İlginç bulduğum bir mim.. Kaptan'ın Zehir Defteri aslında epeyce önce mimlemişti beni ama, sınavlar araya girince geciktirdim. Bir kaç blogda daha görüp beğenmiştim. Sanırım kulaktan kulağa gibi, bu mim de biraz deforme olmuş . Ben aslına uygun olarak yapmayı tercih ettim. Umarım hoş görürsünüz Kaptan :))
Mim " siz hiç " diye başlıyor, gerisini getiriyorsunuz. Diğerlerinden farklı olarak, cevap vermiyor, soru soruyorsunuz... Her telden, hayal gücünüze kalmış...
* Siz hiç pişman olacağınızı bile bile defalarca aynı hatayı yaptınız mı ?
* Siz hiç tüm ömrünüz boyunca varlığından bir an olsun şüphe etmediğiniz halde, zamanla "acaba gerçekten var mı? " diye sorguladınız mı ?
* Siz hiç yeni doğmuş bir kuzuyu kucağınıza aldınız mı ?
* Siz hiç gerçekten uğur getireceğine inanarak , uğur böceğinin peşinden koştunuz mu ?
* Siz hiç yaşınıza bakmadan lunaparka gidip eğlendiniz mi ?
* Siz hiç kışın kar üzerine pekmez döküp yediniz mi ?
* Siz hiç kan verdiniz mi ?
* Siz hiç durduk yerde " seni seviyorum " dediniz mi ?
* Siz hiç ölümden döndünüz mü ?
* Siz hiç aleyhinize olan bir durumun ( başkasını sevindirecek diye ) olmasını istediniz mi ?
* Siz hiç kalabalık bir ortamda, sizinle ilgisi olmasa bile, haksızlığa müdahale ettiniz mi ?
* Siz hiç radyoda çalan bir şarkıyı, telefonda sevdiğinize dinlettiniz mi ?
* Siz hiç berbat bir yemeği, sırf yapan üzülmesin diye, ayıla bayıla yediniz mi ?
* Siz hiç bir ağaca yaslanıp, kuş cıvıltıları arasında uyudunuz mu ?
* Siz hiç hesabı ödediğinizde fazla gelen para üstünü geri iade ettiniz mi ?
* Siz hiç beğendiğiniz bir gazete küpürünü kesip, sakladınız mı ?
* Siz hiç kendinize uzaktan / karşıdan baktınız mı ?
* Siz hiç yokuş aşağı deli gibi koştunuz mu ?
* Siz hiç bir uçurumun kenarına gelip, aşağıyı seyrettiniz mi ?
Şimdilik benden bu kadar... Kaptan'a teşekkürler..
Kimler mimlendi bilmiyorum.. Ama siz benim normalde pek kimseyi mimlemediğimi biliyorsunuzdur .Bu kez ( mimin farklı olması nedeniyle de ) cevaplarını merak ettiklerimi mimlemek istiyorum.
Pe Hito, Yolcu , , Ali ( Bana Dair ), N.Narda, Furkan Yetek, Ufuk Parlak... mimlendiniz :)
3.06.2014
31.05.2014
30.05.2014
DON KİŞOT / LAR ARANIYOR
Benim hayatımda ben , bir de 3. şahıslar var.. Tabi ara kesitte ailem, sevdiklerim, arkadaşlarım, değer verdiklerim, ilişki içinde olduklarım... vs.
3. şahıslara aynı mesafede dururum genelde. Saygı çerçevesinde. Sokakta karşılaştığım bir temizlik işçisi, postacı, resmi dairedeki memur, kasiyer, acildeki doktor..... Siz diye hitap ederim. Birinin diğerinden farkı yoktur gözümde.. Neticede hepsi "insan"dır.
Bu aralar nedense, "insan " olduğumuzu unutmaya yüz tutmuşuz gibi hissediyorum. Ara kesiti kaldırmışız da, ben ve diğerleri demeye başlamışız sanki. Ne kardeşin, ne ana babanın, ne eşin dostun önemi yok. Ben iyi olayım, ben mutlu olayım, kazanan ben olayım..... diğerlerinden bana ne.. Yeter ki keyfim yerinde olsun, başkası kırılmış dökülmüş umurumda mı ?
İşte bunun için daha çok yalnızlaşıyoruz. İnsanları kolay harcadığımız için. Duygusuzlaşıyoruz zamanla. Acıyı hissetmez, acıttığımızı bilmez oluyoruz. Öyle hızla dönüyor ki dünya, ne kendimizi sorguluyoruz, ne durup düşünüyoruz.
Yitiriyoruz insan olmanın erdemlerini. Vefa, paylaşma, yardımlaşma, hoşgörü, sevgi, saygı, diğergamlık.... tek tek gidiyor ellerimizden, parmaklarımızın arasından kayıyor, farketmiyoruz... Üzülmüyoruz, özlemiyoruz, kaybetmemek için uğraşmıyoruz, gidenleri geri döndürmek için gayret sarfetmiyoruz. Çünkü kaybettiklerimize bir anlam yüklemiyoruz.. Gidenin yerine başkasını koyabiliyoruz. Yaşanmışlıkları, hatıraları, paylaşılanları, beraber gülüp , beraber ağlamaları siliyoruz zihnimizden.....
Tüm bunların eksikliği zamanla makinalaştırıyor bizi.İfadesiz bir yüz, hissiz bir ruhla dolaşmaya başlıyoruz ortalıkta. Robot gibi.. Ne zaman taşlaştı bizim kalbimiz.. Ne zaman , nasıl, kim çekip aldı duygularımızı içimizden.. Ne zaman kolayca gözden çıkarır olduk hayatımızdakileri...
