16.07.2013

RUHUMU ÖZGÜR BIRAK...

    
   
        İsteksizce kalktı yataktan. Önemli bir gündü...Heyecanlıydı, korkuyordu.. Aslında duygularından çok da emin değildi. Bu kalp atışlarındaki hızlanmanın sebebini,  onu korkutanın ne olduğunu bilmiyordu..
      Terliklerini giymek istedi, bir teki her zamanki gibi kayıptı.  Güldü kendi kendine...
     - Akıllanmazsın kızım sen.. Her sabah aynı terane.. Şunların ikisini yan yana koysan,, ayırmasan da sabah hemencecik bulsan ne olur  sanki..
Lavaboya gidip,  musluğu çevirdi..  Ellerini yıkadı defalarca.. Farkında bile değildi. Ahhh bu gün bir bitseydi.. Akşam olsaydı da televizyonun karşısında sere serpe otursaydı..
    - Geçecek, göz açıp kapayıncaya kadar geçecek..
Hemen kendine geldi, yüzüne hızla bir iki avuç su serpti. Saçlarını tarayıp, tepeden bağladı. Derli toplu olmalıydı. Dolabın kapaklarını açtı. Giyinirken zorlanacaktı. Üzerine hem rahat,  hem düzgün bir şeyler giymeliydi.
   - Ya kendimi kaybedersem... Ya bağırıp çağırmaya başlarsam ?
Kafasındaki bu saçma düşüncelerden çabucak kurtulmalıydı. Mutfağa gidip su koydu. Süte uzandı, vazgeçti. Ayılmak için sade içmeye karar verdi. Kahve fincanını avuçlarının arasına alıp pencereye yöneldi.  Dışarıyı seyretmek hoşuna gidiyordu. Her insan ayrı bir dünya demekti onun için. Neriman teyzeyle göz göze  geldi . Yaşlı kadın can sıkıntısından, bıkıp usanmadan her gün  giderdi o markete. El salladı  camın arkasından  gülümseyerek..
    - Ben de mi onun gibi olacağım ? Yaşlandığımda tek başıma?...
    İçi daralmaya başlamıştı, farkettiği anda döndü odaya doğru. Akşamdan toplamakla iyi etmişti. Huzursuz olurdu dağınık bıraksa...
    Fincanı  mutfağa bırakıp  hızlıca çıktı evden.. Koşar adımlarla giderken, neler söyleyeceğinin üzerinden geçti bir kez daha. Suçlamayacaktı. Sesini yükseltmeyecekti..Uzun yıllar geçmişti üzerinden.  Artık kendini kontrol edebilmeliydi..Bunca yıl sonra karşılaşmaları sevgi dolu olmasa da , ki bu çok zordu, en azından saygılı davranmalıydı..
     O'na yaklaştıkça yeniden başladı çarpıntısı.  Hiç bakmadan ilerledi, adımları geri geri gidiyordu sanki. Geri dönmeyi düşündü bir an, vazgeçti.. Çok geçti artık..
    Ses etmeden , ilişir gibi oturdu bir kenara... Hemen söze başlamalıydı.. Uzatmanın alemi yoktu.
    - Çok uzun zaman oldu,  dedi..
Gerisini getirmek zor olacaktı.
    - Hep gelmek istedim sana... İnan istedim.. Ama olmadı işte,  biliyorsun..
Ağlayacak mıydı ne.. Sanki sesi çatallaşmaya başlamıştı. Yutkundu, öksürdü..Mırıldanır gibi çıktı ağzından kelimeler..Bakmıyordu hiç O'na doğru. Bu çekinme, ürkeklik eskiden beri vardı gerçi. Sahi hiç gözlerinin içine bakmış mıydı ? Bakabilmiş miydi ? Bir an düşündü. O'nun karşısında eskiden beri aynı duyguları hissederdi. Korkuyla karışık bir heyecan...
     -Ben vazgeçtim.. Sorgulamalardan, hesaplaşmalardan vazgeçtim. Çünkü ne kadar uğraşsam da işin içinden çıkamıyorum.. Soruların cevabı sende , biliyorum.. Bu konuşmayı çok önceden yapmalıydık. Beni bunca cevapsız soruyla bırakıp gitmemeliydin...
Hiç durmadan konuşuyordu. Sanki otomatiğe bağlanmış gibi... Ne çok prova yapmıştı oysa.. Hepsini unutmuş, aklına geleni söylüyordu..Bir ara dayanamayıp ağlamaya başladı.. Ne kadar kaldı orada farkında bile değildi. O'nunla yaptığı en uzun konuşmaydı..Hoş sorularına cevap vermekten başka konuşamazdı ki daha önce karşısında...
    Hava kararmak üzereydi neredeyse.. Yavaşça  doğruldu , ayağa kalktı.. Geldiğinden beri ilk kez O'na doğru baktı. Dayanamadı, hıçkırarak üzerine kapaklandı.. Ağladı ağladı... Sonra bir avuç toprak aldı eline, kokladı içine çeke  çeke.. Öptü, Usulca yere bıraktı...
     - İnan seni affetmeyi çok istiyorum ... Kim bilir belki bir gün.....
Birden geri dönüp   koşarcasına uzaklaştı oradan... Tahmin edemeyeceği kadar hafiflemişti. Konuşmak iyi gelmişti ...






