4.05.2016

ANNELER VE KIZLARI

Narda'yı biliyorsunuzdur. Bilmiyorsanız da   bir bakın derim. Hatunu ve muhterem validelerini dün evimde misafir ettim. Şimdi çözdüm olayı. Yani şimdi derken,şimdiki şimdi değil, dün  sohbet anında çözdüm. Narda 'nın bir numarası yokmuş meğer. Asıl marifet, edebiyat aşkı, engin bilgi birikimi, zeka, akıl.....   hepsi valide hanımdaymış. Genetikle bazı konularda nasiplenmiş bizim hatun :)
Saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlara su
Kim bu denli dutuşan odlara kılmaz çare su
Fuzuli

İnanmayacaksınız ama, Fuzuli'yi daha 12- 13 yaşlarında okuduğunu, Karacaoğlan'la ve  şu an hatırlayamadığım  şairlerle  hemhal olduğunu söyleyen Valide Sultan' dan bu dizeler. Yıllar önce okumuş ve unutmamış.Vay be dedim kendi kendime,ne şanslı insanlar varmış bu dünyada. Aha biri de Narda. Aman bende bir fesatlık,bir kıskançlık, demeyin gitsin. Dedim Sultan, Narda'yı aradan çıkaralım, seninle baş başa buluşalım. Bence sevindi,  Narda hain planlar yapar da ket vurur diye pek sesini çıkaramadı ama gözlerinin parlamasından anladım. Sevindi :) 

2.05.2016

CHALLANGE / BÖLÜM 2 VE İNŞALLAH SONDUR... DURUMA BAKİCİZZZZZ

Dün   bitiremedim malum. Kaldığımız yerden devam....

16- Hadi bize el yazınızı gösterin...
Görmek istediğinizden emin misiniz ? Aslında ben inci gibi yazarım. Hattat gibi. Amma ve lakin, hızlı yazdığımdan  böyle oluyor. Okulda da  zeki ama çalışmayan öğrenciydim :) Yazım güzel ama canım güzel yazmak istemiyor...

17-Burcunuz nedir? Sizinle uyumlu özellikler hangileri ? 
Burcum ikizler. 18 Haziran doğumluyum. 
Ezbere konuşmamak için , ikizler kadınının özellikleri okuyayım dedim, hemen yarıda kestim. Anacığım neredeyse kendime aşık olacaktım :) Meğer neymişiz biz. 
uyanlar; tutumluluk, değişiklikten hoşlanmak,  hırslı olmak, emir almaktan hoşlanmayıp özgürlüğe düşkünlük.
Ya ben kendi bildiklerimi yazayım iyisi mi... Neşeli bir yapım var, espri yapmaktan hoşlanırım.  Siz bakmayın burada melankolik şeyler yazdığıma ..Seyahat etmeye bayılırım, yeni insanlar tanımak, yeni yerler görmek hoşuma gider. Çok farklı kişilikler sergileyebilirim. Genelde kararsızlık yaşarım .. Bugün  hayır dediğime, yarın evet diyebilirim. Düşünmüş ve fikir değiştirmişimdir.  Ya hep ya hiç derim genelde. Bir insanı silmemek için çok çaba sarf eder, silince de dönüp bakmam..

18- Katıldığınız ilk konser hangisiydi?
Sibel Tüzün müydü acaba ? Evet hatırladığım kadarıyla öyleydi.

19- Satın aldığınız son giyisilerle birlikte bir fotoğrafınızı paylaşır mısınız?
Yüzümü eskitmemek gibi bir prensibim var :))  Sosyal medyada paylaşmam ki, yoksa dükkan sizin...

20-Günün birinde nereyi ziyaret etmek ya da nerede yaşamak isterdiniz?

Kuala Lumpur öğrencilik yıllarımda , arkadaşımla birlikte gitmeyi hayal ettiğimiz yerdi. Sanırım hala görmek isterim. Malezyalıları severim. Birini tanıma şansım olmuştu. Gerçekten çıtı pıtı, nazik insanlar...
Nerede yaşamak isterdim ? Küçük bir sahil kasabasında değil elbette. Oturduğum şehirden, semtten, evden.... memnunum... İzmir...

21- Sizi güldüren 5 kelime  ya da söz öbeğini listeler misiniz ?
Benim gülmelerim "kullan at " cinsinden. Gülmüşümdür,  geçmiştir. Yani aklıma gelmiyor şu an ...

