İstanbul gibi sahaflar çarşımız yok bizim :(
Ne alaka diyeceksiniz.Garip ..... işte buraya hangi kelimeyi kullanmalıyım bilemedim. Takıntılarım mı, zevklerim mi, huylarım mı ? Var işte böyle bi'şey. Görünenin ardındakini ortaya çıkarma. Bir mimi cevaplarken, demiştim ki, "insanların zaaflarını merak ederim ben.Aleyhlerinde kullanmak için değil elbette. Bilirim ki bir insanı tanımanın en iyi yolu, ruhuna inmenin tek çaresidir zaaflarını, travmalarını bilmek. " Yine aynı düşüncemin arkasındayım. Bunun bana ne faydası oluyor, elime ne geçiyor, tartışılır elbette. Yanlış olduğunu söyleyebilirsiniz, abesle iştigal diyebilirsiniz. Gerçekten ruh dünyamı açtığım/ açacağım , sıradanlığı aşan bir münasebet varsa arada kendimce şart. Kimlik, kaş göz, endam ... bunlar önemsiz ya da ikinci planda kalır nazarımda.
Bilmek güç istiyor, öğrenmek cesaret, öğrendiklerini kabullenebilmek hoşgörü...
Bunlara sahip olduğumu düşünüyorum. Yargılamadan, suçlamadan, yüze vurmadan.... Yeter ki karşımdaki buna açık olsun.. Açık olduğunu söyleyip, hala samimi davranmayanlar olunca sigortalar atıyor işte. Sınırları kaldırmaktan yana olduğundan bahsedip, görünmez duvarlar örenlerin yansıması , hayal kırıklığı olarak geri dönüyor tabi ki...
Neyse.... Madem ki bu bana göre gerekli, karşımdaki için saldırganlığa varan abeste iştigali farklı yöne sevk etmeli diyerek , aklıma çok ilginç fikir geldi. Kendimce psikolog edasıyla , kişilik tahlilini bilmediğim kişi / kişiler üzerinde yapmalıyım dedim, ikinci el kitap satanlarda aldım soluğu. Ya hu bu kadar mı temiz titiz kitap okunur. Elinizi korkak alıştırmayın pek sevgili okurlar. Çizin sevdiğiniz cümlelerin altını, yanına hayret nidası uyandıracak ünlemler koyun, "aynı ben" diye bir iki kelime çiziktirin. Çok kızdım size çoook. Onca kitap karıştırdım, tozdan nefes alamaz hale geldim, istediğim gibi bir kitap bulamadım. Bir insanın elinin, gözünün değdiğini hissettirecek , bir ruh bu kitabı okurken neler hissetti acaba dedirtecek bir kitap yoktu.. Elim boş döndüm tabi ki. Ama ahdim var, İstanbul'a gidince ilk işim bu tarz kitapların peşine düşmek olacak..
Kitapçıları dolaşırken, bir anne oğul dikkatimi çekti.Anlatmazsam çatlarım :))
Yüzlerine çok bakmadım, sanırım 11-12 yaşlarında erkek çocuk kitap seçerken, annesinin söylediği cümle aynen şu " oğlum, biraz daha kalın kitaplar okusana, artık büyüdün " Beni bi gülme tutacaktı ki, gülme tutmadan ben kendimi tuttum.
İnsanların samimiyetlerini az çok sezebiliyorum. Bana şu mesajı vermeye çalıştığının farkındayım , "bak benim oğlum kitap okumayı çok seviyor , hatta artık yarım santim daha kalın kitaplara geçebilecek seviyeye geldi yaaaa " Bir zamanlar, insanların cildine bakarak , odasıyla / kitaplığıyla renk uyumu sağlayacak kitaplar seçtiklerini alay konusu eden karikatürlere benzettim durumu. Neredeyse "Çocuğum, boş ver sen anneni,klasikleri okumaya başla " diyecektim ki, hadi dedim, kadıncağızı bozmayayım..
Öyle çok yazasım var ki... Ama vaktim yok, hemen dışarı çıkmalıyım,..
Yağmurlu bir İzmir'den sevgiler...