"Gizli anahtar, joker, temel, olmazsa olmaz, iskelet, kurtarıcı....... adının, niteliğinin, sınırlarının hiç bir önemi yok, ister arkadaşlık, ister dostluk, ister evlilik, şahsi ya da genel her ilişki, her düzen için olması gerekir sevgi - saygı "derdim bir zamanlar. Resmiyet ihtiva edenlerde saygı olmazsa olmazımdı. Çünkü kimse kimseyi sevmek zorunda olmasa da saygı göstermek zorundaydı zannımca.. Sevgi ise daha öznel ilişkilerde lokomotif vazifesini yüklenirdi. Evliliklerde mesela.
Şu an saçma diyorum... cidden saçma. Aşkın karın doyurmaması gibi, sevgi ve saygının da işe yaramadığını, daha doğrusu yetersiz kaldığını anladım şu son bir kaç gün içinde. Allah merhametten yoksun bırakmasın yüreklerimizi. Sözüm ona seven insan, içindeki vahşi duygular, şiddet eğilimi tezahür ettikçe sevginin etekleri altına saklanıyor zira. Çok sevdiği için kıskanıyor, çok sevdiğinden dövüyor, sevgisi terk edilmeyi kaldıramıyor, bıçaklıyor, öldürüyor, yüzüne kezzap atıyor. Düşününce " demek ki sevgi iyi bi'şey değil" diyorum. Hatta "sevgi, kötülüklerin anası" oluveriyor birden ..Sevmesin beni kimse, sevmeyeyim ben kimseyi....
Oysa " lanet olsun içimdeki merhamete, acıma duygusuna, vicdana.... beni, bir insanın canını/ hayallerini/ duygularını / geleceğini katletmeye sevk eden işte bunlar. Yufka yürekli olduğum için , içimden bir canavar çıktı ve bunları yapmama sebep oldu !!!" diyebilir mi insan ? Merhamet, sevgi gibi insanın gözünü kör edip, aklını başından alabilir mi ?
Ve Ankara...
Patlayan bomba....
Hayatını kaybeden onlarca insan...
Yaralılar...
İnsanların o anda yaşadığı dehşet...
Ya sevdikleri?
Ailelerinin endişeleri?
Acaba eşime, evladıma, arkadaşıma , sevdiğime bi'şey oldu mu korkusu?
Hangimiz hesap soracağız? dahası kimden, kimlerden?
Kimin bunları yapanlara, sebep olanlara, azmettirenlere söz söylemeye hakkı var ?
Kim atacak ilk taşı ?
Siyasi hesaplaşmaları, gruplaşmaları bir tarafa bırakarak kim objektif bakabiliyor olaylara ?
Hangimiz farkındayız neden bu hale geldiğimizin ?
Toplumların, örgütlerin, siyasilerin, küreselleşen dünyada güç odaklarının çıkarları doğrultusunda, kimin eli kimin cebinde belli olmayan bu düzensiz düzene vicdanımız rahat söz söyleyebilir miyiz ? Eleştirebilir miyiz ? Lanet okuyabilir miyiz ?
Belki adam öldürmedik, adam kullanmadık, petrolde ya da altın yataklarında olmadı gözümüz. Falanca devletin yönetimine, düzenine çomak sokarsam daha da güçlenirim, filanca devlet karşısında dengeler benim lehime değişir demedik belki. Ama demeyişimiz insanlığımızdan değil emin olun. Çapımız yetmedi/ yetmiyor. Biz daha küçük çaplı bombalar patlatıyoruz. İnsan öldürmüyor , yaşayan ölülere sebep oluyoruz. Bizim iktidar mücadelemiz iki bilemediniz üç kişilik. Bizim hakimiyet kurma isteğimiz koca devletler üzerinde değil, etrafımızdaki insanlar üzerinde.... Önemli olan keyfiyet değil mi ?
Akşam adını hatırlamadığım bir dizide, erkeğin kadına söyledikleri mealen şöyleydi " ne bu sahiplenmeler falan ? Ben seninle berabersem, hesap sormadığın ve benim hayatıma müdahale etmediğin içindi. " Dehşete düştüm bu sözleri duyunca. Ve aynı sözleri sarf eden adam, beraber olduğu kızdan karnındaki bebeği öldürmesini istiyordu. Bombayla adam öldürmekten farkı neydi ? Hem sana güvenen, yürüye gelen ilişkiye binaen hayal kuran kadının umutlarını, insanlara olan güvenini katledeceksin, hem de henüz doğmamış bir canlının ölüm fermanına tek başına karar vereceksin ...Bu kadar duyarsız ,duygusuz, bencil, acımasız, merhametsiz bir adam hayvani ! ihtiyaçlarını karşılarken insanlık dışı kararlar verebiliyorsa, bu adamı bir devletin başına başbakan ya da başkan yapsan Ankara'daki olayın zuhuruna sebep olmaktan çekinecek mi ?
Eğer bu düzen hoşumuza gitmiyorsa, endişe duyuyorsak dünyanın gidişatından, çocuklarımız için,gelecek nesiller için kaygılıysak....Kendimizden başlayacağız düzelmeye ve düzeltmeye.. İncitmekten , kırmaktan, ah almaktan , hakka tecavüz etmekten korkacağız. Vicdanımızı sık sık karşımıza alıp hesaplaşacağız. Söylediğimizin, yaptığımızın ya da yapmadıklarımızın nelere mal olacağını düşüneceğiz.
Allah'a inanalım ya da inanmayalım, mahşer günü var ya da yok ne gam. Başımızı yastığa rahat koyacağız/ koymalıyız kendi adımıza. Bumerang gibi, her şey gün gelir bize döner.
İyisi de kötüsü de....