28.11.2015
....
Çok uzun zaman olmuş yazmayalı. Sanırım bir süre daha devam edecek bu suskunluk. En azından sizleri okumaya çalışacağım elimden geldiğince. Kendi kendime konuşmaktan, kağıda/ klavyeye dökecek bi'şeyim kalmıyor ne yazık ki. Gidişat hiç iç açıcı değil, gelecek endişe verici. Umutlu olmak çok zor.
5.11.2015
HADDİMİ BİLEMEDİM
Sabahın köründe radyo dinliyorum..
Bir kanala denk geldim, ismi lazım değil. Hoş lazım olsa da bilmiyorum, rast geldi işte. Bir muhterem zat konuşuyor. Diyor ki " kadının eşine ismiyle hitap etmesi mekruhtur". Sebeplerini sıralıyor bir bir. Eh kabul edilebilir az biraz zorlasan.
İçimi garip bir sevinç kaplıyor. Hatta huzur sayılabilir az biraz zorlasan.
Çok şükür diyorum. Çok şükür. Bizi yaradana hamd olsun. Kurdu kuşu yaradana, her gün güneşi doğurana...
Kabusta mıydım da uyandım, uyudum da rüyamı görüyorum. Hangi ara bu hale geldik de kaçırdım. Demek tüm dertler bitti, yurdum insanı mutlu mesut. Ne çalan var ne çırpan.Ne haksızlık ne de zulüm. Analar ağlamıyor, her gün insanlarımız ölmüyor,şehit haberleri mazi olmuş, gençlerin umudu tükenmemiş. Her doğan gün içimizi aydınlatıyor. Kravat taktı diye, 14 yaşındaki kızı hamile bırakan .... işte burada kelimeyi size bırakıyorum. İşte o hayvan desem hayvanlara hakaret olacak mahluk iyi halden indirim falan almamış. Kimse kimseyi kırmıyor, düşene el uzatılıyor. Hani cennetteyiz sayılabilir biraz zorlasan.
Tek kusurumuz ismen hitap kalmış. Onu da halletsek her yer gülistan...
Bitlenmiş saça gül konduruyoruz.
Oysa dinin toplum hayatında düzenleyici, teskin edici, doğru yere sevk edici, insanı eğitici, hayatı yaşanabilir kılıcı, güzelleştirici etkisi olması gerekirken, hele hele bırakın dini, İnsanlıktan uzaklaştığımız bu günlerde fonksiyonu ayrıntılarla uğraşmak olmamalı. Boşanmaların hızla arttığı, devam eden evliliklerde huzurun, sevginin, saygının kalmadığı, ite kaka gittiği bu dönemde Ahmet yerine bey desen ne olur, ağam desen ne fark eder ?
Önce sevmeyi anlat bana. Saygının çerçevesini çiz. Yüzüme vur eksikliklerimi, hatalarımı anlat. Ne zaman bu hale geldik, neden insanlıktan uzaklaştık, nedir bu içimizdeki öfke, kin,nefret, hırs. Yok mudur bunları içimizden, beynimizden, ruhumuzdan atmanın yolları. Öyle şeyler söyle ki evime koşarak geleyim, geleni kucaklayarak karşılayayım. Her gün yanımdakine şükredeyim, yanımdaki dünyamı aydınlatsın. Huzurla koyayım başımı yastığa, gülerek uyanayım, hayata daha bir sıkı sarılayım.
Derdimiz ölüm olsun, o da ihtiyarlıktan olsun.
Bir kanala denk geldim, ismi lazım değil. Hoş lazım olsa da bilmiyorum, rast geldi işte. Bir muhterem zat konuşuyor. Diyor ki " kadının eşine ismiyle hitap etmesi mekruhtur". Sebeplerini sıralıyor bir bir. Eh kabul edilebilir az biraz zorlasan.
İçimi garip bir sevinç kaplıyor. Hatta huzur sayılabilir az biraz zorlasan.
Çok şükür diyorum. Çok şükür. Bizi yaradana hamd olsun. Kurdu kuşu yaradana, her gün güneşi doğurana...
Kabusta mıydım da uyandım, uyudum da rüyamı görüyorum. Hangi ara bu hale geldik de kaçırdım. Demek tüm dertler bitti, yurdum insanı mutlu mesut. Ne çalan var ne çırpan.Ne haksızlık ne de zulüm. Analar ağlamıyor, her gün insanlarımız ölmüyor,şehit haberleri mazi olmuş, gençlerin umudu tükenmemiş. Her doğan gün içimizi aydınlatıyor. Kravat taktı diye, 14 yaşındaki kızı hamile bırakan .... işte burada kelimeyi size bırakıyorum. İşte o hayvan desem hayvanlara hakaret olacak mahluk iyi halden indirim falan almamış. Kimse kimseyi kırmıyor, düşene el uzatılıyor. Hani cennetteyiz sayılabilir biraz zorlasan.
Tek kusurumuz ismen hitap kalmış. Onu da halletsek her yer gülistan...
Bitlenmiş saça gül konduruyoruz.
Oysa dinin toplum hayatında düzenleyici, teskin edici, doğru yere sevk edici, insanı eğitici, hayatı yaşanabilir kılıcı, güzelleştirici etkisi olması gerekirken, hele hele bırakın dini, İnsanlıktan uzaklaştığımız bu günlerde fonksiyonu ayrıntılarla uğraşmak olmamalı. Boşanmaların hızla arttığı, devam eden evliliklerde huzurun, sevginin, saygının kalmadığı, ite kaka gittiği bu dönemde Ahmet yerine bey desen ne olur, ağam desen ne fark eder ?
Önce sevmeyi anlat bana. Saygının çerçevesini çiz. Yüzüme vur eksikliklerimi, hatalarımı anlat. Ne zaman bu hale geldik, neden insanlıktan uzaklaştık, nedir bu içimizdeki öfke, kin,nefret, hırs. Yok mudur bunları içimizden, beynimizden, ruhumuzdan atmanın yolları. Öyle şeyler söyle ki evime koşarak geleyim, geleni kucaklayarak karşılayayım. Her gün yanımdakine şükredeyim, yanımdaki dünyamı aydınlatsın. Huzurla koyayım başımı yastığa, gülerek uyanayım, hayata daha bir sıkı sarılayım.
Derdimiz ölüm olsun, o da ihtiyarlıktan olsun.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)