22-Sahip olduğunuz en kıymetli şey nedir? Neden kıymetli ?
Yarım yamalak sağlığım var çok şükür. Akıl ve ruh sağlığından bahsediyorum. Benim için en kıymetli şeyler... Allah eksikliğini göstermesin dicem de  iyi bi'şey demiş olur muyum, emin olamadım birden. Bu hayata akıllı olup ta katlanmak her aklın harcı değil.

23-Yaparken heyecan duyduğunuz bir şeyden bahseder misiniz ?
Heyecan yaramıyor bana, yasak :)) 
En doğru cevap, görmek için uzun süre hayalini kurduğum bir yere gitmek ve  fotoğraflarını çekmek . Mesela bugün bir arkadaşımdan Uşak / Ulubey'de dünyanın ikinci büyük kanyonunun olduğunu öğrendim. Şimdiden heyecan sardı. Mutlaka gitmeliyim dedim...
Bu arada Turizm Bakanlığı ne işle meşgul merak ediyorum. Tamam bilmemek benim ayıbım olabilir de, zorla gözümüze sokun, bol reklamını yapın . Görülmesi gereken o kadar güzel yerlerimiz var ki...

24- Şu an okumakta olduğunuz ya da en son okuduğunuz kitap ?


Tabi ki de Parçalanmış Gülüşler blogunun sahibi Tolga'nın kitabı , Parçalanmış Gülüşler :))

25-Favori Disney karakteriniz hangisi ? Neden?

Bi kedisevere sorulacak sorumu bu ? Cevap belli değil mi ? Elbette , gece rahat uyumak için gündüzleri dinlenen Garfield :))

26-Ziyaret etmek istediğiniz 10 yeri sayabilir misiniz ? 
Uşak / Ulubey kanyonları
Kuala Lumpur / Malezya
Mardin
Adıyaman'da güneşin doğuşunu seyretmek
Urfa/ Halfeti
Hindistan / Tac Mahal
Fas / Marakeş
İspanya
Mısır / Piramitler
Bali adası

27- Dağınık mısınız yoksa düzenli mi ?
Of of of, hem de nasıl dağınığım... Leyla'ya bi sorun isterseniz :)))

28-En sevdiğiniz 3 müzik grubu?
Duman
Depeche Mode
....... aklıma gelmedi...

29-Korkularınızdan bahseder misiniz?
Alzaymır olmaktan korktuğum için, gözlerimi kapayıp tek ayak üzerinde , kollar yana açık  durmaya çalışırım bazen. En iyi yöntem buymuş. Bir de denizde boğulmak gibi saçma ve mesnetsiz bir korkum  vardır.

çok şükür bitiyo galibaaaaaaa

30-Neden blog yazmaya başladınız ? Blog adınızın bir hikayesi var mı ?
Depresyona girmemek için :))  İşe yaradı mı tartışılır...
Kazanmayı çok istediğim bir sınavı kazanamayınca  açmıştım bu blogu. 2011 yılıydı sanırım. Bir dönem, tüm yazılarımı silip, sonra tekrar başladım.
Blog adıma gelince.... Kahveyi çok severim ve  günde bazen abartıp 5-6 fincan içtiğim olur. O nedenle "kahve molası"  adını  seçtim,lakin kullanılıyormuş , hem de pek bi ünlü blogmuş. Mecburen "kahve telvesi"ni de ekledim.  Bana "telve " denmesinden müthiş memnunum şu an. 

Nihayet bitti, inşallah okuyan da olur diyor ve şanslı isimleri söylüyorum. Profösör, Serhat Ocak ve tabiki de Değmesin Yağlı Boya.. Yolcu sevmiyordu. Hımmm Prensesi de mi eklesem acaba.Sanırım yapmadı henüz, evet Sessiz Prenses... Sessizkaldım...O kadar kitabının reklamını yaptık, Tolga..Bir de Didemika Bir Deli Bir Dolu :)) Miras'ın yazılarına çok gülüyorum ve cevaplarını merak ediyorum...
Kimlermiş, sıralayayım bari;
Profösör
Serhat Ocak
Değmesin Yağlı Boya
Sessiz Prenses
Sessizkaldım
Didemika Bir Deli Bir Dolu
Parçalanmış Gülüşler
Miras
Bu kadarla kalalım ki, bir sonrakine yazacak isim olsun elimizde :))



