Henüz gün ışımamış, yarı uykulu yoldayım...
Bir önce evime varsam da, kendimi uykuya atsam.. Radyoda şu aralar en sevdiğim şarkı..Tarkan söylüyor.."Sevenlerin aşkına, sev beni..."
Ne menem bir şey bu sevgi ki, canlı cansız her varlığı ayakta tutuyor..
Sadece insanlara değil, diğer canlılara da enerji veriyor.
Nedir bu bitmez tükenmez sevme- sevilme isteği...
Ama en çok da sevilme..
Acaba diyorum,önemsenme ve değer verilme isteği mi daha baskındır insanda yoksa sevilme isteği mi ? İnsan sevdiğini önemser, ama önemsediğini sevmeden saygı duyabilir..
Hep taltif edilme isteğinin temelinde nasıl bir yoksunluk yatar acaba ?. Çocukluktan gelen hiçleştirme hareketleri mi? Öz güven eksikliği mi ?
Oysa insan dediğimiz varlık, kendi tanımalı, bilmeli değil mi? Artı ve eksi yönlerinin farkına varıp, kendindeki olumlu değerler öz güven için neden yetmiyor? Neden illaki başkasından onay bekliyor?
Üstelik, başkasının önemsemesi kişinin kendi davranışlarıyla doğrudan orantılı değilken...Bir insan size değer verir ya da vermez. Bu onun bileceği bir iş. Siz ağzınızla kuş tutsanız da bazen kimseye yaranamazsınız. Bu bir çekimdir. Olur ya da olmaz. Hatta insanın üstüne çok fazla gitmek, değer kazanmaya çalışmak itici bile gelebilir bazen..
Bir çok ilişkinin bitiminde karşıdaki insandan yoksun kalmaktan ziyade, O 'nun hatıralarında iyi yer edinememe kaygısı yer alır..
Kendini bilmeli insan önce.. Başkasından beklediği değeri önce kendine vermeli.. Bu da sanırım bir ölçüde komplekslerden kurtulup, kendisiyle barışması halinde mümkün...