8.02.2013

:((((

Hayat izin ver bugün susayım, kendimi toplayayım...Yarın yine kaldığımız yerden ... Sen  beni hırpalamaya devam edersin.. Ama izin ver bugün susayım...







7.02.2013

DİLEK TUTACAKTIM...



Bu gece gökyüzüne bakacaktım...
Hani olur da bir yıldız kayar, görürsem,
Dilek tutacaktım..
Meğer sen kayıp gitmişsin  ellerimden...









MIZIKÇI...

Bütün yalanların seni sobeledi...
Artık oyunda değilsin...






6.02.2013

GÖNÜL AYDINLIK OLMALI...

İnsanın dünyası karardıysa,
Gün doğmuş, batmış.... farketmiyor...





5.02.2013

İKİYÜZLÜ MÜYÜZ ?

   Garip bir alem bu sanal....
   Hani insanların kediyse  aslan, aslan ise   kral göründüğü...
   Bilerek veya bilmeyerek, kişiliğinden  fersah fersah farklı bir tavır sergilediği...
   Ayıplarını, hatalarını,  eksik yanlarını sümen altı edebildiği,  dışta gayet saygın  ve aklı başındayken , zaaflarını, sefih duygularını ortaya döküp besleyebildiği bir alem...
    Eşine, kız arkadaşına karşı  olabildiğine kaba ve anlayışsız  iken, hiç tanımadığı, kahrını çekmeyen,  kendisine karşı gönül borcu taşımayan birine karşı oldukça centilmen , düşünceli ve romantik olabildiği bir yer sanal alem...
      Hayalinde ne varsa, içinde ne gibi bir ukde kaldıysa giderebildiği,  teknisyen iken, mühendisim diyebildiği,   sağlık memuru iken doktorluğa terfi edebildiği bir yer sanal alem...
     Ama bir de işin farklı bir yönü var ki , gerçek dünya ile sanal alemdeki kişilik farklılığınız elinizde olmaz. Ya da yapmacık, bilinçli  değildir. Olaylar sizi belli bir noktaya  sürükler.
    Mesela arkadaşım  "S " der ki,  "blogda melankolik yazılar yazıyorsun ama gerçekte konuşurken yeri geldiğinde keyifli olabiliyorsun, gülebiliyorsun da ..."  Bu sadece bana has bir durum olmasa gerek.. Blogta yazı yazıp ta farklı kişilikler sergileyen sadece ben değilimdir.  Çünkü insanı yazmaya iten duygu durumları vardır. Bazıları çok sinirlendiğinde yazar, kimisi de olağan , gündelik şeyleri yazar, ya da kendisini mutlu eden olayları, bazıları da kendisini yalnız ve hüzünlü hissettiğinde..... Dolayısıyla yazıları hep hüzün taşır, ama  o yazıları yazan hep hüznün pençesinde değildir...Evet  ben genelde  karamsar yazılar yazıyorum ama,  neşeyle dolup taştığım, etrafı esprilerimle kırıp geçirdiğim de oluyor. İşte bu halin, yukarıda anlattıklarımdan farklı olarak, iki yüzlülük taşıdığını düşünmüyorum...
     Mesela, adı üç harfli olan , c ile başlayıp m ile biten  ( Cem bak anlaşılmasın diye adını  tam yazmadım :))  blogger arkadaşımın yazılarını okudukça, başlarda "ne kadar yalnız " derken, zamanla anladım ki, hayattan yeri geldiğinde keyif almasını , yoksunluklarıyla dalga geçmesini bilen, kendisiyle barışık, zeki ve espirili, kelimelerle çok iyi oynayan biri var karşımda...Demek ki,  insanlar farklı yer ve zamanlara özgü farklı kişilikler taşıyabiliyorlar.
     Kaldı ki, içi dışı bir olmanın,  her durum ve şartta aynı tavrı sergilemenin bir meziyet olduğunu da düşünmüyorum.. Nabza göre şerbet vermeyi de savunacak değilim. ..Aklı başında , adab-ı muaşeretten  haberi olan herkes,  nerede nasıl davranacağını bilir.. Dobra olmanın bazen patavatsızlık anlamına gelebileceğini de.. Çok fazla dürüst olmanın kalp kırabileceğini de ...
     Kısacası,  bazı yönlerimiz çok fazla öne çıkabilir.. Ama önemli olan, insanları bu gördüğümüz yönleriyle değerlendirmek değil, tam tersine, arka planda ya da gölgede kalmış yönlerini keşfetmeye çalışmaktır..Üstelik bunu ikiyüzlülük olarak algılamadan, yargılamadan....





4.02.2013

BEN SANA SUSTUM...



Gönlümün zülüfleri beyazladı
Zamansız yüreğim ihtiyarladı
Olmuyor  be sevgili , dilimi susturdum da
Bu yürekten söküp atmak zor adını....





İZMİR'İM....

     Dün hava çok güzeldi.. Tabi insan böyle havaları değerlendirmek istiyor.. Yaklaşık 1 ay önce  yine bir pazar gezmesi yaparken, işi epeyce abartmış, Karaburun'a kadar gitmiştik. Manzaralar harika. Küçük küçük koylara dalası geliyor insanın. İşte  bu gezinti esnasında  muhteşem bir yer görmüştük. Hemen gidip baktık.. Daha yeni devralmışlar,  temizlik yapıyorlardı. .Orada oturup bir kahve içmek, her şeye değerdi. Dün hava güzel olunca yine oraya gidelim dedik.. Düşünün evden 100 km ( tam olarak 105 ) öteye kahve içmeye gidiyorsunuz. Allah akıl fikir  versin bize ne diyeyim.. Ama tabi ki, sonu hüsran oldu, yine açılmamış bizim yer. Yani ne zaman açıp da para kazanacaklar anlamadım ki ...Neyse, yine de şikayetçi olmadık tabi bu durumdan...Gözümüz gönlümüz açıldı.. Bilgisayara yükleyebildiklerimden seçtiklerim işte bunlar.. Muhteşem İzmir'in, göz gönlü açan, doyuran, ferahlatan  karelerinden seçmeler....