Saat 19.00 da buluşmak için sözleştiğim arkadaşım geç kalacağını söyleyince, bari yan taraftaki kitapçıdan kitap alayım da boş durmayayım dedim.Gerçi yarım saat gecikecekti ama huyum kurusun ben her zaman erken gittiğim için, en az 45 dakika bekleyecektim.
Aslında aklımda olan bir iki kitabı alma niyetiyle içeri girmiştim. Fakat ilk anda gözüme çarpan
" Erken Kaybedenler" ismi ile dikkatimi çekti. Her ne kadar Emrah Serbes'in hiç bir kitabını okumamış olsam da, nette dolaşan birçok sözüne aşina idim. Kitabın arkasını okuduğumda, polisiyeden farklı olduğu yazıyordu, tereddütsüz aldım.
İlk hikayeyi bir solukta okudum. Kitabı kapadım. Yüzümde gülümseme , sanki farklı bir boyuta geçmiştim. Her hikaye öyle sıcak, öyle içten ve öyle samimiydi ki..Sanırım uzun zamandan beri ilk kez bir kitap beni bu kadar etkilemişti..Belki de küçük çocuklara olan sempatimden, bilmiyorum. Her hikaye erkek çocukların dünyasından farklı bir kesit sunuyor. Galiba "polisiye kitap okumayı sevmiyorum" demekten vazgeçip , Emrah Serbes hayranı olarak diğer kitaplarını da okuyacağım..
Ve
"Sefer Tası "
Bendeki Amir Khan 'la başlayan Hint filmleri sempatisi Sefer Tası ile tavan yaptı diyebilirim. İlk kez içinde dans olmayan bir film izledim. İnsanı çeken, akıcı, bir o kadar da garip bir huzur ya da dinginlik veren konusu var.
Film, bazen size çok uzak, hatta hiç görmediğiniz bir insanın , iç dünyanızı , yanıbaşınızdakinden daha iyi anlayabileceğini işliyor. Ruha dokunmayı, ruhsal teması...Yalnızlığın kimsesizlik olmadığını, bazen bırakın anlaşılmayı, sizi dinleyecek birine duyduğunuz ihtiyacı anlatıyor.
Kısacası okumanız / izlemeniz şiddetle tavsiye olunur...