29.04.2014

.......

Bana göre,
Gözünü kırpmadan adam öldürenle,
Vicdanı sızlamadan kalp kıranın halet-i ruhiyesi arasında,
Nicelik olarak değil belki,
Ama nitelik olarak hiç bir fark yoktur.


.........



.........Yok yok hayır.Hiç bir zaman suçlamadım ben seni. Hiç bir şey de istemedim senden. Bunu  biliyorsun.
Söylersen dinledim,sustuysan bekledim,  gittiysen  özledim, geldiysen sevindim.. ..
Ama senden hiç bir şey istemedim...
Verdiklerinle yetindim..
Vermeyi esirgediğin zamanlarda da sabrettim...
Ama hiç isyan etmedim...
Hatta istedim ki,  huzur bul yanımda..
Hiç kimselerde  bulamadığın ne varsa,
Ben vereyim sana...
İşte bunu anlatmak çok zor...
Hani, sabah, daha güneş doğmadan, ama ortalık ışımışken, dingin bir uykudan  uyanıp, açık pencerenin önünde   o tertemiz havayı içine çekerken,
Islak toprağın  ya da üzerine çiy düşmüş çiçeklerin kokusuyla başı dönen,
Gözlerini kapatıp, şakıyan kuşların cıvıltılarını  dinleyen  o insanın  ruhunda hissettiği huzur var ya...
İşte o huzuru vermek istedim ben sana....
Yapamadım belki,  ama istedim....
Elimden gelen tek şey, seni sevmekti...
Ve  hakettiğin gibi  seni sevdim....

28.04.2014

Sen daha çok beklersin  " özledim " deyip  kapına dayanmamı ....
Her an kalbimde, beynimde, aklımda , ruhumda seninle dopdoluyken, ben seni nasıl özleyeyim ?
Senden ayrı kalmıyorum ki, kavuşacağımız anı düşleyeyim  ?


25.04.2014

..........
Sonra işte, her şey anlamını yitiriyor  birden. Ya da sıradanlaşıyor.  Ne kadar safmışım diyorsun,  pembe gözlük takmışım hep, inanmışım,  güvenmişim.... Tutup kendini dibe batırıyorsun kısacası.  Ohoo, senin bana yaptığın ne ki diyorsun kendi kendine. Bak sen şimdi gör, bir insan dibe nasıl batırılırmış deyip,  yükleniyorsun acımasızca.. En ağır lafları söylüyorsun kendi kendine. Aynanın önüne falan da geçmen gerekmiyor. Yolda yürürken, işini yaparken, otobüs beklerken, hatta bir film izlerken..... Hangi taraftan saldırsan yetmiyor, tatmin olamıyorsun.  Darağacında sallandırsan ruhunu, hani belki bir nebze rahatlayacaksın...Öyle demeseydim, şöyle yapmasaydım...lar havada uçuşuyor. Hiç doğru bir hamle bulamıyorsun, tüm iyiniyetine rağmen üstelik.
Oysa moda çok farklı bugünlerde. Müthiş bir "self servis"  furyası var. Kendini seviyor insanoğlu.  Bu sevginin gölgesinde her daim aklıyor kendini. İşin içinden çıkamamak gibi bir durumu yok üstelik. Her durum ve şartta haklı çıkmayı beceriyor. Zaten kural belli, haklı çıkamadığı durumlarda , " mutlaka O bi'şey söylemiştir de ben ondan böyle davranmışımdır"  kuralı  geçerli. Neticede ağır tahrik varsa, beraat kaçınılmaz yani. Hatta tutup kendini,   alnından öpüveriyor malum, insanoğlu....
Kendine gösterdiği müsamahanın zerresini başkaları için  kullanmıyor. Hep kendine cömert.  Ama başkasının  tek bir  hatasına tahammülü yok. Hele bir açığını bulmasın, yerden yere vurmakta hiç çekinmiyor. Kusursuz ya kendisi ne de olsa. Hiç  hatası yok ya, hatta küçük dağları yaratmışlığı bile vaki ya..
Yalnız kaldıkça daha çok seviyor kendini insanoğlu. Elinde kalan son kaleyi de teslim etmemek için canını dişine takıyor.
Ve kendine sarıldıkça, daha çok yalnızlaşıyor, çünkü başkasına yer kalmıyor....
Yalnızlaştıkça daha saldırgan oluyor...
Daha acımasız...
Daha kırıcı....


22.04.2014

.........



Artık elim ne kaleme gidiyor, ne kağıda...
Söylenecek ne kaldı ki aramızda?
Hoş biz söyleyemediklerimizde anlaştık hep...
Duygularımız, hayallerimiz  sustuklarımızda  gizliydi...
Sen bana baktığında içim titrerdi...
Sevdam,  gözlerimden alev alev  dökülürdü de ,
Hiç bir  kelimeye itimat etmez,
Hiç birine bürünmezdi...
Şimdi her şey öksüz, her şey yarım...
Buğulu bir camın ardında hayat,
Öylesine yabancı, öylesine hüzünlü..
Ve nefes alışlarım bile  dermansız
Şimdi anlıyorum,
Sevdaya değil, derde düşmüş bu yüreğim..
Tabip yok, merhem  yok, hastalık amansız...



21.04.2014

Takibe almak istediğim bloglar var ama bir türlü takibe alamıyorum, hata oluştu sonra dene diyor... sonrasında da olmuyor..
Yorum yazmak istiyorum,  yoruma basıyorum, bu blog davetli okuyuculara açık, sen davet edilmemişsin ki ezik diye bir yazı çıkıyor, ( bknz. insan yavrusu mesela)  öyle bir sorun olsa, yazıyı da okuyamamam lazım...
Fena geriliyorum söyliyeyim....


15.04.2014

........

Günler sonra nihayet her şey yoluna giriyor yavaş yavaş.. 3 gün gibi kısa ancak oldukça yoğun geçen hastane serüveninden sonra tam eve geldim, rahat edeceğim derken, gribe yakalanmam kötü oldu. Üstelik benim gibi birinin ( bronşiyel astımlı)  grip olması demek  ,  hani neredeyse ölümle burun buruna gelmesi  gibi bi' şey.. Nefes alamıyorum, öksürük tutacak diye ödüm kopuyor, zira öksürünce sanki ciğerlerim yerinden oynuyor...
Şimdi iyiyim.
Sanırım yarına olmadı  öbür güne hiç bi'şeyim kalmayacak..
Kendimi ne kadar ihmal ettiğimin farkına vardım. Sağlığımın kıymetini şimdi daha iyi anlıyorum..
Her şey bir yana,  hatta 3 gün içinde  en az 15 kez kan almalarını, karnımdan 2 iğne vurmalarını  geçtim, acil servis tuvaletinin o pisliğini gördükten sonra,   bir daha oralara düşmek mi, tövbe diyorum. Bu kadar pis ve mikroplu bir yerde sağlık kazanılır mı,  yoksa kayıp mı edilir, tartışılır bence.  Sağlam girenin hasta çıkacağından eminim ..Kos koca Ege Üniversitesi !!!
Benim için endişelenen, iyi dilek ve temennilerini ileten herkese çok teşekkür ediyorum...İyi ki varsınız :)