31.10.2013

MİM / HAYAL KURMAK GÜZELDİR....




Hayallerinle Gel 'in başlattığı bir mim.. Şu ana kadar kaç kez mimlendim bilmiyorum ama hiç bu kadar zorlanmadığımdan eminim..
Hayal kurmayı pek beceremediğimi anladım  :)
Sadece yapmak istediklerimi sıralayabilirim.. Aslında Pe  Hito ve İnsan Yavrusundan sonra bu mimi cevaplamak abesle iştigal benim için ama neyse.. Okuyunca fena bozuldum. Bu ne kurgudur, bu ne yetenektir... Yetenek dağıtılırken ben ne yapıyordum acaba diye düşünmeye başladım ...
İstediklerim için çok geç kaldığımın farkındayım...
Akademisyen olmayı çok isterdim mesela, ama bu son zamanlarda,  yani işten geçtikten sonra zuhur eden bir istek :)
Mutlak bir enstrüman çalmayı öğrenmeliyim.. Piyano veya keman diyeceğim ama, hani bir tepsiyi ters çevirip ritmik çalmak da benim için yeterli olabilir...Çok hayalperest olmamak lazım..
Fas_İspanya  turu, bu sene yapılacaklar arasında, umarım gerçekleştirebilirim.. Çok pahalı bu turlar ya, devlet bi el atsın :)
Malum ikinci ünv. ye başladım , en az bir yıl okumayı planlıyorum, gerisine söz veremem.
Emeklilik döneminde küçücük, sevimli bir yerde yaşamayı istiyorum, ama şehre de çok uzak olmamalı. Mesela Çiçekliköy bunun için ideal.. Hatta ben de  küçük bir kahvaltı salonu açabilirim. Ama halihazırda olanlardan farklı bir konsepti olmalı... Mesela açıkbahçe... Evet ya, şimdi aklıma geldi. Açık büfeye alternatif.. Bahçeye girsin millet, domates, biber, salatalık dalından koparsın  koysun masaya... Tamam  süt sağıp, peynir yapsınlar demiyorum :) O benden ... Benim kahvaltı salonumun küçük hobi odaları olmalı... girişte ver 20 tl mesela,  tuvali, boyası , fırçası benden  tablonu yap, hatıra olarak al git.. Ya da  Ebrudan bir tablo olabilir...Çamurdan   testi,  tabak, çanak da yapılabilmeli....... Bunu genişletmem lazım azıcık... Tuttum ben bu fikri....
Yıllardır söylerim ama yapmaya cesaret edemedim henüz..Tek başıma  rotası anlık geliştirilecek , amaçsız kendimi yollara vurasım var. İstediğim yerde durup, istediğimi yapmak...Hiç değilse 4-5 günlük bir gezi...
Bahçeli evlere soğuk bakmışımdır hep nedense... Ama  küçük sevimli, baraka  tarzı bir evim olsun istiyorum. Bahçesi de çok büyük olmamalı... Ama bi divan atıp, üzerine çardak yapmalıyım...
Bu kadar yeter sanırım... Bunlar olsun  hele,  daha ne isteyeyim:)
Kimseyi mimlemiyorum, isteyen yapabilir :)


Not: Aşağıdaki resimler Pabuç için eklenmiştir :)



 






30.10.2013

LAF Ü GÜZAF.....3

Bu neden başıma geldi  diye düşünmemek lazım.. Ya da  bana neden böyle yaptı / davrandı ...
Bir insanın ruhunda basitlik ve kalleşlik varsa, insani değerlerin çoğundan mahrumsa, istediğin kadar  dik dur karşısında. İnsan ol, dürüst ol, iyi ve anlayışlı ol..
Farketmez, o kendine yakışanı yapacak ve canını acıtacaktır mutlaka...




29.10.2013

LAF Ü GÜZAF....2

Bir insanı ne kadar severseniz sevin mutlu edemeyebilirsiniz...
Çünkü sevgi  soyutluğuna inat, somutluk ister...
Sözle yetinmez, icraat ister..
Eğer  sevmek fiilinin içini dolduramıyorsanız, yani sözlerinizle  davranışlarınız birbiriyle örtüşmüyorsa   problem var demektir.
Bir de şu var tabi ki, sevgi dilinden anlamak... Herkes sevgisini farklı dile getirir,  sevildiğinden farklı şekilde emin olur. Bu ikisi örtüşüyorsa, ne mutlu size...
Dilin, gözlerin  konuşması kadar, sevgi dilinin uyumu da önemlidir...





