10.06.2013

KALMAYACAKSAN GELME SEVGİLİ....


Küçük bir dünyam var benim..
küçük ama huzurlu..
bazen içine sığamadığım,
bazen sınırlarına hakim olamadığım,
yine de dışına taşamadığım bir dünya...
dışa açılan pencerelerini kapatırım sıkı sıkıya.
ne kimse gelsin isterim içeri,
ne de nazar etsin ..
bazen
hani herkeste olduğu gibi, 
daralırsam,
bunalırsam,
sıkılırsam,
pencereme koşarım..
dışarıyı seyreder , hayallere dalarım..
seni görürüm bazı günler..
seni
tekliğini
kimsesizliliğini
gözlerinin ışığı sönmüş ferini..
bir uzatsan elini
tutuverecekmişim gibi
yakın hissederim, sana kendimi..
beklerim
sabırla,
heyecanla
kapımın önüne geleceğin, hadi gel diyeceğin, bana sesleneceğin anı..
hiç naz etmem katılırım sana
önce renk renk bilyeler avuçlarında..
paylaştırırsın, bir sana, bir bana..
her birine ayrı bir hikaye uydurursun..
anlattıkça sen, ruhumu diyardan diyardan savurursun..
hiç korkmam,
endişelenmem,
üzülmem
sen yanımdayken , duyduğum tek şey güven..
sesine güvenirim
kelimelerine..
bakışlarının ardında gizlediklerine...
beni güldürmek için uydurduğun hikayelerine,
ikimizin ortak olduğu hayallerine..
tam geçmişken kendimden,
zamanı da mekanı da aşmışken,
hırçınlaşırsın..
anlarım ki  kucağına düşmüşüz yine ayrılığın..
kal diyemem,
gitme diyemem,
ama ne zaman el atsan avuçlarıma,
 içim burkulur da yine ses edemem..
verdiklerini geri alırken,
aldığın tek şey o bilyeler değildir,
ikimiz de biliriz..
biliriz de  kelimelere dökmeyiz..
hayallerimi alırsın,
hikayelerin yalan olur da , "sus" der gibi bakarsın..
her gidişin biraz daha yakar içimi..


gelme sevgili...
gidişi olmayan gelmelerde dinlenemeyeceksek,
gelme sevgili..
çalma kapımı..






3.06.2013

BU GİDİŞAT NEYE MALOLUR??

Galeyana gelmek kolay ama çözüm değil.
Biraz feraset, biraz sükunet, çokça sağduyuya ihtiyacımız var..









2.06.2013

İSYAN DOĞRU, ADRES YANLIŞ....

Kimse aynı inancı, düşünce yapısını, siyasi görüşü paylaşmak zorunda değil...
Kimse  iktidarın  her icraatini  onaylamak zorunda değil..
Gösteri yapmak,  yürüyüş düzenlemek izin alındığı sürece demokratik hak..
Hepsine eyvallah..
İyi de bu adam padişah değil ki..
Diktatör de değil..
Seçimle gelen seçimle gönderilir..
Elbette yanlışları çok, bazı sözleri yenilir yutulur gibi değil..
Halka rağmen inat etmesi de kabul edilir gibi değil..
Ama bir değil, iki değil, üçüncü döneminde bu hükümet...
Bunca yıldır muhalefet nerede??
Ne yapıyor???
"Halkın yakasından düş " demek kolay...
O düşmese de bu halk yakasından sıyırmayı bilir ..
Yeter ki sen iki yakanı bir araya getir önce...
İşte bu nedenle isyan bunca yıldır , bunca seçimdir başta kalan  hükümete karşı değil,
Muhalefette acizlik gösterene yapılmalıydı...
Hala iktidar olmayı beceremeyene yapılmalıydı...
"Aziz Nesin haklı" demek işin kolayına kaçmaktır..
Beceriksizliği örtmez, züğürt tesellisidir....
Gerçekten uyandığına emin misin Türkiye ? 










28.05.2013

.......

İnsan bazen mutlu olduğu için değil,
Mutlu olmak için hayal kurar.....
Hayallerinden ,
Yorulduğu için değil ,
Umudu tükendiği için vaz geçer....









26.05.2013

DOZ AŞIMI...

