9.04.2013

GARİPÇE / 3. KÖPRÜ / KUŞLAR..




Pazar günü..Yağmur çiseliyor hafiften. Garipçe Köyü hedefimiz. Aslında bundan 4-5 yıl önce Koç Üniversitesi'ne kadar gitmiş, ilerisine geçmemiştim. İstanbul'un  bu tarafını görmemiştim daha doğrusu. Ama o zamanlar bayılmştım o yeşilliğe.
Muhteşem boğaz manzarası eşliğinde yolumuza devam ederken,  seyir tepesi  her halde burası, birçok araba kenara park etmiş deyip, biz de durduk.. Boğaza tepeden bakma hayaliyle. İyi ki de durmuşuz. Fotoğraf çeke çeke ilerlerken, 5-6 kişi kenarda durmuş, teleskop benzeri bir cihazla kah gökyüzünü seyrediyor, kah konuşuyorlar.. Sorduğumuzda kuşları beklediklerini söylediler. Kuş sürüsü geçecekmiş az sonra. Onlar da kuş gözlemcisiymiş.
  
Biz sorular sordukça, konuyla ilgilendiğimizi anlayan orta yaşı biraz geçmiş  kibar bir bey başladı anlatmaya..Kuş gözlemcisi olmak, oldukça sabır isteyen bir işmiş. Ne zaman geçecekleri belli değil zira. Ayrıca, İstanbulda hava günlük güneşlikken, burası buz keser, yollar donar, üşürsünüz diyor. Saatlerce beklemek sabır ister.  peki diyorum, siz her hangi bir yere, kuruma, üniversiteye bağlı mı çalışıyorsunuz? .. Hayır diyor,  ama bu iş sponsorsuz olmaz. Üniversite sponsor olur, bizden her hangi bir kuş türü hakkında bilgi ister. ne zaman burdan geçerler, sayıları, türleri, meteorolojik değişimlerde nasıl tavır sergilerler, onları araştırırız.
  
30 bin kuş türü varmış. Mesela leylekler, toprağın ısınmasını bekleyip, ne kadar yılan, kerkenkele varsa temizlermiş.
Baykuş yılda 1500 tarla faresi yermiş. Kerkenezler,  kerkentekeleri...
Buralarda domuz çok olur diyor. Onların leşleri akbaba ve karaçaylaklar tarafından temizlenmezse, bakteriler çoğalır, havaya suya karışır.
Arı şahinler, eşek arısıyla beslenirmiş. Herhangi bir leşten bir parça koparan arı şahin, bunu eşek arısının   görebilecğei bir yere koyar, o leşi yiyip karnını doyurunca, yuvasına gidene kadar takip edermiş. Daha sonra  eşek arısının yuvasının olduğu kısmı pençeleriyle eşeler, kovanla birlikte dışarı çıkartıp yermiş. Arı şahinin baş bölgesindeki tüyler çok sık olduğu için, arılar hiç bir şey yapamazmış.Eğer arı şahinler, eşek arılarının sayısını dengede tutmazsa, bal arılarıyla beslenen  eşek arıları çoğalacak ve  denge bozulacak.
En ilginç olan kuş türlerinden biri de ebabiller.. Tüm yaşamları havada geçer,  kolay kolay yere konmazlarmış. Yemeleri , içmeleri, çiftleşmeler hep havada.. Senede sadece 1,5- 2 ay  yumurtlama döneminde  yere konan bu hayvanlar, bu dönemde ormanlık alanlara ihtiyaç duyarlarmış.Ebabiller olmasa sivrisinekler çoğalır diyor, gönüllü rehberimiz..
başka ülkelerde, mesela Romanya'da kuşlar rahatsız olmasın diye trafik durur, onların yuva yaptıı alanlarda araba kullanamazsınız, yüksek sesle müzik dinleyemezsiniz, çünkü hayvanlara saygı duyarlar.. Ama biz şimdi bunca hayvanın yaşama  hakkını çiğneyip, buraya 3. köprüyü yapmaya çalışıyoruz diyor. mesele sadece ağaçların kesilmesi, doğanın mahvolması değil. Sadece kuşlar da değil, binlerce sincap, tırtıl, kelebek.... yuvasız kalacak, rahatsız olacak..
Peki diyorum, Koç Üniversitesi yakınızda, onlarla işbirliği yapıp sesinizi duyuramaz mısınız ?
Acı bir tebessüm beliriyor yüzünde, neden güldüğü anlıyorum tabi. Onlar bu üniversite kurulurken tam 200 bin (!)  ağaç kestiler diyor.. Kimi kime şikayet edeceğiz ki ? Kanım donuyor.. Dile kolay 2 değil, 20 değil 200 bin ağaç..
Asıl tehlike havaalanı da yapılanca ortaya çıkacakmış. Çünkü kuşlar kendilerini gördükleri ilk ışığa doğru atarlarmış.. Uçakların motoruna bir çok kuş çarpacak, ölecek, belki de uçağı düşürecek...
"Kuşlarımız ölmesin, uçaklarımız düşmesin..."
Bu kadar  bedel ödemeye değer mi ? Doğanın daha az zarar göreceği bir yer bulunamaz mı ? Bulunabilir elbette, ama rant paylaşımı sözkonusu ya, birilerinin cebi dolacak ya.. Çoktan hesaplar yapılmış, yerler tutulmıştur..Yazık çok yazık... Tamam ben de  insan olarak yaşadığım sürece çevreye zarar veriyorum. Kimyasal kullanıyorum bol bol,  hiç bir şey yapmıyorsam oksijen tüketiyorum.. Ama  "tüy dikmenin"  de alemi yok ki...