15.07.2013

YOK ASLINDA BİR BİRİMİZDEN FARKIMIZ......

Kızgınız..
öfkeliyiz..
nefretle bileylenmişiz..
niye..
görmezden geliniyoruz diye..
baştakilerle ve onları başa getirenlerle  aynı düşünmesek de insan olduğumuz ve haklarımızın olduğu göz ardı ediliyor diye...
Demokratik toplum düzenine geçemedik diye..
düşüncelerimizi ve haklarımızı yeteri kadar savunamıyoruz, dile  getirmemize bile izin verilmiyor diye...
bedeli ne oluyor ?
hukuk devletinden çok polis devleti muamelelerine maruz kalmak...
Ne yapıyoruz, yılmayıp direnmeye devam ediyoruz...
bu uğurda çok canlar yansa da,
hayatlar kararsa da..
geleceğe ait umutlar sönse de...
tamam biz  demokratikleşme sürecinin kurbanları olalım...
yeter ki bizden sonra gelenler  insanca yaşasın..
demokrasi her vatandaşı kavrasın, kuşatsın diye...
bu arada farklı sesler çıkarsa ne yapıyoruz...
yani bizim gibi düşünmeyenler?
dışlıyoruz,
ötekileştiriyoruz.
hayatımızdan çıkarıyoruz,
aşağılıyoruz.
engelliyoruz
siliyoruz
sus diyoruz
sesini çıkartma,
çıkartacaksan da bana yakın durma...
yani...
tasvip etmediğimiz, direndiğimiz, isyan ettiğimiz, onaylamadığımız ne varsa bire bir aynını yapıyoruz..
yok ol, olmazsan da ben seni yok sayarım diyoruz...
ne farkımız kalıyor ??
bu mücadele ne için peki?
demokrasi için mi, yoksa tüm insanları aynı kalıba sokmak için mi ?
bizim gibi düşünsünler diye mi ?
yanlışlık var... bir yerlerde yanlışlık var...






14.07.2013

.........

Dedi ki ;
" Sen sarmaşık gibisin,
Köklerin ne kadar sağlam olsa da,
Hayata tutunmak için, gövdesi güçlü birine sarılmak zorundasın "
Ve sen,
Ulu bir çınar gibi, tanıdığım , en güçlü gövdeye sahiptin...
Ama istemedin..
Hiç değilse, ruhuna yaslanmama izin verseydin...





12.07.2013

......

Oldukça muhkem bir kalenin kapısını, kucağınızda  koca bir tomrukla  vurmak gibidir,
Canınızı yakan, kalbinizi inciten, sizi hoyratça savuran , hayallerinizi yıkan, umutlarınızı kıran birine, hatasını  ikrar ettirmek...
Var gücüyle savurur her türlü hücumunuzu...
Çünkü ona göre  " evet yanlış yaptım " demek,  suçunu kabul etmek, surda gedik açmak gibidir...
Yenildiğini hisseder,
Kaybettiğini...
Ne kadar uğraşsanız da alt edemezsiniz...
Canını vermekle eş değer gibidir özür dilemek..
Yorulursunuz,
Tükenirsiniz,
Ama enaniyetini kıramazsınız....






........

Ailede baba çok otoriter ise, o evde yetişen erkek çocuk , silik kişilikli bir adam olup çıkıyor..Sorumluluk almayı beceremeyen, problemlerle karşılaştığında  görmezlikten gelen  bir adam..
Ailede baba zayıf kişilikli, silik karakterli ise eğer, o evde büyüyen erkek çocuğu anne himayesinden kurtulamayan, ana kuzusu bir adam oluyor..Hayatının  ilerleyen dönemlerinde,  karşısına çıkan problemlerde panikliyor...
Otoriter babanın oğlu, annesine acıma ağırlıklı öfke duyuyor..Bu otoritede en çok ezilen  annesine bir yandan acırken, diğer taraftan bir çıkış yolu bulup hem kendisini hem çocuklarını kurtaramadığı ve zulme maruz bıraktığı için öfkeleniyor..
Silik kişilikli babanın oğlu ise, annesine karşı saygı (ya da hayranlık ) ağırlıklı öfke duyuyor...Babanın dolduramadığı otorite ve  güçlü kişilik, annesine karşı hayranlık uyandırırken, yaradılışa ters olarak bir kadının himayesinde ve hükümranlığında olmayı kaldıramayıp öfkeleniyor...
Oysa ailede babanın kuşatıcı olması , korku yerine saygı uyandırması gerekir...






11.07.2013

.......

Gönlümün kıyılarına,
Dalga dalga hüzün vuruyor bu gece....