1.10.2015
YANILSAMA...
24.09.2015
BAYRAM MI GELMİŞ..
Mümkün mü bilmiyorum, umudumu kaybetmek istemiyorum. Barış, huzur ve istikrar getiren bir bayram olsun.. İyi bayramlar...
22.09.2015
YANİ....
Bir gün demiştin ki " Bir insanı çok ama çok seversin. Ama bir sözü, bir mimiği, bir tavrı seni ondan soğutur. Bir anda her şeyin bittiğini anlarsın.."
Haklıymışsın.... Basitlik..
İnsanın değer verdikleri, anlam yükledikleri, çevresi, zevkleri, yaşam biçimi , hayata bakış açısı kalitesini de belirliyor. Bunun lüksle alakası yok. İnsanı kaliteli kılan gittiği ya da yaşadığı yer, kılık kıyafeti değildir. Nerede olursa olsun vakur duruşu, kendine has onuru, yaşama gayesi, hedefidir. Bu nedenle eğitimi, mevkisi ne olursa olsun "öz"ündeki sefih duygulardan / arzulardan kurtulamayan, pençesinde yok olmaya mahkumdur.
Bu demek değildir ki, insan her anını dolu dolu yaşasın, hep ulaşmak istediği bir hedefi olsun. Elbette ki hayır. Hiç birimiz evliya değiliz, peygamber de..
Hatta hepimizin kendimize göstermekten bile çekindiğimiz zaaflarımız, yanlışlarımız, hatalarımız olabilir. Olacaktır da.. Ama kaliteli dediğim insan bu zaafıyla mücadele eder, hatalarıyla yüzleşir ve onlara savaş açar..
Ama zaafını alıp önüne kılavuz yaparsan.... Biter...
Haklıymışsın.... Basitlik..
İnsanın değer verdikleri, anlam yükledikleri, çevresi, zevkleri, yaşam biçimi , hayata bakış açısı kalitesini de belirliyor. Bunun lüksle alakası yok. İnsanı kaliteli kılan gittiği ya da yaşadığı yer, kılık kıyafeti değildir. Nerede olursa olsun vakur duruşu, kendine has onuru, yaşama gayesi, hedefidir. Bu nedenle eğitimi, mevkisi ne olursa olsun "öz"ündeki sefih duygulardan / arzulardan kurtulamayan, pençesinde yok olmaya mahkumdur.
Bu demek değildir ki, insan her anını dolu dolu yaşasın, hep ulaşmak istediği bir hedefi olsun. Elbette ki hayır. Hiç birimiz evliya değiliz, peygamber de..
Hatta hepimizin kendimize göstermekten bile çekindiğimiz zaaflarımız, yanlışlarımız, hatalarımız olabilir. Olacaktır da.. Ama kaliteli dediğim insan bu zaafıyla mücadele eder, hatalarıyla yüzleşir ve onlara savaş açar..
Ama zaafını alıp önüne kılavuz yaparsan.... Biter...
20.09.2015
SENİ SEVİYORUM ADAMIM...
Ben de gözlerim kapatıp etrafımdaki sesleri tek tek algılamaya çalıştım dün. Gittiğimiz yer, uzun ağaçlarla kaplı yüksek dağların ortasında bir vadiydi. Derenin kenarına oturup, akan suyun şırıltısını dinlemek, sonra kuş cıvıltılarını.., meleyen kuzuları... Sadece sesleri dinlemek değil, kendini, ruhunu, duygularını, algını ve bedenini o an'a hapsetmek... Zamandan mekandan soyutlanıp, tek bir noktaya odaklanmak..İşte yapmak istediğim, yapmaya çalıştığım buydu. Hissetmek, kendi dışımda olanın, içime yaydığı etkiyi hissetmek.
Bir arkadaşım " bak yazıyorum,.. şu anda.. Ben yazarken izle ve bu ana yoğunlaş" demişti bir konuyu anlatırken.. Her şeyi bir kenara bırakıp, olumsuz duygulardan sıyrılıp, o an'ı tüm yalınlığı ile yaşamaya çalışmak ve unutulmaz kılmak... Keyif almak... Sadece doğanın sesiyle huzur bulmak. Evet huzur...