CHALLANGE

Bakmayın anlamının  "meydan okumak " olduğuna.... Kimseye hatta kendime bile meydan okumak gibi bir gayem yok. Çelınç kelimesini görünce merak edip, aslı ne ola ki diye araştırınca, aslında burada yapılmak istenenin, verilen cevaplar vasıtasıyla, kişiyi tanımak olduğunu anladım.  İnşallah yanlış anlamamışımdır. "Mim " devri kapandı,  "çelınç" devri başladı sanırım.
Mimlenmek kelimesi yerine çelınçlanmak mı dememiz gerekiyor şimdi ? 
Calimero   aman ısrar kıyamet yap diyeli çoook oldu aslında.:) Gezip tozmaktan  anca vakit buluyorum. Siz oturup kalkıp benim finallerin yaklaşmış olmasına dua edin.  Hiç durmadan yazıp, yazmadığım zamanlarda blog okuyorum.  Neden?  Çünkü ders çalışmak zor geliyor. Ah bi başlasam.... Başlayabilsem....
Neyse yavaştan geçelim cevaplara...
1- Müzik listenizdeki ilk 10 şarkıyı paylaşın. Dinlerken nasıl hissediyorsunuz ? 
    - Radio Tarifa / Lamma Bada
ŞU yazımda bahsettiğim Mi'den bana kalan  en güzel hatıralardan biri bu şarkı. Dinlerken kelimelerle tarif etmekte zorlandığım hüzün, özlem...ne bileyim bir sürü duygusal duygu işte :))) Böylelikle Türkçemiz " duygusal duygu " ile tanışmış oldu sayemde....
  - Emre Aydın  / Eyvah 
Emre Aydın'ın tüm şarkılarını , şarkı sözlerini beğenirim. Felsefi bir tadı var. Ama bu günlerde bu şarkıyı çokça dinliyorum. Hele "Düşüyor sustuklarım gözlerimden yine eyvah" dizesi yok mu !!! ?... 
 - Zeynep Casalini / Duvar
Bir insan etrafına duvar ördüyse, o duvarları yıkmaya çalışmayacaksın. İnat ediyorsan da, duvarlara çarpa çarpa oran buran yamulunca şikayet etmeyeceksin. Bu kadar net...İşte bazen  bu gerçeği unutuyorum da ben... Bu şarkı hatırlatıyor sağ olsun..
-Neşet Ertaş / Cahildim dünyanın rengine kandım...
Bunu da anlatmayayım.... Cehaletimi anlatıyor işte :) Zahidem türküsünü de severim   aslında ama ikisini birden yazmayayım dedim. 
- Leonard Cohen / A Thousand kisses  deep
Kadife gibi,insanın ruhunu okşuyor . Cohen'i çok severim...
-Depeche Mode / Wrong 
Özellikle uzun araba yolculuklarında , sadece bu şarkıyı değil,  şarkılarını dinlemekten  çok keyif alırdım. Dinlerken ne hissediyorum? Sanırım birazcık baş kaldırı, isyan, başına buyrukluk, uzaklara gitme arzusu, alttan alta sitem... Bunlar şarkının bana verdikleri değil, şarkıları dinlerken , onlardan bağımsız hissettiklerim.. Kabul karışık oldu biraz :)
-Sting/  shape of  my heart
Desert Rose ile sevdiğim  Sting'in bu şarkısı harika...
-Sezen Aksu / Vazgeçtim  / Sarı Odalar
Tercih yapmak zorunda mıyam :))  Dilber Ay'dan da tavukları pişirmişem eklesem mi acaba ? Evetttt  konuyu kaynattığımıza göre, sonraki şarkıya geçebiliriz...
Vazgeçtim, bu kadar yeter :))

2- Göbek adınız nedir ? Sizin için önemini anlatabilir misiniz ?
Olsa,hiç üşenmez anlatırdım ama ne yazık ki yok.
Çocukluğumda  komşumuzun  yeğeni vardı. Anne babası Almaya'da olduğu için, halasında kalıyor, yaz tatillerinde  ailesinin yanına gidiyordu.Bir gün sokaktaki tüm çocuklar, başına toplanıp , isimlerimizin  Almancasını sormuştuk. O da tek tek saymıştı. Benimkine ne dedi şu an hatırlamıyorum. Hatırladığım  ve hala bırakamadığım saflığım...  İnsanlara inanmaktan , güvenmekten vazgeçmeyeceğim ben :))
Tamam ben de biliyorum göbek adıyla alakası yok, aklıma geldi, ondan şeettim ..

