Dün 8. kürümüzü aldık. Alan arkadaşımızdı, biz refakat ettik sadece. Çok şükür ki birinci evrede fark edip, daha ne olduğunu anlamadan ameliyata alındığı için şanslıydı/ şanslıydık. Çok vakit ayıramıyorum . Yoğunluktan gerektiği gibi ilgilenemiyorum. Hem malum memleketin gidişatı. Keyif, enerji, umut namına elimizde ne varsa almak isteyenlere karşı direniyoruz . Ama yine de ayakta dimdik durmak şart.Kendimiz için, çevremizdeki insanlar için ,en önemlisi de bizden sonraki nesil için.
Bulduğum ilk boşlukta arayıp, " hadi " diyorum. " havamız değişsin , gezelim biraz". Bazen keyfi olmuyor film izliyoruz. Bazen sohbet ediyoruz. Feyste rastladığım birinden bahsettim geçen gün."Oyuncu Anne- Şermin Çarkıcı" Arkadaş ben böyle sinir bozucu bir kadın görmedim. Daha çok genç, ikiz oğulları ve onlardan tahminen 2 yaş küçük kızıyla bu ne bitmez enerjidir, bu ne nev-i şahsına münhasır bir kişiliktir. Sıradan birinin illallah diyeceği durumlarda bile hem eğitici, hem eğlendirici bir nokta yakalayıp nasıl değerlendirmedir böyle. "Bak" dedim arkadaşıma " senin böyle küçük çocukların yok, ama zaten önemli olan taklit etmek değil, hiç birimiz O'nun gibi olmak zorunda değiliz, olamayız da... Sadece sıkıldıkça oku, kendi hayatına uyarla. Şerri hayra tebdil eyle " Çok mutlu oldu. "Seninle olduğum sürece mutlu oluyorum , kendimi iyi hissediyorum. Ve ne çok şey öğreniyorum her seferinde " dedi. ( Ah bu benim iki yüzlü hallerim öldürecek beni. Ne yetenekli biriyim. İçim kan ağlarken bile gülebiliyorum ya, pesss. Kendimi alkışlamak istiyorum. Bi gece düzenleyip, ödül vereceğim oyunculuğuma :))
Bunları duymak için yapmıyorum elbette. Amacım ne enaniyetimi besleyip büyütmek ne de vicdanımı rahatlatmak. Nitelikli beraberlik adına, O'nunla olduğum süre içinde gönlünün bahar dalı tomurcuklansa, o tomurcuk çiçek açsa, yalnız olmadığını ve sevildiğini bilse yeter. Çünkü biliyorum ki, insan en çaresiz ve mutsuz olduğu anlarda yüreğine biri dokunsun ister. Belki acısı yok olmaz, endişeleri körelmez ama gülümser. Derdine gülümser, yalnızlığına gülümser, çeresizliğine gülümser. Gülümsedikçe güçlenir insan.
Geçen hafta eve gelir gelmez hemen yanıma yiyecek- içecek bi'şeyler alıp, pikniğe gidelim dedim. Evden çıkmamızla dönmemiz 1 saat anca sürdü. Evimizden 4-5 yüz metre ileride oldukça yeşillik, ağaçlık bir yere götürdüm O'nu. Çimenlerin üzerine oturduk. Sohbet ettik. O meyve suyunu içti sadece, ben açlıktan bayılmak üzere olduğum için atıştırdım. Sonra ayakkabılarımızı çıkarıp, toprağa bastık. Negatif enerjiyi toprağa gömdük. Baharla birlikte onlar da çiçek açsın diye. Yürüdük , temiz havayı, bol oksijeni içimize çektik. Bana da iyi geldi.
İnsanları mutlu etmek, pozitif enerji vermek, hayattaki zorluklarını kolaylaştırmak inanın zor değil. Masraflı değil. Çok vakit isteyen bir şey de değil. Yeter ki yüzeysel olmasın ilgimiz. Bakışlarımız ruhunu görmek istercesine derin, sözlerimiz sade, alakamız samimi olsun. Ruhumuzla, bedenimizle, yüreğimizle, sözlerimizle o an , orada, O'nun yanında sadece O'nun için bulunduğumuzu hissettirebilelim yeter.