 Biz sordukça anlatıyor, büyük bir üzüntüyle..Aynı zamanda da umutla.. Bunları insanlara duyurun diyor..Hatta bizimle birlikte  anlatılanları dinleyen genç, sıkılmış olacak ki araya girip, " dürbünüzü alıp bakabilir miyim " diye soruyor.. Azıcık sitemle, " tamam bakarsın, acele etme, önce bunları bi dinle " diyor...
Anlatılanlardan aklımda kalanlar bunlar. Ama çok etkiledi beni. Bu muhteşem manzarayı seyrederken 3-5 yıl sonra  buraların ne hale geleceğini insanın muhayyilesi almıyor. Üzülüyorsunuz. Peki karşılığında ne yapıyoruz, koca bir hiç... Ünsiyet peydah ediyor bir süre sonra... İçinizdeki o cızlama geçiyor.. Bu kadar üzülürken , 2 saat sonra  mükellef bir masada buluyorsunuz işte kendinizi.. Müstahak...Bize her şey müstahak !!!




Garipçenin en güzel görüntülerinden biri bu bence... Hele o yamaçtaki eve bayıldım. Bu evde oturup, bir yanda ağaçlar, karşımda deniz, yaşamak isterdim. Ama imkansız.. Neden mi.. Hele bir köprü yapılsın, havaalanı kondurulsun bi yerlere, bakın bakalım bu manzaradan eser kalıyor mu ?





8.04.2013

EVLİLİK AKDİ...

