6.08.2016

PARÇALANMIŞ GÜLÜŞLER / TOLGA YAZICI / SAFRANSARI

Demirkadın demir öyle güzel anlatmış ki Tolga'nın kitabını, yorumda da yazmışım, "yazarı atlayıp seni kutluyorum" diye. Kitap hakkında detaylı bilgi sahibi olmak isteyenler   hemen  okusunlar diyorum. Ve böyle bir tanıtım yazısından sonra ben  ne yazsam sığ kalacak deyip, hiç yeltenmiyorum. Ancak  elbette   kitaptan bahsetmeden   olmaz. 
Tolga'yı okumaktan hep keyif almışımdır.   Gerçi başta birazcık restleşmemiz olmuştu :)  Yaptığı yorumda   kullandığı bir kelime  yüzünden  yayınlamamış,  kendisine de  ifade etmiştim durumu. Halbuki altı  üstü "g.t " gibi bi' kelimeydi.  Zamanla  diline mi alıştım, ruhumu mu özgürleştirdim, yoksa hayatın böylesine çirkin yüzünü gördükten sonra,  ne kadar masum ve olağan kelimeler mi dedim bilemiyorum ama aramızda sulh imzalandı.   Özel bir bağ oluştu  kanımca.( Varsın ben öyle düşüneyim. ) Biliyorum ki , yazılarını okuyan her insanla arasında o bağ  zaten var. Çünkü  Tolga  özel. Kendi dünyasına dalıp da başkalarını umursamayacak egosu yok. Yetenekli..Yazmakta olduğu kadar arkadaşlıkta da yetenekli. Umarım çevresindekiler, arkadaşları, dostu ya da dostları  şanslı olduklarının farkındadır diyorum. (Egosu yok derken,  ego yüklemesi yapmaya gerek yok di mi ama...) 
Blog adından da anlaşılacağı üzere,  kahveciyim ben. Kahvenin farklı bir anlamı ve yeri var bende. Hatırı boş ver, genelde yalnız içerim zaten.  Ama sanki beni dış dünyadan koparıyor ve kendi sesime kulak vermeyi sağlıyor diyeyim. Zamandan mekandan koparıp, her ne ile meşgulsem ona odaklanıyorum . Tolga öyle güzel anlatmış ki çayı,  çayla paylaşınlanları.. Hatta  " bazen seni seviyorum diyemezsin, çay içelim mi dersin " gibi bir cümlesi vardı.  "Dünyada paylaşılacak en güzel şey çay ve sıcak sohbettir."   Çaya bakışım değişti. Çay koyup içmek istedim. " Bizler çay bardağıydık ve dudak payı bile bırakmayacak kadar acıyla dolmuştuk. O yüzden bizi ellerinde tutmak isteyenler  ya bir süre sonra  geriye bırakırdı ya da ağızları öyle bir yanardı ki dörtnala kaçıp giderlerdi. Yalnızdık hep biz. Çevremizdeki kalabalığa inat yalnız kalmayı başarabilen tiplerdik " Yalnızlık  başka  cümlelerle  de çok ifade edildi  elbette bir çok insan / yazar / şair tarafından...  Ama bu anlatım tarzı ne kadar da doğru dedirtti bana...
Saatçi  Nejat amcayı sevdim. Selim 'i ve Zeliha'yı sevdim. Zeliha'nın " sever adımlarla " Selim'e doğru yürüyüşünü sevdim...
Metrobüs kalabalığını  " kazara birinin telefonundan duygusal bir müzik çalsa amcayla öpüşebilirim..Korkuyorum"  şeklinde anlatışına  güldüm.
Çağın hastalıkları arasında " sevgi arsızlığı,çağımızın  belki de en büyük  hastalığıdır ." teşhisiyle ,  sevmeyi beceremediğini iddia eden bir sevgi adamı oluşunu keşfettim.
"Zaman bedeni çürütür, zaman  insanları değil, meyveleri olgunlaştırır.".... Çünkü yazdıkları, yazılanlar , yaşananlar ütopik değil. Kesinlikle değil.  Hayatın içinde. Yanıbaşımızda yaşıyor   esrar bağımlıları...  her sabah aynı durakta otobüs bekliyoruz  ,  sevdiğine asla kavuşamayacağını bilse de sevmekten  bir an olsun vazgeçmeyi aklından bile geçirmeyen adamla...  Hafif kadın ya da   hovarda diyoruz aslında sevgi açlığını gidermeye çalışanlara..
"Umarım karşılaşmayız. Çünkü bir vedalık sitem kalmadı lügatimde..."  Benim deeeee diye  bağırmak istiyorsunuz bu cümleyi okuduğunuzda.. Egosuna yenik düşen , bu nedenle sadece kendisine değil, ruhuna dokunanlara da,  acının bin bir halini yaşatanlar geliyor aklınıza...
"Ruhum tüm delilikleri ve kötülükleri yapacak kadar psikopat, ama bedenim bir o kadar dingin. Ben de bu ikisinin arasına sıkışıp kalmışım."  Cümlesinden sonra hemen düşünmeye başlıyorsunuz. Ya ben ? Ben ne haldeyim sorusu karşınıza geçmiş , sizden hesap soruyor.
Gülüşlerin  neden parçalandığını,  neden bazı insanlarda emanet gibi durduğunu, asıl gülümsemenin gözlerle olabileceğini anlıyorsunuz. Bir insanın gözlerinin içini güldürmek kadar güzel başka bir şey var mıdır  acaba şu çivisi çıkmış dünyada ? 
Kitabın son kısmı, " valla benim gülüşüm hala sapasağlam" diyenler için  hazırlanmış bir sürpriz adeta.   Sadece gülüşünüzü değil, her hücrenizi darmadağın ediyor.   Hoşuma gitmedi bu son bölümde okuduklarım. Ağır geldi ruhuma..  Peki ya yaşayanlar dedim sonra ... Onlara hafif mi gelmişti Telve ?
Bir  konuda  zaten yeteri kadar eleştiri almıştır diyerek kısaca değiniyorum. Basımdan önce   mutlaka güvendiği  bir iki kişiye okutmalıydı,   konunun içine girene kadar göze batan imla hatalarını yok etmek için...

