Bi'şeyler ters gidiyor bu aralar..
Sağdan bakıyorum olmuyor, sola dönüyorum olmuyor...
Yok, ne kadar empati yapsam boş, anlayamıyorum..
Bazı insanlarla ortak noktada buluşamıyorum..
İşin ilginç tarafı, zerre kadar "acaba" sorusu takılsa kafama, üstüne gideceğim ama o kadar da eminim haklı olduğuma...
Bunların hepsinin mi mantığı ters işliyor ya hu diyorum kendi kendime.. İşte o zaman bir fıkra geliyor aklıma..
Temel otobanda giderken, radyodaki yayın kesilir ve bir anons duyulur. " ........ otobanında seyretmekte olan sürücüler, dikkat !!, bir araç ters yönde yol almaktadır.."
Temel elini kaldırıp kendi kendine söylenir " ne biri, ne biri, bunların hepsi ters !!!"
8.10.2013
7.10.2013
DUYGU YÜKLÜ MİM...
Hepimize hayırlı uğurlu olsun, mim sezonumuz açılmış sanırım.. Hayallerinle Gel mimlemiş , söz verdiğim üzere cevaplayayım dedim...
1- En çok kırıldığın / incindiğin kelime ?
Bu sorular çok mu zor oluyor anlamıyorum..İnsan düşünmeden cevap verebilmeli ama cevap bulamadım. Çünkü bana göre kelime değildir inciten. Söylendiği an, söyleniş tarzı, söyleyen kişi önemli... Şartlar olgunlaşmışsa "nasılsın" kelimesine bile kırılır insan. O kadar yersiz kalır bazen bir kelime... Düşünün, Karadeniz'de gemileriniz batmış kadar üzgünsünüz, bayanlar muhtemelen salya sümük ağlama halini de ekleyebilirler, işte tam o anda karşınızdakinden bi'şey beklersiniz, dokunmasını, sarılmasını..... O kalkar "nasılsın" der, işte buna bile kırılırsınız...
2-Herkesin kullandığı bir kelime olur, ama senin için özel olan bir insan bu kelimeyi kullandığında alınırsın..Ne düşünüyorsun ? ( sorunun şeklini azıcık değiştirdim :))
Özel olma hali karşılıklıdır bana göre. Benim için özelse, ben de O'nun için özelimdir. Yoksa tek taraflı anlamı olmadığı gibi, yıpratıcı oluyor.... İşte o özelim olan kişinin " çok yalnızım" demesi beni kırar.. Sen böyle düşünüyorsan, ben neciyim derim... Yok diyemez, dememeli, öyle hissettiği anlar olabilir, olacaktır , ama yüzüme vurmamalı...Fena halde kırılırım...
3- Seni en çok duygulandıran şarkı ?
Sezen Aksu'nun şarkıları duygulandırır...Emre Aydın da etkiler... Ama ille de tek bir şarkı derseniz "Olmaz ilac sine-i sad pareme, çare bulunmaz bilirim yareme..." çok sık dinlemem, ama çok severim..
4-Daha önce seni bırakan birisi geldi, senden ikinci bir şans istedi, sen de verdin. Buna rağmen yine bırakıp gitti...Şimdi pişman, ne yaparsın, ne hissedersin ?
İşte yine bir yuvarlak cevap daha... Ortada hala yaşanacak birşeyler kaldıysa, seviyorsam, sevdiğine inanıyorsam , pişmanlığı inandırıcıysa bir şans daha veririm. Tabi geri döndüğünde zor durumdaysa, herhangi bir menfaati varsa, bu beni düşündürür..Acaba sorusu kafama takılır. Bunu sadece kadın- erkek ilişkisi olarak ele almadım.. Arkadaşlıklar için de geçerli. Herşey yolunda olduğunda benden uzak durup, başı derde ya da zora girince bana dönene (hislerim de eskisi gibi değilse eğer ) sanırım çok fazla şans vermem. Mesafeli olurum..
5-Nefret mi aşk mı ?
Yoğun ve tutkulu olan hangisiyse işte o :))
6-Birinin kalbini kırdığında nasıl gönlünü alırsın ?
Yazarım, konuşurum, yanına giderim... Ama bazen öyle haller oluyor ki, iki taraf ta karşılıklı kırılıyor.. Kırgınlığım çok fazlaysa, artık hiç bir şey yapmayıp, o insandan yavaş yavaş kopuyorum..
7- Nasıl ağlarsın, bağırarak mı, içine atarak mı ?
