Benjamin Button gibi hissediyorum kendimi çoğu zaman. Hayatı tersten yaşıyor gibiyim. Çocukken çok ağırbaşlıydım. Sessiz, sakin. Anne - baba için bulunmaz bir nimet ama benim için hayatta dolması mümkün olmayan bir boşluk . Hiç oyuncağım olduğunu hatırlamıyorum mesela. Aslında sokağa çıkıp oyun oynamışlığım da yoktur pek. Sanırım çocukluğum okumakla geçti. Çocukluk demek hafif kalır, ömrüm demem lazım, hala okuyorum :)
Yaz tatillerinde gittiğimiz köyde bile, öğretmen olan dayımın kitaplarını okurdum. Haa bir de köy bakkalından aldığımız ve sıcak suda eritip içtiğimiz tarçına bayılırdım. Rengi kokusu müthişti.
Abimle vakit geçirmeyi severdim. Belki de karakter olarak benzediğimiz için,şimdi de iyi anlaşırız.
Babamdan çok korkardım . Baba demek otorite demekti benim için :(
( Bu mim zormuş yaa :))
Annem çok güzel yemek yapardı. Okuldan geldiğimde duyduğum yemek kokuları hala hafızamda.Belki bu yüzden hiç bir yemeği ayırt etmem.
Konuşmayı pek sevmezdim. Yani severdim de, içimden :) Hep bi'şeyleri sorguluyor olurdum. Kendi kendime sorular sorar, cevapları yine kendim bulmaya çalışırdım. Sanırım başkalarının cevabı hala beni tatmin etmiyor. Kendim bulmalı ve ikna olmalıyım. Mantığıma oturmayan şeyleri kolay kolay kabul edemiyorum.
Sevgili Deeptone'a çok teşekkür ediyorum bu mim için. Okuyan, isteyen herkes yapabilir. Ama Değmesin Yağlı Boya, mutlaka yapmalı diyorum.. :)