Hangi ara bağladık kemerlerimizi,
Ne zaman başladı mutsuzluğa yolculuğumuz,
Ben ücretimi ödedim,
Şimdi müsait bir yerde inebilir miyim ...
24.07.2013
23.07.2013
22.07.2013
.......
Zamandı..
Ya da zamansızlık..
Neye el atsak altından o çıktı..
Suçlu ilan edip yargıladık..
O darağacına gitti,
Böylelikle biz aklandık...
Ya da zamansızlık..
Neye el atsak altından o çıktı..
Suçlu ilan edip yargıladık..
O darağacına gitti,
Böylelikle biz aklandık...
21.07.2013
.........
Şimdiki doğruysa, geçmişteki yalan mıydı..
yoksa geçmişteki doğru da şimdiki mi yalan...
aslında cevabını merak etmediğim bir soru..
çünkü sırada yalan mı var yoksa doğru mu
bilemiyor ki insan.....
yoksa geçmişteki doğru da şimdiki mi yalan...
aslında cevabını merak etmediğim bir soru..
çünkü sırada yalan mı var yoksa doğru mu
bilemiyor ki insan.....
20.07.2013
.......
ve görüversen gözlerimden akan hüznü..
bakışların yıkasa üzerime sinen yalnızlık kokusunu......
SARI ODALAR.....
Neyse...
Çok da biliyormuşum gibi ahkam kesmeye başladım...
Bugün biri , aslında herkesin dilinde olan bir laf etti de aklıma ordan geldi bu konu..
Hani kalıplaşmış şeyler vardır. Yurdum insanının 100 tanesini çevirin sokakta, hobileriniz nelerdir, ya da klasik tarzıyla, boş zamanlarınızda neler yaparsınız diye sorun..Bu yüz taneden 80 tanesi "kitap okumak, müzik dinlemek, seyahat etmek " demezse ben de fazla kaynamaktan köpüğü kaçmış kahve olmazsam ne olayım... İşte ondandır hepimizin her konuda araştıran , bilgi sahibi olan, analiz eden hallerinin sebebi.. Çok okuruz ! biz.. Öyle kafamıza takılan bir soruyu millete sorarak öğrenmek yerine, gerekirse 3-5 kitap karıştırır, okuduklarımızı harmanlar, mantığımıza vurur, muhakemeyle doğruya vasıl oluruz !..
İnce ruhlu oluşumuzu da her boş bulunduğumuzda müzik dinlemeye borçluyuz... Gerçi " olmaz ilac sine-i sad pareme, çare bulunmaz bilirim yareme....." tarzındaki eserler yerini, Moda'da 3-5 tur atan , olmadı bi de sinema yapan kızlara, o kız beni görmeli, bana kazak örmeli diye seslenen erkeklerin diyaloglarına bıraktı.. Ama olsun...Tamam hepimiz işimizi yaparken, ders çalışırken, yemek yaparken, arabada giderken dinliyoruz.. Buna lafım yok..isterdim ki evimin bir köşesi olsun..Hani diğer kısımlarıyla bağlantının olmadığı sessiz , sakin bir köşe.. Rahat , sırtımı, başımı yaslayabileceğim bir koltuk... Gözlerimi kapatıp, ruhumda hissedebilmeliyim dinlediğim müziği....Bu da fazla mı romantik oldu ne...
Bir de şey takılıyor kafama... Yağmurda yürümek meselesi... İki üç damla düşmeye başlasa kaçacak delik ararız.. Ama lafta yağmur altında yürümeye bayılırız.. Bu eleştirdiğim şeyler var ya.. Aynısını ben de yapıyorumdur çoğu zaman..
Şimdi sarı odalar başlığı nereden çıktı diyen olursa.. Bir kaç defa dinledim bugün..Zaten severim. egomu besleme ihtiyacı hissettiğim zamanlarda daha bir fazla severim :)) Konuyla alakası yok yani. Hoş konunun da kendi içinde bi bütünlüğü ve mantık kurgusu da yok ya neyse.. Çenem düştü bu gece. Saatlerce konuşsam açılmayacak gibiyim. Kendimi yazmaya vurmalıydım ama bu yazdıklarım gibi değil. Daha bir üsturuplu.. şimdi bu kelimeyi muhtemelen yanlış yazdım ben ama üşeniyorum, bakamıyacağım... yani noktalı mı olacak noktasız mı....
Bu kadar yeter demeli artık. Saatin 5 e gelmek üzere olduğu düşünülürse , en fazla 4 saat olacak uykuma dalmanın vakti geldi demektir...
19.07.2013
CENNETİN ÇOCUKLARI...
Siz hiç girdiği bir yarışmada 3. lüğü hedeflerken 1. olduğuna üzülen birini gördünüz mü ?
Ali ve Zehra... Hasta bir annenin, evini kıt kanaat geçindirmeye çalışan fakir babanın çocukları. Ali , kardeşinin ayakkabısını tamirciden aldıktan sonra kaybeder. O kadar fakirlerdir ki, babalarına söylemeye çekinirler, çünkü başka ayakkabı alacak paraları yoktur. Bunun üzerine okula giderken dönüşümlü olarak Ali'nin ayakkabısını giyerler. Ali, 3.lüğe ayakkabı verileceğini duyunca, uzun mesafe koşusuna katılır ve birinci olur...
Koşmaktan ayakları su toplar. Sevinemez, üzüntüyle eve döner, zira 1. olmuştur..
Fakir olmalarına rağmen çaylarına, caminin şekerini koymayacak kadar hassas ve onurludurlar..
Evin hanımı, hasta olmasına rağmen, başka bir hasta komşu kadına çorba yapıp gönderecek kadar merhametlidir..
Baba , " bütün gün dairede çay yapıyorum, ama kızım Zehra'nın yaptığı çay başka bir güzel " diyecek kadar sevgi doludur..Eşine, "hastasın, kendini yorma, ben sana yardım ederim " diyecek kadar düşünceli ve kuşatıcıdır.
İki kardeş, tek ayakkabıyı paylaşacak ve imkanları olmadığı için bununla yetinecek kadar büyüktür...
Çocuk oyuncuların seçimi mükemmel..Konu "böyle bir şey filmlerde olur" değil, hayatın tam da içinden olan , çocukluğumuza ait anıları depreştiren bir konu. Bir çok yarışmada ve festivalde ödül kazanmış bir İran filmi..Fakirliği, aile dayanışmasını, kaderi değiştirme yolundaki mücadeleyi anlatan ve zamanımızın doyumsuz, hiç bir şeyden mutlu olmayan insanlarının izlemesi gereken bir film ...
İyi seyirler...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)