Eğer gezmek işkence olsun istemiyorsanız, konaklama için seçeceğiniz yer , merkezi olmalı. Ya da merkeze ulaşımı oldukça kolay bir yer seçmelisiniz. Bizim Leyla, muhteşem bir seçim yapıp Alexanderplatz Meydanında otel seçmiş. Takdir ettim.
Günün hemen hemen her saati dolu bu meydan. Kimse kimseye bakmıyor, herkes kendi havasında. Yere uzananlar, olduğu yere çöküp, etrafı seyredenler, gitar çalıp şarkı söyleyenler... Ne ararsanız var. Ayıplama yok, utanma yok, insanlar alabildiğine doğal ve rahat..
Odamızdan şehrin görünümü
gece otelden manzara harika ( bu görsel alıntı ama bizim manzara da böyleydi :)))
Tatilin en sıra dışı karesini kaçırdım tabi ki. Sonrasında çok aradım ama bulamadım. 18-19 yaşlarında bir genç oturmuş yere, önünde 5-6 kağıt bardak. Hepsi özenle yere sabitlenmiş bantla. Her bardak üzerinde ayrı bir şey yazıyor. Aklımda kalanlar, " BMW, extacy, beer.." O kadar güldüm ki, biz ekmek parası için dilenirken, millet olayı aşmış, BMW parası istiyor.
İlk gün sadece öğleden sonramız olduğu için , sadece etrafı keşfetmekle yetindik. Berlin Katedrali , yürüme mesafesindeydi.
1700 yıllarında yapılmış olmasına rağmen, hala ihtişamını koruyor , büyüleyici ...
Lustergarten
Hava çok soğuk olduğu, hatta bir ara kar bile atıştırdığı için,kanalda tekne gezisi yapamadık. En çok içimde kalan bu oldu. Ama bir dahaki sefere mutlaka... İnşallah ...
Perşembe günü olması münasebetiyle, oldukça sakin. İstanbul'u hatırlattı bana burası, neden bilmem. Oturup, soğuk havada kahve yudumlamak çok keyifliydi...
Lustgarten
Doğu ile batının birleşmesinden sonra, Almanya'nın başkenti Berlin olunca, şehir dev bir şantiyeye benzemiş.Her yerde inşaat var. Ya restore ediyorlar ya da yeni binalar yapıyorlar. Ancak 5 mt kazıldığında bile su çıktığı için, bu pembe borularla suyu kanala aktarıyorlarmış.
İkinci gün sabah, "hop on hop off" denilen şehir turuna çıktık. İki günlük bilet aldık. İlk gün A turu, ikinci gün B turu. Otobüsler her 10- 15 dk da bir aynı noktadan geçiyorlar. Ring usulüne benziyor.Böylelikle istediğiniz durakta, ki bu duraklar genellikle tarihi bir yerde oluyor. İnip istediğiniz kadar dolaşıyor ve aynı noktadan binip, turunuza devam ediyorsunuz. Hem zamandan kazandırıyor, hem de bana göre ekonomik. Tek problem, otobüsteki tur rehberinin Almanca konuşması. Güya kulaklıklarla Türkçe dinleyebilirsiniz diyordu kitapçıkta ama, lafta kalmış. Sadece izlemekle kaldık bir çok yeri. Ya da yarım yamalak ingilizcemizle anladığımız kadarıyla yetindik.
Brandenburg Kapısı
Berlin Zafer Sütunu
Tiergarten Park
Berlin Hayvanat Bahçesi
Akvaryum / Berlin
Günün özeti, lisan şart :))