Ben artık, üzülme geçer, zaman her şeyin ilacıdır, hayat kısa yaşamana bak ..... laflarını söylemediğim gibi, duymak da istemiyorum...
Ben acaba kalbini kırdım mı, onu üzdüm mü, çok mu ileri gittim diye düşünmek istiyorum..
Ben , söylediğim bir sözden, yaptığım bir davranıştan dolayı pişmanlık yaşamak istiyorum...
Ben başkalarının yaşadığı acıyı, yokluğu, yoksunluğu hissedip, uykularım kaçsın istiyorum...
Ben darda kalana yardım edememekten, derde derman olamamaktan dolayı içim acısın istiyorum..
Ben hayatımda yeri olan insanların, gittiklerindeki boşluğu görmemek için, mücadele etmek istiyorum..
Ben insanlığımı kaybetmemek adına gerekirse acı çekmek istiyorum..
Ben hıçkıra hıçkıra ağlamak, yüreğimi yumuşatmak, duygularımı canlandırmak istiyorum...
Ben duygusuzluğa karşı tek başıma zafer kazanamasam da , Don Kişot gibi ortaya atılmak ve savaşmak istiyorum...
Ben "insan " olarak kalmak istiyorum....
27.05.2014
26.05.2014
EHVEN-İ ŞER BU OLSA GEREK...
Daha önceki şu ( http://kahvetelvesi-kahvemolasi.blogspot.com.tr/2014/01/bir-insani-sesinden-taniyabilir.html ) yazımda F.den bahsetmiştim.. Ölen eşinin ailesinin yanına gittiğinden...F ile bugün yine konuştuk...
"Ben evlendim " dedi. Şaşırdım.. Doğuda dul bir kadın, eşinin ailesinin yanına gidecek ve orada evlenecek. Aklım almadı,, normal bir evlilik düşündüm , aklım almadı...
"Çocuğumu alacaklardı eğer kabul etmeseydim " dedi. Eşini kaybettikten sonra çocuğuna sarılmış , O'nunla avunmuş. Sırf avuntu olduğu için değil elbette, bir anne evladından kolay kolay ayrılamazdı. Kiminle evlediğini sorduğumda, "Kaynımla " dedi !!!
Ne diyeceğimi bilemedim. Çocuğundan ayrılmamak için zorla evlendirilmişti. Resmi nikahı yoktu. Kimse seni böyle bir evliliğe zorlayamaz diyemedim. Hak var hukuk var diyemedim. Bal gibi de zorlarlardı. Çünkü O'nu koruyacak ne kanun vardı ne nizam.. Üstelik karşısında kafa tutması gereken 3-5 kişi değil, yüzyıllardır süren bir töre vardı. İçim ezildi , ne diyeceğimi bilemedim..
Seviyor musun sorusu saçma olacaktı, canı cehenmeydi, aşkın da sevginin de o an..
Sonra anladım ki, çekinerek konuşmasının sebebi, benim tepki göstermemden korkmasıymış. "Kötü mü yapmışım " diye sordu..
Ah be kızım, daha 25 yaşındasın, kalkıp vefat eden eşinin kardeşiyle nasıl evlenirsin, üstelik çocuğunu kaybetmemek için demedim..
Madem evlendin, niye imam nikahına razı oldun, sonra kime karşı ne gibi bir hak iddia edeceksin demedim ...
Velayeti zaten mahkeme sana verirdi, demedim...
Sen aklı başında, öğretmen bir babanın kızısın, bu törelere bir yerde dur demenin zamanı gelmedi mi demedim..
Böyle bir zorlamaya boyun eğeceğine, baba evine dönseydin demedim...
Madem ki, eşinin babası aynı zamanda amcan, sana nasıl böyle bir dayatmada bulunurlar demedim...
"Bunu sen bileceksin " dedim sadece. "Sana karşı iyi mi ? Rahatın, huzurun var mı " diyebildim ...
"Çok iyi davranıyor, bir dediğimi iki etmiyor, ölen eşimden daha iyi " dedi. Ve ekledi " Hiç pişman değilim.."
Madem öyle baştan söylesene. Ne diye beni üzüyorsun...Pişman değilsen, huzurluysan, seni eleştirmek haddime mi ? Şartlarını senden iyi kim bilebilir ki? Seni nasıl yargılar, ayıplarım ben ? Nasıl olur da karşıdan ahkam keserim..
Sadece eğer pişmansan ve zor durumdaysan, senin adına üzülürüm o kadar...Sana akıl bile veremem, yol gösteremem. Biliyorum ki, baş kaldırdığında başını keserler de, kimsenin gıkı çıkmaz...Ne ailen koruyabilir, ne devlet.. Hesabını soran bile olmaz..
İçim rahatladı. Zaten konuşması daha akıcı, sesi daha canlıydı eskiye göre.. Gerçekten mutlu olduğu anlaşılıyordu..
"Mutlaka resmi nikah yaptır en kısa zamanda " dedim, sebeplerini açıkladım uzun uzun...
Daha 25 yaşında...
Oğlu 6 yaşında...
Tüm olumsuzluklara rağmen , bir insanın hayatta olduğuna şükretmek..!!!
Gönül isterdi ki, mecburiyetten değil, sevgiden evlensin...
23.05.2014
BEN HEP SENDEYİM / SENİNLEYİM.......
Sen istediğin sürece yanındayım..
İstemediğinde, benden kaçana kadar yanındayım..
Benden kaçtığında seni yakaladığım sürece yanındayım....
Yakalayamadığımda, sonsuza dek seni bekleyecek kadar ruhundayım.....
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)