12.07.2013

......

Oldukça muhkem bir kalenin kapısını, kucağınızda  koca bir tomrukla  vurmak gibidir,
Canınızı yakan, kalbinizi inciten, sizi hoyratça savuran , hayallerinizi yıkan, umutlarınızı kıran birine, hatasını  ikrar ettirmek...
Var gücüyle savurur her türlü hücumunuzu...
Çünkü ona göre  " evet yanlış yaptım " demek,  suçunu kabul etmek, surda gedik açmak gibidir...
Yenildiğini hisseder,
Kaybettiğini...
Ne kadar uğraşsanız da alt edemezsiniz...
Canını vermekle eş değer gibidir özür dilemek..
Yorulursunuz,
Tükenirsiniz,
Ama enaniyetini kıramazsınız....






........

Ailede baba çok otoriter ise, o evde yetişen erkek çocuk , silik kişilikli bir adam olup çıkıyor..Sorumluluk almayı beceremeyen, problemlerle karşılaştığında  görmezlikten gelen  bir adam..
Ailede baba zayıf kişilikli, silik karakterli ise eğer, o evde büyüyen erkek çocuğu anne himayesinden kurtulamayan, ana kuzusu bir adam oluyor..Hayatının  ilerleyen dönemlerinde,  karşısına çıkan problemlerde panikliyor...
Otoriter babanın oğlu, annesine acıma ağırlıklı öfke duyuyor..Bu otoritede en çok ezilen  annesine bir yandan acırken, diğer taraftan bir çıkış yolu bulup hem kendisini hem çocuklarını kurtaramadığı ve zulme maruz bıraktığı için öfkeleniyor..
Silik kişilikli babanın oğlu ise, annesine karşı saygı (ya da hayranlık ) ağırlıklı öfke duyuyor...Babanın dolduramadığı otorite ve  güçlü kişilik, annesine karşı hayranlık uyandırırken, yaradılışa ters olarak bir kadının himayesinde ve hükümranlığında olmayı kaldıramayıp öfkeleniyor...
Oysa ailede babanın kuşatıcı olması , korku yerine saygı uyandırması gerekir...






11.07.2013

.......

Gönlümün kıyılarına,
Dalga dalga hüzün vuruyor bu gece....




4.07.2013

.......

Gözümden uzaklaştıkça gönlümde büyüyorsun...
Gönlümde büyüdükçe gözümden uzaklaşıyorsun...
Nasıl kırılır bu kısır döngü ? ....




.

29.06.2013

.......


Masadan kalkarken, garsona " bizim hesabı alır mısın" demeye benzemiyor işte hayatla hesaplaşmak.. Öylesine karışık, karmaşık, girift...
Ne alacağını alabiliyorsun, ne de hayatın alacağı bitiyor senden..
Üstü kalsın diyemiyorsun işte.. Kuruşu hesaplar gibi, yaşanmamış her anın acısı hesabı kabartıyor sadece..
Bakamıyorsun önüne. Beynin, ruhun, duyguların geçmişte takılı kalmışken kendini atamıyorsun ki  istikbale..
Boğazında bir yumruk, bir düğüm... Çaresiz kılıyor seni. küçülüyorsun, küçücük oluyorsun..Kedi yavrusu gibi..
Söylenecek çok şey varken, bağırmak isterken susuyorsun..Kör bir kuyuya bağırmak istiyorsun.Kimse duymasın ya da herkes duysun..
Ama ne olur yeter artık, ben duymayayım bu  içimin hıçkırıklarını...







27.06.2013

ÖRSELENMİŞ HAYATLAR...( N. Ç. 'YE İTHAFEN..)