Mutluluk nasıl insanı coşturur ve adrenalinle kalp atışlarını hızlandırırsa, dikey bir yoğunluk yaşatırsa, huzur da tam tersi. Suya atılan taşın yaydığı dalgalar gibi, halka halka, gittikçe büyüyen, çoğalan bir dinginlik verir insanın içine.. Huzur sükunettir.. Huzurla mutluluk beraber olmak zorunda değildir elbette. Ama huzur mu mutluluk mu deseler, tereddütsüz huzur derim..
18.09.2015
BİR KİTAP / BİR FİLM
Saat 19.00 da buluşmak için sözleştiğim arkadaşım geç kalacağını söyleyince, bari yan taraftaki kitapçıdan kitap alayım da boş durmayayım dedim.Gerçi yarım saat gecikecekti ama huyum kurusun ben her zaman erken gittiğim için, en az 45 dakika bekleyecektim.
Aslında aklımda olan bir iki kitabı alma niyetiyle içeri girmiştim. Fakat ilk anda gözüme çarpan " Erken Kaybedenler" ismi ile dikkatimi çekti. Her ne kadar Emrah Serbes'in hiç bir kitabını okumamış olsam da, nette dolaşan birçok sözüne aşina idim. Kitabın arkasını okuduğumda, polisiyeden farklı olduğu yazıyordu, tereddütsüz aldım.
İlk hikayeyi bir solukta okudum. Kitabı kapadım. Yüzümde gülümseme , sanki farklı bir boyuta geçmiştim. Her hikaye öyle sıcak, öyle içten ve öyle samimiydi ki..Sanırım uzun zamandan beri ilk kez bir kitap beni bu kadar etkilemişti..Belki de küçük çocuklara olan sempatimden, bilmiyorum. Her hikaye erkek çocukların dünyasından farklı bir kesit sunuyor. Galiba "polisiye kitap okumayı sevmiyorum" demekten vazgeçip , Emrah Serbes hayranı olarak diğer kitaplarını da okuyacağım..
Ve "Sefer Tası "
Bendeki Amir Khan 'la başlayan Hint filmleri sempatisi Sefer Tası ile tavan yaptı diyebilirim. İlk kez içinde dans olmayan bir film izledim. İnsanı çeken, akıcı, bir o kadar da garip bir huzur ya da dinginlik veren konusu var.
Film, bazen size çok uzak, hatta hiç görmediğiniz bir insanın , iç dünyanızı , yanıbaşınızdakinden daha iyi anlayabileceğini işliyor. Ruha dokunmayı, ruhsal teması...Yalnızlığın kimsesizlik olmadığını, bazen bırakın anlaşılmayı, sizi dinleyecek birine duyduğunuz ihtiyacı anlatıyor.
Kısacası okumanız / izlemeniz şiddetle tavsiye olunur...
Aslında aklımda olan bir iki kitabı alma niyetiyle içeri girmiştim. Fakat ilk anda gözüme çarpan " Erken Kaybedenler" ismi ile dikkatimi çekti. Her ne kadar Emrah Serbes'in hiç bir kitabını okumamış olsam da, nette dolaşan birçok sözüne aşina idim. Kitabın arkasını okuduğumda, polisiyeden farklı olduğu yazıyordu, tereddütsüz aldım.
İlk hikayeyi bir solukta okudum. Kitabı kapadım. Yüzümde gülümseme , sanki farklı bir boyuta geçmiştim. Her hikaye öyle sıcak, öyle içten ve öyle samimiydi ki..Sanırım uzun zamandan beri ilk kez bir kitap beni bu kadar etkilemişti..Belki de küçük çocuklara olan sempatimden, bilmiyorum. Her hikaye erkek çocukların dünyasından farklı bir kesit sunuyor. Galiba "polisiye kitap okumayı sevmiyorum" demekten vazgeçip , Emrah Serbes hayranı olarak diğer kitaplarını da okuyacağım..
Ve "Sefer Tası "
Bendeki Amir Khan 'la başlayan Hint filmleri sempatisi Sefer Tası ile tavan yaptı diyebilirim. İlk kez içinde dans olmayan bir film izledim. İnsanı çeken, akıcı, bir o kadar da garip bir huzur ya da dinginlik veren konusu var.
