16.10.2015

BİLİNMEYEN BİR KADININ MEKTUBU

Uzun süredir arayıp bulamadığım kitaplar için son çare olarak netten sipariş vermek isterken, bir kitap çıktı karşıma.Meçhul Bir Kadın'ın Mektubu..Bu kitabı bir arkadaşımın paylaşımlarında görmüştüm ve dikkatimi çekmişti. Kitabı  bir solukta okudum..
Sanırım 2 sene önce idi. Kürk Mantolu Madonna  çok hoşuma gidince, kendimce üçlü bir seri oluşturup, 2 farklı milletten, 2 farklı yazarın kaleminden , aşkı anlatan kitapları da okumuştum ardı sıra.. Kör Baykuş ve Kırık Kanatlar. Her 3 kitabın kendine has anlatımı var elbette. Ama son okuduğum Meçhul Bir Kadın'ın  Mektubu adeta beni büyüledi.
Aslında kitaptan ziyade uzun bir öykü kıvamında. 1-2 saatte bitecek türden. Başlar başlamaz beni içine çekip alan, bittiğinde  farklı bir boyuttan hayata bakıyormuş hissi yaşatan  bir öykü.
Bitirince netten yorumlara baktım. Tabi ki yine " hıh  ne anlarsınız siz aşktan " dedim .
Neymiş saplantıymış, birine böyle bağlanmak  normal değilmiş, obsesif  bir kişilikmiş.Kesinlikle katılmıyorum. Bu hastalık değil, saf aşk. İşte artık türüne pek rastlanmadığından günümüzde,  böyle yaftalamak işine geliyor insanların...
Daha önce okuduğum bir kitapta mealen " Aşk insanı mutlu eder, çoğaltır, besler. Hayat enerjisi verir. İnsanı üzen bir duygu aşk olamaz" diyordu. O zamanlar anlam verememiştim. Nasıl olur da aşk insanın içini acıtmazdı ki. Aşık olan, maşukunu  hep yanında isterdi. Özlem çekerdi, paylaşmak istemez, kıskanırdı. Hep kendisiyle ilgilensin, hep değer versin, öncelik hep onda olsun isterdi.
Bu hikayeyi okuyunca anladım ki, aşk emekle iktifa etmiyor . Emeğin yanında  sabır istiyor, beklemeyi , paylaşmayı, O'nun mutluluğuyla mutlu olmayı öğretiyor. Asıl sorun sahiplenmeye, hayatına karışmaya başladığında ortaya çıkıyor. Ve aşk boğuyor böyle durumlarda. Nefes almak, kaçmak kurtulmak istiyor insan..
Aşık , maşukuna  liman  olmayı bilendir.
Aşık, maşukuna   şahsi bir yaşam alanı bırakandır.
Aşık, sahip olmadan  ait olandır.
Aşık, sorun çıkaran değil, huzur verendir.
Gözden ırak olan, gönülden de ırak olur sözüne inat, aşık görmese de , dokunmasa da, konuşmasa da sevmeye devam edendir. Çünkü aşk, zaman ve mekanı aştığınızda ortaya çıkan güçlü bir duygudur. Tenin,  tensel hazzın ötesinde ruhların yakınlaşması, birlikteliği, uyumu, çekimidir.
Aşk,  ömrü biçilemeyendir.
Aşk dünyalık değil,  sonsuzluğa uzanan duygu yoğunluğudur.
Aşk, yük olan değil, yükü hafifletendir.
Aşk,  tüm sorunların, sıkıntıların, dertlerin arasında  durup dinlendiğimiz, kendimize geldiğimiz sığınaktır.
Gerisi  basit bir etkileşim, hoşlanma, heyecandır..

8.10.2015

AVUÇLARINA YAĞSAM DAMLA DAMLA...



Yalanlarından değil, o yalanların doğru olma ihtimaline muhtaçlığımdan nefret ettim ben,
Gidişlerine değil, sensiz kalışlarımaydı öfkem..
Canımı yakan sözlerin değildi,
Onca kırgınlığıma rağmen , senden vazgeçemeyişlerimeydi isyanım...
Düşer miydim bilmiyorum avuçlarına,
Ama ben, yağmur olup yağmak istedim  damla damla..
Kalabalıklar içinde kaybolmaktan  endişelenmedim hiç..
Tek korkum, beni bulamaman,
Bulduğunda tanımaman,
Tanıdığında umursamamandı..
Kelimesiz kalmadım hiçbir zaman, söylenecek çok şeyim vardı..
Sustum...
Beni anlamamandan korktum.....


1.10.2015

.....


