12.12.2013

........

ne  toparlanıp gidebildin,
ne de yüzünü dönebildin...
en büyük korkum sana  benzemekti.
ondandır  susmalarım
hiç susmayacakmış gibi konuşmalarım..
kendimi yalnızlığa alıştırmam hatta...
ama ne yapsam nafile,
hasretin dolaşıyor damarlarımda..

11.12.2013

DOWN CAFE....


Saat gecenin 2 'si.. Ehh benim için gayet erken bir vakit.  Malum, uykuyla aram pek iyi değil..
Tv yi açıp, kanallar arasında  dolaşayım derken, TRT-1 deki Aileler Yarışıyor  programına takılıyorum.         Yarışmacılar down sendromlu çocuklar. Hepsinin üzerinde siyah renkli, üzerinde " SADECE FARKLIYIM " yazan t- shirtler, yüzlerinde insanın içini ısıtan bir gülümseme.  Ciddiyim, ben  nadiren de olsa onları gördüğümde   o hiç eksilmeyen gülümsemeleriyle bana çok sıcak  gelmişlerdir.
Birazcık seyredince ,  şaşırıp kalıyorum. Meğer yarışmaya katılan bu çocuklar, Turizm Otelcilik okulunda 6 ay öğrenim görmüşler. Ve hangi şehirde  olduğunu öğrenemediğim   25 çocuk ve onların  annelerinden oluşan grup, her gün  beşerli olarak kafede çalışıyorlarmış.
Sanırım, hepsinin  farklı kabiliyetleri var. Biri şiir yazmayı ve okumayı çok seviyormuş, hatta bir şiirini okudu. Diğeri " Ben kitap çıkarmak istiyorum" dedi. Yemek kitabı çıkaracakmış.  Makarna yapmayı biliyor musun diye soruyor sunucu.. Anlatmaya başlıyor, tencereyi suyu koyarız, içine biraz tuz ve biraz yağ..... Ya hu daha 3-5 saat önce  makarna yaptım, tuz tamam da ben yağı unuttum. Helal be sana diyorum.  Çıkar şu kitabı, almazsam.....
Gündüz kuşağının  mı , yoksa çok eski bir programın tekrarı mıydı bilemiyorum. Ama  ( yanlış hatırlamıyorsam ) Adana, Konya, ve Eskişehir'de varmış bu tür kafe... Tabi bir de İstanbul'da.. Nette aramama rağmen İzmir'de  olup olmadığını anlayamadım. Olsa seve seve giderim. Eminim çok farklı, çok güzel bir ortamdır...
Ne yazık ki sonuna kadar izlemedim... Daha neler öğrenecektim kim bilir. Ama ilk fırsatta ( ah o kör olasıca fırsatlar, işe yarayacakları zaman meydanda olmazlar ) netten programı bulup izlemeyi düşünüyorum...


7.12.2013

.........

Bir kadın, bir meseleye çok bozulur...
Ama o konuda tek bir laf etmeyip, imada bulunmayp,  başka saçma  sapan bir konuda kıyameti koparır..
Ve sonra erkek bakakalır..
Anlamıyordur..
Anlamıyorlardır..
Bu kadın milleti anlaşılmazdır...
.......
Peki kadın neden bozulduğu meselede konuşmaz da böyle bir saçmalığa meydan verir ?
Çünkü o konuda konuşmak, halihazırdaki durumdan daha saçma olacaktır..
Çünkü, o konudaki kırgınlığının ya da yapılan hatanın telafisi olmadığını bilir...
Güvenin..
Bir kadın öyle hissediyorsa gerçekten öyledir...


5.12.2013

BENİM 5 GERÇEĞİM MİM'İ..

Bu zormuş be Pe Hito . İnsanın kendisini anlatması .Aslında beni iyi tanıyan birine sormak lazım. Kimim ben ? Objektif olmaya çalışarak aklıma gelenleri yazıyorum..
1- Çok dağınık biriyim
     Öyle şeytan eniğini kaybetse bulamayacak cinsten değil tabi ki :) Hiç bir şey yerli yerinde olmaz. En önemli evrakları, kimlikleri, garanti belgelerini, faturaları... olmadık yere koyar, lazım olduğunda deli gibi ararım..

2- Kokulara karşı hassasım
Kötü kokuları sevmem ama  görecelidir tabi ki.. Başkasının dayanamadığı kokulara da bayılırım .. Mesela benzin, oje, yağlı boya gibi.. Sanırım potansiyel tinerciyim.. Henüz  keşfedilmemiş ama gelecek vaad eden ..

3- Yön duygum zayıftır..
Özellikle metroya bindiğimde ... Ne taraftan çıkmam lazım, hangi yönden gelene binmeliyim bir türlü kestiremem. Sanırım bu geliştirilecek bir şey değil, doğuştan..