Garip bir insanım ben..Ama inanın suç bende değil, tamamen burcumun hatası :) Yani öyle olmalı mutlaka, yoksa niye garip takıntılarım, saplantılarım olsun ?
Hani hastalıktan ölsem doktora gitmeyi sevmem, görmezlikten gelirsem düzeleceğim zannederim.. Mecbur kalıp gidersem, yazılan ilaçları düzenli kullanamam, bir süre sonra tamamen bırakırım hatta .Çok kötü biliyorum, ihmale gelmez biliyorum, sonra başım daha çok ağrır onu da biliyorum. Ama yine de bildiğimi okuyorum işte..
Şimdi gittin doktora ilaçlarını aldın diyelim. Neticede hepsi kimyasal. Bu nedenle bir sorun çözülürken, vücudun başka bir yeri elbette zarar görüyor.  Safradaki problemi giderirken, karaciğer bozuluyor,  dalak şişmesin derken, kalp büyüyor...O zaman ne yapmak lazım, baştan kendine iyi  bakacaksın, küçük bir pürüz gördüğünde hemen çözüm bulacaksın.. Gözün üzerinde olacak... Tabi işi abartıp hastalık hastası da olmamak lazım..
İşin bu yönü kolay..
Asıl mesele, fiziki  rahatsızlıklardan ya da aksiliklerden  ziyade, ister ruhsal deyin, ister duygusal deyin ya da  karakteristik deyin...işte onlar...
Mükemmel  olanımız yok ki..Hepimizin  hoşlanmadığımız yönlerimiz var mutlaka.. Olmalı zaten. En büyük hastalıktır kendini kemale ermiş zannetmek..
Düşününce en rahatsız olduğum yönlerimden biri " hayır " diyememek. İstemiyorum,  hoşlanmıyorum, vaktim olmuyor, kafam kaldırmıyor,  canım istemiyor ama kendimi mecbur hissedip  yapıyorum ..Ondan sonra da yaptığım şeyden keyif almıyorum.. Zorlama var çünkü. İnsan kendisini mecbur hissettiği, görev gibi gördüğü eylemlerden  pek hoşlanmaz ki yapı olarak.. Severek yapmalı, isteyerek...  İşte bu zorlamalar üst üste gelince, hemen  karar alıp, istemediğim bir şeyi yapmayacağım bundan sonra diyorum.. Diyorum da, bu ben merkezli bir yaşam tarzı oluveriyor ki, hiç haz etmem   bu insan tipinden..
Mecburen başkalarıyla da iletişim halindeyim. Sorumluluklarım var. Sevdiklerim, saygı duyduklarım, incitmek,  kırmak istemediklerim... Gönlünü almak istediklerim, mutlu etmek istediklerim... Onların hatırına katlanıyorum bazı olumsuzluklara.. Ufak tefek sorunlar olsa da görmezden geliyorum.. Ama bir an durup düşününce bir de bakıyorum ki, alttan alan  hep ben  olmuşum,  aman sorun çıkmasın deyip diken üstünde yaşar hale  gelmişim.. Yani uyumlu ve hoşgörülü olmak kişiliksizlik gibi algılanır olmuş hem tarafımdan, hem karşı taraftan..İşte tam bu anda baş kaldırıyorum . Kendimi korumaya alıyorum. Ne düşünüyorsam, ne hissediyorsam söylüyorum  patır patır..Bu defa  omuzlarımda ağır bir yük istemiyorum derken, insanları kırmaya başlıyorum . Bu da daha ağır bir vicdan azabıyla baş başa bırakıyor beni..
Hoşgörülü olmayı hedef haline getirdim hayatımın her diliminde..  Kırılsam da affettim, üstünde durmadım. Hatta çoğu zaman kıranın, üzenin peşinden gittim. Gönlünü almaya çalıştım, görmezden geldim.. Haksızsın diye inat etmedim. Ama bu defa da insanlar, yaptıklarının doğru olduğuna inandılar hep.. Kırıp dökmelerinin sonu gelmedi..O zaman da gardımı alıp sildim çoğunu .. Değer verdiklerimi, sevdiklerimi de çıkardım hayatımdan.. Orta yolu bulamadım  anlayacağınız..
Bu konu çok su götürür biliyorum..
Ama anladım ki bir çizgisi, bir duruşu olmalı insanın.. Uç noktalarda dolaşmamalı..Esneme payım olsun, olacak elbette. Ama bu aralığı ne kadar uzun tutarsam o kadar yıpranacağım  demektir....
Doz aşımına meydan vermemeliyim...
Ne eksik, ne fazla...
Herkes hak ettiği değeri bulmalı ve görmeli...
Yoksa ben kendimi değersiz hissetmeye başlayacağım..