Uzun süredir arayıp bulamadığım kitaplar için son çare olarak netten sipariş vermek isterken, bir kitap çıktı karşıma.Meçhul Bir Kadın'ın Mektubu..Bu kitabı bir arkadaşımın paylaşımlarında görmüştüm ve dikkatimi çekmişti. Kitabı bir solukta okudum..
Sanırım 2 sene önce idi. Kürk Mantolu Madonna çok hoşuma gidince, kendimce üçlü bir seri oluşturup, 2 farklı milletten, 2 farklı yazarın kaleminden , aşkı anlatan kitapları da okumuştum ardı sıra.. Kör Baykuş ve Kırık Kanatlar. Her 3 kitabın kendine has anlatımı var elbette. Ama son okuduğum Meçhul Bir Kadın'ın Mektubu adeta beni büyüledi.
Aslında kitaptan ziyade uzun bir öykü kıvamında. 1-2 saatte bitecek türden. Başlar başlamaz beni içine çekip alan, bittiğinde farklı bir boyuttan hayata bakıyormuş hissi yaşatan bir öykü.
Bitirince netten yorumlara baktım. Tabi ki yine " hıh ne anlarsınız siz aşktan " dedim .
Neymiş saplantıymış, birine böyle bağlanmak normal değilmiş, obsesif bir kişilikmiş.Kesinlikle katılmıyorum. Bu hastalık değil, saf aşk. İşte artık türüne pek rastlanmadığından günümüzde, böyle yaftalamak işine geliyor insanların...
Daha önce okuduğum bir kitapta mealen " Aşk insanı mutlu eder, çoğaltır, besler. Hayat enerjisi verir. İnsanı üzen bir duygu aşk olamaz" diyordu. O zamanlar anlam verememiştim. Nasıl olur da aşk insanın içini acıtmazdı ki. Aşık olan, maşukunu hep yanında isterdi. Özlem çekerdi, paylaşmak istemez, kıskanırdı. Hep kendisiyle ilgilensin, hep değer versin, öncelik hep onda olsun isterdi.
Bu hikayeyi okuyunca anladım ki, aşk emekle iktifa etmiyor . Emeğin yanında sabır istiyor, beklemeyi , paylaşmayı, O'nun mutluluğuyla mutlu olmayı öğretiyor. Asıl sorun sahiplenmeye, hayatına karışmaya başladığında ortaya çıkıyor. Ve aşk boğuyor böyle durumlarda. Nefes almak, kaçmak kurtulmak istiyor insan..
Aşık , maşukuna liman olmayı bilendir.
Aşık, maşukuna şahsi bir yaşam alanı bırakandır.
Aşık, sahip olmadan ait olandır.
Aşık, sorun çıkaran değil, huzur verendir.
Gözden ırak olan, gönülden de ırak olur sözüne inat, aşık görmese de , dokunmasa da, konuşmasa da sevmeye devam edendir. Çünkü aşk, zaman ve mekanı aştığınızda ortaya çıkan güçlü bir duygudur. Tenin, tensel hazzın ötesinde ruhların yakınlaşması, birlikteliği, uyumu, çekimidir.
Aşk, ömrü biçilemeyendir.
Aşk dünyalık değil, sonsuzluğa uzanan duygu yoğunluğudur.
Aşk, yük olan değil, yükü hafifletendir.
Aşk, tüm sorunların, sıkıntıların, dertlerin arasında durup dinlendiğimiz, kendimize geldiğimiz sığınaktır.
Gerisi basit bir etkileşim, hoşlanma, heyecandır..
16.10.2015
8.10.2015
AVUÇLARINA YAĞSAM DAMLA DAMLA...
Yalanlarından değil, o yalanların doğru olma ihtimaline muhtaçlığımdan nefret ettim ben,
Gidişlerine değil, sensiz kalışlarımaydı öfkem..
Canımı yakan sözlerin değildi,
Onca kırgınlığıma rağmen , senden vazgeçemeyişlerimeydi isyanım...
Düşer miydim bilmiyorum avuçlarına,
Ama ben, yağmur olup yağmak istedim damla damla..
Kalabalıklar içinde kaybolmaktan endişelenmedim hiç..
Tek korkum, beni bulamaman,
Bulduğunda tanımaman,
Tanıdığında umursamamandı..
Kelimesiz kalmadım hiçbir zaman, söylenecek çok şeyim vardı..
Sustum...
Beni anlamamandan korktum.....
1.10.2015
.....
Hepsi siyah beyaz..Bazen uzunca bir yol, kenarları ağaçlık..Huzur, bir o kadar da belirsizlik..Merak ve heyecan celbeden..
Bazen dalgalı bir deniz.Korkunç ve insanın içini ürperten..
Kuzum nedir bu her şeyi arkanda bırakıp gitme isteği ?
Nereye ve neye gittiğini bilmeden ?