3- Cüzdanınızda neler olduğunu bizimle paylaşın..
İki kez okudum soruyu,çanta demiyor Allah'tan. Hayatımda benim çantam kadar karışık çanta görmedim, çünkü kimsenin  özel eşyasını karıştırmam ben.
Cüzdanımda  ehliyetim, mesleki kimlik kartım ( nüfus cüzdanı taşımıyorum . çünkü  özellikle  nüfus cüzdanı kaybetmede olağanüstü yetenekliyim ) kredi kartı, para kartı, kartvizitlerim,  fatura kartı, kent kart , para.

4- Kim veya ne olmadan yaşayamazsınız ? Neden ?
O olmazsa yaşayamam dediğim kim varsa gittiler de hala yaşıyorum. demek ki neymiş, onlarsız da yaşanırmış ... Ben kalbim olmadan yaşayamam sadece :)

5- Koleksiyonunu yaptığınız herhangi bir şey var mı ?
hımmm hiç bir zaman olmadı.

6-Evcil hayvan olarak ne beslemek isterdiniz?
Alerjik astımım olmasına rağmen Behlül 'ü besliyorum. Ama son zamanlarda küçücük, minnacık köpeklere merak sardım. Ama cıkkkk olmaz. Kedi candır.




Ama bu kedi sevilmez miiii, beslenmez miiii?

8- Sizi gülümseten bir şeyleri bizimle paylaşır mısınız ?
Çok hazırlıksız yakalandım . Aile içinde, kendi aramızda yaptığımız, birbirimizi gömdüğümüz ! espirilere gülerim / gülümserim. Onun haricinde hayvan , özellikle kedi / köpek ve bebeklerle ilgili resimler,videolar gülümsetir.

9- Hangi alanda iyi olmak isterdiniz ?
Seçme hakkım da var demek. Ne olursa olsun  bir alanda iyi olabilseydim keşke :) İyi bir yazar olmak isterdim mesela. İyi fotoğraf çekmeyi, iyi keman ya da piyano çalmayı... bunlardan birinde iyi olsam bana yeterdi.

10-Bize biraz güçlü yönlerinizden bahseder misiniz?
Altıncı hissim kuvvetli galiba benim. Ya da iyi tahminlerde bulunuyorum. Hislerimin arkasından giderim genelde, yanılmadığımı görmek her zaman mutlu etmiyor tabi ki....

11- Biraz da zayıf yönlerinizden ?
Sevdiğim insana çok fazla şans tanırım. Moda tabirle salağa yatarım. Ta ki canımı iyice acıtsın. Ne gerek varsa :)))

12- 8. soru gibi, bunu da özel buluyor ve es geçiyorum :))

13- Favori şiiriniz ya da sizin için anlamı olan bir şiir var mı ?
Üniversite yıllarımda Sezai Karakoç hayranlığım vardı. Neredeyse kitaplarının tamamını alıp okumuştum.  Mona Roza şiirini, hikayesini de öğrendikten sonra çok sevmiştim. Hala da severim..

14- Özel bir yeteneğiniz var mı ?
Bir arkadaşım " sende olağanüstü sevme yeteneği var " demişti. Bu sayılır mı ? :))

15- Favori mevsiminiz hangisi ? neden?
Yazı sevmem sıcak olur, kışı sevmem, yakacağı olmayanlar, damı akanlar vardır. Baharı İzmirde yaşayamıyoruz ne yazık ki.Belki de bu sebepten Bahar diyeyim. Her yer yemyeşil, papatyalar, laleler..insanın içi açılıyor .
( Ama laf aramızda,  ruhum sonbahara uygun )

ayyyy bayılicimmmm .. daha yarıya gelmişim. üstelik iki soruyu es geçmiştim.Yok devam edemiycem. İyisi mi seriye bağlayayım ben bunu :))))


30.04.2016

TEBDİL-İ MEKANDA FERAHLIK VARDIR -3

Berlin Duvarı'na kadar gidip de ismimi yazmamak olmazdı..Benim için küçük, insanlık için büyük bir yazı :))