25.10.2013

LAF Ü GÜZAF.....1

      Madem her gün saatlerce konuşuyoruz, bari çıkardığımız sonuçları  derle topla, blogda yayınla dedim,  sen yayınla deyip, üzerime attı... Bence güzel bir seri olur....En azından denemiş oluruz, beğenmezsek siler atarız, yumurta küfesi yok ya sırtımızda... Bu lafı ne çok kullanır oldum bu günlerde....:)

- Bazı insanların meslek seçimlerinde , ideallerinden ve hayallerinden  ziyade geçmişte yaşadıkları travmalar  etkili oluyor. Kötü geçmiş bir çocukluk, aile içinde yaşanan şiddet, anne-baba sevgi ve  şefkatinin eksikliği, had safhadaki geçim sıkıntıları,  aileden birinin amansız hastalığı...... Bu nedenlerden dolayı, zengin bir işadamı, doktor, hukuk adamı.... gibi olayların gidişatını değiştirebileceği ya da gücü elinde bulundurabileceği, haksızlığa uğrayanın yanında yer alabileceği mesleği seçiyor, örselenmiş çocukluğa sahip olanlar...
      Ve ne yazık ki bu travmaların çoğunun tedavisi ya mümkün değil ya da çok zor. İşte bundandır ki, eğitimi, titri, sosyal hayattaki yeri ne olursa olsun, karşıdan ne kadar saygın görünürse görünsün,  bu insanların ruhunu ele geçiren zaafları var, kimsenin bilmediği karanlık yönleri. Hiç ummadığınız bir anda karşınıza çıkan ve sizi şaşırtan, inanmakta güçlük çekeceğiniz ve asla konduramayacağınız  yönleri.... ya da kim bilir..." yönlerimiz"... var.....





KIRIK KANATLAR / HALİL CİBRAN



      Halil Cibran.. Lübnan doğumlu olmasına rağmen, Amerika'da uzun yıllar yaşamış yazar, şair, ressam ve filozof....Belki çok yönlü olması nedeniyle, kitabı okurken şiirsel bir dil hissettim. Tanımlamaları, tahlilleri ve tasvirleri oldukça etkileyici..
    1883 yılında doğan yazar, daha 16 yaşında iken  Amerika'dan vatanına yaptığı ziyaret neticesinde,  umutsuz bir aşka tutulur, Yaşadıklarını iki yıl sonra kaleme aldığı  " Kırık Kanatlar " kitabıyla ölümsüzleştirir.
       Kırık Kanatlar,   babasının isteği doğrultusunda piskoposun yeğeni ile evlenmek zorunda kalan Selma Kerami ile  Cibran'ın umutsuz aşkını anlatırken,  aynı zamanda toplumun kadına bakışını da irdeliyor. 
       Gerçek aşk, ruh bütünlüğüdür. Eğer iki ruh gerçek anlamda birleşmişse, toplumun baskılarından, yargılarından  ve koyduğu kurallardan  sıyrılmış, zaman ve mekanı aşmış demektir. Bu nedenle de  bedenlerin ayrı yerde olması aşka halel getirmez. Tam aksine, aşkın temizliğini, aşka rağmen dürüst  ve ilkeli kalabilmeyi mümkün kılar. 

Kitaptan hoşuma giden bazı satırlar ;

- Saflığın insanı boş kıldığı, boşluğun da onu aldırmaz yaptığı söylenir.....Fakat çok hisseden ve az şey bilen duyarlı genç, iki güç tarafından zorlandığı, kemirildiği için, güneşin altındaki en talihsiz yaratık durumundadır. Yalnızlığın yumuşak, ipek elleri vardır, güçlü parmaklarıyla  yüreği kavrar ve ıstırapla inletir onu. Yalnızlık kederin müttefiki olduğu gibi, ruhsal yücelmenin de yol arkadaşıdır .  (s.7)