Yok yaaa, sessizimdir ben.. Hatta çok iyi kamufle ederim. Bir insanla konuşurken, sohbet ederken, gülüp eğlenirken bile ağlayabilmişliğim vardır. Gözlerimi farkettirmeden sile sile....
8-En çok korktuğun şey ?
Yaşlandığımda başkasının yardımına ihtiyaç duyar hale gelmek... Büyüklerimiz derdi ki, 3 gün yatak, dördüncü gün toprak :) Kısa vadede, evde yalnızken elektriklerin gitmesi veya sesler duymak çok korkutur beni...
9- Ruhun sıkıldığında ne yapmayı seversin, kendini nasıl sakinleştirirsin ?
Düşük dozda olanları kendi içimde halletmeye çalışırım.. Orta dozda ise film izlerim, pcde oyun oynarım...Daha da ileri aşamada ise, çok sevdiğim iki arkadaşım var onlarla konuşurum...Mutlaka beni sakinleştirirler..
10-Bazen kızılmasından hoşlanırsın, peki en çok ne için kızılmasını seversin ?
Ne yaptığımın önemi yok.O kızmanın içinde hafif yollu sevgi, değer verme, önemseme.....olacak. Çok klasik bir cevap oldu sanırım ama öyle işte...
11-Şiir / müzik / öykü / deneme
Sanırım deneme, ardından şiir..
12- En son ne için ağladın ?
Giden, tekrar gelip bir daha diyen, sonra yine giden biri yüzünden ağlamıştım :)
13-Birinde hemen etkilendiğin özellik ?
Ruh dünyası yaralı olanlardan çok etkilenirim.. Dengesiz olanlardan, kendini ve dünyayı sorgulayanlardan...
14-Dayanamadığım şey ?
Zor bir soru..Duygusal anlamda acı çeken birine yardım edememek sanırım..
15-En sevdiğin duygu ?
Samimiyet.. Özellikle insanın kendisine karşı bile samimi olmakta zorlandığı bu zamanda....
Benden bu kadar :) Yeterince samimi olmuştur umarım :)
YARIM KALAN Bİ'ŞEYLER VAR....
Söylenecek ne çok şey vardı oysa....
6.10.2013
DOLANDIRICI GELDİ HANIMMMMMM....
Kırk yıl düşünmeme gerek yok. Ben kendimi bilirim, saflık akıyor benim suratımdan..Bilirim böyle hallere düşmek tam bana göre..
Karabağlar mı acaba o caddenin adı. Öyledir muhtemelen. İşte o büyük caddede trafik oldukça yoğun akıyor. Üç geliş, üç gidişli... Cuma günü gidiyorum. Arkamdan bir araba ha bire selektör yakıyor. Bir hafta önce arabada bir problem çıkmış, çekici çağırmak zorunda kalmışım. Birden aklıma o geldi, ya sakın alttan dumanlar çıkıyor olmasın, lastikte bir problem olsa farketmez miyim, ben anlamadım da arkamdaki araba mı farketti acep, yoksa bu beni tanıyan biri de durdurup selam mı vermek istedi ? Bir yandan da el kol işareti yapıyor. Çektim kenara, adam sağ cama yanaştı,tanıdık değil, yine de camı açtım..
" Abla kusura bakma rahatsız ettim, cenazemiz var , Aydın'a annemleri almaya gidiyorum"
Tamam durum anlaşıldı, şimdi param yok deyip, parfüm satacak ...Çünkü iki kez de böyle bir şey başıma gelmişti..
" Aceleyle çıktım evden, yanımda hiç param yok, arabada da benzin yok"
Kızım telve işte tam şu an dolandırılmanın eşiğindesin, istediğin tarafa dön, gülümseyerek el salla....
"Ben ne yapabilirim" diyorum.."
"Yardım etsen abla, sana geri ulaştırırım"
Hayda, al başına dert... Ya insanları ne diye vicdanlarıyla baş başa bırakıyorsun. Senin hiç mi arkadaşın, konu komşun yok. Falan yerde çalışıyorum diyorsun, ne diye gidip patronundan istemiyorsun..
Hani derler ya, kapkaça uğradınız mı, direnmeyin, bırakın çantanız gitsin, canınıza kastetmesinler diye... Açtım çantımı uzattım parayı.. yeter ki gitsin başımdan..
"Bu beni götür mü ki ?"
İnsaf, ben bilmiyor muyum Aydın kaç kilometre, ne kadarlık benzin gider, araba ortalama ne kadar yakar... Hem bunun çok ucuz bir hikaye olduğu belli değil mi ?
Telimi istiyor. Parayı geri getirecek güya.. Büronun telini veriyorum..