Şehir turumuzun 2., gezimizin 3. günü , bana göre çok verimli geçti. Zira hep görmek istediğim Berlin Duvarı'na gittik.  Heyecan vericiydi. Sonradan öğrendiğime göre dünyaca ünlü 100 ressamın çizdiği duvar resimleri karşımızdaydı. Hepsi karşısında durup dakikalarca incelemeye / seyretmeye değerdi.  Biz Berlin'in doğu tarafında kalıyorduk ve doğuya bakan duvarda oldukça soyut ( soyutun oldukçası nasıl oluyor ya hu ? ) , felsefi çözümlemeler isteyen resimlerdi.  Ancak duvarın arkasına baktığımda sadece ve sadece yazılar vardı. Hava çok soğuktu ve Leyla " gidelim " diye tutturdu. Bu nedenle kabaca baktım hepsine.... 





Bu araba,  duvar müzesine dahil. Ancak sırrı nedir çözemedim. Netten yaptığım  araştırmaya göre,  arabalarıyla Batıya geçen ve alkışlarla karşılanan bir çiftin ve genel anlamda geçişlerin  sembolü olabilir mi acaba ? 


Bu resim en çok etkilendiklerimden...



Duvarın arkasına geçtiğinizde bu manzaralar karşılıyor sizi. Batıdaki binalar  daha eski, Doğu, bir önceki yazımda da bahsettiğim üzere, şantiyeye benzediğinden, eski binalarla yeniler yan yana... Hatta bazen  bana çok çirkin gelen görüntüler oldu. Yeni binaları ne kadar modern olursa olsun, sevmedim..... Yama gibi duruyordu..






Ve işte Batıya bakan duvar. Önce acaba doğu ile batıyı karıştırıyor muyum dedim.  Bana göre resimler, yazılardan çok daha ilgi çekiciydi ve batıya yakışıyordu.Sonra düşündüm, toplumların ve kişilerin bunalımlı zamanlarında, kaos halinde sanatsal açıdan  üretim daha fazla olur gibi bir yorum getirdim kendimce.Ama , bu resimlerin ressamlar tarafından yapıldığını  göz önünde bulundurunca ( yazıların menşeini bilmiyorum, ya da kimlerin yazdığını)  tezimi kendi kendime çürütmeye karar verdim:)) 





Araba gibi, bisikletin de sembol ve müzeye  dahil olduğunu düşünürken, genç bir kız gelip, zinciri çözdü ve  alıp gitti. Bana da  saflığıma gülmek kaldı :))

Leyla  artık mızmızlanmanın şiddetini artırmaya başlayınca, O'na değil, ellerimi donduran soğuğa yenildim ve hadi gidelim dedim. Gönlü olsun, kıramayıp tamam dediğimi düşünsün .Tabi bunu okuyunca ne diyecek bilemiyorum :))) Otobüsümüze binip, Berlin Duvarı'nın orijinal halinin  bulunduğu yere gittik. 

Berlin Duvarı aslında böyleymiş...

Duvarın arkasındaki, birbirine paralel  bu blokların ne olduğunu , ah almanca bileydim de rehbere soraydım..
Gogıl amca  , 155 km uzunluğunda diyen tur şoförünün aksine , duvarın 46 km uzunluğunda olduğunu söylüyor. Yıkılan duvar kalıntıları bir yerde depolanmış, saklanıyormuş.Kalan kısmı da sökülecekmiş zamanla. Tabi ki hepsi değil. 
Belki de Berlin Duvarı'nı utanç duvarı yapan sebeplerden biri de, duvarı aşmaya çalışırken  insanların canlarından olmaları. Değişik tarihlerde, küçük büyük, kadın çocuk demeden bir çok insan bu uğurda can vermiş. Hayatını kaybedenlerin resimlerinin ve ölüm tarihlerinin yer aldığı .... ne denir ki buna ? anıt mezar mı ?  işte  öyle bir yer vardı. Küçük çocukların da olduğunu görünce içim cız etti.... 



Berlin  duvarı yıkıldıktan sonra, depoya kaldırılanların  dışında bir bölümü Amerika'ya satılmış. Ancak  dükkanlarda  5-10 euro karşılığında  duvar kalıntılarından  almak/ edinmek mümkün....