Sen yalnız değilsin. Ne yazık ki senin gibi onlarca yüzlerce çocuk, kadın bu insanlık dışı muameleye maruz kaldı, kalıyor, kalacak ta.. Keşke içimde kopan fırtınaları  eş tutabilsem ruhuna...
Artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacak..Ya da olması gerektiği gibi.. Hayal kurmadan büyümeyi öğreneceksin mesela.. Onun yerine, hayatın rutinleri hayal olacak senin için..
Her gece yatağa ağlayarak gidecek, haykırarak uyanacaksın.. 
Çığlıkların  bölecek geceyi..
Çığlıkların saracak seni..
Kimsenin duymadığı, duysa da dindiremediği..
Herkesin içinde bir çocuk varken, bir yanı çocukken, sen hep çocuk kalacaksın. Ruhun büyümeyecek hiç.. İşte o anda takılı kalacaksın. O andan sonrasını hiç yaşanmamış sayacaksın. 
Kirlenmişlik duygusuyla baş etmen zor olacak. Gözyaşlarınla temizlemek isteyeceksin kendini. Ne kadar ağlasan da nafile. Yapışır o illet duygu benliğine..Aşamazsın. Yok edemezsin. Gölge gibi takılır peşine de  yalnızlığı bile özlersin..
İnsanlardan nefret eder, ama yine de sevgi beklersin. İstersin ki 1, 3, 5, 26.... kaç taneyse o insan müsveddeleri, onların açtığı yarayı yine bir insan tamir etsin . Hem korkar, hem güvenmek istersin.. Ruhunu asla birinin yüreğine emanet etmez, ama biri ruhunu kuşatsın istersin.  Çünkü seni arıtacak, arındıracak olan tek şeydir aşk... Ya bir kula, ya da o kulu yaradana tutkulu bir aşk beslemelisin ki tamir olabilesin...Ama  kırıktır kalbin. İçten içe isyan edersin, küsersin.. 
Aşağılanmış hissedersin kendini..Değersizlik duygusu hayatının yamacına oturur, her an gözler seni.  ne görmezden gelebilirsin, ne de istediğin değeri görebilirsin.. Anlamazlar ki seni.. Önemsenmek istediğini bilmezler..Zannederler ki acıyan bedenin.. Oysa ruhunda ne yaralar açılmıştır görmezler. tedavisi yoktur. Hiç bir ilaç  geçirmez. Zaman her derde deva olur da senin yanına bile uğramaz..
Geçmiş, hatırlamak istemeyeceğin kadar karanlık, gelecek  seni ürkütecek kadar meçhuldür. Zamansız budanmış gül dalı gibi, tomurcuklanamazsın.  Küsersin hayata . Kızarsın kendine. Kötü müyüm ki dersin.. Hak etmiş miydim.. 
Şimdi sana sarılmak isterdim.. 
Yüreğinin yangınını söndürmek,  seni kuşatmak isterdim.. 
Gözyaşlarımız bir birine karışsın isterdim...
Senin ne kadar masum, ne kadar suçsuz olduğunu  anlatmak isterdim...
Sana bunu yapanları tek tek kendi ellerimle asmak isterdim....
Umarım, hayata sımsıkı sarılırsın... Başın hep dik yürü  küçük kız..
Unutma, senden daha temizi, daha masumu yok bu dünyada...
Ve bizi affet..
Seni koruyamadığımız için, anlayamadığımız için, duyamadığımız için...
Bizi affet..





......

İtidalli olmayı sevsem de, itidalli  ruh halinden yana değilim..
Sevemedim, sevmiyorum..
İfrat tefrit arasında hızlıca geçişler yapayım istiyorum. En azından bu günlerde öyle..Ya çok mutlu olayım, ya da çok karamsar ama asla ikisinin ortası olmasın. Ya öfkeden kuduracak hale geleyim, ya da içimi, ruhumu, davranışlarımı  huzur denilen şey çepeçevre sarsın istiyorum. Ama durup düşünüp ruh halim iyi mi kötü mü bilememek, karasız kalmak bana göre değil.
Geçer mi bu hal? Geçer elbet..