Tolga , seni yürekten tebrik ediyorum.  Güzel yüreğin, samimi anlatımın, doğallığın için ....
Yolun açık olsun....


14 yorum:

  1. Ne güzel bir anlatım olmuş Güzel yürekli birinden de Ben aldım PARÇALANMIŞ GÜLÜŞLERİ Kendisine ayrı bir yürekten kocaman Çok teşekkür ederim ....Okumaya Başladım inşallah bende bitirince dilim döndüğüyle anlatı cam Kahve Telvesi Güzel insan Yüreğine sevgine Çok teşekkür ederim iyi ki varsın ..bir ara bana beklerim :) Tolga Kardeşimin de yolu bahtı açık olsun ....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yazını okudum da çok önceden, yorumum geldi mi pek emin değilim. tekrar bakayım sessizkaldım :)) İtiraf edeyim, ilk 50 sayfayı okudum ve kenara bıraktım. takıntılıyım çünkü . Tekrar elime aldığımda, ne -de -dalar gözüme ilişti, ne de ki'ler. Kitap aktı gitti, sabaha karşı 5 gibi bitirdim. bitirmeden bırakamadım ... Şu piyasada gördüğümüz kitaplarla kıyaslanmayacak kadar güzel...

      Sil
  2. Çalışmalarını kitaplaştıran blog arkadaşları adına seviniyorum. Hem özenli cümleleri hem tüm emekleri derli toplu birarda olacak. Ve ciltlenmiş halde.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kitap yazmak sabır işi,kurgu işi..herkesin harcı değil. Kitap sahibi bloggerları kutluyorum :))

      Sil
  3. Tolga bir tanedir..ve iyi bir yazar..sende guzel yorumlamışsın...tebrikler..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. sağol prensesim. heee Tolga bir tane . ama pek dile getirip de şımartmayalım :)

      Sil
  4. Tolga kulagin cinladi diye geldi kostum geldim . 💞 mukemmel yazmissin yine yeniden kitabin sicakligini hatirladim. O kadar icten ve samimi ki canim ben de seni tebrik ediyorum. Bu arada cay iciyorum buyur gel :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çıtayı öyle bir yükselttin ki demirkadın demir. Yazmak için çok zorlandım :) Çay.. hımmm şimdi olsa iyi giderdi...

      Sil
  5. bunları düşündürebiliyorsam ne mutlu bana.
    "benimkisi sade üretken bir düş mekanizması" dedim zamanında ve öyle devam ettim. çok devrildim, çok devirdim ama bir şekilde kaldık işte ayakta.. şanslı bellediğin dostlarım aslında benim şansım. sen de öyle. çok mutlu ettin beni biliiin mi.
    hı, sana özelden yazmıştım ama(vuhuu çok havalı oldu) dört aşamadan geçen okuma serüveninden sonra benim kitap "yanlışlıkla" ilk okunup düzenlenen haliyle basıldı. nazar mı deriz ne deriz bilmem ama böyle boktan durum söz konusu.
    kısmet olur da ikinci baskı çıkarsa daha hatasız bir düzen olacak inşallah:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. hemen bitirelim o zaman ilk baskıları :))
      Selim'le Zeliha'nın hikayesinden çok güzel bi film olur hiç düşünmüş müydün ?

      Sil
  6. benim de okuma listemde. okuyunca yazıcam ben dee :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. senin yorumunu merak ediyorum deepppp ve merakla bekliyorum.. bu aralar okumam gerekenler birikti ama, bir ara bloguna gelip, hepsini okuyacağım ... sevgiler

      Sil
  7. Parçalanmış gülüşleri okuduktan sonra bir hafta yeni bir kitaba başlayamadım ben. Yan komşu, bakkalın çırağı sanki yazdığı karakterler. Nasıl bir hayal dünyasıdır ki bu kadar güzel yazdırır bilmem.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. doğuştan gelen bi yetenek zaar. ama senin kalemin de güzel.

      Sil