Film, bazen size çok uzak, hatta hiç görmediğiniz bir insanın , iç dünyanızı , yanıbaşınızdakinden daha iyi anlayabileceğini işliyor. Ruha dokunmayı, ruhsal teması...Yalnızlığın kimsesizlik olmadığını, bazen bırakın anlaşılmayı, sizi dinleyecek birine duyduğunuz ihtiyacı anlatıyor.
Kısacası okumanız / izlemeniz şiddetle tavsiye olunur...
5.09.2015
YÜKSEK DOZDA KİŞİSEL BİR YAZI..
Acilde, gözlerim kapalı sedyeye uzanmış vaziyette beklerken, doktorun sorusuyla gözlerimi açtım. "Ölmek mi istediniz yoksa yanlışlıkla mı içtiniz ?" kendi kendime gülümsedim. Tam " ölmek istedim ama yaşamayı beceremediğim gibi , onu da beceremedim " diyecektim ki, aman kızım soğuk esprilerin sırası değil, ciddiye alırlar bir de dedim. Ölmeyi istediğim doğru. Hatta buna teşebbüs ettiğimde. Tabi o zamanlar 11 yaşlarında falandım. Artık o yaştaki bir çocuğun ne sorunu olursa :)) Hani çocukluk aşkım yüz mü vermedi desem, ben tek bir kişiye aşık oldum. Quasimodo 'ya ..O da platonikti zaten. Ben O'nu , O Esmeralda'yı sevdi...Bu arada, hala "önemli olan ruh güzelliği" felsefesinin tek savunucusu benim sanırım.
Aslında ölsem doktora gitmezdim, zira hiç sevmiyorum.... Ama eczacı olan teyze kızımın "inşallah mide kanaması geçirmezsin, hemen acile koş " demesi üzerine eşyalar indirilirken, nakliyecinin parasını verip, işiniz bitince bi zahmet kapıyı çekiverin deyip acile koştum. Meğer aç karnına arka arkaya içtiğim ağrı kesiciler ağır gelmiş. Kolay değil 3 günde ev taşımaya kalktım. Boyacı bul, fazla gelen eşyaları sat, evi temizlet, nakliyeci ayarla...
Evi yerleştirmek de, düzeni benden iyi bilen Gülay'a kaldı tabi ki. "Telve hanım, kirli sepetimiz yok" deyince " kız Gülay, kirli çamaşırlardan kurtulduğumuz için sevinmeli miyim, yoksa acaba ne zaman karşıma çıkacaklar diye diken üstünde mi olmalıyım" dedim. "Merak etmeyin, içinde özel bi'şey yoktu, banyo paspaslarını koymuştum" diyerek konuyu kapadı.
Ama iş bu kadarla da bitmedi tabi ki. Arkasından bir kaç sıkıntılı durumla karşılaşınca olayı hafife almamam gerektiğini anladım . Nörolojiye gittim. EEG, MR.... neyse ki ciddi bir sorun yokmuş. Yaşadıklarım tamamen yorgunluk, stres ve ağır baskı kaynaklıymış.
Böyle olacağı belliydi. Bir iki kitap, üç dört filmle geçen bir yaz. Kendime zaman ayırmamışım hiç. Nefes almamışım. Ara sıra kabuğuma çekilmeliyim ben. Kafamı dinlemeliyim.
Kısacası ben ihmale gelmiyorum işte. Yarın sabah kendimi öperek uyandırayım diyorum. Şımarayım birazcık...
Aslında ölsem doktora gitmezdim, zira hiç sevmiyorum.... Ama eczacı olan teyze kızımın "inşallah mide kanaması geçirmezsin, hemen acile koş " demesi üzerine eşyalar indirilirken, nakliyecinin parasını verip, işiniz bitince bi zahmet kapıyı çekiverin deyip acile koştum. Meğer aç karnına arka arkaya içtiğim ağrı kesiciler ağır gelmiş. Kolay değil 3 günde ev taşımaya kalktım. Boyacı bul, fazla gelen eşyaları sat, evi temizlet, nakliyeci ayarla...
