Kasabamızın kokularını taşıyan bir sesle....
...sağ elinin başparmağıyla habire tesbih tanelerinin üstünde yürüdü.
...dışarıya ait görüntüleri alıp alıp içinde biriktiriyormuş gibi hep sağa sola baktı.
...muhallebi gibi yumuşacık bir sesle.
...gelişindeki telaşın rüzgarını taşıyan lüzumundan yüksek bir sesle...
Bir elinde de sigara vardı, bu yüzden sesi ağzından dumanlar halinde çıkıyor, işitilmez olduğunda bile sanki kaybolmuyor, havada öyle,salkım saçak uçuşuyordu.
...dayımın sesinin içinden sessizce geçip merdivene doğru yürüdü...
Okumuş olduğunuz cümleler, daha yenice bitirdiğim , Hasan Ali Toptaş'ın Kuşlar Yasına Gider kitabından alıntılar.
Türkçeyi en iyi kullanan yazarlardan biri olduğunu duyalı bir iki sene olduysa da , bir hafta önce alabildim kitabını. Önce aldığım diğer iki kitabı okuyup, sona sakladım. İyi ki de öyle yapmışım. Belki özellikle Türkçeyi kullanış biçimine , ifadelerine odaklandığım için büyülendim resmen. Ve sonra dili bu kadar güzel, akıcı, zengin kullanan bir insanın , olayları, insanları çok iyi gözlemlediğini, dış dünyaya gözünden bakmadığını, dış dünyanın gözlerinden içine aktığını düşündüm. Bu Allah vergisi bir yetenek mi, çok okumanın kazandırdığı bir haslet mi, yoksa akıp giden zamana inat, aheste ve dingin yaşamanın getirisi mi bilemem. Ama okurken o dinginliği hissettiğim kesin..
Facebook hesaplarımı dondurmadan önce ( biri resmi , diğeri okul için açtığım iki hesabım vardı. bu arada instagram hesabımı da dondurduğumu belirteyim ki, en azından bloggerlar haberdar olsunlar değil mi ama ..) "Kitap Düşkünleri" diye bir sayfayı takip ediyor, hızlıca tanıtımı yapılan kitapları okuyordum. Öyle aman aman dikkate değer tanıtım bulmak zor tabi ki. Genellikle "yeni cicilerim geldi, hangisinden başlasam, ay kitap çok sıkıcı oku oku bitmiyor" tarzı paylaşımlar.... Bir vatandaş yılda kaç kitap okuyorsunuz diye sormuş. Cevaplar arasında "geçen yıl 150 okumuştum, bu seneki hedefim 200" diyen bir kız dikkatimi çekti. Arkadaşım, hadi yemeyip içmeyip iki günde bir kitap bitiriyorsun diyelim. Bitirdikten sonra hiç mi ara vermiyorsun, üzerinde hiç mi düşünmüyorsun? Okuduğun o cümlelerin, kelimelerin beyninden ruhuna , davranışlarına, bakışlarına yansıması için hiç mi fırsat vermiyorsun? Biraz düşün, kafa yor, yorumla.. Zaten doğru dürüst kitap okumuyoruz, okuyanlarımız da böyle yaparsa nice olur halimiz? Ondan sonra "herkez"ler havada uçuşuyor, de / da' lar nerede ayrı nerede bitişik/ birleşik yazılır bilemiyoruz."Halbu ki" diyoruz sonra, "öyleki" peşinden geliyor...
Bunları geçtim, okuyor okuyor, gram ilerlemiyoruz. Çok okuyor olmamız, başkalarını anlamamıza değil, küçümsememize sebep oluyor sadece. İnsanlara hoşgörüyle yaklaşmak yerine yargılamaya başlıyoruz. Penceremizi genişletiyor, başka pencereler açmaktan imtina ediyoruz. Eksik ya da hatalı yönlerimizi törpülemek yerine enaniyetimizi şişiriyoruz. Oysa okumak insanlarla aramızı açmamalı, anlaşmamızı kolaylaştırmalı. Kendimizi aydınlatıp, etrafımızı karanlık görmek yerine , konuştuğumuz, karşılaştığımız, iletişimde bulunduğumuz her insanın beynine, duygularına, ruhuna dokunabilmeliyiz. Eğer bir insanın yolunu değiştiremiyorsak,onun ufkunda yeni yollar açamıyorsak durup düşünmeliyiz. "insan ne için okur?"
Bu söylediklerim öncelikle benim için geçerli. Vakit buldukça önceki yazılarımı okuyor ve " ben bu kelimeyi nasıl yanlış yazmışım ! " diye hayret ediyorum. Hala insanları sığ düşünmekle suçlayabiliyorum. Bazen bir insan böyle bir hata yapar mı diyor, hoşgörüsüzlüğün dibine vuruyorum.
Kısacası okuyalım ama okumakla kalmayıp üzerinde biraz da kafa yoralım diyorum...
Sevgiyle kalın...
"Benim oğlum....." diye başlayıp giden bir laf geldi aklına okuyunca.
YanıtlaSilHazmeden okunduktan sonra dünyada tek satır kalmasa okunmadık ne fayda!
kesinlikle, demek istediğim buydu Acemidemirci...okunulanlar hazmedilmeli...
SilÇok beğendim yazınızı. Çok doğru tespitlerinizi çok doğru ifadelerle kaleme almışsınız. Kutlarım yürekten :))
YanıtlaSilTeşekkür ederim Yıldız..
Silheeey sağlam dönmüşsün beeee. haklısın tabiiiii :)
YanıtlaSilSağol Deeeeeppp, hasretine dayanamadım geldim :))
Silİnstagram da var böyle okuma 'çelinç'leri yapanlar.Bende aynı şeyleri sorguluyorum.
YanıtlaSilToptaş'ın bu kitabının namını çok duydum,inşallah bir gün.
Bloga hoşgeldin ins ve faceye paydos ha:)
Sevgiler...
Levent sanal diyetine girdim bir süreliğine. ne kadar dayanabilirim bilmiyorum. İnstada artık sıkmaya başladı, teknik öğrenmem gerek diye düşünüyorum. hep manzara, hep manzara nereye kadar :)
SilToptaş'ın kendisinin de rol aldığı "Gölgesizler" diye bir filmi varmış. Henüz izlemedim. İlgini çeker belki...