İçimden ne olur getir parayı diyorum.. En azından ara, getireyim mi diye sor.. Ben de gerek yok, sen de ihtiyacı olan birine ver diyeyim... Yeter ki insanlara olan, gram kalmış güvenimi tüketme.. Yeter ki, gerçekten muhtaç birine şüpheyle yaklaşmama, sırtımı dönmeme sebep olma... Ben birine yardım etmenin hazzını yaşama derdinde değilim. Aptal durumuna düşmüş olmayı da kafama takmam inan bana. Ama hala iyi , dürüst, içten insanlar olduğuna inanmak istiyorum. Üç kuruş para için şerefsizlik yapan, insanların iyiniyetini su_i istimal edenlerin var olduğunu düşünmek istemiyorum... Tamam, ana babasını öldürebilecek kadar gaddar evlatlar var, yaşlı anasını para vermiyor diye öldüresiye döven cani ruhlular var. Ama bu insanların alayı böyle dedirtme bana...Getir şu parayı !!!!!
Yolda arkadaşım arıyor. Olayı anlatıyorum... Aman bi fırça yiyorum ki sormayın. Ya adam spreyle beni bayıltsa, eşim bayıldı deyip alıp gitse ne yapacakmışım, yolda beni bi kenara attığına şükredermişim. Nasıl bu kadar akılsızca bişey yapmışım... Haklısın be gülüm... Ama ben böyleyim işte.. Elinde "dolandırıcı geldi hanımmm" yazılı pankartla biri yanaşsa, yine de arkamı döner gider miyim emin değilim... Sanırım ben cidden çok safım...
Karabağlar mı acaba o caddenin adı. Öyledir muhtemelen. İşte o büyük caddede trafik oldukça yoğun akıyor. Üç geliş, üç gidişli... Cuma günü gidiyorum. Arkamdan bir araba ha bire selektör yakıyor. Bir hafta önce arabada bir problem çıkmış, çekici çağırmak zorunda kalmışım. Birden aklıma o geldi, ya sakın alttan dumanlar çıkıyor olmasın, lastikte bir problem olsa farketmez miyim, ben anlamadım da arkamdaki araba mı farketti acep, yoksa bu beni tanıyan biri de durdurup selam mı vermek istedi ? Bir yandan da el kol işareti yapıyor. Çektim kenara, adam sağ cama yanaştı,tanıdık değil, yine de camı açtım..
" Abla kusura bakma rahatsız ettim, cenazemiz var , Aydın'a annemleri almaya gidiyorum"
Tamam durum anlaşıldı, şimdi param yok deyip, parfüm satacak ...Çünkü iki kez de böyle bir şey başıma gelmişti..
" Aceleyle çıktım evden, yanımda hiç param yok, arabada da benzin yok"
Kızım telve işte tam şu an dolandırılmanın eşiğindesin, istediğin tarafa dön, gülümseyerek el salla....
"Ben ne yapabilirim" diyorum.."
"Yardım etsen abla, sana geri ulaştırırım"
Hayda, al başına dert... Ya insanları ne diye vicdanlarıyla baş başa bırakıyorsun. Senin hiç mi arkadaşın, konu komşun yok. Falan yerde çalışıyorum diyorsun, ne diye gidip patronundan istemiyorsun..
Hani derler ya, kapkaça uğradınız mı, direnmeyin, bırakın çantanız gitsin, canınıza kastetmesinler diye... Açtım çantımı uzattım parayı.. yeter ki gitsin başımdan..
"Bu beni götür mü ki ?"
İnsaf, ben bilmiyor muyum Aydın kaç kilometre, ne kadarlık benzin gider, araba ortalama ne kadar yakar... Hem bunun çok ucuz bir hikaye olduğu belli değil mi ?
Telimi istiyor. Parayı geri getirecek güya.. Büronun telini veriyorum..
İçimden ne olur getir parayı diyorum.. En azından ara, getireyim mi diye sor.. Ben de gerek yok, sen de ihtiyacı olan birine ver diyeyim... Yeter ki insanlara olan, gram kalmış güvenimi tüketme.. Yeter ki, gerçekten muhtaç birine şüpheyle yaklaşmama, sırtımı dönmeme sebep olma... Ben birine yardım etmenin hazzını yaşama derdinde değilim. Aptal durumuna düşmüş olmayı da kafama takmam inan bana. Ama hala iyi , dürüst, içten insanlar olduğuna inanmak istiyorum. Üç kuruş para için şerefsizlik yapan, insanların iyiniyetini su_i istimal edenlerin var olduğunu düşünmek istemiyorum... Tamam, ana babasını öldürebilecek kadar gaddar evlatlar var, yaşlı anasını para vermiyor diye öldüresiye döven cani ruhlular var. Ama bu insanların alayı böyle dedirtme bana...Getir şu parayı !!!!!
