Bloglarla tanışalı ne kadar oldu bilmiyorum. Ama farklı bir aleme açılan geniş bir pencere burası benim için. Her insan ayrı bir dünya. Yazılarından, yorumlarından tanıdığım bir çok insan oldu. Elbette ayrıcalıklı olanlar da var aralarında.. İşte o arkadaşlarımdan biriyle, yazdığım bir yazının dikkatini çekmesi sonucu, önce mail ile başlayan yakınlaşmamız, telefonla da sürdü. Gerçi müthiş bir trafik değildi ama, sesindeki pozitif enerjiyi almam ve içimin ısınması için yetti bir iki konuşma..
Efendim, şimdi bu zat-ı şahane çok koştu peşimden.. Her yorumunda "kahve içelim", "ne zaman içiyoruz", " hadi daha içmiyor muyuz" türünden serzenişleri artınca, kıyamadım. Aradım ve çarşamba müsaitsen görüşelim dedim. Uzun zamandır bu anı beklediği için, hayır diyemedi elbette ki :)
Daha salı akşamından , keyifli bir buluşma olması için kendime telkinlerde bulunmaya başladım. Yok yok, öyle " sakın gazoz içme, pul koleksiyonu göstermek isterse, evine gitme...." türünden değil elbette. Malum karşımızda mühendis olacak, konuşurken lafını sakın bölme, çok suskun durma ki " ohooo bu ölmüş de, cenazesini kaldıran yok" demesin.. Ya da " avukat değil mi, susmak bilmedi " şeklinde blogunda yazı falan yazmasın..
Neyse, uzatmayayım sakın okuyucu, bu sabah buluştuk. üstelik beni teeeee Bornova'dan Balçova'ya kadar getirdi. Hadi dedim, deniz kıyısında oturalım bari. Madem o kadar yol geldik :) Yukarıdaki resim, salaş olmasına rağmen , manzarası nedeniyle çok hoşuma giden sohbet mekanımızın resmidir.
Sanki kırk yıllık dostmuşuz gibi , çok güzel, sıcak ve keyifli bir konuşmamız oldu. Beraber geçirdiğimiz saatler su gibi akıp gitti. Kah edebiyattan, kah bloglardan konuştuk.. Kendi elleriyle yaptığı , ebru çalışmasının güzel bir örneği olan kitap ayracını hediye edince , boş gittiğime bir utandım ki sormayın.
Not: Hesabı bana ödetmeyeydin iyiydi..( sana blogda yazarım demiştim :)) Neyse, çok yakın zamanda çıkaracağını ümit ettiğim, hatta emin olduğum hikaye kitaplarından birini imzaladığında ödeşmiş oluruz... Sevgiyle...