Evi yerleştirmek de, düzeni benden iyi bilen Gülay'a kaldı tabi ki. "Telve hanım, kirli sepetimiz yok" deyince " kız Gülay, kirli çamaşırlardan kurtulduğumuz için sevinmeli miyim, yoksa acaba ne zaman karşıma çıkacaklar diye diken üstünde mi olmalıyım" dedim. "Merak etmeyin, içinde özel bi'şey yoktu, banyo paspaslarını koymuştum" diyerek konuyu kapadı.
Ama iş bu kadarla da bitmedi tabi ki. Arkasından bir kaç sıkıntılı durumla karşılaşınca olayı hafife almamam gerektiğini anladım . Nörolojiye gittim. EEG, MR.... neyse ki ciddi bir sorun yokmuş. Yaşadıklarım tamamen yorgunluk, stres ve ağır baskı kaynaklıymış.
Böyle olacağı belliydi. Bir iki kitap, üç dört filmle geçen bir yaz. Kendime zaman ayırmamışım hiç. Nefes almamışım. Ara sıra kabuğuma çekilmeliyim ben. Kafamı dinlemeliyim.
Kısacası ben ihmale gelmiyorum işte. Yarın sabah kendimi öperek uyandırayım diyorum. Şımarayım birazcık...
1.09.2015
HAYAL DÜNYAMDAN...MİM...
Bu metruk eve sığınalı neredeyse 6 yıl olmuş. Sabah erkenden bahçedeki tulumbadan su taşıyıp, sabah temizliğimi bitirdiğime göre, özel günler için sakladığım elbiselerimi giyebilirim. Dün kazandığım parayı çok iyi kullanmalıyım. Deniz kenarında bir gevrek ve çaydan ibaret kahvaltımı yaptıktan sonra, kitapçıya gidip 20 sayfa daha okumalıyım. Eğer biraz daha uzun kalırsam bedava okumaktan mahrum kalırım diye korkuyorum. Dikkat çekmemeliyim. Sanırım, yevmiyenin yanında aldığım bahşişle kendime bir kahve ısmarlayabilirim.
Bugün epeydir heyecanla beklediğim konferansa katılacağım. Konu ne, konuşmacı kim sormayın, şu an hayal edemedim :))
Elektrik de olmadığı için hiç bir masrafım yok. Günlük işler yapıp, kazandığım parayla yine günlük yaşıyorum. Bazen yalnızlık içime koyuyor ama sadece kendimden sorumlu ve özgür olmanın verdiği keyfi hiçbir şeyle değişmem. Ara sıra yaşlanınca ne yaparım diye düşünsem de , şimdiden bunların derdine düşmek saçma geliyor ve hemen uzaklaştırıyorum kafamdan.
Dün parkta tanıştığım bayan, saati 50 liradan ders verebileceğim bir öğrenci bulmuş. Çok sevindim. Eğer gereksiz harcamalardan kaçınırsam, hep hayal ettiğim o tura katılabilirim.
.....
Sessiz Prenses mim için teşekkür ederim. Sanırım aşırı yorgunluk ve yoğunluk beni böyle bir hayale itti ...
Bugün epeydir heyecanla beklediğim konferansa katılacağım. Konu ne, konuşmacı kim sormayın, şu an hayal edemedim :))
Elektrik de olmadığı için hiç bir masrafım yok. Günlük işler yapıp, kazandığım parayla yine günlük yaşıyorum. Bazen yalnızlık içime koyuyor ama sadece kendimden sorumlu ve özgür olmanın verdiği keyfi hiçbir şeyle değişmem. Ara sıra yaşlanınca ne yaparım diye düşünsem de , şimdiden bunların derdine düşmek saçma geliyor ve hemen uzaklaştırıyorum kafamdan.
Dün parkta tanıştığım bayan, saati 50 liradan ders verebileceğim bir öğrenci bulmuş. Çok sevindim. Eğer gereksiz harcamalardan kaçınırsam, hep hayal ettiğim o tura katılabilirim.
.....
Sessiz Prenses mim için teşekkür ederim. Sanırım aşırı yorgunluk ve yoğunluk beni böyle bir hayale itti ...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)