Kime sığınabilir , ne kadar uzaklaşabilirsin ?
Her hatırayı yanında taşırken ....
Yüreğin hala O'nun sıcacık sevgisiyle doluyken ....
......
YANILSAMA...
24.09.2015
BAYRAM MI GELMİŞ..
Mümkün mü bilmiyorum, umudumu kaybetmek istemiyorum. Barış, huzur ve istikrar getiren bir bayram olsun.. İyi bayramlar...
22.09.2015
YANİ....
Bir gün demiştin ki " Bir insanı çok ama çok seversin. Ama bir sözü, bir mimiği, bir tavrı seni ondan soğutur. Bir anda her şeyin bittiğini anlarsın.."
Haklıymışsın.... Basitlik..
İnsanın değer verdikleri, anlam yükledikleri, çevresi, zevkleri, yaşam biçimi , hayata bakış açısı kalitesini de belirliyor. Bunun lüksle alakası yok. İnsanı kaliteli kılan gittiği ya da yaşadığı yer, kılık kıyafeti değildir. Nerede olursa olsun vakur duruşu, kendine has onuru, yaşama gayesi, hedefidir. Bu nedenle eğitimi, mevkisi ne olursa olsun "öz"ündeki sefih duygulardan / arzulardan kurtulamayan, pençesinde yok olmaya mahkumdur.
Bu demek değildir ki, insan her anını dolu dolu yaşasın, hep ulaşmak istediği bir hedefi olsun. Elbette ki hayır. Hiç birimiz evliya değiliz, peygamber de..
Hatta hepimizin kendimize göstermekten bile çekindiğimiz zaaflarımız, yanlışlarımız, hatalarımız olabilir. Olacaktır da.. Ama kaliteli dediğim insan bu zaafıyla mücadele eder, hatalarıyla yüzleşir ve onlara savaş açar..
Ama zaafını alıp önüne kılavuz yaparsan.... Biter...
Haklıymışsın.... Basitlik..
İnsanın değer verdikleri, anlam yükledikleri, çevresi, zevkleri, yaşam biçimi , hayata bakış açısı kalitesini de belirliyor. Bunun lüksle alakası yok. İnsanı kaliteli kılan gittiği ya da yaşadığı yer, kılık kıyafeti değildir. Nerede olursa olsun vakur duruşu, kendine has onuru, yaşama gayesi, hedefidir. Bu nedenle eğitimi, mevkisi ne olursa olsun "öz"ündeki sefih duygulardan / arzulardan kurtulamayan, pençesinde yok olmaya mahkumdur.
Bu demek değildir ki, insan her anını dolu dolu yaşasın, hep ulaşmak istediği bir hedefi olsun. Elbette ki hayır. Hiç birimiz evliya değiliz, peygamber de..
Hatta hepimizin kendimize göstermekten bile çekindiğimiz zaaflarımız, yanlışlarımız, hatalarımız olabilir. Olacaktır da.. Ama kaliteli dediğim insan bu zaafıyla mücadele eder, hatalarıyla yüzleşir ve onlara savaş açar..
Ama zaafını alıp önüne kılavuz yaparsan.... Biter...
20.09.2015
SENİ SEVİYORUM ADAMIM...
Ben de gözlerim kapatıp etrafımdaki sesleri tek tek algılamaya çalıştım dün. Gittiğimiz yer, uzun ağaçlarla kaplı yüksek dağların ortasında bir vadiydi. Derenin kenarına oturup, akan suyun şırıltısını dinlemek, sonra kuş cıvıltılarını.., meleyen kuzuları... Sadece sesleri dinlemek değil, kendini, ruhunu, duygularını, algını ve bedenini o an'a hapsetmek... Zamandan mekandan soyutlanıp, tek bir noktaya odaklanmak..İşte yapmak istediğim, yapmaya çalıştığım buydu. Hissetmek, kendi dışımda olanın, içime yaydığı etkiyi hissetmek.
Bir arkadaşım " bak yazıyorum,.. şu anda.. Ben yazarken izle ve bu ana yoğunlaş" demişti bir konuyu anlatırken.. Her şeyi bir kenara bırakıp, olumsuz duygulardan sıyrılıp, o an'ı tüm yalınlığı ile yaşamaya çalışmak ve unutulmaz kılmak... Keyif almak... Sadece doğanın sesiyle huzur bulmak. Evet huzur...
Mutluluk nasıl insanı coşturur ve adrenalinle kalp atışlarını hızlandırırsa, dikey bir yoğunluk yaşatırsa, huzur da tam tersi. Suya atılan taşın yaydığı dalgalar gibi, halka halka, gittikçe büyüyen, çoğalan bir dinginlik verir insanın içine.. Huzur sükunettir.. Huzurla mutluluk beraber olmak zorunda değildir elbette. Ama huzur mu mutluluk mu deseler, tereddütsüz huzur derim..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)