13.05.2015

ÖYLE İŞTE....

Çabalıyorum... Deli gibi okuyorum,  uyanmayacakmışım gibi derin uykulara dalıyorum. Saatlerce yürüyorum, nereye gittiğimi bilmeden. Planlar yapıyorum.  Hatta çiçeğimi büyük bir saksıya geçirmeye bile karar verdim bugün. Yeni insanlar tanıyorum senden izler taşımayan. Senin gibi  gülmeyen, konuşmayan.. Nefes alışları farklı insanları dinliyorum, ne dediklerini anlamadan. Huysuzlanıyorum seni çağrıştıran herşeye  karşı. Artık  okumayı da bıraktım bana yazdıklarını.
İnan bana çabalıyorum. Hem de hiç ummadığın kadar. Dur, bu saçma oldu. Senin bi'şey umduğunu düşünmüyorum ki...Ummak benim gibilerin işi çünkü.
Umut etmek...
Hayal etmek...
İstemek..
Beklemek...
Özlemek...
Hatta biraz daha ileri gideyim istersen,
Sevmek...Hiç bir şey beklemeden sevmek demeyeceğim.  Seven ,  sevilmeyi de istemez mi? Hatta sevdiğinden daha çok sevilmeyi.. Tüm varlıklara yetecek kadar,  sonu gelmeyen, hiç eksilmeyen, eşi benzeri olmayan  bir sevgiyi kim istemez ki ?
Ben ve benim gibiler işte bunlarla cebelleşirken, sen ve senin gibiler  yaşar .. Evet evet, yaşar. Aramızdaki tek fark bu aslında.  Yoksa hepimiz  etten kemikten değil miyiz?
Daha bugün  sevgili N' ya dedim ki, "insanlar hayatımıza girer,  bir süre sonra çeker gider. Bizim için de geçerli . Biz de birilerinin hayatına dokunuyoruz. Gidenin ardından üzülmek kadar saçma bi'şey olabilir mi ? Miadı dolan gidiyor. Boş ver, hayatın senin için getirdiklerine bak."
Gördün mü , ara sıra ben de saçmalayabiliyormuşum.
Yok,  öyle  sevmek gibi  falan değil bu.
Ama şundan eminim ki
Tanı(say)dık  sev(er)dik



4.05.2015

.....

Belki de askıya almak lazım..
Olayları,
Duyguları,
İnsanları,
Ve hatta
Hayatı......

2.05.2015

İçimden geldiği gibi...

Hava güzel, ama ben evdeyim ne yazık ki.. Okumak , okumak ve   bir o kadar daha okumak zorundayım. Lakin okumak dışında her şeyi yapıyorum.
Bugün annemi kaybedişimin ardından geçen 15. gün..Hala kendime gelemedim. Bol bol uyuyorum. Sanırım kendimi uykuyla avutuyorum..Keşkeler, acabalar.... Keşke   O'nu daha çok mutlu edebilseydim, keşke  benden hoşnut olduğunu bilseydim.. Acaba  benden şikayeti var mıydı? İşte bu sorulara verdiğim hiç bir cevap beni tatmin etmiyor.. Bundan emin olamamak ne kadar kötü..
Hayatın hiç bir anlamı, tadı tuzu kalmamış gibi..


26.04.2015

............



Zihnimde bir kaç kırık cümle, geziniyorum hatıralarımın  can çekişen  dar sokaklarında.. Daha ne kadar direnebilirim ki.. Keşke diyorum,  umudum inadını geçebilseydi.  Lakin kazanan yine sensin. Güne bakan çiçekleri gibi,  gözlerim  seni takip ederken, neleri kaçırıyorum  bir bilsen..Nefes almayı  unutuyorum bazen. Uykuyu zaten sildim defterimden.
Şu an yine o şarkıyı dinliyorum. Hüzün kokuyor mu demiştim. Demek ki o zamanlar bu kadar acımıyormuş  kalbim. Sızı nedir bilmiyormuşum.  Hangi beste içimdeki hüznü anlatabilir ki?


21.04.2015

14.04.2015

AŞK KÖPEKLİKTİR....