4- Tipik ikizler burcuyum..
Burçlara ister inanın, ister inanmayın. Ben genel özelliklerini taşıdığımı düşünüyorum. Ama ikizlerin çift kişilikli olduğuna inanmıyorum. Bir sürü kişiliğimiz var bizim :) İşin ilginç tarafı,  biriyle tanışırken hangi ruh halindeysem, aynı mecrada yol alırım. O an keyfim yerindeyse,  espirili, melankoliksem kendi dünyasında bir kişilik  devam eder gider.. Bu durumdan ben şikayetçi değilim.. Millete de sormayalım, boşverin..

5-  Çok kötü bir sesim var ( mış )
Öyle diyorlar. Oysa ben sesime olan güvenimle  Banu Alkan'la bile boy ölçüşebilirim.. Ne derlerse desinler, kendi kendime mırıldanmayı severim..

Kendimi çok fazla övmeyi sevmediğim için bu kadar yeter diyorum :))
Mim için teşekkürler Pe Hito ...


4.12.2013

ÇİRKİN DİYEREK SEVDİĞİM TÜM BEBEKLERDEN ÖZÜR DİLİYORUM..


İzmir'den Çeşme'ye yumuşak bir geçiş yapan arkadaşımıza bebek tebriğine gittik bugün.. Normalde insanlar emekli olunca sakin bir yere yerleşmek ister ama , bizim kız gençliğini büyük şehrin keşmekeşinde geçirmek istemediğinden kapağı erken attı.. Önce haftanın 2-3 günü geldi bürosuna, sonra tamamen kapatıp, tam bir Çeşmeli  oldu.
Neyse, konumuz bu değil zaten :)
Efendim, görüp görebileceğim en güzel bebeklerden biriydi. Bebeklerin hepsi güzel demeyin,  o ebeveyn gözüyledir :)  Mini minnacık, daha 1,5 aylık bir bebek. "Çirkin şey "  diye sevecek oldum,  beraber gittiğimiz arkadaş hemen atladı " Bence gayet güzel ".. Tamam da arkadaşım,  kapı gibi toplum dayatması var bilinçaltımda. bebekler güzel diye sevilirse nazar değer inancını taşıyan.
Düşündüm, doğru dedim ya.. Ne diye bebekleri " çirkin " diye sevip,  o küçücük beyinlerine olumsuzluk aşılıyoruz ki ?



ZORDUR KENDİ KENDİNE YETMEK...


Hepimizi büyük bir gemiye bindirip,
açılıvermişler engin denizlere..
ve
kıyıdan epeyce uzaklaştığımızda, atıvermişler masmavi sulara..
bazılarımız iyi kulaç atmanın verdiği rahatlıkla
sakince yol almaya başlamış kıyıya doğru..
etraflarında olan bitene çok da fazla kulak kabartmadan..
yoruldukça sırt üstü yatıp dinlenerek devam etmiş  yolculuğuna
yüzmeyi bilmeyenler ise,
telaşla başlamışlar çırpınmaya 
bir yandan çığlık çığlığa bağırıp
bir yandan da batmamak için tutunacak birini aramışlar
gördüklerine saldırmışlar
iyi kötü demeden , her karşılarına çıkandan
medet ummuşlar.
bazen canları yanmış
"kurtarıcım" dedikleri daha da dibe batırmış...
kimi bata çıka öğrenmiş kendi kendine yetmeyi
kimi dalgalarla boğuşmayıp, pes ederek boylamış denizin dibini..
bazıları o kadar ustaymış ki yüzmekte
aynı zamanda dibe dalmayı da bilirlermiş
kimi zaman ustaca kulaç atarken görünürlermiş
bazen içleri elvermez, boğulana  yardım ederlermiş..
ne zaman ki batan kendilerini de sürüklüyor, hemen uzaklaşır, yardımdan vazgeçerlermiş
kimi zaman da ortadan kaybolurlarmış.
işte böyle zamanlarda gözleri, suyun büyüleyici dünyasını seyre dalarmış
rengarenk balık sürüleri, yosunlar, mercanlar...
farklı bir dünyaya bakarmış, herkese nasip olmayan..
işte böyledir yalnızlığımız..
kimi kabullenir telaşsız yaşar yalnızlığını
kimi ölüme denk tutar, paylaşmak ister başkalarıyla her anını...
ama en doğrusunu yapanlar onlardır ki,
yalnızlıklarında  kendi iç dünyalarına  dalarlar.
her yüzeye çıkışlarında doludur elleri
onlardır bunca güzel eserin sahibi
bazen renklerin ahengi büyüler gözlerimizi
kimi zaman kulağımızın pasını siler  bir neyin  sesi..
hatta  bir şiirde, bir kitapta kaybederiz kendimizi..

"bazı insanları yalnızlık tüketir ,
bazı insanlar  yalnızlığında üretir..."



3.12.2013

FAZLA SÖZE GEREK YOK..

Annelerin en büyük korkusu, çocuklarının ölmesiymiş..
Engelli annelerinki, çocuklarından  önce ölmek.....
3 Aralık Dünya Engelliler Günü...