insan ilişkileri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
insan ilişkileri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

17.01.2013

BEN BUGÜN BÖYLEYİM..

Bugünü dünden ayıran ne ? ya da yarından farkı olacak mı acaba bugünün....
Biraz daha yorgunluk, biraz daha yılgınlık.. Çünkü hesap hep zararla devrediyor. Başkasını bilemem ama , benimki öyle işte..
Mutedil...
Benim hiç sevmediğim hal..
Oysa ben uçlarda olmayı severim genelde.. Ya çok mutlu olmalıyım, ya da çok mutsuz.. İfratla tefrit arasında gidip gelmeliyim, vasatı teğet geçmeliyim...Vasati 40 çöp yazardı kutuların üzerinde.. nerden aklıma geldi şimdi bu...neyse...
Sadece duyguda değil,  düşüncede de öyle olmalıyım ben. Ya hararetle  savunmalı, ya da  şiddetle karşı çıkmalıyım..  Ya çok sevmeli, ya da çok öfke duymalıyım.. Tamam sevginin karşıtı nefret. Ama öfke kadar gizli bir haz taşımıyor nefret. Ve insanı içten içe kemiren bir duygu, hoşuma gitmiyor...
Bu ikisi arasında his beslenilenler  çerez gibi midir acaba.. İnsanı oyalayan,  öylesine vakit geçirten, olsa da olur, olmasa da  dediğim insan tipleri mi ? İnsanları harcamak bu kadar kolay olmamalı..
Ama hep derim ya, biri hayatınıza girdiyse iz bırakmalı.. Bir şeyleri değiştirmeli.. Ya çok şey katmalı hayatınıza ya da hayatınızdan bir şeyleri alıp gitmeli.. Umutsuzluk , atalet , vesvese  gibi.. İşte bu törpü anlamında  olmalı. Yani sivri, hoşa gitmeyen, göze batan ne gibi haslet varsa onları  çekip almalı bizden.. .. Öyle mi oluyor ya..  Vazgeçtim  onanmayı, donanmayı..Arkadaşmış, komşuymuş, iş çevresiymiş... Bir giriyorlar hayatınıza,   umut, insan sevgisi, hayal gücü, daha iyiye ulaşma azmi  ( hırs değil, dikkatinizi çekerim) paylaşma, yardımlaşma...ne varsa elle tutulur, çekip alıyor sizden. Geriye yılgın, bezgin, " ben buralara ait değilim"  modunda bir insan bırakıp gidiyor işte...
Tamam  bazı insanlar öyle.. Peki ya ben ? Bana ne demeli....Benim çok mu farkım var acaba öylelerinden...Sorup soruşturmak lazım aslında..
Biliyorum ben kendimi. Farkındayım. İşim gücüm cerbeze yapmak benimkisi...