Sıra geldi günün özetine.....
Yani Duvar, kapitalist sistemin çarklarına daha fazla karşı koyamadığı  için yıkılmış. :)


29.04.2016

TEBDİL-İ MEKANDA FERAHLIK VARDIR - 2

Eğer gezmek  işkence olsun istemiyorsanız, konaklama için seçeceğiniz yer , merkezi olmalı. Ya da merkeze ulaşımı oldukça kolay bir yer seçmelisiniz. Bizim Leyla, muhteşem bir seçim yapıp Alexanderplatz Meydanında otel seçmiş. Takdir ettim.
Günün hemen hemen her saati dolu bu meydan. Kimse kimseye bakmıyor,  herkes kendi havasında. Yere uzananlar,  olduğu yere çöküp, etrafı seyredenler, gitar çalıp şarkı söyleyenler... Ne ararsanız var.  Ayıplama  yok,  utanma yok, insanlar alabildiğine doğal ve rahat..




Odamızdan  şehrin görünümü


gece otelden manzara harika  ( bu görsel alıntı ama bizim manzara da böyleydi :)))
Tatilin en sıra dışı karesini kaçırdım tabi ki. Sonrasında çok aradım ama bulamadım. 18-19 yaşlarında bir genç oturmuş yere, önünde 5-6 kağıt bardak. Hepsi özenle  yere sabitlenmiş bantla. Her bardak üzerinde  ayrı bir şey yazıyor. Aklımda kalanlar, " BMW, extacy, beer.." O kadar güldüm ki,  biz ekmek parası için dilenirken, millet olayı aşmış, BMW parası istiyor.
İlk gün sadece öğleden sonramız olduğu için , sadece etrafı keşfetmekle yetindik. Berlin Katedrali , yürüme mesafesindeydi. 


1700 yıllarında yapılmış olmasına rağmen, hala ihtişamını koruyor , büyüleyici ...



Lustergarten


Hava çok soğuk olduğu, hatta bir ara kar bile atıştırdığı için,kanalda  tekne gezisi yapamadık. En çok içimde kalan bu oldu. Ama bir dahaki sefere  mutlaka... İnşallah ...

Perşembe günü olması münasebetiyle, oldukça sakin. İstanbul'u hatırlattı bana burası, neden bilmem. Oturup, soğuk havada kahve yudumlamak  çok keyifliydi...


Lustgarten 



Doğu ile batının birleşmesinden sonra, Almanya'nın başkenti Berlin  olunca,  şehir dev bir şantiyeye benzemiş.Her yerde inşaat var. Ya restore ediyorlar ya da yeni binalar yapıyorlar. Ancak 5 mt kazıldığında bile su çıktığı için,   bu pembe borularla suyu kanala  aktarıyorlarmış. 


İkinci gün sabah,  "hop on hop off" denilen şehir turuna çıktık. İki günlük bilet aldık. İlk gün A turu, ikinci gün B turu.  Otobüsler her 10- 15 dk da bir  aynı noktadan   geçiyorlar. Ring usulüne benziyor.Böylelikle istediğiniz durakta, ki bu duraklar genellikle tarihi bir yerde oluyor. İnip istediğiniz kadar dolaşıyor ve aynı noktadan binip, turunuza devam ediyorsunuz. Hem zamandan kazandırıyor, hem de bana göre ekonomik. Tek problem,  otobüsteki tur rehberinin  Almanca konuşması. Güya kulaklıklarla Türkçe  dinleyebilirsiniz diyordu kitapçıkta ama,  lafta kalmış. Sadece izlemekle kaldık bir çok yeri. Ya da  yarım yamalak ingilizcemizle anladığımız kadarıyla yetindik. 


Brandenburg Kapısı



Berlin Zafer Sütunu


Tiergarten Park


Berlin Hayvanat Bahçesi


Akvaryum / Berlin 


Günün özeti, lisan şart :))


TEBDİL-İ MEKANDA FERAHLIK VARDIR -1....