" Cidden anlamıyorum" dedi.."Siz kadınlar ne istiyorsunuz?"...
Benim bildiğim her kadının ne istediği farklıdır. Çünkü insanların öncelikleri farklı. Ve eminim ki, herkes istediği  neyse, bunu karşı tarafa mutlaka dili döndüğünce aktarıyordur..
İşte evlilik ya da birlikteliği güzel yapan, dört dörtlük insanların birbirini bulmaları değil,  insanların önceliğini bulmalarıdır.
" Bence evlilikler, 5 yılda bir yenilenen sözleşmeye tabi olmalı"...
Bu fikri Hülya Avşar da atmıştı ortaya..Ama olmaz, mantıklı değil.. Sen evlen, 2 sene sonra çocuk için işinden feragat et, doğur, büyüt.... Sözleşme yenileme zamanı hoppp kapı önündesin..Çocuk ne olacak o ayrı konu..
Ben diyorum ki, insanlar evlenmeden önce mutlaka ve mutlaka 2-3 aylık kursa tabi tutulsunlar, kurs sonunda kişilik testleri yapılsın, şiddet  bağımlısı mıdır, madde bağımlısı mıdır, sorumluluk sahibi midir.....ne menem şeyse ortaya çıksın..Durumun vehametine göre, kurs tekrarlansın, tedaviye yönlendirilsin...Hatta 5 yılda bir testler tekrarlansın..
Saçma demeyin..İşe başvurduğunuzda sabıka kaydı istenmiyor mu? En azından ehliyet almak istediğinizde.. Yani sizin  bir arabayı kumanda edebilmeniz için sicilinizin  temiz olması gerekirken, aileyi çekip çevirmeniz daha mı hafife alınır bişeydir ki bu fikir saçma olsun ? Arabanızı mutad aralıklarla muayeneye götürüyorsunuz,  kadın - erkek, ailenin  yapı taşı ise, onların da bakımdan, kontrolden geçmesi gerekmez mi ?
İşte o zaman boşanmalar azalacaktır, kadın şiddet görmeyecek ve canından olmayacaktır, bugünün mutsuz çocukları ,geleceğin problemli  insanları ortalıkta kol gezmeyecektir...Kadını, erkeği ile mutlu bir toplum istiyorsak,  ciddi önlemler almamız gerekir bence...




7.04.2013

.....


Egosu yüksek insanlara dikkatle bakın...
Acaba hangi eksikliklerini bastırmaya çalışıyorlar ?.....





4.04.2013

GİTME.....

                                                                        Oruç Aruoba

gitmek istiyorsun..
biliyorum..
ama  " gitme " diyorum..
umarım gitmezsin...






.......

Nasıl başarıyorsun ?
Hiçbir şeyimken,
Her şeyim olabilmeyi ?....





3.04.2013

ORDAN, BURDAN ,ŞURDAN

 - Yarım bırakıp  kenara attığım, çoğunun nereye saklandığını bilemediğim kitaplar, el ele verip halay çekecek çoğunluğa ulaştılar.. Ekip kurup, düğünlerde  kiralık halay  çektirme işine girmeyi planlıyorum..

-Bir kaç gün önce Serdar Ortaç'ın  özür dilemesine şahit oldum haberlerde. ... "Yıllardır yok saydığımız Kürt kardeşlerimizden  özür diliyorum, umarım , hepimiz  pişman oluruz yaptıklarımızdan " diyordu.. Kusura bakmasın ben hiç kimseden özür dilemiyorum..Çünkü özür dilemeyi gerektirecek bir tutumum olmadı hiç bir zaman..Herkes kendi adına beyanda bulunsun. Ben insana insan olarak bakıyorum bu konuda. Bu nedenle bir katili, tecavüzcüyü, gaspçıyı, hırsızı....sırf Türk olduğu için Kürt, Alevi, Laz.... her ne ise onlardan üstün tutamam.. Tutmadım da.. Üstelik  en çok sevdiğim insanlar arasında Kürtler de vardı  (hele biri süper yemek yapar ) , Aleviler de.. Hatta halis muhlis Hristiyan / Fransız arkadaşım da var  . Haa derseniz ki PKK, yandaşı, sempatizanı, koruyanı, kollayanı ...İşte o zaman  olayın rengi kesinlikle değişir..

-Çilek horman kabul etmeyen tek meyve imiş.. Bunu duyunca çok şaşırdım. Oysa ben  o iştah kabartıcı çilekleri görünce   hormonlu deyip almazdım.. Yazık oldu  onca çileksiz günlerime :)

- Eminönü'nde balık ekmek yiyenlere sesleniyorum..İzmir'e gelip Güzelbahçe'de yemeyi deneyin. O yediğiniz ne bilmiyorum ama, balık ekmek olmadığı konusunda   mutabık kalacağımıza eminim..






2.04.2013

SUSMA...


Söylediklerin,söylemek istediklerin olsun..
yüreğime dokunsun..
gizlediğin her kelime ve bastırdığın her cümle,
uzak kılar bizi birbirimize..
senin sözlerin, ab-ı hayatıdır gönlümün...
anla be gülüm..
sen susarsan ben ölürüm.

                                                                         uçurum çiçeği'me