13.12.2012

KABLOLU HAYAT



Malum devir teknoloji devri. Elektronik aletler aldı başını gidiyor. Tamam çok da şikayetçi değilim, hayatımızı kolaylaştırdıkları bir gerçek.Hani iyi bir sistemle, oturduğun yerden , kıpırdamana gerek kalmadan film izleyebilirsin, konserdeymişçesine müzik dinleyebilirsin, insanlarla tanışabilir, konuşabilir, tartışabilirsin. Merak ettiğin bir yer, öğrenmek istediğin  yemek  tek bir tıkla işte karşında. İnternet bankacılığı denen sistemle tüm işlemleri bilgisayar karşısında yapabilirsin..Bu örnekleri sayfalar dolusu çoğaltabiliriz elbette. Ama sorun şu ki, bu  mübarekler kendi kendilerine çalışamıyor !. Bu da her yerin kablo olması demek. Siyah, beyaz, gri.....Al sana huzur bulman gereken evde, takıntı yaptın mı da hep gözüne takılan, oradan oraya çekilen kablolar. Televizyon , internet , DVD , telefon....
Geçen gün  sabit telefonu iptal etmek zorunda kaldık bir sebepten.Tekrar alalım mı acaba diye düşünürken, dedim nasılsa herkesin cep telefonu var, şimdilik kalsın. Modemi de başka odaya geçirince oh bee dedim. Oda aydınlandı sanki..Sonra da üzüldüm tabi.. Bir zamanlar mektuplaşmanın unutulmaya yüz tutması nedeniyle sızlayan içim, acaba 5-10 sene sonra telefon için de  sızlayacak mıydı? Artık faceden birbirimizi dürtüp, en hayati ve en önemli haberleri  bildirimle mi alacaktık. Şu ana kadar hep uzak durduğum  twit  atmayla mı hal hatır soracaktık birbirimize...Sesimize hasret mi kalacaktık. Tonsuz, mimiksiz, ruhsuz mu olacaktı iletişimimiz..
Oysa  bir zamanlar insan ilişkileri ne kadar sıcaktı. Hatırlıyorum küçükken , komşumuz  elinde bir tepsi, içinde taze fasulye, bize gelirdi. Annemle sohbet ederken bir yandan da fasulyesini ayıklardı.Biri ev mi taşıyacak, çocuğunu mu evlendirecek , yardım edilirdi. Biri hasta mı olmuş, hemen sıcak çorba yapılır, bir kase götürülürdü. İlişkiler yüz yüzeydi.  Kimin ne derdi varsa gider bir arkadaşına, dertleşir, rahatlardı. Sırdı bazı konular, öyle ortaya saçılmazdı. Şimdi birine sinek tepse , anında face te...Kim kiminle nerede, ne yapıyor  biliyoruz .
Elbetteki gelişme olacak.Yeni gelen eskiyi tahtından edecek. Alışkanlıklar değişecek.iyi de insanın, ailenin, toplumun değişmeyen alışkanlıkları, değerleri olması gerekmez mi. Bizi biz yapan, bir birimize bağlayan olgular bunlar değil mi ? Aksi halde insan yalnızlığa itilmiş olmaz mı ?
Bilemedim...


7.12.2012

SANA ÇİĞ TANELERİNİ VERSEM......



       İnsan ilişkileri çok gariptir. Hele ki iletişimde  zaman ve imkan sorunu varsa, derdinizi anlatmıyorsanız bir türlü, yanlış anlamalar alır başını gider. Tavşan dağ, tepe, taş... ne  bulursa hepsine küser de , hiç birinin haberi olmaz. İlişkiye mesafe girer, soğukluk girer..İş bu raddeye gelince gurur da girer. Ne kıran sorar, ne kırılan söyler. Ama bir an gelir birinin sabrı biter. Biter  bitmesine de, anlam veremediğini anlamak olmaz derdi. Yapıcı yaklaşmak yerine bastıramadığı öfkesi, hadi en iyi ihtimalle gereksiz suçlamasıyla gelir  karşı tarafın kapısına.. Çünkü haklıdır, suçsuzdur, hiç bir şey  söylememiştir, kırmamış , incitmemiştir. Hatta trip yapan  karşı  taraftır. Durup dururken sorun çıkarmakta üstüne yoktur. Çocuk gibidir, hiç olgun tavırlar da göstermemiştir.
     İyi de canım benim, sormazlar mı?
     Mesele kimin haklı olduğunu ortaya çıkarmak mı?
    Yoksa anlaşıp orta yol bulmak mı?
Kırıldıysa bir taraf ne önemi var ki  bunların?
Bu kadar zor mu gönül almak...
Konuşup işi tatlıya bağlamak...
Değer verdiğini üzmeye değer mi..
Madem giden geri gelmiyor, zaman akıp gidiyor...Ne gerek var  geri gelmeyecek zamanı heba etmeye...Ne gerek var bir gönlü mahzun bırakmaya.....Gözlerden akan çiğ tanelerine değer mi.... 

                                                 
                                                      bazen önemli değildir ne söylediğiniz
                                            karşıya nasıl yansıdı siz onu biliniz...