Yolda arkadaşım arıyor. Olayı anlatıyorum... Aman bi fırça yiyorum ki sormayın. Ya adam spreyle beni bayıltsa, eşim bayıldı deyip alıp gitse ne yapacakmışım, yolda beni bi kenara attığına şükredermişim. Nasıl bu kadar akılsızca bişey yapmışım... Haklısın be gülüm... Ama ben böyleyim işte.. Elinde "dolandırıcı geldi hanımmm" yazılı pankartla biri yanaşsa, yine de arkamı döner gider miyim emin değilim... Sanırım ben cidden çok safım...
...........
Boşuna dememişler,
" Herşey olacağına varır.."
Eğer müdahale eder, olağan akışı bozarsanız,
Ne kadar iyi niyetli olursanız olun,
Verdiğiniz zararı telafi edemezsiniz....
" Herşey olacağına varır.."
Eğer müdahale eder, olağan akışı bozarsanız,
Ne kadar iyi niyetli olursanız olun,
Verdiğiniz zararı telafi edemezsiniz....
3.10.2013
KİMSEYE SONSUZ KREDİM YOK....
(Aslında bu kelimeden kasıt, birebir sözlük anlamı değildi elbette.. Yüce gönüllülük anlamında kullanılmıştı. Ortada onursuzca bir durum yok yani )
Bu cümle çıkış noktası. Konu uzadı .. Kime, ne kadar, nereye kadar taviz verilmeli, hoşgörü tanınmalı ? Bunun sınırı olmalı mı ? Davranış tarzını belirlerken ölçü nedir ?
Herkesin görüşü, doğrusu , tavrı elbette farklı olacaktır...
Benim düşüncem, insan kendi kişiliğine, doğrularına ( bu doğrular yazılı yazısız toplum kuralları da göz önünde bulundurularak, yaşanmışlıkların insana kazandırdığı değer yargılarının süzgecinden geçerek belirlenmeli ) ahlak anlayışına, insan ilişkilerine verdiği öneme yakışır biçimde davranmalı her zaman. Yani karşınızdaki buna değer mi değmez mi düşünmeyecekseniz. Öncelikle kendi vicdanınızın sesi ve gereğidir yapılması gereken.. İyi, kendi zafiyetlerinden olabildiğince arınmış, her türlü kötü his ve düşünceden uzak durmaya çalışan bir insanın ölçüsüdür bu. Karşı taraf bunu takdir eder ya da etmez o ayrı mesele...
Ancak, hoşgörüde sınır tanımamak, insanın kendisine eziyet etmesi demektir. Yok bu genelleme oldu. Şöyle düzeltelim, ben sınırsız bir hoşgörü tanıyamam kimseye.. Kim olursa olsun. İsterse canımın parçası , hayatımın anlamı, yaşama gayem...... gibi, büyük büyük laflar ettiğimiz insan olsun karşımda farketmez... Çünkü unutmamak gerekir ki ben de insanım.. Demirden değilim ki.. Duygularım var, bıçak sırtında seyreden hassasiyetlerim var. Korumakla mükellef olduğum ruh ve akıl sağlığım var...
Hoş görürsünüz, yapılan hatayı affedersiniz, görmezlikten gelirsiniz, amenna.. Belki bu tavır, karşı tarafın kendisini sorgulamasına sebep olur. Belki durup, ben ne yapıyorum diye düşünür..... Ama bu tavrınız karşı tarafa cesaret veriyorsa, aynı tutumu sergilemeye devam ediyorsa, hatasını anlayıp geri dönmüyorsa, vicdanınıza deyin ki, artık yeter... Bu noktadan sonrasını ben kaldıramam. Ağır gelir. Üstelik, kendime karşı büyük bir haksızlık etmiş olurum. Hala aynı hoşgörüye devam edersem, yapılan haksızlığa veya kötü muameleye ortak olmuş olurum.. Zira, yapılan kötülüğe ses çıkarmamak , razı olmak anlamına gelir, suç ortaklığıdır...
Her ne kadar sabır ve sabırlı olmak güzel hasletlerden olsa da, sınırsız olmamalı...
Bir yanağıma tokat atana, öbürünü çevirmek bana göre değil...İlkini affedebilirim, ikincisine dur derim..
Yüreğime ayak basan olabilir, verdiğim değere göre hoş görürüm.. Ama bir yere kadar....
Hiç kimsenin yüreğim üzerinde tepinmesine izin vermem !!!!
1.10.2013
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)