurlarmış.
işte böyle zamanlarda gözleri, suyun büyüleyici dünyasını seyre dalarmış
rengarenk balık sürüleri, yosunlar, mercanlar...
farklı bir dünyaya bakarmış, herkese nasip olmayan..
işte böyledir yalnızlığımız..
kimi kabullenir telaşsız yaşar yalnızlığını
kimi ölüme denk tutar, paylaşmak ister başkalarıyla her anını...
ama en doğrusunu yapanlar onlardır ki,
yalnızlıklarında kendi iç dünyalarına dalarlar.
her yüzeye çıkışlarında doludur elleri
onlardır bunca güzel eserin sahibi
bazen renklerin ahengi büyüler gözlerimizi
kimi zaman kulağımızın pasını siler bir neyin sesi..
hatta bir şiirde, bir kitapta kaybederiz kendimizi..
"bazı insanları yalnızlık tüketir ,
bazı insanlar yalnızlığında üretir..."
3.12.2013
FAZLA SÖZE GEREK YOK..
Annelerin en büyük korkusu, çocuklarının ölmesiymiş..
Engelli annelerinki, çocuklarından önce ölmek.....
3 Aralık Dünya Engelliler Günü...
Engelli annelerinki, çocuklarından önce ölmek.....
3 Aralık Dünya Engelliler Günü...
2.12.2013
.......
Birinci yılımız biteli bir ay olmuş bugün ve ben unutmuşum :)
Affet, söz bundan sonra unutmam..gerçekten...
Blogdaki ilk cümlem..
Çocuklarınıza gelecek hazırlamayın......çocuklarınızı geleceğe hazırlayın....
Affet, söz bundan sonra unutmam..gerçekten...
Blogdaki ilk cümlem..
Çocuklarınıza gelecek hazırlamayın......çocuklarınızı geleceğe hazırlayın....
1.12.2013
HAYAT GÜZELDİR / LİFE İS BEAUTİFUL
Rast gele seçtiğim bir film. İzlerken başta " boşa zaman kaybı olacak, başka filme geçeyim" diye az düşünmedim hani. Yaşasın tembellik :))
İzlediğim en güzel film değildi.
Muhteşem bir oyunculuğu olduğunu söyleyemem..
Müzikler nasıldı hatırlamıyorum bile..
Görsel açıdan kayda değer bir şey de yoktu..
Sadece şimdiye kadar izlediğim en anlamlı filmlerden biriydi.
Eğer Yahudilerle ilgili ( varsa ) ön yargılarınızı bir kenara bırakır, filme Nazilerin soykırımının reklamı ya da ajitasyonu gözüyle bakmazsanız ne dediğimi anlayacaksınız.
Yahudi bir İtalyanın, küçücük oğlunun beyninde , ruhunda travma oluşturabilecek kamp günlerini oyuna çeviren, oğlunu korumak ve yaşatmak adına elinden geleni yapan bir babanın mücadelesini konu alıyor film..
" Eğer askerlerden saklanabilirsen........ eğer hiç konuşmazsan...... puan toplayıp bu yarışta biz birinci olacağız ve ödül olarak tank kazanacağız" telkinleriyle o zor günleri oyun havası içinde yaşayan küçücük bir çocuk..
Beni en çok duygulandıran sahne, babanın her türlü tehlikeyi göze alarak, boş bulduğu bir anda hoparlör odasına dalıp, kadınlar bölümündeki eşine " nasılsın prenses, her gün seni düşünüyorum..." diyerek mesaj vermesi oldu...
Durum ne kadar vahim olursa olsun, ,insanın umutlu olması, umut aşılaması gerektiğini çok güzel anlatıyor.
Bir babanın en zor şartlarda bile ailesini koruyup kollamasını işliyor..
İzlemenizi tavsiye ederim..
..........
Okuduğum hangi kitaptaydı bilmiyorum. Ama bir cümle çok hoşuma gitmişti..
" Boşluğunu değil ama yokluğunu hissedeceğim "..İşte yüzeysel bir ilişkinin bitişi ve ardından hissedilenler..
Ben tam tersini söylüyorum, yokluğunu hissetmedim hiç.
Ama boşluğun .....
İşin ilginç tarafı, sen varken de hissediliyordu o boşluk..
Hatta kızma ama, varlığın bir yüktü çoğu zaman. Eziyetti, işkenceydi....
Ne garip bir ironi...
Küçüktüm, hatta çok küçüktüm.. Sana karşı beslediğim tek his " korku" ydu. Belki hala insanlardan korkuyor olmam, zarar gelecek , üzüleceğim endişesi taşımam, benim beslediğim korkunun, bende besledikleri...
Bu öyle bir lanet duygu ki, solunum cihazına bağlı yaşamak gibi. Hayat bir şekilde akıp giderken, sadece seyirci olmak.. Tüm güzel ve yaşanılası olanları buğulu ve kirli bir camın arkasından izlemek...
Şimdi büyüdüm..
Yine yoksun.. Bu kez gerçekten yoksun..
Yokluğun iyi geliyor da, boşluğun acı veriyor...
" Boşluğunu değil ama yokluğunu hissedeceğim "..İşte yüzeysel bir ilişkinin bitişi ve ardından hissedilenler..
Ben tam tersini söylüyorum, yokluğunu hissetmedim hiç.
Ama boşluğun .....
İşin ilginç tarafı, sen varken de hissediliyordu o boşluk..
Hatta kızma ama, varlığın bir yüktü çoğu zaman. Eziyetti, işkenceydi....
Ne garip bir ironi...
Küçüktüm, hatta çok küçüktüm.. Sana karşı beslediğim tek his " korku" ydu. Belki hala insanlardan korkuyor olmam, zarar gelecek , üzüleceğim endişesi taşımam, benim beslediğim korkunun, bende besledikleri...
Bu öyle bir lanet duygu ki, solunum cihazına bağlı yaşamak gibi. Hayat bir şekilde akıp giderken, sadece seyirci olmak.. Tüm güzel ve yaşanılası olanları buğulu ve kirli bir camın arkasından izlemek...
Şimdi büyüdüm..
Yine yoksun.. Bu kez gerçekten yoksun..
Yokluğun iyi geliyor da, boşluğun acı veriyor...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)