Aşkın  kaç kez tanımı yapıldı bilmiyorum. Üzerine ne kadar şiir ya da kitap yazıldı, kaç film çekildi?
Pazar günü izlediğim "Paramparça Aşklar ve Köpekler" filmi  aşkın tanımı yapmıyor aslında. Sadece aşık olan  bir insanın , aşkı uğruna nelerden vazgeçebildiğini gösteriyor.  Ailesini, çocuklarını , evini nasıl geride bırakabildiğini.... Toplumun değer yargılarını ,  ahlak anlayışını,  kendine olan saygısını nasıl bir  kenara itebildiğini ... Aşkın insanı nasıl bencil yapıp, ihanete sürüklediğini..Aşkın diğer bir adının acı çekmek olduğunu.... Bazen insana  " acaba, doğru mu yaptım / yapıyorum " dedirttiğini anlatıyor.
"Tanrıyı güldürmek istiyorsan, O'na planlarından söz et"
Film içinde geçen bu replik, gerçekten  üzerinde düşünmeye değer. Üç farklı hayatın  trafik kazasıyla kesişmesini anlatan bu film  bence kesinlikle izlenmeli.. Meksika yapımı ve oldukça bol ödüllü. Kurgusu güzel, anlatımı akıcı , hikaye sürükleyici..
İyi seyirler...

9.04.2015

GAMZELİM...

Kantinde boş bulduğum sandalyeye oturdum. Hemen dikkatimi çekti. Aynı masada fakat çaprazımda oturuyordu. Yanında da sarışın bir hatun. Kömür karası gözleri vardı ve biçimli yay gibi kaşları. Gözlerimi alamadım, uzun uzun baktım.Beyaz tenliydi. Kısacık siyah saçları sayesinde yüzünün yuvarlaklığı iyice ortaya çıkmıştı. Konuşurken arada gülüyor, bembeyaz dişleri görünüyordu . Hele gamzesi, saatlerce baksam bıkmazdım. Bi' erkeğe bu kadar mı güzel yakışırdı gamze.
Üstü başı oldukça düzgündü. Yeşil bir kazak, altında siyah kadife pantolon. Bir anda kendi kendime gülümsediğimi fark edip, etrafa rezil olmamak için telefonumu kurcalamaya başladım. Ama gülüşünü duyduğum anda  gayri ihtiyari yine ona baktım. Aman Allah'ım, sanki O da tetikte , bakmamı bekliyormuş. Göz göze geldiğimiz anda tekrar  gülümsedim. Ama O gülümsemiyor, hatta oldukça sert bakıyordu. Kaşlarını çatarak " neden bakıyorsun" dedi. Gülümsemeye devam ettim." Ama çok tatlısın"  dedim. Duymamış gibi yaptı, elindeki tostu yemeye başladı. Bir yandan da yanındaki hatunla konuşuyordu . Sanırım sarışın  kıskanmıştı aramızdaki bu kısa bakışma ve konuşmaya. sessiz sakin otururken birden  hırçınlaşıp, bir şeyler söyledi ve  benimkinin  (!)  elindeki tostu aldı, Erkek adam dediğin kendi işini kendi halleder ama benimki  muhallebi çocuğu çıktı azıcık. Mızmızlandı. Sarışın inat mı inat, vermiyor tostu. Bastı yaygarayı benimki, çığlık çığlığa bağırıyor. Şimdiye kadar varlığını bile fark etmediğim bir adam yanaşırken, sarışın tostu verdi. Adam geldi, gamzelimin başına  sağ avuç içiyle vurup, "bağırmaaa!" dedi ve gitti. Sanırım babalarıydı. Dışarıda sigarasını içmeye devam etti. Ne de olsa vazifesi bitmişti. Sükunet sağlanmıştı !.
"Yaptığını beğendin mi, bak senin yüzünden kardeşin dayak yedi " dedim. Hiç oralı olmadı. Benimkinden en fazla 1-2 yaş büyük olan sarışın da fena değildi hani. Güzel bir kızdı. Ama sevmedim . Sinsiydi , kıskançtı, fesattı. Kim demiş bütün çocuklar masum diye. Masumiyet yaşla alakalı değil işte. Bazı insanlar çocukken de  sadist olabiliyor.
Zaten Sezen demiyor mu  "masum değiliz hiç birimiz" ...