Hepsi siyah beyaz..Bazen uzunca bir yol, kenarları ağaçlık..Huzur, bir o kadar da belirsizlik..Merak ve heyecan celbeden..
Bazen dalgalı bir deniz.Korkunç ve insanın içini ürperten..
Kuzum nedir bu  her şeyi arkanda bırakıp gitme isteği ? 
Nereye ve neye gittiğini bilmeden ?
Kime sığınabilir , ne kadar uzaklaşabilirsin ?
Her hatırayı yanında taşırken ....
Yüreğin hala O'nun sıcacık sevgisiyle doluyken ....
......

YANILSAMA...




Bazen kenara çekilip izlemek lazım.. Uzaktan ve duyguları karıştırmadan. Bir insanı tanımanın en iyi yolu. Taşların yerinden nasıl oynadığını  görecek ve çok şaşıracakın. Tanıdığını zannettiğin insan, aslında  hayalinde oluşturduğun kalıba sığdırmaya çalıştığın, ama asla o kalıba uymayan, hataları olan, senin gibi ve senin kadar.. Ne eksik ne fazla...


24.09.2015

BAYRAM MI GELMİŞ..

Mümkün mü bilmiyorum, umudumu kaybetmek istemiyorum. Barış, huzur ve istikrar getiren bir bayram  olsun.. İyi bayramlar...

22.09.2015

YANİ....

Bir gün demiştin ki " Bir insanı çok ama çok seversin. Ama bir sözü, bir mimiği, bir tavrı  seni ondan soğutur. Bir anda her şeyin bittiğini anlarsın.."
Haklıymışsın.... Basitlik..
İnsanın değer verdikleri, anlam yükledikleri, çevresi, zevkleri, yaşam biçimi , hayata bakış açısı kalitesini de belirliyor. Bunun lüksle alakası yok. İnsanı kaliteli kılan  gittiği ya da yaşadığı yer, kılık kıyafeti değildir. Nerede olursa olsun vakur duruşu, kendine has onuru, yaşama gayesi, hedefidir. Bu nedenle eğitimi, mevkisi ne olursa olsun "öz"ündeki sefih duygulardan / arzulardan  kurtulamayan, pençesinde yok olmaya mahkumdur.
Bu demek değildir ki, insan  her anını dolu dolu yaşasın, hep ulaşmak istediği bir hedefi olsun. Elbette ki hayır. Hiç birimiz evliya değiliz, peygamber de..
Hatta hepimizin kendimize göstermekten bile çekindiğimiz zaaflarımız, yanlışlarımız, hatalarımız olabilir. Olacaktır da.. Ama kaliteli dediğim insan bu zaafıyla mücadele eder, hatalarıyla yüzleşir ve onlara savaş açar..
Ama zaafını alıp  önüne kılavuz  yaparsan.... Biter...

20.09.2015

SENİ SEVİYORUM ADAMIM...


Yok yok film tanıtımı değil  yazının konusu. Bu filmin sadece  5 dakikalık bir bölümünü izledim. Kız etrafındaki sesleri dinliyordu "Şehrin müziği var duymuyor musun ? Martıların çığlığını, otobüsün kornasını, ezan seslerini, rüzgarın hışırtısını duymuyor musun?"diyerek.
Ben de gözlerim kapatıp  etrafımdaki sesleri tek tek algılamaya çalıştım  dün. Gittiğimiz yer,  uzun ağaçlarla kaplı yüksek dağların ortasında bir vadiydi.  Derenin kenarına oturup, akan suyun şırıltısını dinlemek, sonra kuş cıvıltılarını..,  meleyen kuzuları... Sadece  sesleri dinlemek değil, kendini, ruhunu, duygularını, algını ve bedenini o an'a hapsetmek... Zamandan mekandan soyutlanıp, tek bir noktaya odaklanmak..İşte yapmak istediğim, yapmaya çalıştığım buydu. Hissetmek, kendi dışımda olanın, içime yaydığı etkiyi hissetmek.
Bir arkadaşım "  bak yazıyorum,.. şu anda.. Ben yazarken  izle ve bu ana yoğunlaş" demişti  bir konuyu anlatırken.. Her şeyi bir kenara bırakıp,  olumsuz duygulardan sıyrılıp, o an'ı tüm yalınlığı ile yaşamaya çalışmak ve unutulmaz kılmak... Keyif almak... Sadece doğanın sesiyle huzur bulmak. Evet huzur...
Mutluluk nasıl insanı coşturur ve adrenalinle  kalp atışlarını hızlandırırsa, dikey bir yoğunluk yaşatırsa, huzur da tam tersi. Suya atılan taşın yaydığı dalgalar gibi, halka halka, gittikçe büyüyen, çoğalan bir dinginlik verir insanın içine.. Huzur sükunettir.. Huzurla mutluluk  beraber olmak zorunda değildir elbette. Ama huzur mu mutluluk mu deseler, tereddütsüz huzur derim..