- Ve anladım ki, insan hayatında en azından bir kere yeniden doğmazsa, var oluş kitabında  boş bir sayfa olarak kalıyor. (s.9)

- Gerçek güzellik , adına aşk denen ve kadınla erkek arasında var olabilen , gönüller arası ruhi bir rabıtadır. (s.19)

- Aşk hayatta bulunabilecek tek sahici özgürlüktür, çünkü ruhu  öylesine yüceltir ki, ne insanların yaptığı yasalar ne de  doğanın  ortaya koyduğu olgular  karmaşası yolundan çevirebilir onu.. ( s.21)

- Sessizlik ölümden daha acıtıcı değil midir ? (s.23)

-Mahzun bir gönül, ancak benzeriyle birleştiği zaman huzur bulur..(s.26)

- İki ruh arasında anlaşmanın tek yolu konuşmak değildir....... Ağızdan çıkan sözlerden daha büyük ve saf bir  şey var : Sessizlik.. (s. 31)

- Aşk ruhsal yakınlığın ürünüdür ..(s.37)

- Kendi ruhumu seninki için bir zırh haline sokacağım; kalbimi senin güzelliğin için bir barınak  ve göğsümü de elemlerin için bir mezar yapacağım... (s.61)

- Kadın , bir ulus için lambadaki  ışık gibidir.Lambanın haznesindeki yağ az olunca, ışık da cansız olmaz mı ?
  Kederli ruh, onu ayakta tutacak ferahlamayı yalnızlıkta bulur. Yalnız ruh, yaralı bir geyiğin sürüden ayrılması gibi, insanlardan uzaklaşır ve iyileşinceye ya da ölünceye kadar bir mağarada yaşar.. (s.77)

- Engelleri, zorlukları göğüslemeye cesaret etmek, rahata ve emniyete boyun  eğmekten daha soylu bir davranıştır.  ( s.79)

- Anne,  her şeydir bizim için. kederli günlerimizin tesellisidir o ; sıkıntılı günlerimizin umudu ve kendimizi zayıf hissettiğimiz anlarda yanımızda hissettiğimiz güç....Aşkın kaynağıdır o ;  aşkın, merhametin, sevginin ve bağışlamanın..
Ve anne, bu yaratılmış alemini topyekun varlığın prototipi, güzellik ve sevgiyle yoğrulmuş ezeli ruhudur .(s.84)

- Umutsuzluk, görme gücümüzü zayıflatır, kulaklarımızı da tıkar. Gamdan, kasvet veren hayallerden başka bir şey  göremez, acıyla sıkılıp açılan kendi yüreğimizin vuruntusundan başka bir şey işitemez oluruz. (s. 91)

- Ateşle arınan ve gözyaşıyla  yıkanan ruh, halkın utanç ve şerefsizlik dediği şeyden daha yücedir ve insan kalbinin ürettiği yakınlık duygularına karşı çıkarılmış tutsaklık yasalarından ve adetlerden de bağımsızdır. Bu ruh,  utanmadan ve özgüven içinde  Tanrı'nın huzuruna çıkabilir. (s.98)

- Zulme başkaldırmayanın kendisi de bulaşmıştır zulme..(s.104)

- Koşullu ya da sınırlı sevgi, sevende, sevilene sahip olmak ister ; ama sınırsız ve koşulsuz  sevgi, sevende yalnızca  kendisinin var olmasıyla  yetinir. (s.107)

- Engelleri ve zorlukları aşmayı cesaretle göze almak, bencilce huzur ve güvenlik aramaktan daha asil bir davranıştır.  (s.108)

- ...Bir kere Tanrı'nın gölgesini  gören ruh , artık bir daha korkmaz şeytani hayaletlerden..Ve bir kere göğün nuruna , rahmetine  çevrilen  göz, bir daha yeryüzünün acılarıyla kararmaz. (s.111)



İyi okumalar...




24.10.2013

İYİLEŞEMEYENLER.....


Akıl ; affet,
unut,
zamana bırak diyor...
Ama yürek öyle mi ya,
yürek unutmuyor,
yürek affetmiyor...
Kırıklarım çok derin, ulaşılamaz yerde diyor..
İşte bundandır ki,
mesafeler kapanmıyor,
ruhlar birleşmiyor...



22.10.2013