Şimdi nereden çıktı bu diyeceksiniz.. Aslında bu yazı kendime. Çünkü ben de bilgisayarda oyun oynamayı seviyorum.
Efendim, tam 5 yıldır bilfiil oyunus oyuncusu ( bağımlısı demiyorum :)) olarak bir bakayım dedim.Nedendir hala bu yaşta çocuklar gibi oyun oynuyor olmam. Bende bir arıza mı vardır ? Yaşanmamış çocukluğun tezahürleri midir ?
Neyse ki bu konuda yalnız değilmişim. Zira 1 milyon insan oyun bağımlısıymış.
Ben diğer oyunları bilemem. Ama benim oynadığım kelime oyunu, başta sadece kafayı boşaltmak, rahatlamak için başlanmış olup, zamanla insanı kuşatıveren, esir alan bir oyun. hele ki hırslı biriyseniz. Elbette çok faydası var. Hızlı karar verme yetisini geliştiriyor. Özellikle 10 sn. gibi kısa süreli oyunlar oynuyorsanız..
Kazanmanın keyfini yaşamak insanı ruhsal açıdan tatmin ediyor. Kazanmak deyip geçmeyin.. Benim başta en büyük tutkum, kazanmaktan çok, benden daha tecrübeli ve iyi oyuncuları alt etmekti. Bu nedenle " usta" diye nitelendirilen oyuncularla çok oynadım..
Ne zaman ki sıkıntım oldu, kendimi oyuna atarak kafayı dağıtmaya çalıştım. Kendini yiyip bitirmekten iyidir bence..
İnsanları tanıyorsunuz. Kazandıklarında ya da kaybettiklerinde verdiği tepkileri görüyorsunuz. Sizden daha iyi bir oyuncuyu yenince, " salak, ortalamana bak da öyle gel" diyebiliyor, çıkıp gittiği için de cevap veremiyorsunuz. Sizden daha acemi birine yenilince, " nasıl yaptın sen bu ortalamayı" alayı ile karşılaşabiliyorsunuz..
İnsanların zaaflarını görüyorsunuz. Normal hayatında her hangi bir başarıyı elde edememiş, hayalini gerçekleştirememiş, insanlarla iletişim kurmakta zorlanan asosyal tipler, orda kendilerine ait farklı bir hayal dünyası kurabiliyor.Adam teknisyen olduğu halde, mühendisim diyebiliyor. Biri kalkıp hukukta hakimlik bölümünde okuyabiliyor mesela :) Yani, hiç hoşuna gitmeyen gerçek yaşam koşullarından sun'i olarak uzaklaşıp, kendisini mutlu eden yeni bir alan, yeni bir kimlik oluşturabiliyor. Dış dünyanın sorunlarını, zorluklarını, içinden çıkamadığı durumları bir kenara itip , mutlu olduğu, yeni kimlik kazandığı bu dünyada, sun'i bir hayat oluşturuyor kendine..
Elbette çok saygın ve değerli insanlar da.. Orada vakit geçirmenin ayarını, dozunu kaçırmadan.. Konuştuğum kişilere " günde kaç saat oynarsınız, ortalama olarak " dediğimde, bazıları günde 1-2 saat derken, kimisi sadece hafta sonları oynadığını söyledi. amaç ise, beyinsel olarak dinlenmek. Çünkü genel profile baktığınızda, eğitim düzeyi yüksek, çoğunluğun üniversite mezunu olduğu , elinizi sallasanız bir mühendise, doktora ya da avukata çarptığınız oyuncu kitlesi mevcut. Elbette ki hepsi böyle değil. Arada, az önce de dediğim gibi, özgüven problemi yaşayan, kendini değersiz ve beceriksiz hisseden, aile içinde sorunlar yaşayan, iletişim eksikliği olan insanlar da mevcut. İşte bu türdeki insanların oyuna bağımlı olması çok kolay.
Oyun bağımlısı hangi durumlarda söz konusu ?
Eğer oyun için normal hayata devam etmekte zorluk yaşanıyorsa, yeme-içme, uyuma, dinlenme , aile içi sorumlulukların ya da iletişimin sekteye uğraması sözkonusuysa bağımlılık başlamış demektir. Artık yemek bile angarya gelmeye başlar insana. Uyku saatlerinden fedakarlık edilir. Öfke patlamaları yaşanır. Kaybetmek sinir bozucu olmaya başlar. Arkadaşlardan uzaklaşılır. Dışarıya çıkmaya, çalışmaya üşenir olur insan..Dışarıya çıkıldıysa, akıl bilgisayardadır, hemen eve dönmenin yolları araştırılır. Evdekilerle iki kelam edemez olunur. Hatta İngiltere'de olduğu gibi, saatlerce oyun oynamaktan hayatını bile kaybedebilir insan..(olayın muhatabı 20 yaşında bir genç, aralıksız 12 saat oyun oynamaktan hayatını kaybetmiş.) İşi abartıp , oyunda yenildiği rakibini gerçek hayatta bulup, bıçaklayarak öldürenler de mevcut.
Oyun bağımlılığının sebepleri 3 ana başlık altında toplanmış;
-Sosyal
-Fiziksel
-Ruhsal
Sosyal sebepler kısaca internet kullanımının yaygınlaşması, cep telefonu vasıtasıyla her an insanın elinin altında olması, kolay ulaşılması olarak nitelendirilebilir. Karşılıklı iletişimin de mümkün olduğu oyunlarda bağımlılık daha kolay gerçekleşebiliyor.
Fiziksel sebepler, dopamin hormonu insanı mutlu eder. Oyun oynarken kazanılan her başarıda salgılandığı için, insan haz almaya başlar. Kendini mutlu etmek için de ister istemez, oyunun başına oturur.
Ruhsal sebeplere gelince, yapılan araştırmalar neticesinde, oyun bağımlısı olanların genelde özgüveni düşük, sosyal iletişim kurmakta zorlanan, kendini değersiz hisseden insanlar olduğu ortaya çıkmış. tabi ki her bağımlıda bunların olması gerekmiyor. Oyundaki profil aracılığıyla gerçek hayatta dışa vurulmayan öfkenin tezahürü ile rahatlama da sözkonusu olabiliyor. Ya da cesaret ve girişimcilik, risk alma gibi eylemlerle insan kendisini daha rahat hissedebiliyor.
Eğer çevrede, ailede bu tür bağımlılar varsa ne yapılmalı ?
Bu konuda klinikler bile kurulmuş. Elbette ki bu yöntem, ileri seviyedeki bağımlılar için. Ama başlangıç aşamasında olanlar için yapılabilecekler de mevcut. Birden oyundan uzaklaşmak , bağımlının hayatında büyük bir boşluk oluşturacağı için, bu pek mantıklı değil. Öncelikle, bağımlının istekli olması gerekiyor. İlk adım, bağımlılığa iten nedenlerin araştırılıp, bu problemlerin giderilmesi. Ardından kademeli uzaklaştırma gerekiyor. Bunun için yapılabilecek en güzel şey, yeni sosyal alanlar oluşturmak. Konser, sinema veya herhengi bir kursa gitmek gibi..Bağımlının spora yönlendirilmesi en iyi sonuç veren aktivitelerden biri. Elbette ki bu arada eleştirmek kesinlikle ve bir anda koparmaya çalışmak ters tepecektir..
Eer hala sorun devam ediyorsa da profesyonel desteğe başvurmak gerekiyor..