Geçen hafta sonu Berlin'e gittik arkadaşım Leyla ile.. Kafayı sıfırladım, yüzlerce fotoğraf çektim,  insanları gözlemledim, kıyasladım, ölçtüm biçtim, tarttım. Sonuç; insanın evi gibi yok :)))
Leyla okulda hep fransızca gördüğü için, ingilizceyi  ordan burdan, biraz yurt dışı seyahatlerinden , en çok da evde hep ingilizce  kanallar izlendiği için televizyondaki filmlerden, dizilerden öğrenmiş.Tabi başta epey zorluk çekmiş. Hatta eşine  " niye hala öğrenemiyorum şu ingilizceyi" dedikçe , eşi " bir tık kaldı Leyla, inan birden çözecek ve sen bile şaşıracaksın " dermiş.  Bir gün bizim akıllı Leyla, açmış televizyonu,  o da ne, alt yazıları okumadan anlıyor konuşulanları. Sevinçten hoplamış, zıplamış, yetmemiş çığlık atmış. Hemen eşini aramış müjdeyi vermek için. Sonra farketmiş ki, adamlar zaten Türkçe konuşuyor. Nasıl olmuşsa, biri dil tercihini Türkçe yapmış. Bana anlatırken diyor ki, " inanamazsın Telve o 15- 20 saniyelik heyecanımı. Nasıl mutlu olmuştum İngilizceyi öğrendim  diye..."
Berlin'e gittiğimizde ilk işimiz otele yerleşmek oldu. Sonra aşağıya inip, yemek yiyelim dedik. Otelden çıkar çıkmaz bir kaç yer bulduk. Gözümüze kestirdiğimiz yere daldık. Ne yesek, ne alsak diye kendi aramızda konuşurken , garson  "ne alırsınız ? "  diye sordu. Hemen Leyla'nın kulağına eğilip " bak sakın  Almanca'yı çözdüm diye ortalık yerde çığlık atıp  beni rezil etme, adam Türkçe konuştu " dedim. 
Benim dilime düşmeyeceksin arkadaşım...:)



20.04.2016

DOWN CAFE / DENİZLİ



Yaklaşık 2,5 yıl önce yazdığım bir yazıda Down Cafe 'den bahsetmiş, İzmir'de olmadığı ve gidemediğim için hayıflanmıştım. Hafta sonu Denizli'ye gidince, işim biter bitmez " hadi " dedim A'ya. "Beni  Down kafeye götür". Birazcık aradık ama çok da zorlanmadık. Yol üstünde geniş bir yeşillik alan üzerinde, ağaçların arasında  , huzur verici ( laf olsun diye söylemiyorum, gerçekten huzur vericiydi. Belki yeşilliğin bol olmasından, belki de benim sempatimden...) bir kafeydi. Hava oldukça sıcak  ve bence mevsim normallerinin üzerinde , ki 32-33 derece civarı  olduğu için çimlerin üzerinde atılmış masalarda oturmak istedik. 
Bir kaç 46 lık garson görünce etrafta  şaşırdım. Biz kendi aramızda konuşurken , kız yanımızda bitmiş, farkında değilim.Göz göze gelince karşılıklı gülümsedik.



"Tüm çalışanların 46+1 olduğunu düşünüyordum" dedim. "Ama onlar tek başlarına olsa  yürümez ki burası " cevabını aldım. Meğer 9 tanesi 46+1, geri kalan 5 tanesi de 46 lıkmış. Siparişleri isminin Ecem olduğunu sohbet esnasında öğrendiğimiz  dünya tatlısı , güler yüzlü  sevimli kızımız getirdi. Ardından Onur geldi. 

  

Yanlış hatırlamıyorsam ikisi de  22 yaşlarındaydı, ama daha küçük gösteriyorlardı. Araştırmacı gazeteci kişiliğim hortlamış gibi, soruları sıraladım. Hayatlarından memnunlardı. Mutlu oldukları anlaşılıyordu. Daha sonra fotoğraflarını çekmek için izin istedim. Sohbetimizi fazla anlatmayayım, birazcık merak edip siz de bulunduğunuz şehirde  arayıp bulun, umarım yaygınlaşmıştır. Her ilde benzeri kafelerin açılması gerekir. 



Hesabı ödemek için içeri girdiğimde  duyuru panosu gözüme ilişti. Kısacık notlar yazılıp asılmış. Arada beni gülümseten notlar da vardı. Hiç olumsuz yazanı görmedim.



Kafeden ayrılmadan önce , son kez dönüp arkama  baktığımda , şarkıya eşlik  ederek dans ediyordu Ecem.



Çalışanların  güler yüzlü oluşları,  samimi ve sıcak ortam, çimlerin üzerinde yudumlanan kahveler.... Daha ne isterim ki ben.Tüm yorgunluğumuzu atıp ayrıldık... Hepsine çoookkk çok teşekkür ediyorum.