16.09.2013

HAYATIN SÜRPRİZLERİ..

   


    Sen sardalya almak için evden çık, bulamayınca da, balıkçının yanındaki manavdan  kırmızı pancar alıp eve dön..Olacak iş mi ?..Şimdi ben hayat insana beklediğini, beklediği zaman sunmuyor, hep bir  sürpriz peşinde deyip, felsefi bir giriş yapar, bir güzel de devam ederdim ama..... Hiç keyfim yok..
    Asıl sürprizi pazar günü yaşadım çünkü. Acaba bayramda ne yapsak, nasıl değerlendirsek planları yaparken,   acı bir haberle  kendime geldim...İşte hayat dediğin bu..Bir taraf keyif sürme peşindeyken, başka birinin  evine ateş düşüyor.. Kendisini tanımazdım, hiç yüz yüze bile gelmedik..Ama eşiyle  görev  icabı,   bir başka şehirde 3 ay beraber aynı pansiyonda kalmıştık. Beraber yedik içtik,  sohbet ettik....Çok çok iyi bir insan. Kendi halinde,   sessiz sakin bir beyefendi. Eşi pazar sabahı   balkondan düşüp hayatını kaybediyor. Geride acılı bir eş, annesiz bir genç kız bırakarak...
     Acaba O'nun ne  hayalleri vardı...Yapmak istedikleri, yapamadığı için üzüldükleri neydi ?  Son anlardaki ruh hali?  En son ne düşünmüş, ne söylemişti ?  Kimlere kızmış, neye mutlu olmuştu?
     Birine çok kızdığımız bir anda, kırıldığımızda , 5 dakika sonra öleceğimizi bilsek ne yapardık ?   Öfkelenir miydik aynı ölçüde.. Ya  çok sevdiğimizi düşünürken, az sonra ayrılacağımızı bilsek ?   Bilsek farklı olurdu elbette, ama kestiremiyoruz ki...Ölüm hep uzak gibi geliyor bize.. Oysa ki belki de nefesi ensemizde, bilemiyoruz, hissedemiyoruz. Sanırım   bu hayatın bize yaptığı en büyük iyilik. Kim ne zaman öleceğini bilerek yaşamak ister ki ?
     Şimdi ben  bir kaç güne kalmaz normale dönerim.. Yine eski kahve telvesi.. Huysuz, dengesiz, kırılgan.... Üzülürüm,   söylenirim, öfkelenirim... Unuturum hayatın ne kadar kısa olduğunu...   Ruhun dingin olmasını gerektiğini bile bile, fırtınalar kopartır, kasırgalar estiririm iç dünyamda...  Unuturum,  hiç bir şeyin aslında üzülmeye değmediğini...   Her anımı  son anımmış gibi  yaşamanın keyfini süremem.. Affedemem kolay kolay..Sırtıma yeni yükler alırım... Ben kendimi biliyorum, yaparım...
    O gencecik kıza üzülüyorum şimdi...Ne yazık ki, O, uzun süre atlatamayacak bu travmayı..   Hep boynu bükük kalacak.....





9 yorum:

  1. İnsan aslında öyle acımasız ki; kendi acılarını bile kolayca unutabiliyor. Başkalarının bize üzüldüğünden belki daha az üzülüyoruz kendimiz için. Şu yaptıklarımızdan belli değil mi?

    YanıtlaSil
  2. Haklısın Yolcu... Aksi takdirde bu kadar hatayı üst üste yapmazdık... Acıya dayanıklıyız belki de..

    YanıtlaSil
  3. Haziran ayında ummadığım biri intihar etmişti, onu anımsadım yazını okurken...İyi ki ne zaman öleceğimizi bilmiyoruz. Ama kendimize eziyet de etmesek bu arada yaşarken, ya da başkalarına...

    YanıtlaSil
  4. Bu olayda da intihar kokusu var ama, umarım öyle değildir diyorum sevgili N. Narda...Eziyet konusuna gelince...Bundan vazgeçmek mümkün mü ?

    YanıtlaSil
  5. Allah rahmet etsin. O da sen gibi bi müddet sonra normale dönecek, süresi uzun olacak tabi ama...

    İnsan da böyle bir şey, her duruma uyum sağlıyor.

    YanıtlaSil
  6. emin değilim. Bir ünlü, kendimle barışık değilim ve olmak da istemiyorum. kendimle kavgalı, başkalarıyla barışık olmak istiyorum demişti...

    YanıtlaSil
  7. Uyum sağlamak olmasa, hayat baştan sona eziyet olurdu sanırım Cem..iyi ki uyum sağlıyoruz diyesim geliyor ama, bunun içine iyiler de kötüler de girdiği için, diyemiyorum işte..

    İnsanın kendisiyle kavgalı olması kadar yorucu bi'şey yok N. Narda....

    YanıtlaSil
  8. son paragrafta yazdıklarında kendimi buldum..
    bende de benzer özellikler var ne yazık ki..
    arkadaşınıza allah sabırlar versin..

    YanıtlaSil
  9. Amin....İşte şairin dediğinin aksine, bu özellikler mahvediyor bizi...

    YanıtlaSil