6.01.2014

.........

Sorulan soruya, kendimce mantıklı bir cevap verdiysem, karşımdakinin tatmin olmaması benim sorunum olmamalı. Hatta ben burada kötü niyet bile ararım.
Bu nedenle keyif aldığım şeyle ilgili eleştirilere kulak tıkıyorum.. İnsanın yaptığı işten emin olması ne kadar güzelmiş...

BU İŞLER BANA GÖRE DEĞİL !!!!


"At sahibine göre kişner " demiş atalarımız. Ama bu söz çok amiyane kaçacağı için,  bunu kullanmadan derdimi anlatmak istiyorum.
Bir şey  yaptıracaksanız eğer, işi ehline vermek istersiniz. Gözünüz arkada kalmasın , içinize sinsin , ufak tefek aksaklıklar bile zuhur etmesin diye... Ödediğiniz bedelin hiç değilse asgari karşılığını almak bile size yetecektir.
Madem bu işte iyidir, sık sık kontrol etme ihtiyacı duymazsınız. Ya da her noktada kontrol etmek şık durmayacak deyip, belirli bir mesafede durursunuz. Haddinizi aşmazsınız ki, karşınızdaki de haddini bilsin..
Sonra öyle bir şeyle karşılaşırsınız ki,  zihniniz allak bullak olur. Ne tepki vereceğinizi bilemezsiniz. Söz konusu olan  basit bir ayrıntı gibi durur ama aradaki güven ilişkisini ortadan kaldıracak kadar da hayati öneme sahiptir.
İşte tam bu noktada ikileme düşersiniz. Sırf iş yarım kalmasın diye göz yumup, yapılanı hoş görmek mi gerekir,  yoksa bedeli ne olursa olsun, yapılanı affetmemek mi ? Acaba basit bir konuşma ile durum düzeltilebilir mi?  Peki ya görmedikleriniz varsa? Fark edemedikleriniz ?
En kötü tarafı, kendinizi aptal yerine konmuş gibi hissedersiniz. Başkasına asla yapmayacağı bi'şeyi yapmıştır.
Çünkü siz O'na insan gibi davranmışsınızdır.
İnisiyatifi O'na bırakmışsınızdır.
Her yaptığını eleştirmemiş, ufak tefek hataları görmezden gelmişsinizdir.
Altlık üstlük, emir komuta zinciri kurulmamıştır..
İyi niyetiniz su_i istimal edilmiştir...
Oluru yok, bitmeli dediğinizde başka bir çıkmaz karşınızdadır..
Siz zaten insanların hatalarını söyleyebilecek yapıda değilsinizdir.
İdare etmek, yönetmek farklı bir kabiliyettir. Yöneticilik vasfı taşımıyorsunuzdur.
Herkes işini en iyi şekilde yapmalı fikrinden hareketle, yönetilmeyi sevmediğiniz gibi, yönetmek de istememişsinizdir..
Ezile büzüle karşınıza alır konuşursunuz, bitirirsiniz.. Sanki hatalı olan sizmişsiniz gibi  utanarak üstelik...
Sevmiyorum..
Ne ben ne karşımdaki böyle bir duruma düşsün istemiyorum...



3.01.2014

........

Hareketsizlik insanı yoruyormuş..
Sabahtan beri koşuşturup, hala enerjik olmamdan anladım :)


2.01.2014

......

A-Yavru  British Shorthair  almak istiyorum..
B- Hadi ya, göster bakayım nasıl bi'şeymiş o ?
A- Bak ne sevimli değil mi ?
B- Oğlum, saf kan değil ki bu ..
A- Haydaaa, onu da nerden çıkardın..
B- E safkan olsa  ingilizce bilirdi, ama bu " miyav " diyor..
A-!!!!


.......



Galiba her şeye iyi tarafından bakmayı yavaş yavaş öğreniyorum..
Mesela yalnızlık o kadar da kötü bir şey değilmiş..
Asla hayal kırıklığına uğramıyorsunuz.. Çünkü zaten beklentiniz olmuyor..
Düştüğünüz yerden kalkmak için birilerinin el uzatmasını beklemiyorsunuz.. Sizi motive edecek, ivme kazandıracak sözleri  kendi kendinize söyleyebiliyorsunuz ..
Geçecek...Geçecek....Bu kelimeyi defalarca tekrarlarken, inanmaya başlıyorsunuz, her türlü olumsuz şarta rağmen..
En önemlisi de, zayıf anınızı başkasına göstermiyorsunuz. Göstermediğiniz için de , kendinizi küçük düşmüş hissetmiyorsunuz...
Artık hedefim bu...Belki  zaman alacak, ama mutlaka mesafe kat edeceğim ...

31.12.2013

........

Hadi dedim,  özlemişsinizdir, size ev yemeği yapayım, akşama ne istersiniz ?
Cevap  "kısır"
Ben İzmir'den İstanbul'a  kısır yapmaya mı geldim ?
Ne zamandan beri kısır yemek oldu?
Bi erkek kısırı neden sever ki?
Üstelik kısır benim ilgi ve bilgi alanım değil, yapsam yenir mi ki ?
"Kafamda deli sorular" dedikleri böyle bir şey mi ?


........

Okunası....

http://hamiyetakan.blogspot.com/2013/12/son-fasl.html