Bir şey yaptıracaksanız eğer, işi ehline vermek istersiniz. Gözünüz arkada kalmasın , içinize sinsin , ufak tefek aksaklıklar bile zuhur etmesin diye... Ödediğiniz bedelin hiç değilse asgari karşılığını almak bile size yetecektir.
Madem bu işte iyidir, sık sık kontrol etme ihtiyacı duymazsınız. Ya da her noktada kontrol etmek şık durmayacak deyip, belirli bir mesafede durursunuz. Haddinizi aşmazsınız ki, karşınızdaki de haddini bilsin..
Sonra öyle bir şeyle karşılaşırsınız ki, zihniniz allak bullak olur. Ne tepki vereceğinizi bilemezsiniz. Söz konusu olan basit bir ayrıntı gibi durur ama aradaki güven ilişkisini ortadan kaldıracak kadar da hayati öneme sahiptir.
İşte tam bu noktada ikileme düşersiniz. Sırf iş yarım kalmasın diye göz yumup, yapılanı hoş görmek mi gerekir, yoksa bedeli ne olursa olsun, yapılanı affetmemek mi ? Acaba basit bir konuşma ile durum düzeltilebilir mi? Peki ya görmedikleriniz varsa? Fark edemedikleriniz ?
En kötü tarafı, kendinizi aptal yerine konmuş gibi hissedersiniz. Başkasına asla yapmayacağı bi'şeyi yapmıştır.
Çünkü siz O'na insan gibi davranmışsınızdır.
İnisiyatifi O'na bırakmışsınızdır.
Her yaptığını eleştirmemiş, ufak tefek hataları görmezden gelmişsinizdir.
Altlık üstlük, emir komuta zinciri kurulmamıştır..
İyi niyetiniz su_i istimal edilmiştir...
Oluru yok, bitmeli dediğinizde başka bir çıkmaz karşınızdadır..
Siz zaten insanların hatalarını söyleyebilecek yapıda değilsinizdir.
İdare etmek, yönetmek farklı bir kabiliyettir. Yöneticilik vasfı taşımıyorsunuzdur.
Herkes işini en iyi şekilde yapmalı fikrinden hareketle, yönetilmeyi sevmediğiniz gibi, yönetmek de istememişsinizdir..
Ezile büzüle karşınıza alır konuşursunuz, bitirirsiniz.. Sanki hatalı olan sizmişsiniz gibi utanarak üstelik...
Sevmiyorum..
Ne ben ne karşımdaki böyle bir duruma düşsün istemiyorum...